c) Rab’bin üçüncü Sözü (8:1-17): YÜREĞİM

Yukarıda gördüğümüz gibi, bu iki bölümde Rab, Zekeriya peygambere dört kere seslenmiştir. 7. bölümde Rab, nasıl halkının amacı ve yüreğini ortaya koyduysa, bu bölümde de kendi yüreğini ve amacını sergilemek istiyor. İkinci bildiriyi dikkatle inceleyecek olursak, üç olumsuz aşamadan söz ettiğini görebiliriz:

1. İsteğimi bildirdim (7:9-10)

2. Sözlerimi dinlemediniz (7:11-12)

3. Sizi dağıttım, ülkenizi viraneye çevirdim (7:13-14)

Üçüncü bildiride üç konunun aynısı ele alınmaktadır, ama bunların sırası terstir. Olumsuz bir azarlama yerine, çok olumlu ve umut verici sözler vardır:

3. Sizi kutsayacağım, Yeruşalim’i dolduracağım, sizi geri getireceğim (8:2-8)

2. Yüreklenin, beni dinleyin, korkmayın (8:9-15)

1. İsteğimi yine bildiriyorum (8:16-17)

Rab’bin vaatleri (8:1-8)

8:1   Rab, halkına kaybettikleri ayrıcalıkları tekrar kazandıracaktır. Bu doğrultuda, onları önce azarlar (bölüm 7), ardından onlara büyük ve yüreklendirici vaatlerle seslenir. Bu vaatler sayesinde halkın cesaretlenip sıkı çalışması beklenmektedir. Aynı şekilde, Rab bizleri de sürekli olarak azarlamaz, daha çok lütufla eğitmeyi tercih eder (bkz. Tit.2:11-12). Yedinci bölümün sonunda, halkın uğradığı yıkımlara karşın sekizinci bölümde bereketler gözükmektedir.

8:2-3   Rab’bin lütfu günahın çoğaldığı yerde daha da çoğalacaktır. Rab Siyon için büyük kıskançlık duyuyorum diyor. Rab’bin kıskanç bir Tanrı olduğu gerçeğini önce incelemiştik (bkz. sayfa ????). Halk için Tanrı’nın yüreğinde taşıdığı amaçlar üçüncü ayette açıklanıyor: Tanrı gerçeğe bağlılık ve kutsallık istiyor. Bu istekleri zaten 7:9-10’da belirtmişti 8:16-17’de ise bunları tekrar dile getirmektedir.

Vaatlerin en büyüğü Rab’bin gelip Yeruşalim’de yaşayacağına ilişkindir: Siyon'a dönecek ve Yeruşalim'de oturacağım. Bu sözler, bir anlamda Tanrı’nın atalara verdiği vaadin özüdür:

Aralarında oturacağım,

aralarında yürüyeceğim.

Onların Tanrısı olacağım,

onlar da benim halkım olacaklar. (2Ko.6:16)

Kutsal Kitap’ın son bölümleri, bu vaadin nasıl gerçekleştiğini gösteriyor: “İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak” (Va.21:3).

8:4-5   Tanrı Yeruşalim’de yaşarken orada tek başına kalmayacak, boşalmış olan kenti insanlarla dolduracaktır. Kent insanlarla dolup taşacaktır.

Hem yaşlı hem de çocukların bir arada olması, yaş grupları arasındaki ayrımların ortadan kalkmış olduğunu gösteriyor. Kimse genç yaşta ölmeyecektir, “Orada birkaç gün yaşayıp ölen bebekler olmayacak. Yaşını başını almadan kimse ölümü tatmayacak. Yüz yaşında ölen genç, yüz yaşına basmayan kişi lanetli sayılacak” (Yşa.65:20).

8:6   Rab için olanaksız bir şey var mıdır? Elbette yoktur. Ne yazık ki insanlar, Tanrı’nın sözünden kuşku duyarlar ve inanmakta güçlük çekerler. Bu da Tanrı’yı doğru tanımamaktan kaynaklanan bir durumdur. Tanrı, halkının imansızlığından ötürü onlara birçok kez aynı soruyu sormak zorunda kalıyor (bkz. Yar.18:14; Say.11:23; Yer.32:27; Luk.1:20, 37; 18:27).

Yaşantımızda çözülmesi gözümüzde olanaksız bir sorun var mı? İçinde bulunduğumuz durum her ne kadar kötü gözükse de, Rab bizi tazeleyebilir, yeniden yaratır ve kurtarır.

8:7-8   Rab, halkını geri getirecektir. Hatta bunu ikinci” defa yapacağını söylüyor (bkz. Yşa.11:11-12). Başka bir deyişle, bu vaat İsrail’in Babil sürgününden geri dönmesiyle yerine gelmiş değildir. İsrailliler tekrar topraklarına kavuşacaklardır.

Tanrı, halkın arasında yaşayacağına dair tekrarladığı söze ek olarak, onlarla nasıl bir ilişki kuracağını da açıklıyor: Halkım olacaklar; ben de onların sadık ve adil Tanrısı olacağım. Rab’bin karakteri güvenilirdir. O’nda hiçbir karanlık ya da değişkenlik gölgesi yoktur.

Rab’bin teşvik sözleri (8:9-15)

O’nun lütfuna vereceğimiz karşılık, hiçbir şeyden korkmamak, O’nun için gayretle çalışmak, O’nun işlerine öncelik tanımak olmalıdır (Mat.6:33). Bizi bu şekilde eğiten O’nun büyük lütfudur (Tit.2:11-12), dini kurallar değil (Kol.2:20-23).

8:9-13   Bu ayetlerde, Rab daha önceki durumlarını hatırlatarak halkını yüreklendirmeye çalışıyor. O’nun tapınağını yapmaya başlamadan önce her şey yanlış gidiyordu. Verimsizlik, doyumsuzluk ve yoksulluk almış yürümüştü (bkz. Hag.1:5-6). Üstelik düşman yüzünden ciddi güvensizlik vardı. (8:10). Bütün bunlar Rab’bin verdiği cezanın sonuçlarıydı. Ancak, hatalarından dönerek tapınağı yapmaya başlamış olan halka Rab farklı davranacaktır. Kendisini sevenleri ve kulluk edenleri ödüllendirecektir. Buna inanmayan bir kişinin Tanrı’yı hoşnut etmesi mümkün değildir (bkz. İbr.11:6).

Rab halkını her yönden kutsayacağını, işlerini verimli kılacağını bildiriyor. Rab’be öncelik tanımak, bizim bereketimiz olacaktır.

8:14-15   Rab onları cezalandırmışsa, bu onların iyiliği içindir. O’nun terbiyesi sevgisinden kaynaklanmaktadır. “Tanrı, kutsallığına ortak olalım diye bizi kendi yararımıza terbiye ediyor. Terbiye edilmek önceleri hiç tatlı gelmez, acı gelir. Ne var ki, böyle eğitilenler için bu sonradan esenlik veren doğruluğu üretir” (İbr.12:10-11).

Tanrı, kendisinin bizimle ilgili olan düşüncelerini bilmemizi istiyor. Hem yargılaması hem de yenilemesi halkının iyiliği içindir. Onları cezalandırmak için sözünü tuttuğu gibi onları kutsamak için verdiği sözleri de tutacaktır (bkz. Yer.27:11; 32:42). Halk, Tanrı’nın iyilik tasarısı uyarınca kutsamayı miras alacaktır:

Senin gibi suçları silen,
Kendi halkından geride kalanların isyanlarını bağışlayan    başka tanrı var mı?
Sonsuza dek öfkeli kalmazsın.
Çünkü sadık olmaktan hoşlanırsın.
Bize yine acıyacaksın,
Çiğneyeceksin suçlarımızı ayak altında.
Bütün günahlarımızı denizin dibine atacaksın.
Geçmişte atalarımıza ant içtiğin gibi,
Yakup’un ve İbrahim’in torunları olan bizlere de
Verdiğin sözü tutacak ve sadık kalacaksın.
(Mik.7:18-20)

Tanrımız böyle niteliklere sahip olduğuna göre bizler de yüreklenmeli ve korkmamalıyız. Daniel’de gördüğümüz gibi “Tanrısı’nı tanıyan halk var gücüyle” düşmana karşı koyacaktır (Dan.11:32).

Rab’bin istedikleri ve istemedikleri (8:16-17)

8:16-17   Rab, 7:9-10’da yaptığı gibi, halkından istediklerini tekrar açıkça dile getiriyor. Özellikle doğruyu söylemek ve doğru düşünmek, Tanrı’nın temel beklentileridir. Bizi kirleten, ağzımızdan çıkan sözlerdir (Mat.15:11). Dilini denetleyebilen, bütün bedenini de denetleyebilen yetkin bir kişidir. Fakat “dindar olduğunu sanıp da dilini dizginlemeyen kişi kendini aldatır. Böylesinin dindarlığı boştur” (Yak.1:26; 3:2-12).

Rab neyi istediğini söyledikten sonra neleri istemediğini açıklıyor: Yüreğinizde birbirinize karşı kötülük tasarlamayın, yalan yere ant içmekten tiksinin. Çünkü ben bütün bunlardan nefret ederim. Bizler de imanlılar olarak, Tanrı’nın nefret ettiği şeyleri biliyor muyuz? Bunlardan uzak duruyor muyuz?

RAB’bin nefret ettiği altı şey,
İğrendiği yedi şey var:
Gururlu gözler,
Yalancı dil,
Suçsuzun kanı döken eller,
Düzenbaz yürek,
Kötülüğe seğirten ayaklar,
Yalan soluyan yalancı tanık,
Ve kardeşler arasında çekişme yaratan kişi.
(Özd.6:16-19)