Evrim bir aldatmacadır. Gördüğümüz gibi, fiziksel dünyanın nasıl yoktan var olduğunu, canlılığın nasıl başladığını, canlılar dünyasındaki inanılmaz çeşitliliği ve son olarak da insanın nereden geldiğini açıklayamamaktadır. Bunu, Kutsal Kitap'ta açıklandığı gibi, ancak özel bir yaratış eylemi yapabilir.
Evrim düşüncesi aynı zamanda zararlıdır. Rab İsa dedi ki, "Her iyi ağaç iyi meyve verir, her kötü ağaç kötü meyve verir... Böylece insanları da meyvelerinden tanıyacaksınız." Evrim ağacı, yani evrim düşüncesi de kötülükten başka bir şey üretmemiştir.13
Evrim teorisi, ateizme, panteizme, hümanizme, komünizme, faşizme, ve yaratılışından ayrı olan kişisel bir Tanrı'yı inkar eden tüm diğer felsefe akımlarına ve dinlere geçerli gibi görünen sahte bir bilimsel temel oluşturdu. Kuşkusuz her evrimci ateist ya da komünist değildir; ama her ateist, panteist ya da hümanist kaçınılmaz olarak evrimcidir. Bu sistemlerin hepsi, nihai gerçeğin ve her şeyin varoluş nedeninin Tanrı değil de uzay-zaman evreni olduğu varsayımına dayanıyor. Dahası, evrim teorisi ateist düşünce yapısının ve geleneksel panteist sistemlerin temeli olmakla kalmıyor, tüm dünyayı etkisi altına almış olan ve "Yeni Çağ" denen geniş bir tarikatlar yelpazesine de dayanak teşkil ediyor.
Buna ek olarak evrim 20. yüzyılda önü alınamayan birçok kötü ve zararlı uygulamanın da sözde gerekçesidir. Irkçılık bunun en açık örneğidir. Darwin'in Türlerin Kökeni adlı yapıtının alt başlığı, 'Yaşam Mücadelesinde Ayrıcalıklı Irklar' şeklindedir. Darwin, İnsan Soyu adlı bir sonraki kitabında, doğal seçim sürecinin yabani ırkları uygar ırklar lehine yok edeceğini ileri sürüyor.14 Yalnız Darwin değil, onu izleyen yüzyılda yaşayan Thomas Huxley, Herbert Spencer ve neredeyse tüm evrimci bilim insanlarıyla sosyologlar ırkçıydı. Bu durum 2'nci Dünya Savaşı'na kadar etkili oldu. Irkçılık, Hitler'in soykırım politikasından sonra aydınlar arasında kötü görülmeye başlandı. Hitler'in kendisi de alabildiğine büyücülükle ve emperyalist sosyal Darvincilikle ilgilenen gayretli evrimci bir panteistti.15
Diğer bir örnek de psikolojik danışmanlık ve psikiyatrik tedavidir. Bunların ikisi de Freud'un psikanaliz ve tekniklerinden kaynaklanmaktadır. Freud'un kendisi de düşüncelerini Darwin, Lamarck ve Ernst Haeckel'in evrimci teorilerine dayamıştır. Bu teoriler çoktandır evrimci biyologlar tarafından bile reddedilmiştir. Çağdaş psikolojinin önderleri (J.B. Watson, B.F. Skinner, Carl Rogers ve diğerleri) Freud'un psikanaliz düşüncelerini büyük ölçüde reddetmekle birlikte evrimci teorilerini ve ateist düşüncelerini geliştirdiler. Bütün bunlar dini, ahlakı, geleneksel aile yapısını ve kök salmış her türlü değeri korkunç biçimde etkilemiştir.
Homoseksüelliği çağdaş toplumlara benimsetip haklı göstermeye çalışan sahte bilimsel savlar da evrimci bir mantığa dayanmaktadır. Bunun taraftarlarından biri şöyle yazıyor:
"Tümüyle eşcinselliğin kökenini ya da tümüyle karşı cinse ilginin kökenini açıklamaya çalışan herhangi bir teori, öncelikle çifte cinselliğin kökenini açıklamak zorundadır. Çifte cinselliğin kökeni evrimsel biyolojide ve cinsel farklılaşmanın embriyolojisindedir."16
Başka bir deyişle yazar diyor ki, çifte cinselliğe sahip türler (erkek ve dişi özelliklere sahip bazı ağaç, çiçek ve ilkel hayvan organizmaları) evrimsel sıralamada açık cinsel farklılıklara sahip olan türlerden önce geldikleri için, heteroseksüellik insanlar için temel ölçü alınamaz.
Çocuk aldırma da evrim düşüncesine göre akla uygun bir haktır. Hristiyanlığın kürtaja karşı gösterdiği direnci kınayan bir makalede, Kaliforniya'daki Biyosistemler Araştırma Enstitüsü Başkanı şöyle diyordu:
"Büyüme sürecinde, döllenmiş yumurta 38 hafta boyunca aslında evrim sürecinde hızlı bir geçiş yapıyor. Temel tek hücreden dölüt gelişip önce protozoan (tek hücreli hayvan), sonra sırasıyla balık, sürüngen, kuş, primat ve sonunda insan oluyor."17
Bu konudaki düşünceler böyle devam ediyor; evrimcilere göre fetüs (cenin) insan aşamasına ulaşmamışsa ve anne cenini aldırma yönünde istek belirtirse, cenini almakta hiçbir sakınca yoktur.
Bu kısa kitapçıkta evrim teorisinin insan düşüncesinin diğer alanlarında ve davranışlarında yol açtığı zararlı etkileri daha ayrıntılı incelemeye pek yerimiz yok. Ama evrim felsefesinin her iki dünya savaşının ve genel olarak emperyalizmin temel nedenlerinden biri olduğunu söylemeden geçemeyiz. Evrim felsefesi, Sosyal Darvincilik perdesi altında, tekelci yapısıyla, insan ve doğal kaynakları sömüren ve sınır tanımayan kapitalizmin de sorumlusudur.
Kutsal Kitap araştırmalarında 'gelişmiş eleştiri' denen süreçteki temel güdü, teoloji alanındaki liberalizmin kaynağı ve genel olarak dinsel sapkınlıklar diye bileceğimiz akımların sorumlusu da evrimsel düşünce yapısıdır. Yasal ve siyasal bilim alanında bir zamanlar etkili olan Kutsal Kitapsal ve anayasal mutlaklardan uzaklaşmanın nedeni de evrim düşüncesidir. Bunun sonucu olarak mahkemeler artık temel kararları alırken önceki kararlarına ve toplumsal politikaya bakmaktadır. Hukuk fakülteleri, geleceğin savcılarına ve politikacılarına, yasaların da doğadaki her şey gibi evrimleştiğini öğretmektedir.
Son olarak şunu diyebiliriz ki, geleneksel ahlak yapısındaki çöküntünün nedenlerini araştırdığımızda karşımıza yine evrim düşüncesi çıkıyor. Yaratıcıya olan inancın yerine kendi hayvansı psikolojisini yerleştirme girişimi sonucunda, insana günün birinde yaratıcısının karşısında durup yaptıklarının hesabını vermek zorunda kalacağını unutturmuşa benziyor. Bunun sonucu olarak uyuşturucu kullanımı yaygınlaşırken, insanlar şimdi evrimin geçersiz kıldığı Tanrı'ya eskiden atfedilen dinsel uygulamaları teşvik etmeye çalışıyorlar. Rasgele cinsel ilişkiler, yol açtıkları onca hastalığa ve neden oldukları ıstıraba rağmen, tekeşliliğin yerini almış görünüyor. Neden olmasın? Eğer insan sadece evrimleşmiş bir hayvansa, bırakalım hayvan gibi davransın. Evrim ağacı nasıl bir meyve vermiştir? Akla gelebilecek her tür çürük meyveyi vermiştir. Evrimin aldatmaca olduğunun bir kanıtı da budur.