3. Ninova Halkına Verilen Belirti: Yunus

Tanrı Yunus'u, kötülüklerinden ötürü o şehri mahvedeceği hakkında uyarmak için Ninova'ya yolladığında iki önemli olay oldu. Bunlardan birincisine biraz önce de kısaca bakmıştık; peygamberin denize atılıp, balığın karnında üç gün süresince yolculuk edişidir. Bu aşamada öyküyü Kuran'da anlatıldığı üzere kaydedip, bunu Kutsal Kitap'taki Yunus öyküsüyle karşılaştırmak ve öykülerin ne dereceye kadar birbirine uyduğunu görmek yararlı olacaktır. Kuran'daki anlatım şöyle:

"Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir. Dolu bir gemiye kaçmıştı. Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı. Kendisini kınarken onu bir balık yutmuştu. Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı. Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık. Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik. Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona inandılar, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar geçindirdik."

(Saffat/37:139-148)

Burada hangi olayın hangisinden sonra geldiği belli olmadığından öykü parçalanmıştır. Ancak Kutsal Kitap'taki Yunus kitabında anlatımın tamamını, doğru bir şekilde öykünün birbirine örülmüş kısımlarını anlatır buluyorsunuz. Hepsini boğulma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan fırtınanın nedeninin ne olduğunu öğrenmek için, Yunus gemideki diğer askerlerle birlikte kura çekmeye razı oldu. Kura kendisine çıktı ve bu yüzden denize atıldı ve hemen ardından da büyük bir balık tarafından yutuldu. Üç gün sonra balık kıyıya gidip onu karaya çıkarttı. Yunus hemen Ninova'ya gidip şehrin kırk gün sonra yok edileceğini ilan etmeye başladı.

Diğer büyük olay, bütün şehrin korkunç uyarıyı duyduklarında kralından bütün esirlerine dek tamamen tövbe etmesiydi. Ama şehir halkının günahlarından tövbe ettiğini görünce Yunus hayret verici bir biçimde kızdı, çünkü Tanrı'nın merhametli olduğunu ve büyük bir olasılıkla şehri bağışlayacağını biliyordu. Milliyetçi bir İbrani olarak şehrin mahvolmasını istiyordu, çünkü Ninova Asurluların en büyük şehriydi ve İsrail halkı için sürekli bir tehlike oluşturuyordu. Günün sıcağında şehrin yıkılmasını izlemeyi umarak bir tepeye çıktı ve Tanrı da büyük bir asma kabağınının başının üstünde biterek ona gölge vermesini istedi. Ama ertesi gün Tanrı kabağın sapını yiyip onu kurutması için bir kurt yolladı. Yunus bu duruma çok kızdı ama Tanrı ona şöyle dedi:

"Sen emeğini çekmediğin ve büyütmediğin asma kabağına acıyorsun, o kabak ki bir gecede çıktı ve bir gecede yok oldu; ya ben, Ninova için, o büyük şehir için acımayayım mı? O şehir ki orada sağını ve solunu seçemeyen yüz yirmi binden ziyade insan, birçok da hayvan var." (Yunus 4:10-11)

Bu öykünün ikinci büyük olayı, yani bütün Ninova şehrinin tövbe edişi, Asurluların Tanrı'yı tanımayıp O'ndan korkmadıklarını ve Yunus'un sözünü dinleyip getirdiği uyarıya kulak vermeleri için hiçbir belirli nedenleri olmadığı göz önüne alınınca, çok daha dikkate değer bir olaydır. Yunus'un uyardığı gibi şehrin kırk gün içinde yok olacağın hakkında hiçbir belirti yoktu. Yaşam, hava ya da diğer unsurlar tehlikenin yakın olduğu hakkında hiçbir öneride bulunmadan, günbegün normal bir biçimde akıp gidiyordu.

Nuh'un zamanında, yeryüzünü büyük bir sel alıp götürmeden önce olduğu gibi şehrin etrafında fırtına bulutları yoktu. Ninova çok kuvvetli bir şehirdi ve hiçbir şekilde askeri bir tehlike altında değildi. Şehrin duyduğu tek şey bir Yahudi Peygamberin tek başına "daha kırk gün var ve Ninova yıkılacak"diye ilan edişiydi (Yunus 3:4).

Sık sık "bu gece dünya sona erecek" diyen levhalarla gezen sakallı ihtiyarlar hakkında karikatürler görürüz ve sokaklarda bu tür mesajlarla dolaştıklarında da herkes için eğlence konusu olurlar. Ninova'lılar Yunus'un bu din çılgınlarından biri olduğunu düşünebilirlerdi ve onun besbelli olan içtenliği onları eğlendirse de uyarısının içeriği kendilerini öfkelendirebilirdi.

Havari Pavlus Atina'ya gittiğinde aynen böyle karşılanmıştı. Ettiği vaazlara yanıt olarak bazıları, "Bu lafebesi ne demek istiyor?"dediler (Elçilerin İşleri 17:18). İbrani peygamberi Yunus'u dinleyen Ninova halkı, Atinalıların havari Pavlus'la eğlendiği gibi onunla eğlenebilirlerdi. "Galiba yabancı ilahların haberciliğini yapıyor"(Elçilerin İşleri 17:18). Ama biz durumun öyle olmadığını görüyoruz:

"Ve Ninova halkı Allah'a inandılar; ve oruç ilan ettiler ve büyüğünden küçüğüne kadar çullar sarındılar." (Yunus 3:5)

Kralın tahtından, sıradan adamların en sonuncusuna kadar yüzlerce Ninova'lı Yunus'u tamamıyla ciddiye aldı, büyük bir içtenlikle tövbe etti ve başlarına gelecek olan felaketin olmaması için ellerinden geleni yaptılar. Yunus hiçbir şekilde kısa ve basit uyarısının gerçekliği hakkında onları ikna etmeye çalışmadı, sadece onu bir gerçek olarak ilan etti. Onlara, eğer tövbe ederlerse, Tanrının şehirlerini bağışlayacağına dair güvence de vermedi. Hatta tam tersine kendi isteği ve beklentisi, Ninova'lılar onu ciddiye alsalar da almasalar da Tanrı'nın uyarısınca şehrin yok edilmesiydi.

Neden o zaman bütün bir şehir Tanrı'nın kendilerini bağışlayacağını umarak tövbe ettiler (Yunus 3:9)? Yahudi tarihçiler bu öykü tarafından büyülenmiştir ve bunun tek olası açıklamasının, Yunus'un itaatsizliği yüzünden Tanrı'nın gazabı olarak bir balık tarafından yutulduğunu ve normal olarak böyle bir durumda ölmesi gerekirken Tanrı'nın merhametle onun ölmesine izin vermediği ve üçüncü günde onu balığın midesinden kurtardığını bilmeleri olduğu sonucuna varmışlardır. Sadece bu, Yunus'u ne kadar ciddiyetle dinlediklerini ve eğer tövbe ederlerse kendilerine merhamet edileceği hakkındaki ümitlerini açıklayabilir.

Yahudi tarihçiler Ninova'lıların, eğer Tanrı kendisine itaatsizlik ettiklerinde sevgili peygamberlerine böyle yaparsa, şehirleri Tanrı'ya karşı büyük bir kin, kötülük ve günah içindeyken kendilerinin neler bekleyebileceklerini tartmış olabilecekleri sonucuna varıyorlar.

Yahudilerin mantığı doğruydu. İsa, Ninova'lıların Yunus'un başına gelenleri bildiklerinden ötürü tövbe ettiklerini doğrulamıştır. İsa bunu şöyle diyerek açıklığa kavuşturmuştur:

"Yunus Ninova halkı için bir belirti olmuştu" (Luka 11:30)

İsa bunu söyleyerek Yunus'un başından geçenler ve Ninova halkının tövbe edişi öykülerinin doğru olduğuna ve tarihsel gerçekliklerine, onay mührünü basmıştır. Aynı zamanda, Ninova'lılar Yunus'un başından geçenleri ve harikulâde bir biçimde kurtarılışını duydukları ve bu yüzden de mesajını tamamıyla ciddiye alıp, tövbe ederlerse aynı şekilde kurtarılmayı umdukları teorisinin de doğruluğunu göstermiş oldu. Yunus'un Ninova halkı için bir belirti olduğunu söyleyerek, şehrin Tanrı'nın asi bir İbrani peygamberine çok yakın bir geçmişte yaptıklarından haberdar olduğunu çok açık bir dille belirtmiştir. Bu, Ninova'lıların neden Tanrı'nın önünde bu kadar içtenlikle tövbe ettiklerini açıklamıştı.

Ama İsa'nın bu sözleri söylerken yapmak istediği sadece Yahudilerin düşüncelerini kanıtlamak değildi. İsa, Yunus'un zamanında neler olduğunu ve şimdi olanların da kendi neslindeki İsrail halkına uyarlanabilirliğini ve buna benzer bir belirtinin verilip aynı şekilde inananları kurtuluşa eriştireceğini, inanmayanları ise helaka götüreceğini göstermek istiyordu.