İsa Mesih, Kutsal Ruh ile meshedildikten sonra hizmetine şu mesajı vererek başladı:
“Tanrı'nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde’ye inanın.” Markos 1:15
İsa Mesih, Tanrı’nın Krallığı’nı hazırlamak için beden alıp dünyamıza geldi. O’nun hizmetinin temel amacı buydu. İsa, hizmetine Göklerin Egemenliği’nin müjdesini duyurarak başladı. Bu noktada durup Tanrı’nın Egemenliği öğretisini anlamamız gerekir. Tanrı’nın Egemenliği; “Tanrı’nın, Oğlu İsa Mesih aracılığıyla günahtan dolayı düşmüş olan dünyayı yargılayarak bunun yerine kendi kutsal ve adil yönetimini kurma misyonudur.” Bu bağlamda Tanrı’nın Egemenliği iki boyutlu (Fiziksel ve Ruhsal) olarak anlaşılmalıdır. Ruhsal boyutta; İsa Mesih, çarmıhta ölüp üçüncü gün dirilerek kazandığı zafer ile Tanrı’nın Egemenliğini ruhsal boyutta yeryüzüne indirmiş ve bu egemenliği genişletip büyütme görevini de kiliseye vermiştir. Fiziksel boyutta; Bir gün Tanrı bu dünyayı ortadan kaldırıp yeni bir yer ve gök yaratacaktır yani “Yeni Yeruşalim” (Cennet) ve biz orada olacağız. İsa, çarmıhta ölüp üçüncü gün dirilerek egemenliğin fiziki gelişini de başlatmış oldu. İşte bu son saattir! Egemenliğin ruhsal boyutu ile fiziki boyutu arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır ve bizim bunu anlamamız oldukça önemlidir. Şöyle ki egemenliğin fiziki gelişini hazırlayıp çabuklaştırmamız bu egemenliği şu anda ruhsal boyutta büyütmemiz ile yakından ilişkilidir.
Evet, İsa’nın amacı Babasının Krallığını hazırlamaktı. Peki bunu nasıl yaptı? İsa Mesih çarmıhta kendisini günah sunusu olarak sundu ve de üçüncü gün ölümden dirilerek Şeytan’ı, günahı ve ölümü yendi. Böylece Tanrı’nın Egemenliği ruhsal boyutta yeryüzüne inmiş ve Mesih İsa aracılığıyla bizlere sağlanan kurtuluş tasarısı gerçekleşmiş oldu.
“İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi.” Romalılar 4:25
İlk olarak İsa’nın hizmetinin büyük bölümünü öğretiş hizmeti oluşturmaktaydı.
“Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi öğretiyordu.”Matta 7:29
İsa, Kutsal Yazılar’ın sağlam öğretisi ile insanlara Baba’yı tanıtıyor ve müjdeyi açıklıyordu. Ruh’un armağanlarının, iyileştirme hizmetlerinin, peygamberlik sözlerinin ve diğer tüm kilise hizmetlerinin etkin ve doğru biçimde sunulması öğretiş düzeyinde ne kadar güçlü olduğumuz ile doğru orantılıdır.
İkinci olarak, İsa’nın hizmetinin önemli bir parçasını hastaların iyileştirilmesi oluşturuyordu. Hastalık Tanrı’nın bizim için istediği bir şey değildir ve de Tanrı’nın karakterini yansıtmaz. Hastalık günahın ve Şeytan’ın doğasını yansıtır. Bu nedenle Tanrı’nın Egemenliğinde (ruhsal boyutu da dahil olmak üzere) hastalıklara yer yoktur.
“İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi'ni duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu.” Matta 4:23
Böylece hastaların iyileştirilmesi Şeytan’ın egemenlik alanının daraltılarak Tanrı’nın Egemenliği’nin ruhsal boyutta büyümesi için İsa’nın hizmetinde önemli bir yer ediniyordu.
Üçüncü olarak İsa’nın hizmetinde öne çıkan noktalardan bir diğeri de İblis’in baskısı altında yaşayan kişilerin iyileştirilmesidir. Diğer bir deyişle cine tutulan kişilerin özgürleştirilmesidir.
“Akşam olunca birçok cinliyi kendisine getirdiler. İsa onlardaki kötü ruhları tek sözle kovdu…” Matta 8:16
İblisin baskısı altında yaşayanların iyileştirilmesi Şeytan’ın egemenlik alanının daraltılarak Tanrı’nın Egemenliği’nin ruhsal boyutta büyütülmesi anlamına gelir.
İsa’nın hizmetini bu şekilde açıkladıktan sonra şimdi elçilere bakalım. Onlar ne yaptılar? Elçilerin hizmetinin ana noktasını yine Tanrı’nın Egemenliği’nin ruhsal boyutta ilerletilmesi ve egemenliğin fiziki gelişinin hazırlanmasıydı.
“Hiçbir engelle karşılaşmadan Tanrı'nın Egemenliği'ni tam bir cesaretle duyuruyor, Rab İsa Mesih'le ilgili gerçekleri öğretiyordu.” Eçilerin İşleri 28:31
Elçiler, Tanrı’nın Egemenliği’ni büyütmek (ruhsal boyut) ve hazırlamak (fiziki boyut) gibi bir sorumluluğa sahip olduklarını biliyorlardı. Onlar egemenliğin işçileriydi. Peki bu doğrultuda nasıl hizmet ettiler?
İlk olarak Rab’bin kendilerine verdiği yüce görevi gayretle yerine getirmekteydiler. Yani Rab’bin Sözü’nü yaymak. Onlar dünyaya Tanrı’nın kurtuluş müjdesini iletiyorlardı.
“Pavlus'la Barnaba ise Antakya'da kaldılar, birçoklarıyla birlikte öğretip Rab'bin sözünü müjdelediler.” Elçilerin İşleri 15:35
Fakat Elçiler müjdeyi duyurma görevlerini yerine getirirken tıpkı İsa’nın yaptığı gibi bir yol izlediler. Müjdeleme hizmetleri üç önemli görevin üzerinde ve bunlarla birlikte ilerliyordu.
Böylece elçiler sağlam öğretinin vaazı ile kurdukları kiliseleri bina etmekteydiler.
“Her gün tapınakta ve evlerde öğretmektenve Mesih İsa'yla ilgili Müjde'yi yaymaktan geri kalmadılar.” Elçilerin İşleri 5:42
Peygamberlik sözlerini etkin bir biçimde kullanabiliriz ve hastaların iyileştirilmesi için Rab’bin meshedişi altında hizmet için kendimizi sunmuş olabiliriz ve de daha başka pek çok harika hizmetlerde bulunabiliriz. Fakat Kutsal Kitap’ın sağlam öğretisine önem vermeyen bir durum içerisindeysek hizmetimizin niteliğini sorgulamamız gerekir. Doğru öğretiş hizmetimiz için sağlam bir temel oluşturur ki bu temel hayati derecede önemlidir.
Elçilerin büyük bir istek ve arzu ile gerçekleştirdikleri bir diğer hizmet ise hastaların iyileştirilmesi hizmetidir.
“Hastanın yanına giren Pavlus dua etti, ellerini üzerine koyup onu iyileştirdi.” Elçilerin İşleri 28:8
Rab’bin kendisi elçilere bu görevi bir sorumluluk olarak vermişti.
“Orada bulunan hastaları iyileştirinve kendilerine, 'Tanrı'nın Egemenliği size yaklaştı' deyin.” Luka 10:9
Hastalık yaratılış tarihi bağlamında ele alındığında günahın bir sonucudur ve de Şeytan’ın karakterini yansıtır. Bu nedenle hastaların iyileştirilmesi hem müjdenin yayılmasında belirtisel bir faktör olmakta hem de Şeytan’ın egemenlik alanının daraltılarak Tanrı’nın Egemenliği’nin genişletilmesi noktasında önem kazanmaktadır.
Elçilerin gayret ve sevinçle verdikleri bir diğer hizmette, iyileştirme hizmeti ile aynı işlevsel niteliğe sahip olan özgürleştirme (kurtarma) hizmetidir.
“Birçoklarının içinden kötü ruhlar yüksek sesle haykırarak çıktı; birçok felçli ve kötürüm iyileştirildi.” Elçilerin İşleri 8:7
İblis’in baskısı altında olanların yani cine tutulmuş kişilerin Rab İsa’nın adıyla özgür kılınması; Rab’bin çarmıhtaki ölümü ve dirilişi aracılığıyla Şeytan’a karşı kazandığı zaferin bizler tarafından beyan edilmesi ve de ilerletilmesidir. Bu nedenle Elçilerin hizmetinde önemli bir yer edinmiştir. Rab’bin kendisi bu görevi zaten onlara vermişti.
“…cinleri kovun. Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin.” Matta 10:8
Sonuç olarak hem İsa’nın hem de onun öğrencilerinin hizmetlerine baktığımızda Tanrı’nın Egemenliği’ne karşı büyük bir önem ve bu hususta yoğun bir bilinç ile müjdenin yayılması temelli bir hizmet anlayışı görmekteyiz. İsa Mesih, müjdeyi bildirdi, Kutsal Yazılar’ın doğru öğretisini vaaz etti, hastaları iyileştirdi ve cinleri kovdu. Aynı biçimde elçilerde Müjde’yi bildirdiler, Kutsal Yazılar’ın doğru öğretisini vaaz ederek kiliseleri ve kişileri donattılar, hastaları iyileştirdiler ve cinleri kovdular.
Şimdi kendimize bakıp önemli bir soruyla yüzleşelim. Kilise İsa Mesih’in bedeni ise ve bizlerde O’nun öğrencileriysek, bu durumda bizim ne yapmamız gerekir? İsa Mesih’in ve O’nun kutsal Elçilerinin örneğini mi izleyeceğiz yoksa kendimize daha farklı bir yol mu çizmeliyiz? Tabiki de İsa’yı ve elçilerin örneğini takip edeceğiz. Bu doğrultuda kilisenin ve inanlının misyonunu tanımlama zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Tanrı’nın biz imanlılara ve de kilisesine verdiği ana misyon şudur; Tanrı’nın Egemenliği’ni hazırlamak! Bizim işimiz Göksel Egemenliği ruhsal boyutu ile yeryüzünde genişleterek fiziki gelişini hızlandırmaktır.
“Tanrı'nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı, Tanrı yolunu izlemelisiniz.” 2.Petrus 3:11,12
Bu ayette çabuklaştırmak olarak çevrilen Grekçe ifade “speydo” sözcüğüdür. Bu sözcük dilimizde “harekete geçirmek, hızlandırmak” anlamlarına gelir. Dolayısıyla Tanrı bizlere bu ayette “çabuklaştırın” derken tek bir şey söylemek istiyor. ÇABUKLAŞTIRIN! Tanrı’nın bu ayette bizlere verdiği buyruk ve de inanlının ana misyonu egemenliğin gelişini hızlandırmaktır. Bu noktada egemenliğin gelişinin bize bağlı olduğunu düşünmemeliyiz. Bizim başarımız ya da başarısızlığımız bu konu kapsamında sıfır etkiye sahiptir. Egemenliği çabuklaştıran bizler değiliz. Fakat Tanrı kendi egemenliğini bizi kullanarak çabuklaştırmaktadır. Yani burada esas rolü oynayan biz değil Kutsal Ruh olmaktadır. Diğer bir deyişle Tanrı, önceden hazırladığı iyi işlerini Kutsal Ruh’un gücü ile bizim aracılığımızla gerçekleştirerek kendi egemenliğini kurmaktadır. Fakat Tanrı bu konuda ki sorumluluğumuzu ihmal etmemizi ya da fark etmeden yaşamamızı istemez. Kendimizi her iyi iş için yararlı kaplar olarak O’nun hizmetine sunmamız gerekir.
Şimdi esas işimizi öğrendikten sonra bunu nasıl yapacağımıza bakalım. İsa’nın öğrencileri olarak birincil görevimiz İsa’ya tanıklık etmektir. Yani müjdeyi paylaşmak. Rab, bizlerden kendisi için tanıklık etmemizi hatta O’nun bir tanığı olarak yaşam boyu bu sıfatı yüklenmemizi ister.
"Ama Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız. Yeruşalim'de, bütün Yahudiye ve Samiriye'de ve dünyanın dört bucağında benim tanıklarım olacaksınız." Elçilerin İşleri 1:8
Bu ayette tanık olarak çevrilen Grekçe ifade “Martus” kelimesidir. Bu kelimenin oldukça derin bir anlamı vardır. “Şehit Olmak, Kaydedilmek, Görgü Tanığı Olmak, Şahitlik Etmek, Tanık Olmak” İşte böylece imanlılar olarak İsa’ya tanıklık eden bir yaşam sürmede gayretli olmamız gerekir. Başka bir seçeneğimiz de yoktur. İsa’ya tanıklık etmek; Diğer insanların, İsa’nın Rab ve Kurtarıcı olduğunu bizim aracılığımızla görmeleri anlamına gelir. Böylece kilise ve inanlının birinci işi Müjde’yi vaaz etmektir. Daha önce belirttiğim gibi Tanrı’nın Egemenliği’ni büyütmek Şeytan’ın egemenlik alanının daraltılması anlamına gelir bunun için de Göksel Egemenlik müjdenin yayılması suretiyle büyür.
“Göksel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir.” Mata 24:14
Kilise ve de inanlılar olarak kişisel yaşamlarımızda tanıklık görevini sürdürürken İsa’nın ve de Elçilerin örneklerini takip etmeliyiz. Öyleyse ilk olarak doğru öğretişin etkin hizmetteki rolünü kullanmamız gerekir. Daha öncede belirttiğim gibi, doğru öğretiş hizmetimiz için sağlam bir temel oluşturur ki bu temel hayati derecede önemlidir. Öğretiş hizmetine verilen önem ne zaman azalsa ruhsal armağanların hikmetsizce kullanımına tanık oluruz. Bu nedenle öğretiş hizmetinin rolü ve önemini İsa’nın ve de elçilerin hizmetlerine bakarak saptamamız gerekir. Apollos, Rab’bin sözünü vaaz etmek için harika bir armağana sahipti. Fakat mevcut olan doktrinsel eksiklikleri ve hataları Priskilla ve Akvila tarafından giderilince hizmetini daha doğru bir biçimde Rab’be sunabildi. Kişisel yaşamlarımızda ve de kiliselerimizde öğretiş hizmetine daha çok yer ve zaman vermek Kutsal Ruh’un armağanlarının daha etkin kullanımına olanak sağlayacaktır.
Kilisenin müjdeleme hizmetinin ve de imanlılar olarak yaşamsal tanıklığımızın Tanrı’nın Egemeliği kapsamında sahip olduğu önemi ortaya koyduk. Müjdeleme konusunda fark etmemiz gereken bir diğer ruhsal gerçek ise; müjdelemenin Kutsal Ruh’un gücüne dayanması gerektiğidir.
“…Bu gerçekleri gökten gönderilen Kutsal Ruh'un gücüyle size Müjde'yi iletenler bildirdi…” 1.Petrus 1:12
Rab Müjde’nin insan gücüne ve bilgeliğine değil kendi gücüne dayanarak yayılmasına önem verir. Peki Müjde’nin Kutsal Ruh’un gücü ile yayılması ne anlama geliyor.
“Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı'nın sağında oturdu. Öğrencileri de gidip Tanrı sözünü her yere yaydılar. Rab onlarla birlikte çalışıyor, görülen belirtilerle sözünü doğruluyordu.” Markos 16:19,20
Belirti sözcüğü yani Grekçe “Simeyon” ifadesi “delil, kanıt, işaret, mucize, hayret verici” anlamlarına gelir. Müjde’nin Kutsal Ruh’un gücüyle yayılması Müjde’nin belirtilerle doğrulanması demektir. Belirtiler ve Harikalar öğretisini; “Rab’bin kendi sözünü imanlılar aracılığıyla gösterilen görkemli işlerle doğrulaması” şeklinde tanımlayabiliriz. Bu noktada durup içinde yaşadığımız bu çağda ilk imanlıların sahip olduğu arzuya sahip olmamız gerekir. Rab’bin gücüne ve görkemine acıkmış ve susamış bir tutum edinmeliyiz.
“Kutsal Kulun İsa'nın adıyla hastaları iyileştirmek için, belirtiler ve harikalar yapmak için elini uzat.” Elçilerin İşleri 4:30
İnsanlara Müjde’yi iletiriz. Rab’bin işi için çalışırız ve Rab’de, bizim aracılığımızla belirtiler ve harikalar göstererek sözünü doğrular. İşte Kutsal Ruh’un gücüyle gelen Müjde budur.
Böylece iki önemli hizmet kilisenin iç ve dış dinamiklerinde ve de kişisel hizmet anlayışımızda öne çıkar. Tanrı’nın, Mesih’in Kilisesi’ne ve de inanlıya verdiği görev uyarınca hastaları iyileştirme ve cinleri kovma sorumluluğumuz vardır. Yalnızca sorumluluğumuz değil yetki ve gücümüzde vardır. Tanrı bu yetkiyi gereken güç ile beraber Kilise’ye ve her imanlıya sağlamıştır. Tıpkı Rab’bin ve de Elçilerin hizmetinden öğrendiğimiz gibi bizimde hizmet anlayışımızda bu iki sorumluluğa geniş bir yer ayrılması gerekir.
Evet, Tanrı’nın, Mesih’in Kilisesi’ne ve de inanlıya verdiği görev uyarınca hastaları iyileştirme ve cinleri kovma sorumluluğumuz vardır. Yalnızca sorumluluğumuz değil yetki ve gücümüzde vardır. Bu Kilise’nin işidir. Yolda araba çarpmış bir adam görüyorsunuz. Acilen müdahale edilmesi gerekiyor. Çevresinde pek çok insan toplanmış. İçlerinden birisi uzman bir doktor ve bu uzman doktorumuz etrafta doktor yok mu diye bağırıyor? Bu kısa anekdotu okuyunca hafifçe gülümsemiş olabilirsiniz. Fakat ben doktorlardan bahsetmiyorum. Ben “sizin kilisenizden” bahsediyorum. Bu imansız çağda pek çok kilisenin durumu budur. Dışarıda ki insanlara bakın, acı çekiyorlar, İblis’in baskısı altında işkenceye uğruyorlar, hastalıklarla boğuşuyorlar fakat biz kilise olarak sadece ilaçların işe yaraması ya da ameliyatların başarılı geçmesi için yarım dualar etmekten başka bir şey yapamıyoruz. Kilise bu değildir! Billy Johnson’ının da dediği gibi “Kilise kendi zayıflığını örtmek için doktrinler icat ederek yüzlerce yıldır günah işlemektedir.” İlk kuşak imanlıların birbirlerini teşvik etmek için paylaştıkları bir meydan okumayı sizlerle paylaşayım. Ya Rab lütfen içerisinde bol miktarda kafein bulunan bu ağrı kesici x kardeşte işe yarasın gibi bir duaları yoktu. Fakat, “Eğer kardeşini iyileştirmiyorsan kanı senin ellerine bulaşmış demektir.” diyorlardı. Modernite ve aydınlanmaya dayalı bir kaygı bozukluğuyla bu ruhsal gerçeği eleştirmeye hazırlanan kişilere bir teşvikte bulunabilirim. Mesela sağlık sistemine on binlerce lira borcu olduğundan dolayı sağlık hizmetlerinden faydalanamayan ve ilaç alacak paraları da olmayan hasta ve işsiz kişiler için bir şifa toplantısı düzenleyebilir ve Mesih’te ki yetkinizi kullanarak gayretle bu kişiler için dua edebilirisiniz. Rab’bin adı yüceltildikten sonra fikir ve görüşlerimizde haklı olup olmadığımızın bir mahiyeti yoktur.
Bir düşünün, arabanız bozuldu ve onu tamirciye götürdünüz. “Ben bu tür yağlı ve kirli işlerle uğraşamam” diyerek arabanızı tamir etmek istemeyen bir oto tamircisiyle karşılaşırsanız ne yapacaksınız? Pekala ne yapalım yine de arabamı burada senin tamirhanende bırakabilirim ve sana tamir ücretini ödemek istiyorum. Herhalde tepkiniz ve cevabınız bu olmayacaktır. Arabanız bozuldu tamirciye götürdünüz fakat karşınızdaki tamirci arabayı tamir etmesi gerektiğini bile bilmiyorsa ve ne iş yaptığının farkında bile değilse? Böyle bir tuhaf durumla karşılaşırsanız ne yapacaksınız? Ona bir tamirci olduğunu ve arabanızı tamir etmesi gerektiğini ve de onun işinin bu olduğunu hatırlatmanız gerekir. Sahip olduğu yetenekleri kullanarak işini yapması gerekir. Aynı biçimde seni teşvik etmek istiyorum. Sen bir Mesih İnanlısı’sın. Yani Kralın Kahinisin. Bu yüzden seni teşvik etmek ve sana esas işini hatırlatmak istiyorum. Senin işin Tanrı’nın Krallığı’nı büyütmek ve hazırlamaktır. Şimdi Kutsal Ruh’un sana verdiği armağanları yani hizmet için verilen yetenekleri kullanarak işini yap ve yaşadığın şehri alt üst et!
Sonuç olarak kısaca toparlamak ve özetlemek istiyorum. İmanlılar olarak Tanrı’nın bize verdiği misyon, O’nun egemenliğinin gelişini yeryüzünde ruhsal boyutta büyütmemiz ve böylece egemenliğin fiziki gelişini hazırlamamızdır. Bunun için Kilise Müjde’yi vaaz etme sorumluluğunu gayretle yerine getirmek üzere sahiplenir ve bizlerde kişisel yaşamlarımızda İsa’ya tanıklık görevlerimizi sürdürürüz. Müjde’yi paylaşma görevimizi yürütürken İsa’nın ve elçilerin örneği uyarınca üç önemli hizmet ayağı üzerinde ilerlememiz gerekir. Öğretiş hizmeti, hastaların iyileştirilmesi ve cinlerin kovulması. Bunu bir hizmet modeli olarak aşağıda bir tablo halinde incelemeniz amacıyla verdim.
Görevimiz Tanrı’nın Egemenliği’ni hazırlamaktır. Bunun için Müjde’yi paylaşmalıyız. Müjdeleme hizmetimiz ise; İsa Mesih’in ve O’nun kutsal Elçileri’nin örneği uyarınca üç ayak üzerine oturtulmalıdır. Öğretiş, iyileştirme ve özgürleştirme.
İşte Kutsal Ruh vaftizi de Kutsal Kitap’ın genel bağlamı içerisinde tam olarak bu noktada önem kazanmaktadır. Kutsal Ruh’la vaftiz olmak, Rab’bin işini (tanıklık ve hizmet ile egemenliği hazırlamak) yapabilmek için Rab’bin onayını alarak kutsanmak ve Rab’bin gücüyle kuşanmak anlamına gelir. Bu egemenlik bize ait değildir. Tersine Tanrı’ya aittir. Bu nedenle egemenliğin işini yapabilmek için ilk olarak hizmet için onaylanmamız gerekir. Bu egemenlik kutsaldır. Bu nedenle Tanrı’nın bizlere sağladığı ikinci bir kutsama olan meshedişi almamız gerekir. Bu egemenlik insan gücüyle kurulamaz. Bu nedenle Kutsal Ruh’un gücünü giymemiz gerekir. İşte Kutsal Ruh’un meshedişinin, bizim nihai hedefimizdeki yeri budur.
Bu kitapta işleyeceğim ve okuyucuya anımsatacağım son gerçeğe gelirsek, Kutsal Ruh vaftizi sizin kendi işleriniz için değil, Mesih’in işi içindir. Sizin kendi egemenliğinizi yaratmanız için değil Göksel Baba’nın egemenliğini hazırlamanız içindir. Aşağıdaki tablonun Tanrı’nın Egemenliği’ne ilişkin sorumluluğunuza yönelik olarak Kutsal Ruh vaftizinin yaşamlarınızda ki etkinlik alanını anlamanıza yardımcı olacağı kanaatindeyim.
Esas hedefimizin Tanrı’nın Egemenliği’ni hazırlamak olduğundan bahsettik. Bu doğrultuda Rab bizleri hizmet için çağırarak ve bizleri çağırmış olduğu hizmetlere yönelik armağanlar ile donatarak yaşamlarımızda Kutsal Ruh’un gücüyle etkin olmaktadır. Bunun içinde Kutsal Ruh vaftizi bizlerin Yüce Misyon’u üstlenmemiz ve yerine getirmemiz amacıyla atanmak, kutsanmak ve güç giymek anlamına geldiğinden hizmetimizde ve Göksel Egemenlik’te ki rolümüzde temel teşkil eder.
Henüz Kutsal Ruh’la vaftiz olmadınız mı? Tanrı’nın size vaat ettiği bu harika kutsamayı almak yani Kutsal Ruh’la meshedilmek ister misiniz? Daha önce istediyseniz fakat henüz meshedişi almadıysanız cesaretinizi kaybetmeyin ve korkmayın. Bilin ki RAB Tanrı’dır. Kutsal Ruh vaftizi Tanrı’nın bir vaadidir ve bu vaat sizin içindir. Bu nedenle Tanrı, yaşamlarınızda bu vaadini kesinlikle yerine getirecektir. Çünkü o Sadık Tanrı’dır.
Kutsal Ruh’la vaftiz olmak; Rab’bin işini (tanıklık ve hizmet) yapabilmek için Rab’bin onayını alarak kutsanmak ve Rab’bin gücüyle kuşanmak anlamına gelir. Eğer henüz Kutsal Ruh’la vaftiz olmadıysanız şimdi bu kutsamayı almanız için sizi teşvik etmek istiyorum.
Daha önce de belirttiğim gibi meshedişi almış bir kişiden size el koyup dua etmesini isteyerek bu kutsamayı alabileceğiniz gibi Kutsal Ruh, hiç beklemediğiniz bir anda da sizin üzerinize inebilir. Bununla birlikte kişisel dua yaşamınızda da Göksel Baba’nızın önünde bekleyerek Kutsal Ruh’u davet edebilir ve böylece bu kutsamayı alabilirsiniz.
Şimdi son olarak kişisel dua yaşamınızda Kutsal Ruh’un meshedişini almanız için size bir yönlendirme sunmak istiyorum. Aşağıda ki adımları takip edebilirsiniz. Fakat bu adımları kesin bir kural gibi uygulamanızı ve güveninizi bu rehbere dayamanızı kesinlikle tavsiye etmiyorum.
İlk olarak kendinize rahat bir ortam yaratın ve sakinleşin.
Günahlarınızı Rab’be itiraf edin ve tövbe edin. Kutsal Tanrı’nın Ruhu’nun üzerinize inmesi için O’na kutsal bir yer hazırlayın.
“Ya Rab Tanrım, sana karşı günah işledim. Günahlarımı itiraf ediyorum. __________________ yaptım. Rab, ben bu günahlardan dönüyorum. Ya Rab günahlarımı bağışla ve beni değiştir. Ya Rab sana Oğlun İsa’nın adıyla dua ediyorum.”
Düşüncelerinizde Kutsal Ruh’la doldurulmanızı engelleyen bir şey (yanlış dünya görüşleri, imansızlık vb.) olabilir. Bu nedenle düşüncelerinizi İsa’ya teslim edin ve Tanrı’dan olmayan her düşünceyi İsa’nın adıyla bağlayın ve reddedin.
“Düşüncelerimde barınan safsataları ve Tanrı bilgisine karşı diklenen her engeli Rab İsa’nın adıyla yıkıyor ve her düşünceyi tutsak edip Mesih’e bağımlı kılıyorum.”
Yüreğinizden gelen sözcüklerle İsa’dan sizi Kutsal Ruh’la vaftiz etmesini isteyin. Basitçe bunun gibi dualar edebilirsiniz. “Gökteki Babam, Oğlun İsa Mesih’in adıyla beni şimdi Kutsal Ruh’la meshetmeni istiyorum.” “Rab İsa, egemenliğin bir işçisi olmam için şimdi beni Kutsal Ruh’la vaftiz et.” “Rab, Kutsal Ruh’unu üzerime dök.” vb.
Şimdi aklınızla ve yüreğinizle İsa’nın önünde bekleyin. İmanla Rab’bin huzurunda durun. Herhangi bir özel beklenti içerisinde bulunmayın. Bir şeyler hissetmek için zorlamayın. “Kutsal Ruh gelsin ve ne isterse yapsın” düşünce şekliniz ve tutumunuz bu olmalı. Fiziksel bir şeyler hissetmeye, dillerle konuşmaya ya da bunun gibi şeylere odaklanmayın. Odaklanmanız gereken şey Kutsal Ruh’la dolup taşmak olmalıdır. Kendinizi Rab’be teslim edin. Yapmanız gereken tek şey imanla beklemek.
Yüreğinize gelen anlaşılmaz bir hece, sözcük ya da bir cümle olursa onu ağzınızla söyleyin. Bedeninizde fiziksel olarak hissettiğiniz doğal olmayan bir şeyler olursa dikkatinizi bozmadan Rab’bin önünde durmaya devam edin ve kendinizi Kutsal Ruh’a bırakın.
Rab’bin dokunuşunun tamamlandığını hissettiğinizde Tanrı’ya, Oğlu İsa Mesih aracılığıyla şükredip överek tapının.
Eğer Kutsal Ruh vaftizini almadıysanız umudunuzu ve cesaretinizi kaybetmeyin. İsa’nın öğrencilerine ne dediğini hatırlayın. “Bekleyin”. Bu Tanrı’nın vaadidir ve bu vaat sizin içindir. Bu nedenle kesinlikle alacaksınız.
Kutsal Ruh’un meshedişini aldıysanız ve bu durumda eğer isterseniz tanıklığınızı benimtanikligim@gmail.com e-posta adresi aracılığıyla bizimle paylaşabilir ve deneyimlerinizi aktarabilirsiniz. Böylece bizlerde sevincinizi paylaşarak sizin için dua ederiz.