3) Üçüncü görüm: Ölçü İpi (2:1-13)

Bu görümde Yeruşalim kentinin nasıl yeniden seçilip Rab’bin yüceliğiyle parlayacağı ile ilgilidir.

2:1-2   Yeruşalim’in geleceği. Zekeriya ikinci kez gözlerini kaldırıp bakıyor. Peygamber, elinde ölçü ipi tutan adama “Nereye gidiyorsun?” diye sorduğunda, adam “Yeruşalim’i ölçmeye” gittiğini söylüyor. Buna benzer ölçme simgelerini Kutsal Kitap’ın çeşitli bölümlerinde görmek mümkündür (bkz. Hez. 40:3-5; 42:15-20; Va.11:1-5: 21:15). Bu görümün 1:16’yla ilgili olduğu, her ikisinde kullanılan ölçü ipi deyişinde açıkça görülebilir. Aynı ayet, kenti ölçmenin anlamını da ortaya koymaktadır: Yeruşalim’e sevecenlikle döneceğim… Tapınağım orada yeniden kurulacak (1:16). Ölçme simgesi, özellikle bir inşaat projesi hazırlama etkinliğiyle özdeşleşir. Demek ki, Babilliler tarafından yerle bir edilen Yeruşalim kenti, Rab’bin isteği uyarınca yeniden kurulacaktır.

Dikkat edilecek bir nokta şudur; yerle bir edilen aynı kent yeniden kurulacaktır. Demek ki, büyük olasalıkla bu vaat sadece göksel Yeruşalim’le ilgili değildir.

2:3-5   Bu ayetlerde bildirilen vaatin tam olarak henüz gerçekleşmiş olmadığını gösteren başka bir nokta var: Yeruşalim sursuz kent olacak” denilmiştir. Ama Nehemya’nın günlerinde surların onarılması Rab’bin büyük işiydi (bkz. Neh.3-7). Ancak (İ.S. 70 yıllında, Romalılar tarafından) kent bir daha yıkıldıktan sonra “sursuz kent” olarak yapılınca bu vaat gerçekleşecektir. Ne zaman? Muhtemelen İsa’nın ikinci gelişiyle birlikte.

Yeruşalim neden sursuz (korumasız) olacaktır? Çünkü Rab’bin kendisi onun çevresinde ateşten sur olacaktır. Bu sözler, Tanrı’nın kesin güvencesini ve mutlak korumasını dile getirmektedir. Buna benzer bir şekilde, İsrail’i firavunun ordusundan ateşten bulutla (Çık.14:19), Peygamber Elişa’yı da ateş arabalarıyla korumuştur (2Kr.6:17).

Ayrıca, Rab Yeruşalim’in içindeki görkem olacaktır. Yeruşalim’e büyük değer veren Rab, bizzat kendi varlığıyla Yeruşalim’de bulunacaktı. Üçüncü Mezmur, bu iki özelliği gözler önüne sermektedir:

Ya RAB düşmanlarım ne kadar çoğaldı,
Hele bana karşı ayaklananlar!
Birçokları benim için:
‘Tanrı katında ona kurtuluş yok!’ diyor.
Ama sen, ya RAB,
çevremde kalkansın,
Onurum, başımı yukarı kaldıran sensin.
(Mez.3:1-2)

Rab, yalnızca bizi dışarıdan gelen tehlikelerden korumakla kalmıyor, ayrıca içimizde yaşayarak görkemiyle bizi kutsuyor ve hayatımıza en derin anlamı katıyor. Mesih inancının en büyük ayrıcalığı zaten buradadır: “Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizdedir. Bu da size yüceliğe kavuşma umudunu veriyor” (Kol. 1:27).

2:6-11   Rab halkının arasında yaşamaya geliyor. İlk beş ayet daha çok kentle ilgili vaatleri, 2:6’dan sonraki ayetler ise halkla ilgili konuları inceler. Rab halkını Babil’den kaçmaya çağırmıştır. Sürgün dönemi sona ermiştir ve halk o ülkeden bir an önce kaçıp kurtulmalıdır. Üç kez “Haydi!” sözü geçer.

Halk neden kaçmalıdır? Çünkü Babil yargılanacaktır. Burada muhteşem bir deyiş geçiyor: Size dokunan gözbebeğime dokunmuş olur (2:8). Bu deyiş, Rab’bin kendi ev halkı konusunda ne kadar duyarlı olduğunu gözler önüne seriyor.

Sevindirici haber, Rab’bin inanılmaz iyi niyeti ile ilgilidir: Aranızda yaşamaya geliyorum! (10-11). Bu vaat neredeyse Kutsal Kitap’ın ana bildirisidir.

Metinde iki kez, “siz de beni her şeye egemen RAB’bin gönderdiğini anlayacaksınız” vaadi veriliyor (2:9, 11). İlkinde bu gerçek, Rab’bin adil yargısına bakılarak anlaşılacaktır. İkincisinde ise, halk bunu Rab’bin aralarındaki varlığından anlayacaktır.

Ama anlaşılacak olan gerçek, kimin kimi gönderdiği gerçeğidir. Bu iki ayette konuşan gönderilen kimdir?

Elimi onlara karşı kaldıracağım, köleleri onları yağmalayacak. O zaman siz de beni Her Şeye Egemen RAB’bin gönderdiğini anlayacaksınız. (2:9)

RAB, ‘Ey Siyon kızı, sevinçle bağır! Çünkü aranızda yaşamaya geliyorum’ diyor. O gün birçok ulus RAB’be bağlanacak, O’nun halkı olacak. O zaman RAB aranızda yaşayacak, siz de beni Her Şeye Egemen RAB’bin gönderdiğini anlayacaksınız.” (2:10-11)

Burada büyük bir sır yatıyor. Bu ayetleri dikkatle inceleyecek olursak, gönderen RAB ile gönderilen RAB arasındaki birliği göreceğiz. Bunu Eski Antlaşma’nın başka bir metninde daha görebiliriz:

Ey Yakup soyu, çağırdığım İsrail, beni dinle:
Ben O’yum; ilk Ben’im, son da Ben’im.
Yeryüzünün temelini elimle attım,
Gökleri sağ elim gerdi.
Onları çağırdığımda birlikte önümde dikilirler...
Yaklaşın bana, dinleyin söyleyeceklerimi:
Başlangıçtan beri açıkça konuştum,
o zamandan bu yana oradayım.
Egemen RAB şimdi beni ve Ruhu’nu gönderiyor.
(Yşa.48:12-16)

Bu ayetlerde de konuşan Rab, yine RAB tarafından gönderildiğini söylüyor. Bu ilginç durum, gönderen Baba Tanrı ile gönderilen Oğul Tanrı arasındaki birliği göstermektedir. Yuhanna kitapçığında İsa Mesih bu durumu sık sık dile getiriyordu. Örneğin,

Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin. (Yu.17:21)

Ben ve Baba biriz… Baba beni kendine ayırıp dünyaya gönderdi. Öyleyse ‘Tanrı’nın Oğlu’yum’ dediğim için bana nasıl ‘Küfür ediyorsun’ dersiniz? (Yu.10:30, 36)

2:12   Rab’bin Yahuda halkını kendi payı olarak miras alması onlara tamamen sahip çıkacağı anlamına gelir. Bu vaadin hem ulusal İsrail hem de bizim için geçerli olduğunu söylemeliyiz (Ef.1:18). 1:17’de de Tanrı’nın Yeruşalim’i yine seçeceği hatırlatılmıştır.

2:13   Son ayet bütün insanlara hitap etmektedir. İlk üç görümde açıklanan gerçekleri anlayabilmemiz için Rab’bin önünde sessiz durmamız buyrulmuştur. Rab, bu görümlerle ikinci gelişine ilişkin bir vahiy vermektedir: RAB kutsal konutundan kalkmış geliyor! İşte bu mübarek umudumuzla ilgili olarak iki büyük gerçek vurgulanıyordu. İkisi de Rab’bin kutsal kıskançlığından kaynaklanan gerçeklerdir:

1) Rab Mesih’in kıskanç doğruluğu ve adaleti, kötülükten nefret etmesine neden oluyor. Bu nedenle de ikinci gelişinde bütün düşmanlarını yargılayacaktır.

2) Rab Mesih’in kıskanç sevgisi, seçtiği halkını terbiye ettikten sonra tekrar onların arasına dönmesini sağlıyor. O’nun gelişiyle birlikte, halkına olan yüce sevgisi de açıkça görülecektir.

Bizler de, aramıza gelen Tanrımız’a tapınalım! Kendimizi O’nun tapınağı olan imanlı topluluğunu geliştirmeye adayalım.