Tanrı'ya baş kaldırdılar. Tanrı, o zamana kadar tek olan dili karıştırıp birbirini anlamayacak hale getirerek onları cezalandırdı.
Kutsal Kitap'ın ilk bölümlerinde insanların ve törelerinin gittikçe ne denli yozlaştığını görürüz. İbrahim'in Tanrı tarafından seçilmesi dünya tarihinde yeni bir çağ açar. Tanrı, ona "bütün uluslar sende kutsanacaktır"diyerek İbrahim'in soyu aracılığıyla bütün insanlara kurtuluş getirmeyi amaçlıyordu (Tekvin 12:3; bkz. Galatyalılar 3:8). Sonra onu ülkesinden çıkarıp soyunun gelecekte sahip olacağı yurda, Kenan ülkesine (Filistin) yöneltir. İbrahim'in bu tanrısal çağrıya uyması bize gerçek imanın nasıl olması gerektiğini açıklar.
İbrahim ile ailesinin yeni yurtlarına yerleştiklerini görürüz. Ne var ki, yurtta çıkan korkunç bir kıtlık torunu Yakup'la ailesini Mısır'a sığınmaya zorlar. Yakup'un soyu İsrail adıyla tanınmaya başlar. Mısır'da yaklaşık 400 yıl kalıp çok çoğalırlar. (Eyüp bölümü büyük ihtimalle bu atalar dönemi içinde yaşayan bir adamın öyküsünü anlatır.)
Çıkış ve Antlaşma (Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye)
Mısırlılar, gitgide çoğalan İsraillileri kendileri için bir tehdit olarak görmeye başlarlar ve onları köle haline getirip yaşamlarını çok zorlaştırırlar. Tanrı, Musa'yı İsraillileri Mısır'dan çıkarmakla görevlendirir. Musa'yla kardeşi Harun bir çok Tanrısal mucizeler yaptıktan sonra, Tanrı onları büyük bir kurtarışla Kızıl Deniz'i yararak Musa'nın yönetimi altında Mısır'dan çıkarır. Tanrı'nın yüceliğini gösteren bu çıkışın özel bir amacı vardı: Tanrı, kurtardığı halkıyla bir Antlaşma yapmıştır. Kutsal Yasa'nın özeti olan On Emir ve özel bir tapınma çadırı yaptırarak halkıyla olan antlaşmasının ilkelerini belirtmiştir (Bkz VI. Bölüm, sayfa 226-235).
Çıkıştan kırk yıl sonra İsrailliler, Yeşu'nun önderliğinde Erden (Ürdün) ırmağını mucizevi bir şekilde geçerek Kenan ülkesini ele geçirirler. Bundan sonra Hakimler'in yönetim dönemi gelir. Bu dönemde Kenanlılar'ın putperest diniyle ilişki kurmanın tehlikesinin ne denli büyük olduğu anlaşılır. İsrailliler, Tanrı'dan uzaklaşıp zor duruma düştüklerinde, feryat ederek Tanrı'ya dönerler. Tanrı, hem askeri önderler, hem de habercileri olan hakimler aracılığıyla, onları kurtarır. Daha sonra İsrailliler, diğer ülkeler gibi olmak için Tanrı'dan bir kral isterler.
Saul İsrail'in ilk kralı oldu. Ancak onun yerini alan Davut İsrail'in gerçek kralı ve uzun bir kral kuşağının başı oldu. Davut yetenek dolu gerçek bir Tanrı adamı, bunun yanı sıra da bir peygamber, bir ozan, usta bir general ve halkının gerçek bir çobanıydı. İyi bir liderin tüm niteliklerini kendisinde topluyordu. Oğlu Süleyman'ın krallık sürdüğü dönem, İsrail'in en görkemli dönemiydi. Davut aracılığıyla Mezmurlar ve Süleyman aracılığıyla da Süleyman'ın Meselleri, Vaiz ve Neşideler Neşidesi bölümleri kaleme alındı. Ne var ki Süleyman, son dönemlerinde Tanrı'nın emirlerine uymadığı için ölümünden sonra oğlu Rehoboam krallık sürerken ülke ikiye bölündü.
İsrail halkı iki krallığa bölündü: Birincisi başkenti Kudüs (Yeruşalim) olan ve "Yahuda" diye tanınan Güney Krallık; diğeri ise başkenti Samiriye olan ve "İsrail" diye tanınan Kuzey Krallık.
Ne yazık ki, birçok peygamberin aracılığıyla yapılan uyarılara rağmen iktidara gelen krallardan birçoğu Tanrı'nın yolundan ayrılarak halkı da saptırdılar (Bkz. Yeşaya ile Malaki arasındaki bölümler). Tanrı'nın emrettiği tapınışı ve tapınağı terkederek Antlaşmayı bozdular. M.Ö. 722 yılında Asur kralı 2. Sargon tarafından başkent Samiriye ele geçirilerek kentin ileri gelenleri sürgüne götürüldü. Böylece kuzeydeki "İsrail" Krallığı sona erdi.
Yahuda Krallığı, Samiriye'nin yıkılışından sonra 136 yıl daha devam etti. Sonunda Kudüs de Babil Kralı Nebukadnetsar'ın ordularına yenilir ve halk Babil'e sürgün edilir. Babil'i M.Ö. 539 yılında ele geçiren Fars Kralı Büyük Koreş'in sayesinde sürgündeki Yahudilerin ilkin Zerubbabel'in ve daha sonra Ezra ve Nehemya'nın yönetimi altında Kudüs'e dönmelerine izin verildi. Tapınak yeniden yapıldı ve Kudüs başkent olarak yeniden kuruldu.
Eski Antlaşma'nın tarihler bölümü Nehemya'yla sona erer. Vakit artık dolmuştur: Tanrı'nın Sözü, bir beden alarak mucizevi bir şekilde bakireden doğan Mesih İsa olarak dünyamıza gelmiştir. Eski Antlaşma'da O'nunla ilgili yazılan sayısız önbildiri gerçekleşmiştir. Yaşamı boyunca hiçbir günah işlemeyen tek insan olan İsa, Tanrı'nın planına göre yaklaşık üç buçuk yıl süren ilahi görevi süresince sayısız mucizeler yaptı (ölüleri diriltti, hastaları iyileştirdi, kötü ruhları kovdu, v.b.) ve eşsiz öğretişler verdi. İsa, geliş planıyla ilgi olarak öğrencilerine şu şaşırtıcı açıklamayı yaptı:
"Şimdi Kudüs'e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da O'nu ölüm cezasına çarptıracak ve diğer uluslara teslim edecekler. O'nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve O'nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki O, üç gün sonra dirilecek." (Markos 10:33-34)
İsa, günahları bağışlatan bir kurban olarak Kudüs'te ölmesi gerektiğini önceden bilerek Kudüs'e gitti. Orada söyledikleri aynen gerçekleşti. Yahudiler hiç bir suçu olmadığı halde O'nu Roma Valisi Pilatus'a götürerek ölüm cezasına çarptırdılar. Golgota denilen yerde çarmıha gerilerek öldürüldü ve gömüldü. Üç gün sonra Kutsal Yazılar uyarınca ölüler arasından dirildi. Böylece yaklaşık bin yıl önce Davut'un Mezmurlarında söylenen şu söz gerçekleşmiş oldu: "Çünkü Sen canımı ölüler diyarına terketmeyeceksin, Kutsalını çürümeye bırakmayacaksın"(Mezmur 16:10). O'nun ölüme tutsak kalması olanaksızdı.
İsa ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtla dirilmiş olduğunu elçilere gösterdi. Kırk gün süreyle onlarla Tanrı'nın Egemenliği hakkında konuştu. Ve "sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruh'la vaftiz edileceksiniz. Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız. Kudüs'te, tüm Yahudiye ve Samiriye'de ve dünyanın dört bir bucağında Benim tanıklarım olacaksınız"diye bildirdi. İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde yukarı alındı (Elçilerin İşleri 1:3-9).
İsa Mesih, ölümden dirildikten elli gün sonra , Kutsal Ruh'u bekleyen öğrencilerine gökten Kutsal Ruh'u gönderdi. Böylece Sözleri gerçekleşti ve Mesih İnanlıları diye bilinen Tanrı'nın yeni halkı doğdu.
"Benim tanıklarım olacaksınız" (Elçilerin İşleri)
Bu yeni "Halk" ölümden dirilen İsa Mesih'e tanık olmaya çağrıldı. Böylece ilkin Rabbin acı çektiği Kudüs'te, ondan sonra Samiriye, Suriye ve Antakya'da İsa Mesih aracılığıyla günahların bağışlanmasına ilişkin bu müjde özellikle Elçiler aracılığıyla yayıldı. Buradan da Küçük Asya'ya (Türkiye'ye), Yunanistan'a, İtalya'ya ve tüm dünyaya ulaştı. Bu iş için İnanlılara zulmeden Tarsus'lu Saul, Mesih kendisine göründükten sonra Pavlus adını alarak Müjde'nin tüm uluslara bildirilmesinde en aktif elçi oldu.
Mesih İnancı'nın yayılışıyla birlikte bu yeni yaşamın inanmış olanlara ayrıntılı bir şekilde açıklanması gerekiyordu. Rab bunu, Elçilerin Mektupları (Romalılar ile Yahuda arasındaki 21 yazı) aracılığıyla yaptı. Bu mektuplar, İnanlılara öncelikle Mesih'te ne kadar büyük bir ayrıcalığa ve ümide sahip olduklarını açıklayarak onları imanda temellendirip, Tanrı'ya yaraşır bir yaşam sürmeye çağırırlar.
Yeni Antlaşma'nın son bölümü olan Esinleme aracılığıyla Rab, kendisi ikinci kez gelene kadar öğrencilerine, başlarına ne gibi sıkıntılar geleceğini ve ümitlerini tümüyle İsa Mesih'in görünmesiyle onlara sağlanacak olan lütfa bağlamaları için seslenir. Özellikle O'nun geleceği gün yaklaştıkça ortaya çıkacak olan belirtiler ve Mesih-karşıtı denen yasa tanımaz dünya lideri açıklanır. Ama en çok İsa'nın büyük görkem içinde dünyayı yargılamak ve Tanrı'nın Egemenliğini kurmak üzere gelişi anlatılarak İnanlılara teşvik ve dayanma gücü verilir.
"İşte, bulutlarla geliyor!
Her göz O'nu görecek,
O'nun bedenini deşmiş olanlar bile.
O'nun için dövünecek yeryüzünün tüm halkları.
Evet, böyle olacak, Amin!"(Esinleme 1:7)