Kilise Tarihine Giriş ve Yeruşalim’in Düşüşü
Kilise tarihi genellikle kilise önderlerinin dini bilgisinin en zayıf yönünü oluşturur. Bu yazıyla, e-manet, ABD’deki Wheaton Üniversitesi’nde kilise tarihi profesörü olan Mark Noll’un Dönüm Noktaları: Hıristiyanlık Tarihinde Önemli Anlar adlı kitabını özetleyen bir seriyi başlatmıştır. Adından da anlaşılacağı gibi, Noll’un kitabı, kilise tarihinin kritik anlarını gözler önüne sermektedir. Türkiye’deki önderlerin kilise tarihine ilgilerinin artmasını, bu tarihi incelerken daha coşkulu olmalarını ve bu malzemeyi vaazlarında ve öğretilerinde kullanabilmelerini dileriz.
Mezmur 77:11’de Asaf, “RAB’bin işlerini anacağım, evet, geçmişteki harikalarını anacağım” diyor. Eski Antlaşma yazarları Tanrı’nın geçmişteki işlerinin anılması ve kişiliğimizde değişimlere yol açması gerektiğini söylemişlerdir. Elbette ki, Tanrı’nın işlerini anmaya yönelik bu buyruk, O’nun kilisesinde yaptıklarını da içermektedir!
Giriş
Kilise tarihi ne ile ilgilidir?
Matta 28:18-20 ve Elçilerin İşleri 1:8 bize şu ilkeleri bildirmektedir:
- Kilise tarihi, iki önemli yolculukla ilgilidir: Mesih adına başkalarına ulaşmak amacıyla dışa yapacağımız yolculuk ve diğer insanları Mesih’te eğitmek için içe yapacağımız yolculuk.
- Kilise tarihi, Tanrı’nın sonsuza dek halkının arasında oluşuyla ilgilidir.
Kilise tarihi neden incelenmelidir?
Tarih Hıristiyanlar için önemlidir; çünkü imanımızın temeli gerçek tarihi olaylardır. İsa’nın beden alışı, kurban edilişi ve yeniden dirilişi ya da Kutsal Ruh’un gelişi gibi gerçek tarihi olaylar olmasaydı, kilise de olmazdı.
Kilise tarihi dersleri, yorumbilim konusunda bize yardımcı olur. Kutsal Yazı üzerine sorduğumuz soruların çoğu daha önce sorulmuş ve yanıtlanmıştır. Kilise tarihi aynı zamanda “gözde” yorumlarımız hakkında bizi uyaran bir bakış açısı kazandırır. Kilisenin yüzyıllar süren tarihi boyunca “gözde” yorumlar gelmiş ve gitmiş ve çoğunlukla yanlış, aptalca, hatta tehlikeli oldukları ortaya çıkmıştır.
Kilise tarihi, bizi çevreleyen kültürle ve çağımızın meseleleriyle ilgili dersler verir. Kilise tarihi, bizden öncekilerin, Kutsal Ruh ve Tanrı Sözü’nün verdiği yetkiyle savaş, ekonomik sistemler, biyoetik, bilim gibi konularla nasıl bilgece uğraştıklarını gösterir.
Kilise tarihi, Hıristiyanlar için gerçek bir öneme sahip olan konuları açığa çıkarır. Günümüz kilisesi atalarımızdan mirastır. Bu mirası göz ardı etmeye ya da değiştirmeye cüret etmeden önce, imanlı atalarımızın nasıl ve neden kiliseyi bu şekilde biçimlendirdiklerini öğrenmemiz gerekir.
Tarihi boyunca kilisenin içine düştüğü korkunç hatalar bize alçakgönüllülüğü öğretiyor. Kilise tarihinde, hatta bu tarihin en büyük kahramanlarının yaşamında bile, yüzleşemeyeceğimiz günah yoktur. Bencillik, şehvet, isyan, korkaklık, hatta cinayet ve güç tutkusu, kilise tarihini lekelemiştir. Bu lekeli geçmişin gerçekliğini kabul edersek, Tanrı’nın sabrını, bağışlayıcılığını ve lütfunu daha iyi görürüz.
İlk Dönüm Noktası: Yeruşalim’in Düşüşü
Yahudiler, Romalılar’ın egemenliğinde, çeşitli ekonomik sömürülere maruz kalmış ve putperest yönetim altında yaşamanın sıkıntılarını çekmişlerdi. Roma ve Yahudiler arasındaki gerilim, İ.S. 66 yılında Romalılar Yahudiler’e savaş ilan edince doruk noktasına ulaştı. Savaş birkaç yıl sürdü ve Roma imparatoru Titus’un yönetiminde Tapınağın yıkımıyla sona erdi. Tapınak yıkıldığında Hıristiyanlığın Musevilikle özdeşleştiği dönem de son buldu; Hıristiyanlık kendi inanç ve uygulamalarına sahip ayrı bir din konumuna kavuştu.
Yine de Hıristiyanlığa Yahudilikten kalan kültürel miras birinci yüzyıl kilisesinin sorunlarını ve tartışmalarını şekillendirmiş ve cevaplar için de temel olmuştur:
- Soru: Gerçek nedir? Kilise için Mesih’te açıklanan tanrısal vahiydir.
- Soru: Gerçeği nasıl bilebiliriz? Gerçek, kilise için Eski ve Yeni Antlaşma olan yazılı vahiyde kodlanmıştır.
- Soru: Gerçek nasıl uygulanır? Gerçek, her biri kendi önderine sahip olan topluluklar içinde uygulanır. Bu topluluklar Eski Antlaşma’dan çok şey almıştır.
Kilisenin gelişmesine katkıda bulunan tarihi koşullar:
- Roma yönetimi güvenliği sağlamış ve Roma İmparatorluğu’nun kara yolu ağı ulaşımı kolaylaştırmıştı. Bütün bunlar, müjdenin yayılmasına yardım etmiştir.
- Helenistler’in ortak dili ve kültürü, imparatorluktaki insanların birbirlerini kolay anlamalarını sağlamıştır.
- Akdeniz bölgesi boyunca Kutsal Yazıları incelemiş dindar Yahudiler yaşamaktaydı. Bu insanlar, Tanrı Sözü’ne uygun yaşamak istiyorlardı, Mesih’i bekliyorlardı ve Eski Antlaşma’daki peygamberliklerin İsa’da gerçekleştiğine inanıyorlardı.
- Akdeniz bölgesinin sakinleri, miras aldıkları dinlerden memnun değillerdi.
Bu tarihi koşullar kiliseye zorluklar da yaşatmıştır:
- Hıristiyanlar’a hem Romalılar hem de Yahudiler tarafından zulmedilmiştir.
- Birçok ulusun yaşadığı ortamda ve çağda kilisenin, tapınma ve ruhsallıkla ilgili belirgin kuralları yoktu. Zaman geçtikçe bu konuda açık tanımlara ihtiyaç duyuldu: Kilise, Yahudiilik'in bir devamı mıydı, yoksa Yahudilik'ten farklı mıydı? Çarmıha gerilmiş bir kurtarıcıya tapınmanın anlamı neydi?
Hıristiyanlık'ın ilk döneminin niteliği üç kavramla özetlenebilir: kanon, piskoposluk ve inancalar.
Kanon (Evrensel Kutsal Yazılar)
- Kilisenin tapınma, dua ve ayin konusunda ölçütlere ihtiyacı vardı. Sapkınlığı yargılamak için de tanrıbilimsel ölçütlere ihtiyaç vardı.
- Eski Antlaşma’yı oluşturan Kutsal Yazılar’dan sonra kutsal yazılar listesine kabul edilen ilk kitaplar, müjdeler ve daha sonra da Pavlus’un mektuplarıydı. İlk iki yüzyıl boyunca bu listeye alınmamış kitaplar da vardı: 2. Petrus, İbraniler, Yakup, 2. ve 3. Yuhanna ve Vahiy. Bu kitapların listeye hemen dahil edilmemesinin nedenleri çeşitliydi. Nedenler arasında yazarların bilinmeyişi, kitapların çok kısa oluşu ve çok fazla sembol içermeleri sayılabilir.
- Sapkınlığın yarattığı baskılar, kutsal yazı listesinin oluşturulması sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Örneğin, sapkın Marcion, bazı mektupları ya da müjdeleri kabul etmeyi reddetmişti (Luka’nın bazı bölümleriyle Pavlus’un 10 mektubunu kabul etmişti). Sapkınlarla yaşanan bu gibi uyuşmazlıklar, kiliseyi, hangi yazıların kutsal olduğuna karar vermeye zorladı.
- Bir metnin kutsal metin olarak kabul edilmesinin en önemli ölçütlerinden biri, “elçilik” dönemine ait olup olmamasıydı. Bu ölçüt, belirli kişileri (on iki elçi ve Pavlus’un yazıları kabul edilmiştir), tarihi (elçilerin yaşadığı tarihin ötesinde hiçbir yazı kabul edilmemiştir) ve içeriği (kabul edilmek için bir yazının elçilerin öğretisiyle uyumlu olması gerekmiştir) kapsar.
- Yeni Antlaşma’nın 27 kitabını da kapsayan ilk liste, Athanasius'un İ.S. 367’de yazdğı bir mektupta bulunmuştur. Yeni Antlaşma metni, İ.S. 367 yılında Kartaca’da toplanan kilise konseyinin hazırladığı belgede resmi olarak açıklanmıştır.
Piskoposluk
- Yeni Antlaşma’nın önderlik tanımları esnektir, kilise düzeni ve idaresinin çeşitli biçimlerinin kabulüne olanak tanımıştır.
- Krallık piskoposunun görevini vurgulayan kurulu kilise düzeni, ikinci yüzyılın başlarında Ignatius’la birlikte önem kazanmıştır.
- Krallık piskoposunun görevi ya da gerekliliği düşüncesi, bu konuyla ilgili sınırlı tarihi kanıtların değerlendirilmesinden çok, kişinin tanrıbilimsel bakış açısına bağlıdır. Protestanlar, elçiliğin yalnızca Yeni Antlaşma’da bulunduğunu düşünürken, Katolikler elçiliğin hem Yeni Antlaşma’da hem de piskoposların devam eden hizmetinde (özellikle papalık hizmetinde) olduğunu düşünürler.
İnancalar (amentü, inanç akideleri)
Kilise konseyleri tarafından belirlenen inancalar daha sonra tartışılacaktır. Ancak, vaftizle ilgili inancalar, ilk dönem kilisesi için özet(kısa) ve temel öğreti görevi görüyordu. Bu inancalar, yalnız inananlara doğru bir öğre-tiş vermek için değil, aynı zamanda kilisenin inancını yanlış öğretilere karşı korumak için de çok etkiliydi.