Peygamber Zekeriya’nın yaşadığı dönemde, Tanrı’nın Egemenliği’ni bekleyenleri kederlendiren bazı sorular vardı: Tanrı haklı olarak bizi cezalandırdı. Peki, ama bizden daha beter olan uluslar neden ceza almıyorlar? Önceki peygamberler, birçok zalim ulusun yıkıma uğrayacağını bildirmedi mi? Bu sözler boşa mı çıkacak? Rab’bin korkunç gazap günü ne zaman gelecek? Aslında, iki ay kadar önce Hagay peygamber Rab’bin şu sözünü iletmişti: “Ben yeri, göğü sarsmak üzereyim. Kralların tahtlarını devireceğim, yabancı ulusların gücünü yok edeceğim” (Hag.2:21-22). Bu söz ne zaman yerine gelecekti?
Bundan daha önemli sorular da vardı: Sürgünden önce birçok büyük vaat verilmişti. Acaba bunlar ne olacaktı? Vaat edilen İsrail’in asıl kralı Mesih ve O’nun kuracağı egemenlik gerçekten gelecek miydi? Yiğit gibi geleceğini müjdeleyen Rab Yahve, dağılmış sürüsünü çoban gibi gütme sözünü (bkz. Yşa.40:9-11) tutacak mıydı? Zavallı Yeruşalim vaat edilen görkeme kavuşmayacak mıydı (örneğin bkz. Yşa.60 ve 62)? Bütün bu büyük vaatler neredeydi?
İşte bu soruların hepsine ilişkin derin ve geniş çaplı yanıtlar Zekeriya peygambere veriliyor. Rab verdiği sözlerin hiçbirini unutmuş değildir. İlginçtir ki Zekeriya adı “Yahve hatırlar”, babası Berekya adı da “Yahve kutsar” anlamına gelir (Türkçe’deki “zikir” ve “bereket” sözcükleri aynı köklerden türemiştir). Tanrı’nın bildirisi baştan beri apaçıktır: Verdiği sözleri hatırlayacak, halkını kutsayıp bereketini dökecektir.
Mesih’le ilgili vaatler açısından, Zekeriya eşsiz ve dopdulu bir kitapçıktır. Tanrı’nın Egemenliği konusuna ışık tutan sözleri kitapçığın tümünde sıkça görmek mümkündür. Epeyce simgesel oldukları için bazen zor anlaşılan bu sözlerin her biri çok güzeldir ve umut vericidir.