Ne yazık ki, bugünlerde birçok Hristiyan hem yaratılışa hem de evrime inanabileceklerini düşünüyorlar. Bunlar, hem yaratıcı Tanrı'ya hem de doğa tanrısı Baal'a inanabileceklerini söyleyen İlyas dönemindeki İsrailliler’e benziyorlar. İlyas onları Karmel Dağı'nda bir seçim yapmaya çağırmıştı:
"Eğer RAB Tanrı'ysa onu izleyin; yok eğer Baal Tanrı'ysa onun ardınca gidin" (1. Krallar 18:21).
İsrailliler her ikisini de izleyemeyeceklerdi. Ya Yahve ya da Baal Tanrı'dır. Bunun gibi hem yaratılışa hem de evrime inandıklarını söyleyenlerin en azından tanıklıkları belirsizdir. Pavlus'un sorduğu soru tam da onlara uyuyor:
"Çağrı borusu belirgin bir ses çıkarmazsa savaşa kim hazırlanır?" (1. Korintliler 14:8).
Şimdiye kadar gördüğümüz gibi, Kutsal Yazılar'daki yaratılış gerçeği, gerçek müjdeciliğin, Müjde'yi tüm uluslara yayma hareketinin, İsa'nın kimliğini ve dünyaya geliş nedenini anlamanın temelidir. Müjde'nin odağındaki bildiri, İsa'nın günahlarımız için öldüğüdür. Bu bildiri, yaratılış gerçeğine dayanmaktadır. Evrim teorisine göre ölüm, insan soyu sahneye çıkmadan milyarlarca yıl önce vardı. Buna karşılık Kutsal Kitap diyor ki (örneğin Romalılar 5:12; 1. Korintliler 15:21, 22) ölüm ve elem, insanın günahı sonucu yaratılışa girdi. Eğer evrim teorisi doğruysa Kutsal Kitap yanlıştır. Dahası, eğer ölüm milyarlarca yıldan beri dünyada varsa, İsa'nın günahları bağışlatmak için bütün yaptıkları boş ve anlamsızdır.
Evrim teorisi Kutsal Kitap'a aykırı olmakla kalmamakta, bilimsel açıdan da tümüyle yanlıştır; adalet ve eşitlik ilkesine zarar vermektedir; hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ... Peki, İsa'ya iman ettiğini, O'nun sözlerine inandığını söyleyen bunca Hristiyan, neden hala evrim sistemiyle ve onun zararlı meyveleriyle uzlaşabilmektedir?
Bu şekilde davranmakla belki de bilim çevrelerinde inanılırlıklarını arttıracaklarını sanıyorlar. Ne yazık ki, bu doğru değil. Önde gelen evrimciler her ikisine birden inanmanın ne budalaca bir hareket olduğunun farkındadır. Örneğin Cornell Üniversitesi'nden William Provine diyor ki:
"Elbette ki, hem çağdaş evrimsel biyolojiye hem de bilinçli bir güce, hatta Kutsal Kitap'ın Tanrısı'na bile inanmak mümkündür. Tüm evreni Tanrı'nın var ettiğini ya da doğal yasalar aracılığıyla evreni etkilediğini farz edebiliriz ... (Böyle bir Tanrı'nın) insansal ahlak değerleriyle hiçbir ilişkisi yoktur; böyle bir Tanrı duaları yanıtlamaz, sonsuz hayat vermez, gerçekte görülebilecek, ölçülebilecek hiçbir şey yapmaz. Başka bir deyişle, eğer din ateizmden ayırt edilemiyorsa, o zaman din çağdaş biyolojiyle uyum içindedir."19
Nobel Ödülü'nü kazanmış olan ateist Fransız biyoloğu Jacques Monod da şunu söylüyor:
"Yaşam mücadelesi ve en zayıfların yok olması korkunç bir süreçtir... Kimi Hristiyanlar’ın evrimi başlatmak için Tanrı'nın böyle bir sureci öngördüğü düşüncesini savunmaları beni şaşırtıyor."20
Hristiyanlar, evrimcilerin bilimsel açıdan yanlış ve Kutsal Kitap'a aykırı olan türlerin kökeni teorisini yumuşatıp kendi görüşlerine uydurmakla, onların çevresinde saygınlık kazanamazlar. Evrim teorisi aslında, "Yalan yere bilgi denen" (ı. Timoteos 6:20) ve insanı yanıltan bir teoridir.21
Bunun yerine Hristiyanlar Rab İsa Mesih'e güvenmeli, yaşamlarını ve canlarını tamamen, eksiksizce O'na teslim etmelidirler. Büyük Yaratıcımız, bizi seven Kurtarıcımız, kralların Kralı, rablerin Rab'bi O'dur. O gelene kadar, O'nun lütfuyla Sözü'nü araştırmalı, Sözü'ne inanıp itaatle ve ödünsüz bir şekilde yaymalıyız.