Sürgün ve Ötesi - Sunuş



Bu yorum kitabına verdiğim ad – Sürgün ve Ötesi – ne anlama geliyor? Sürgün derken, İsrail halkının tarihsel olarak İ.Ö.586 yılında Tanrı tarafından cezalandırılarak miras aldıkları kutsal toprak, kent ve tapınaktan uzaklaştırılıp putperest Babil ülkesine sürülmeleri kastediliyor. Daniel peygamber o sürgün döneminde Tanrı’ya hizmet edip sözlerini iletiyordu.

Ötesi derken, Tanrı’nın sadakati sayesinde İsrail halkından küçük bir azınlığın sürgünden geri dönmesi, kutsal kenti ve tapınağı yeniden inşa etmesi dile getiriliyor. Çok zor koşullar altında yeniden başlamaya çalışan halk Tanrı’nın onlara gönderdiği peygamberlerin yüreklendirici sözleriyle beslenip güç buldular. Hagay, Zekeriya ve Malaki peygamberler o günlerde Tanrı’nın habercileri olarak hizmet ettiler.

Bu kitapçıkları elimden geldiğince hem açıklayıp yorumlamaya, hem de günümüze uyarlamaya çalıştım. Çok önceden yaşanan bu olaylar ve Tanrı’dan gelen bu sözler, Türkiye’de yaşayan Hıristiyanlar’ı yakından ilgilendiriyor. Çünkü Mesih’e iman edenler için de bir çeşit “sürgün” söz konusudur. İncil’e göre bu dünyadaki zamanımız “gurbeti andıran” bir yaşamdır ve bizler “bu dünyada yabancı ve konuk” olarak yaşıyoruz (1Pe.11:17; 2:11). Aynı zamanda, “sürgün ötesi” dönemde de yaşadığımız söylenebilir, çünkü Tanrı’nın kurtuluşu gerçekleşmiştir ve bizler vaat edilenlere kısmen kavuşmuş durumdayız. Bununla birlikte hâlâ vaat edilenlerin tümüyle gerçekleşmesini bekliyoruz. Mesih sayesinde tutsaklıktan kurtulduk, ama vaat edilen birçok bereket ancak O’nun geri gelişiyle birlikte bize sağlanacaktır.

Dolayısıyla, bu peygamberlik kitapçıklarını anlamanın, 21. yüzyılda yaşayan Mesih İnanlıları’nın Sürgün ve Ötesi dönemleri hakkında aydınlanmalarını sağlayacağını düşünüyorum.

Elinizdeki bu mütevazı çalışma, ilk başta oturup bir yorum kitabı yazma düşüncesiyle hazırlanmadı ve çok akademik bir eser olma iddiasında da değildir. Amacım kilisedeki Kutsal Kitap öğretiş etkinliklerimiz için yazılı kaynaklar hazırlamaktı. Dolayısıyla çeşitli ortamlarda bu peygamberlerin yazılarını birlikte incelediğimiz imanlı kardeşlerime minnettarım. Tanrı Sözü’ne gösterdikleri yakın ilgi ve sordukları düşündürücü sorular sayesinde yazılı notlar hazırlamak benim için çok daha zevkli oldu. Bu şekilde yazıya dökülen düşünceler bu kitabın temelini oluşturdu.

İlk önce, sürgün sonrası dönemde yazan peygamberler, Hagay, Zekeriya ve Malaki’nin kitapçıkları için açıklamalar yazdım. O dönemde burada sunulan yorumların ilk taslaklarını sabırla okuyup birçok düzeltme yapan değerli kardeşim Banu Çelik’e teşekkür ederim.

Yıllar sonra kilise ortamında Daniel kitapçığı üzerine çalışma notlarını yazarken, acaba bunları diğer notlarla birlikte bir kitap haline getirsem yararlı olur mu diye düşündüm. O zamana kadar birikmiş olan notlarımı derleyip düzenli bir yorum kitabı haline getirmeye başladım. Bu dört kutsal kitapçığın her bir ayetini kısmen de olsa açıklamaya çalıştım. Kutsal Kitap (özellikle Eski Antlaşma) üzerine ciddi araştırmalar yapan Hıristiyanlar için Türkçe yorum kaynaklarının hemen hemen yok denecek kadar az olması bu konuda bana cesaret verdi. Çünkü kişisel çalışmalarımda bu tür kaynakların büyük yararını görmüştüm.

Yorumun yanında ayrıca ‘Peygamberlerin Yazıları’na uzunca bir giriş yazma gereğini hissettim, çünkü ülkemizde “vahiy” veya “peygamber” dendiği zaman insanlar genellikle bu olguyu Kutsal Kitap’taki vahiy ve peygamberlik kavramlarından çok farklı şekilde anlıyorlar. Dolayısıyla ayetlerin ayrıntılarına girmeden önce okuyucunun peygamberlik yazıları gerçeğini doğru anlamasına yardım etmek amacıyla kitabın ilk üç bölümünü bu konuya ayırdım.

Bu kitabın metni üzerine yaptığı titiz düzeltme çalışmaları ve düşündürücü önerileri için Rab’de emektaşım Levent Kınran’a özellikle teşekkür etmek istiyorum. Yapılan yorumlarda tam olarak açıklanmamış veya anlaşılmayan birçok yeri tespit etti ve yapıcı öneriler getirdi. Eserin Türkçesini de düzeltti. Genel olarak da bu çalışmayı tamamlamam için her zaman bana cesaret verdi. Onun katkıları olmadan bu kitabı bitirmem çok daha zor olacaktı.

Sürgün ve Ötesi dönemine ait olan bu dört kutsal yazı bölümünü dua ve ciddiyetle inceleyen bir imanlı, kendisini üç önemli alanda geliştirmiş olacak:

1) Tanrı’yı tanımakta ilerleyecek. O’nun kutsal niteliklerini, derin düşüncelerini ve değişmez amaçlarını daha iyi anlayacak. Bunun sonucu da Daniel’e açıklandığı gibi, “Tanrısı’nı tanıyan halk” günaha karşı verilen iman mücadelesinde var gücüyle direnecek (Dan.11:32). Tanrı’yı tanıyan kişi, O’nun terbiyesi altında kendini alçaltacak ve O’na daha derin bir imanla bağlanarak ruhsal savaştaki yerini alacak.

2) Mesih İsa ile ilgili gerçekleri daha iyi kavrayacak. Bu dört kitapçık, gelecek olan Kral Mesih’le ilgili çok fazla bilgi veriyor. O’nun yüce kimliği ve görevleri bu yazılarda mükemmel bir şekilde parlıyor. İster göğün bulutlarıyla gelen insanoğlu olsun, isterse kendi tapınağına gelen Rab, Kral ya da Kâhin olsun, Mesih’i seven öğrenci efendisini bu yazılarda bulacak ve O’nu daha da çok sevecek!

3) Gelecekte olacaklar karşısında daha büyük güven duyacak. Tanrı Sözü’nün temel bir vahiy özelliği gelecekte olacakları önceden bildirmesidir. Bu konuda Tanrı bütün sahte inançlara açıkça meydan okuyor: “Kanıtlarınızı ortaya koyun. Putlarınızı getirin de olacakları bildirsinler… gelecekte olacakları duyursunlar bize. Ey putlar, bundan sonra olacakları bize bildirin de, ilah olduğunuzu bilelim!” (Yşa.41:21-23). Bu yazılar, Tanrı’nın tarihi nasıl önceden bildirdiğini eşsiz bir şekilde gösteriliyor. Hem eski zamanlarda gerçekleşmiş olan hem de çağımızın sonunda gerçekleşecek olan çok sayıda olay ayrıntılarıyla önceden açıklanmıştır. Gerçekleşmiş olaylar henüz gerçekleşmemiş olanların mutlaka gerçekleşeceğinin güvencesidir.

Türkiye’de Ezra gibi daha birçok kişinin yetişeceğine inanıyorum: “Ezra kendini RAB’bin Yasası’nı inceleyip uygulamaya ve… kuralları, ilkeleri öğretmeye adamıştı” (Ezr.7:10). Duam şu ki bu çalışma, Tanrı Sözü’nü anlamak için çalışan ve başkalarına öğreten kardeşlerime hizmet etsin.


George Bristow

Ocak 2004

Beşiktaş – İstanbul

TÜRKİYE