1Yakup'la birlikte aileleriyle Mısır'a giden İsrailoğulları'nın adları şunlardır: 2Ruben, Şimon, Levi, Yahuda, 3İssakar, Zevulun, Benyamin, 4Dan, Naftali, Gad, Aşer. 5Yakup'un soyundan gelenler toplam yetmiş kişiydi. Yusuf zaten Mısır'daydı.
6Zamanla Yusuf, kardeşleri ve o kuşağın hepsi öldü. 7Ama soyları arttı; üreyip çoğaldılar, gittikçe büyüdüler, ülke onlarla dolup taştı.
8Sonra Yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral Mısır'da tahta çıktı. 9Halkına, “Bakın, İsrailliler sayıca bizden daha çok” dedi, 10“Gelin, onlara karşı aklımızı kullanalım, yoksa daha da çoğalırlar; bir savaş çıkarsa, düşmanlarımıza katılıp bize karşı savaşır, ülkeyi terk ederler.”
11Böylece Mısırlılar İsrailliler'in başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar atadılar. İsrailliler firavun için Pitom ve Ramses adında ambarlı kentler yaptılar. 12Ama Mısırlılar baskı yaptıkça İsrailliler daha da çoğalarak bölgeye yayıldılar. Mısırlılar korkuya kapılarak 13İsrailliler'i amansızca çalıştırdılar. 14Her türlü tarla işi, harç ve kerpiç yapımı gibi ağır işlerle yaşamı onlara zehir ettiler. Bütün işlerinde onları amansızca kullandılar.
15Mısır Kralı, Şifra ve Pua adındaki İbrani ebelere şöyle dedi: 16“İbrani kadınlarını doğum sandalyesinde doğurturken iyi bakın; çocuk erkekse öldürün, kızsa dokunmayın.” 17Ama ebeler Tanrı'dan korkan kimselerdi, Mısır Kralı'nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar. 18Bunun üzerine Mısır Kralı ebeleri çağırtıp, “Niçin yaptınız bunu?” diye sordu, “Neden erkek çocukları sağ bıraktınız?”
19Ebeler, “İbrani kadınlar Mısırlı kadınlara benzemiyor” diye yanıtladılar, “Çok güçlüler. Daha ebe gelmeden doğuruyorlar.”
20Tanrı ebelere iyilik etti. Halk çoğaldıkça çoğaldı. 21Ebeler kendisinden korktukları için Tanrı onları ev bark sahibi yaptı.
22Bunun üzerine firavun bütün halkına buyruk verdi: “Doğan her İbrani erkek çocuk Nil'e atılacak, kızlar sağ bırakılacak.”
AÇIKLAMA: Baştan beri Rab’bin Sözü Tanrı’nın halkı İsrail’le putperest Mısır halkı arasında bir kıyaslama yapmaya başlar. Yahudiler amansızca baskı görürken Mısırlılar büyümelerini bir türlü engelleyemiyor. Bu ilk bölüm İsrail’in durumu ne kadar vahim olduğunu gösterir. Musa’dan yaklaşık 400 sene önce Yusuf’un önderliğinde Mısır’a yerleşen İsrail oğulları o zamanda yalnızca 70 kişiydiler. Ama yıllar sonra İsraillilerin sayıca büyüdüğünü ve hızlıca çoğaldığını fark eden Mısırlılar gittikçe kendi milli güvenlikleri için kaygı çekmeye başladılar. Aslında olayı daha iyi anlamak için o günün siyasi durumunu anlamamız yararlıdır. Yusuf’tan yaklaşık 200 yıl sonra Hiksos isminde bir hanedan Suriye topraklarından gelip Mısır’ı ele geçirdi ve yüz yıl boyunca onları yönetti. Sonra Mısır’ın yerlisi olan yeni bir hanedan ortaya çıkıp yabancı yönetimi halkın başından atmayı başardı. Mısır’ın 18. Hanedanını başlatan bu Firavun’un ismi Ahmose’ydi. Büyük olasılıkla onun torunu 1.Tutmose’nin döneminde Yahudi çocuklarının katliamı gerçekleşti. Sebebini de az çok tahmin edebiliriz: Yeni yönetim içlerinde bulunan Yahudiler gibi çok kalabalık yabancı bir ulusun her an ayaklanıp daha önceki hanedana destek verebileceklerinden korkuyorlardı. O yüzden özellikle erkekleri yok etmeye kalkıyorlar ki bir gün büyüyüp Mısır’a karşı savaşmasınlar. Ancak Musa mucizevi bir şekilde Firavun’un kendi kızı tarafından kurtuluyor. İlginç bir ayrıntı daha var ki Hatşepsut isminde Firavun’un bu kızı daha sonra bir süreliğine Mısır’ı yönetir. Yani Musa Tanrı’nın halkıyla acı çekip Mısır’dan kaçmayı seçmemiş olsaydı bir gün Firavun konumuna yükselmiş olabilirdi. Yıllar sonra Mısır’a dönen Musa’yla çatışan ve Tanrı’nın halkını bir türlü bırakmak istemeyen Firavun muhtemelen 18.Hanedanın 7. Kralı 2.Amenhotep’ti ve büyük olasılıkla karşısına çıkan ‘amcası’ Musa’yı tahtına bir rakip olarak görmüş olabilir.
Şimdi Kutsal Kitap Mısır’ın Yahudileri bastırmak için uyguladığı üç ayrı politikaya odaklanır. İlk önce onları amansızca çalıştırarak yorup zayıflatmaya çalışırlar. Onları köleliğe bağlayan Firavun Yahudilerinin sırtından iki önemli kenti, Pitom ve Ramses’i inşa eder. Ancak Mısırlı angaryacılar baskı yaptıkça İsrailliler kırılmak yerine daha da güçlenip çoğalırlar. Bu sırada Firavun ikinci bir taktik uygular: doğum yapan İbrani kadınlara yardımcı olan ebelere doğan erkek çocukları öldürmelerini buyurur. Ancak Tanrı’dan korkan Yahudi ebeler Şifra ve Pua bu konuda Firavun’a uymamaya karar verirler. Sonradan onları sorguya çeken Firavun’a İbrani kadınların yardıma gereksinim kalmadan hemen doğum yaptıklarını söylerler. Bazıları bu söylediklerinin yalan olduğunu sanır oysa ki gerçek olduğu muhtemeldir. Aynı zamanda Tanrı ebelerin Firavun’dan çok kendisinden korktukları için onları kutsar ve ev bark sahibi yapar. Aslında burada önemli bir gerçek daha ortaya çıkıyor. Tanrı sözünde büyüklerimize, anne baba olsun, patron olsun, devlet olsun, hepsine boyun eğmemiz gerektiğini öğretir (1.Petrus 2:13-17). Ancak bunların her hangi biri Tanrı’nın temel ilkelerine karşı gelmemizi buyuruyorsa o zaman dur dememiz gerekir. Benzer şekilde Mesih’i duyurmasınlar diye ilk imanlılara baskı yapan önderlerin karşısına çıkan elçiler, ‘Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur?’ diye sorarak Tanrı ve temel buyruklarının her yönetimin çok üstünde olduğunu belirtir (Elç. İşleri 4:19,20; 5:29).
İbrani çocukları ebeler aracılığıyla öldürtemeyen Firavun bu defa kendi halkına başvurur. Mısırlılar için Nil Nehri kutsal bir tanrıça sayılırdı. Firavun halkının İbrani çocuklarını nehre atmalarını buyurarak bir tür kurban sunmalarını istemiş olabilir. Bu sırada çok İbrani çocuk vicdansızca öldürülmüştü ama genel olarak Mısır halkının da Firavun’a uymadığını görebiliyoruz. Nitekim kendi kızı dahi sözüne karşı gelip Musa’yı Nil’den kurtardı. Kısacası bu ilk bölümde Mısır’ın uyguladığı zulüm politikaları karşısında İsrail’in maruz kaldığı korkunç şartları görüyoruz. Ama Tanrı İbrahim’e verdiği vaadi unutmuş değildir, onun soyuna kölelik yaptıran ulusu cezalandıracağına söz verdi (Yaratılış 15:14). Sonra da onları vaat edilen topraklara geri götürecektir.
1Levili bir adam kendi oymağından bir kızla evlendi. 2Kadın gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi. 3Daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı. İçine çocuğu yerleştirip Nil kıyısındaki sazlığa bıraktı. 4Çocuğun ablası kardeşine ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu.
5O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi. 6Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir İbrani çocuğu” dedi.
7Çocuğun ablası firavunun kızına, “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin.”
8Firavunun kızı, “Olur” diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı. 9Firavunun kızı kadına, “Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi. 10*Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa koydu.
11Musa büyüdükten sonra bir gün soydaşlarının yanına gitti. Yaptıkları ağır işleri seyrederken bir Mısırlı'nın bir İbrani'yi dövdüğünü gördü. 12Çevresine göz gezdirdi; kimse olmadığını anlayınca, Mısırlı'yı öldürüp kuma gizledi. 13Ertesi gün gittiğinde, iki İbrani'nin kavga ettiğini gördü. Haksız olana, “Niçin kardeşini dövüyorsun?” diye sordu.
14Adam, “Kim seni başımıza yönetici ve yargıç atadı?” diye yanıtladı, “Mısırlı'yı öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?” O zaman Musa korkarak, “Bu iş ortaya çıkmış!” diye düşündü. 15*Firavun olayı duyunca Musa'yı öldürtmek istedi. Ancak Musa ondan kaçıp Midyan yöresine gitti. Bir kuyunun başında otururken 16Midyanlı bir kâhinin yedi kızı su çekmeye geldi. Babalarının sürüsünü suvarmak için yalakları dolduruyorlardı. 17Ama bazı çobanlar gelip onları kovmak istedi. Musa kızların yardımına koşup hayvanlarını suvardı.
18Sonra kızlar babaları Reuel'in yanına döndüler. Reuel, “Nasıl oldu da bugün böyle tez geldiniz?” diye sordu.
19Kızlar, “Mısırlı bir adam bizi çobanların elinden kurtardı” diye yanıtladılar, “Üstelik bizim için su çekip hayvanlara verdi.”
20Babaları, “Nerede o?” diye sordu, “Niçin adamı dışarıda bıraktınız? Gidin onu yemeğe çağırın.”
21Musa Reuel'in yanında kalmayı kabul etti. Reuel de kızı Sippora'yı onunla evlendirdi. 22Sippora bir erkek çocuk doğurdu. Musa, “Garibim bu yabancı ülkede” diyerek çocuğa Gerşom adını verdi.
23Aradan yıllar geçti, bu arada Mısır Kralı öldü. İsrailliler hâlâ kölelik altında inliyor, feryat ediyorlardı. Sonunda yakarışları Tanrı'ya erişti. 24Tanrı iniltilerini duydu; İbrahim, İshak ve Yakup'la yaptığı antlaşmayı anımsadı. 25İsrailliler'e baktı ve onlara ilgi gösterdi.
AÇIKLAMA: Bu bölümde Musa’yla tanışıyoruz. Dünyaya geldiğinde tüm İbrani erkek çocukların ölümü emredildiği için ailesi onu üç ay sakladıktan sonra bebek Musa’yı ziftle kaplı bir sepete bırakarak Nil Nehrinin kenarındaki sazlığa bıraktı. Bunu artık son çare olarak mı yoksa ölümünü görmeye dayanamadıkları için mi yaptılar bilmiyoruz ama Tanrı’nın başka bir planı vardı. Nehrin kenarına inen Firavun’un kızı ağlayan bebeği görünce onu sevdi ve kurtarmaya karar verdi. Olanları uzaktan takip eden Musa’nın ablası derhal yanına koşup kendi annesini sütnine olarak teklif etti. Böylece Musa en az dört yaşına kadar öz ailesiyle kaldı ve sonrasında Firavun’un kızının yanında sarayda büyüdü. İstefanos’un dediğine göre Musa ‘Mısırlılar’ın bütün bilim dallarında eğitildi. Gerek sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu (Elç.İşleri 7:22).’ Yosefus isminde ünlü Yahudi tarihçiye göre Musa güçlü bir general olmuş ve Etiyopyalıları bozguna uğratarak Firavun’u kıskandıran kahraman seviyesine ulaşmış. Efsanevi hikayenin bazı unsurları abartılı olsa da çoğunlukla gerçeği yansıttığı muhtemeldir.
Kırk yaşına gelince yüreğinde öz halkını görme arzusu doğdu. İbraniler kitabından Musa’nın bu sırada Tanrı’ya olan imandan ötürü Mısırlı bir prens olarak tanınmak ve ancak bir süreliğine günahın sefasını sürmek yerine Rab’bin halkıyla birlikte olup baskı görmeyi yeğledi. Bu Musa’nın hayatını değiştiren dönüm noktası oldu çünkü Mısır’ın hazinelerini elin tersiyle itip bir çok acı çekeceğini bile bile İsrail halkını tercih ederek Tanrı’dan alacağı ödülü seçti (İbraniler 11:24-27). Musa Tanrı’nın onu kutsal bir görev için bu konuma yükselttiğine inanıyordu. Eziyet gören Yahudi halkını kurtarması gerektiğini biliyordu ama ne yazık ki Tanrı’dan yardım dilemek yerine kendi kaba kuvvetiyle bunu başarmaya kalkıştı. Günün birinde İbrani bir köleyi döven Mısırlı bir adamı gördü ve ezilenin öcünü almak için Mısırlı’yı öldürüp kuma gömdü. Ancak ertesi gün birbiriyle kavga eden iki İbrani’yi barıştırmaya çalıştığında onlardan birinin ‘Seni kim başımıza yönetici ve yargıç atadı?’ demesi üzerinde Musa yaptığının ortaya çıkıp bu şekilde asla başaramayacağını anladı. Böylece Musa çölün öbür ucunda bulunan Midyan ülkesine kaçtı.
Musa’nın bu yaptığı bazılarını şaşırtabilir çünkü peygamberleri genellikle günahsız diye biliyoruz. Oysa ki Kutsal Kitap onların ‘tıpkı bizim gibi insan’ olduklarını belirtir (Yakup 5:17). Aslında Kutsal Kitap’ın peygamberlerin başlarına gelen kötü olayları bile dürüstçe anlatması Tanrı’nın Sözü’ne olan güvenimizi daha da artırır çünkü kimseyi kayırmadığını anlıyoruz. Gerçek şu ki peygamberler dahi bizim gibi günah işler ve Tanrı’nın lütfuna muhtaçtılar. Ancak tüm hatalarına rağmen belli ki Musa’nın kutsal bir çağrısı var. Fakat buna hazır olması 40 yıl daha gerekecekti. Midyan’a vardığında Musa Reuel isminde varlıklı bir adamın kızlarına yardım eder ve sonra onlardan biri Sippora ile evlenir. Ancak bu sırada Mısırlıların baskısından dolayı İsrail oğullarının feryadı göklere yükseliyor ve Tanrı harekete geçmeye hazırlanır. Ama bölümün son ayetlerinde Tanrı’nın bunu özellikle İbrahim ve soyuyla yaptığı özel antlaşmadan ötürü yaptığı dikkatimizi çeker. Yani bundan sonra Tanrı’nın İsrail için yaptığı her şey Rab’bin asırlar önce İbrahim’e verdiği söze dayanır. Böylece Rab İsrail oğullarını kurtarmak için Musa isminde bir kurtarıcı hazırlar ancak bu kurtarış Musa’nın yüksek eğitimi ya da üstün kuvvetiyle değil Tanrı’nın gücü ve hikmetiyle olacaktır.
1Musa kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro'nun sürüsünü güdüyordu. Sürüyü çölün batısına sürdü ve Tanrı Dağı'na, Horev'e vardı. 2RAB'bin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü. Musa baktı, çalı yanıyor, ama tükenmiyor. 3“Çok garip” diye düşündü, “Gidip bir bakayım, çalı neden tükenmiyor!”
4RAB Tanrı Musa'nın yaklaştığını görünce, çalının içinden, “Musa, Musa!” diye seslendi.
Musa, “Buyur!” diye yanıtladı.
5*Tanrı, “Fazla yaklaşma” dedi, “Çarıklarını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsal topraktır. 6*Ben babanın Tanrısı, İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı'yım.” Musa yüzünü kapadı, çünkü Tanrı'ya bakmaya korkuyordu.
7RAB, “Halkımın Mısır'da çektiği sıkıntıyı yakından gördüm” dedi, “Angaryacılar yüzünden ettikleri feryadı duydum. Acılarını biliyorum. 8Bu yüzden onları Mısırlılar'ın elinden kurtarmak için geldim. O ülkeden çıkarıp geniş ve verimli topraklara, süt ve bal akan ülkeye, Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına götüreceğim. 9İsrailliler'in feryadı bana erişti. Mısırlılar'ın onlara yapmakta olduğu baskıyı görüyorum. 10Şimdi gel, halkım İsrail'i Mısır'dan çıkarmak için seni firavuna göndereyim.”
11Musa, “Ben kimim ki firavuna gidip İsrailliler'i Mısır'dan çıkarayım?” diye karşılık verdi.
12Tanrı, “Kuşkun olmasın, ben seninle olacağım” dedi, “Seni benim gönderdiğimin kanıtı şu olacak: Halkı Mısır'dan çıkardığın zaman bu dağda bana tapınacaksınız.”
13*Musa şöyle karşılık verdi: “İsrailliler'e gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi’ dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?”
14*Tanrı, “Ben Ben'im” dedi, “İsrailliler'e de ki, ‘Beni size Ben Ben'im diyen gönderdi.’
15*“İsrailliler'e de ki, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı, İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı Yahve gönderdi.’ Sonsuza dek adım bu olacak. Kuşaklar boyunca böyle anılacağım. 16Git, İsrail ileri gelenlerini topla, onlara şöyle de: ‘Atalarınız İbrahim'in, İshak'ın, Yakup'un Tanrısı Yahve bana görünerek şunları söyledi: Sizinle ve Mısır'da size yapılanlarla yakından ilgileniyorum. 17Söz verdim, sizi Mısır'da çektiğiniz sıkıntıdan kurtaracağım; Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına, süt ve bal akan ülkeye götüreceğim.’
18“İsrail ileri gelenleri seni dinleyecekler. Sonra birlikte Mısır Kralı'na gidip, ‘İbraniler'in Tanrısı Yahve bizimle görüştü’ diyeceksiniz, ‘Şimdi izin ver, Tanrımız Yahve'ye kurban kesmek için çölde üç gün yol alalım.’ 19Ama biliyorum, güçlü bir el zorlamadıkça Mısır Kralı gitmenize izin vermeyecek. 20Elimi uzatacak ve aralarında şaşılası işler yaparak Mısır'ı cezalandıracağım. O zaman sizi salıverecek.
21*“Halkımın Mısırlılar'ın gözünde lütuf bulmasını sağlayacağım. Gittiğinizde eli boş gitmeyeceksiniz. 22Her kadın Mısırlı komşusundan ya da konuğundan altın ve gümüş takılar, giysiler isteyecek. Oğullarınızı, kızlarınızı bunlarla süsleyeceksiniz. Mısırlılar'ı soyacaksınız.”
AÇIKLAMA: Musa en son Mısır’dan kaçıp Midyan çölünde çobanlığa başladı. Başta kendi gücü ve hikmetiyle İsrail oğullarını Firavun’un elinde kurtarmaya yeltenen Musa zaman geçtikçe kendi başına ne kadar güçsüz olduğunu anladı. Koyunların başında 40 yıl geçiren Musa Rab’bin çağrısını unutmuş da olabilir ta ki Tanrı yanan bir çalıda karşısına çıkana kadar. Aslında başta Rab’bin Meleği alev alan ama bir türlü yanmayan çalıdan kendisine görünür. Merak eden Musa çalıya yaklaşır ve birden Rab Tanrı ona ‘Musa’ diye seslenerek ‘Fazla yaklaşma, çarıklarını çıkar çünkü bastığın yer kutsal topraktır’ der. Sonra Tanrı Yahudilerin atalarıyla yaptığı antlaşmayı dile getirerek halkının bunca zaman çektikleri çileyi görmezden gelmediğini belirtir. Son olarak İsrail oğullarını kurtarmak için Musa’yı Firavun’a göndermek istediğini söyler. Aslında bu ilk karşılaşmada Rab Musa’ya çok önemli bir takım dersler veriyor. Her şeyden önce son derece kutsalbir Tanrı olduğunu belirtir. İbranice dilinde ‘kutsal’ demek günahtan uzak apayrı bir konum demek. Aynı zamanda Rab Musa’yla yüz yüze görüşerek ve ezilen halkının acılarını bildiğini belirterek son derece yakın ve ilgili olduğunu da gösterir. Musa Tanrı’yı ancak uzaktan tanımıştı ama bundan sonra yakın bir ilişki kuracak. Aynı zamanda yaptığı her şeyde Tanrı’nın kutsallığını el üstünde tutması gerekecek.
Fakat Musa kendini bu kutsal göreve hiç hazır hissetmiyor ve tam beş itirazla Tanrı’nın çağrısına karşı koymaya çalışır. İlk itirazında ‘Ben kimim ki?’ diye sorar. Belli ki sürülerin başında 40 yıl geçiren Musa eski özgüvenini yetirmişti. Ama Tanrı cevabında kısacası ‘Senin kim olup olmadığın önemli değil, önemli olan Benim seninle birlikte olmam.’ Yine de Musa ‘Atalarınızın Tanrısı beni gönderdi desem, adı nedir diye sorarlarsa ne diyeceğim’ diye itiraz etmeye devam eder. Rab ‘Ben Benim’ beni gönderdi’ diyeceksin der. Tanrı’nın burada kullandığı isim İbranice’de ‘var olmak’ fiilinden türetilir. Eski Antlaşmada İbranice’de Tanrı için kullanılan üç temel isim var: Elohim, Adonay ve Yahve. Burada vurguladığı isim var olmak fiilinden gelen ‘Yahve’ ismidir. Bu ismin manası Tanrı’nın her daim değişmeyen kimliğini belirtir. Asırlar önce İbrahim ve soyuna vaat eden Rab sözünden vazgeçmez çünkü O sadıktır. Daha sonra Tanrı’nın bu kişisel ismi Yahudi toplumu için o kadar önemli oldu ki onu yanlış yere kullanmak için telaffuz etmekten bile çekinirlerdi.
İlerleyen ayetlerde Rab Musa’yı başarılı kılacağını ve halkını kurtarıp süt ve bal akan vaat edilen topraklara geri götüreceğini söyler. Aynı zamanda Mısır Kralı Firavun’un var gücüyle karşı çıkacağını da belirtir. Sonraki bölümlerde Firavun’un ne kadar inatçı olduğunu göreceğiz. Hatta gururlu inadı yüzünden Tanrı’nın yüreğini daha da sertleştirdiğini de göreceğiz. Ancak unutmamalıyız ki baştan beri Firavun’un tutumu zaten Tanrı’ya karşıydı. Yine de Rab bir çok mucize ve harikalar yaparak halkını kurtarmayı başaracağını belirtir. Üstelik Mısır’dan ayrılırken Tanrı Mısırlıların yüreklerine dokunup İsrail oğullarına armağanlar vermelerini sağlayacağını belirtir. Böylece Yahudiler onca zaman onlara kölelik çektiren Mısırlıları ‘soymuş’ gibi olacaklar. Evet, Tanrı’nın planı hazır ama Musa henüz hazır değil. Ama neden Rab özellikle Musa’yı istiyor? Aslında Rab baştan beri Musa’yı çağırdı ancak öncellikle onun alçakgönüllü olmayı öğrenmesi gerekiyordu. Kırk sene önce ‘halkımı ben kurtarırım’ diyen Musa’nın eski gururundan bir eser kalmadı o yüzden Rab özellikle onu istiyor. Bu çok önemli bir gerçektir ki Rab hepimizi kutsal planında kullanmak istiyor ama ne kadar kabiliyetli olursak olalım alçakgönüllülük şarttır.
1Musa, “Ya bana inanmazlarsa?” dedi, “Sözümü dinlemez, ‘RAB sana görünmedi’ derlerse, ne olacak?”
2RAB, “Elinde ne var?” diye sordu.
Musa, “Değnek” diye yanıtladı.
3RAB, “Onu yere at” dedi. Musa değneğini yere atınca, değnek yılan oldu. Musa yılandan kaçtı.
4RAB, “Elini uzat, kuyruğundan tut” dedi. Musa elini uzatıp kuyruğunu tutunca yılan yine değnek oldu. 5RAB, “Bunu yap ki, ataları İbrahim'in, İshak'ın, Yakup'un Tanrısı RAB'bin sana göründüğüne inansınlar” dedi.
6Sonra, “Elini koynuna koy” dedi. Musa elini koynuna koydu. Çıkardığı zaman eli bir deri hastalığına yakalanmış, kar gibi bembeyaz olmuştu.
7RAB, “Elini yine koynuna koy” dedi. Musa elini yine koynuna koydu. Çıkardığı zaman eli eski haline dönmüştü.
8RAB, “Eğer sana inanmaz, ilk belirtiyi önemsemezlerse, ikinci belirtiye inanabilirler” dedi, 9“Bu iki belirtiye de inanmaz, sözünü dinlemezlerse, Nil'den biraz su alıp kuru toprağa dök. Irmaktan aldığın su toprakta kana dönecek.”
10Musa RAB'be, “Aman, ya Rab!” dedi, “Ben kulun ne geçmişte, ne de benimle konuşmaya başladığından bu yana iyi bir konuşmacı oldum. Çünkü dili ağır, tutuk biriyim.”
11RAB, “Kim ağız verdi insana?” dedi, “İnsanı sağır, dilsiz, görür ya da görmez yapan kim? Ben değil miyim? 12Şimdi git! Ben konuşmana yardımcı olacağım. Ne söylemen gerektiğini sana öğreteceğim.”
13Musa, “Aman, ya Rab!” dedi, “Ne olur, benim yerime başkasını gönder.”
14RAB Musa'ya öfkelendi ve, “Ağabeyin Levili Harun var ya!” dedi, “Bilirim, o iyi konuşur. Hem şu anda seni karşılamaya geliyor. Seni görünce sevinecek. 15Onunla konuş, ne söylemesi gerektiğini anlat. İkinizin konuşmasına da yardımcı olacak, ne yapacağınızı size öğreteceğim. 16O sana sözcülük edecek, senin yerine halkla konuşacak. Sen de onun için Tanrı gibi olacaksın. 17Bu değneği eline al, çünkü belirtileri onunla gerçekleştireceksin.”
18Musa kayınbabası Yitro'nun yanına döndü. Ona, “İzin ver, Mısır'daki soydaşlarımın yanına döneyim” dedi, “Bakayım, hâlâ yaşıyorlar mı?”
Yitro, “Esenlikle git” diye karşılık verdi.
19RAB Midyan'da Musa'ya, “Mısır'a dön, çünkü canını almak isteyenlerin hepsi öldü” demişti. 20Böylece Musa karısını, oğullarını eşeğe bindirdi; Tanrı'nın buyurduğu değneği de eline alıp Mısır'a doğru yola çıktı.
21RAB Musa'ya, “Mısır'a döndüğünde, sana verdiğim güçle bütün şaşılası işleri firavunun önünde yapmaya bak” dedi, “Ama ben onu inatçı yapacağım. Halkı salıvermeyecek. 22Sonra firavuna de ki, ‘RAB şöyle diyor: İsrail benim ilk oğlumdur. 23*Sana, bırak oğlum gitsin, bana tapsın, dedim. Ama sen onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden senin ilk oğlunu öldüreceğim.’ ”
24RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa'yla karşılaştı, onu öldürmek istedi. 25O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini Musa'nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı güveysin” dedi. 26Böylece RAB Musa'yı esirgedi. Sippora Musa'ya sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti.
27RAB Harun'a, “Çöle, Musa'yı karşılamaya git” dedi. Harun gitti, onu Tanrı Dağı'nda karşılayıp öptü. 28Musa duyurması için RAB'bin kendisine söylediği bütün sözleri ve gerçekleştirmesini buyurduğu bütün belirtileri Harun'a anlattı.
29Musa'yla Harun varıp İsrail'in bütün ileri gelenlerini topladılar. 30Harun RAB'bin Musa'ya söylemiş olduğu her şeyi onlara anlattı. Musa da halkın önünde belirtileri gerçekleştirdi. 31Halk inandı; RAB'bin kendileriyle ilgilendiğini, çektikleri sıkıntıyı görmüş olduğunu duyunca, eğilip tapındılar.
AÇIKLAMA: Eskiden kendi gücüyle İsrail oğullarını kurtarmaya yeltenen Musa kırk yıl çölde çobanlık yaptıktan sonra artık kendi bilgeliğine hiç güvenmiyor. Rab ise tam bu yüzden Musa’yı geri göndermek istiyor çünkü O gururlu değil alçakgönüllü bir kurtarıcı arıyordu. Musa ise itiraz etmeye devam ediyor. Bölümün başında ‘Ya bana inanmazlarsa, halk, ‘Rab seni göndermedi’ derse, ne diyeceğim?’ diye direnir. Rab hemen elindekini sorar. Sonra elindeki değnekle Mısır’da bir çok harika yapacağını söyler. Musa halkını kurtarmak için belki büyük bir orduya ihtiyacı olduğunu düşünmüş olabilir ancak Tanrı İsrail’i kendi başına kurtaracağını belirtir. Bunu da, Musa’nın elindeki basit bir çoban değneğiyle gerçekleştireceğini söyler. Burada önemli bir ders var. Rab bizi kutsal işinde kullanmak istediğinde kendisi yolu ve yöntemi belirlemeli. Bunu elimizdeki en basit imkanlarla yapmaya başlar. Sonuç olarak O’nun işiyse O gerekeni yapacaktır, yeter ki biz ellerimizi Kendisine uzatalım.
Ama Musa hala gitmek istemiyor. Bu defa iyi bir konuşmacı olmadığını dili ağır tutuk biri olduğunu ileri sürer. Belli ki eskiden Mısır’da çok güçlü olan Musa 40 yıl koyunlarla birlikte zaman geçirdikten sonra kendini çok zayıf ve yetersiz hissediyordu. Tanrı ise hemen ‘Kim ağız verdi insana?’ diye sorarak esas Musa’nın bu konuda kaygı çekmesine hiç gerek kalmadığını belirtir. Sonuçta konuşan Musa değil, Tanrı olacaktır. Yine de Musa itiraz ediyor ve Tanrı’nın sağladığı tüm imkanlara rağmen aslında hiç gitmek istemediğini dile getiriyor. Bu kez Rab öfkeleniyor ve onunla birlikte ağabeyi Harun’u göndereceğini söyler. Böylece nasıl ki Rab Musa’yı ağzı yani sözcüsü olarak kullanmak istediyse bu defa Harun Musa’nın ağzı olacaktır. Tanrı’ya karşı koymanın boş olduğunu anlayan Musa evine döner ve ailesini yanına alarak Mısır’a dönmek için yola koyulur.
Yoldayken Rab Musa’yı hazırlamaya başlar. Öncellikle Firavun’un Tanrı’nın planına karşı koyacağını belirtir. Hatta Tanrı onu inatçı yapacağını söyler. Başta bu ifade bizi şaşırtabilir, sanki Tanrı Firavun’a haksızlık ediyor gibi gelebilir. Ancak şunu unutmamalıyız ki kendini bir ilah sanan Firavun’un yüreği zaten inatçıydı (3:19). İlerleyen bölümlerde Firavun’un kendi yüreğini tekrar ve tekrar nasırlaştırdığını göreceğiz (7:13, 8:15, 19, 32, 9:7). Daha sonra buna karşılık Rab de onu daha da nasırlaştırır (9:12, 10:1). Buradaki prensip şudur ki gururu seçen gururun meyvesini yemek zorundadır. Günah işlemekte inatçı olanı Rab daha çok günah işlemek üzere kendi inatçılığına teslim eder (Romalılar 1:18-32). Belli ki Firavun zaten Tanrı’ya karşıydı ve Tanrı’nın onu ayrıca inatçı yapması adil yargısıydı. Son olarak şunu unutmamalıyız ki Egemen olan Rab’bin adaletini sorgulamak bize düşmez (Romalılar 9:17-24).
Bu sırada Musa’nın öğrenmesi gereken bir ders daha var. Yolda bir konaklama yerinde Rab Musa’nın karşısına çıkıp onu öldürmek istedi. Ama neden? Musa’nın eşi Sippora nedeni biliyordu o yüzden derhal oğlunu sünnet edip Musa’ya ‘Sen bana kanlı güveysin’ diyerek deri parçasını ayaklarına fırlatır. Neler oluyor? Aslında İbrahim’in soyundan gelen Musa oğullarını sekiz günlükken sünnet etmesi gerektiğini bildiği halde bunu yapmadı. Şimdi ise İbrahim’in soyu olan İsrail’in üzerinde önder olmak üzere Mısır’a dönüyor ama kendi çocuklarına bile Tanrı’nın buyruğunu uygulamamıştı. O yüzden Rab Musa’yı bu çifte standart konusunda sıkı sıkıya uyarmak istedi. Böylece Musa ağabeyi Harun’la buluşur ve Mısır’a dönerler. Halkın önderleriyle yaptıkları ilk konuşma başarılı geçer ve bütün halk sevinir. Ama göreceğimiz gibi kurtulmaları pek kolay olmayacaktır.
1Sonra Musa'yla Harun firavuna gidip şöyle dediler: “İsrail'in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Halkımı bırak gitsin, çölde bana bayram yapsın.’ ”
2Firavun, “RAB kim oluyor ki, O'nun sözünü dinleyip İsrail halkını salıvereyim?” dedi. “RAB'bi tanımıyorum. İsrailliler'in gitmesine izin vermeyeceğim.”
3Musa'yla Harun, “İbraniler'in Tanrısı bizimle görüştü” diye yanıtladılar, “İzin ver, Tanrımız RAB'be kurban kesmek için çölde üç gün yol alalım. Yoksa bizi salgın hastalık ya da kılıçla cezalandırabilir.”
4Mısır Firavunu, “Ey Musa ve Harun, niçin halkı işinden alıkoyuyorsunuz? Siz de işinizin başına dönün” dedi, 5“Bakın, halkınız Mısırlılar'dan daha kalabalık, oysa siz onların işini engellemeye çalışıyorsunuz.”
6Firavun o gün angaryacılara ve halkın başındaki görevlilere buyruk verdi: 7“Kerpiç yapmak için artık halka saman vermeyeceksiniz. Gitsinler, kendi samanlarını kendileri toplasınlar. 8Önceki gibi aynı sayıda kerpiç yapmalarını isteyin, kerpiç sayısını azaltmayın. Çünkü tembel insanlardır; bu yüzden, ‘Gidelim, Tanrımız'a kurban keselim’ diye bağrışıyorlar. 9İşlerini ağırlaştırın ki, meşgul olsunlar, yalan sözlere kulak asmasınlar.”
10Angaryacılarla görevliler gidip İsrailliler'e şöyle dediler: “Firavun diyor ki, ‘Artık size saman vermeyeceğim. 11Gidin, nerede bulursanız oradan kendinize saman alın. Ancak işiniz hiç hafifletilmeyecek.’ ” 12Böylece halk saman yerine anız toplamak üzere bütün Mısır'a dağıldı. 13Angaryacılar, “Saman verildiği günlerdeki gibi gündelik görevlerinizi eksiksiz yerine getirin” diyerek onlara baskı yapıyordu. 14Firavunun angaryacılarının atadığı İsrailli görevliler, “Niçin dün ve bugün daha önceki gibi gereken sayıda kerpiç yaptırmadınız?” diyerek dövüldüler.
15Bunun üzerine İsrailli görevliler firavunun yanına varıp yakındılar: “Neden kullarına böyle davranıyorsun? 16Neden bize saman verilmediği halde, ‘Kerpiç yapın!’ deniyor? İşte kulların dövülüyor, oysa suçlu senin kendi halkındır.”
17Firavun, “Tembelsiniz siz, tembel!” diye karşılık verdi, “Bu yüzden ‘Gidip RAB'be kurban keselim’ diyorsunuz. 18Haydi, işinizin başına dönün. Size saman verilmeyecek; yine de aynı sayıda kerpiç üreteceksiniz.”
19Kendilerine, “Her gün üretmeniz gereken kerpiç sayısını azaltmayacaksınız” dendiğinde İsrailli görevliler zor durumda olduklarını anladılar. 20Firavunun yanından ayrılınca, kendilerini bekleyen Musa'yla Harun'a çıkıştılar. 21“RAB yaptığınızı görsün, cezanızı versin!” dediler, “Bizi firavunla görevlilerinin gözünde rezil ettiniz. Bizi öldürmeleri için ellerine bir kılıç verdiniz.”
22Musa RAB'be döndü ve, “Ya Rab, niçin bu halka kötü davrandın?” dedi, “Beni bunun için mi gönderdin? 23Senin adına firavunla konuşmaya gittim gideli firavun bu halka kötü davranıyor. Sen de kendi halkını kurtarmak için hiçbir şey yapmadın.”
6:1RAB Musa'ya, “Firavuna ne yapacağımı şimdi göreceksin” dedi, “Güçlü elimden ötürü İsrail halkını salıverecek, güçlü elimden ötürü onları ülkesinden kovacak.”
2*Tanrı ayrıca Musa'ya, “Ben Yahve'yimk” dedi, 3“İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a Her Şeye Gücü Yeten Tanrı olarak göründüm, ama onlara kendimi Yahve adıyla tanıtmadım. 4Yabancı olarak yaşadıkları Kenan ülkesini kendilerine vermek üzere onlarla antlaşma yaptım. 5Mısırlılar'ın köleleştirdiği İsrailliler'in iniltilerini duydum ve antlaşmamı hep andım.
6“Onun için İsrailliler'e de ki, ‘Ben Yahve'yim. Sizi Mısırlılar'ın boyunduruğundan çıkaracak, onların kölesi olmaktan kurtaracağım. Onları ağır biçimde yargılayacak ve kudretli elimle sizi özgür kılacağım. 7Sizi kendi halkım yapacak ve Tanrınız olacağım. O zaman sizi Mısırlılar'ın boyunduruğundan çıkaran Tanrınız Yahve'nin ben olduğumu bileceksiniz. 8Sizi İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a vereceğime ant içtiğim topraklara götüreceğim. Orayı size mülk olarak vereceğim. Ben Yahve'yim.’ ”
9Musa bunları İsrailliler'e anlattı, ama umutları kırıldığı ve ağır baskı altında oldukları için onu dinlemediler.
10-11RAB Musa'ya, “Git, Mısır Firavunu'na İsrailliler'i ülkesinden salıvermesini söyle” dedi.
12Ama Musa, “İsrailliler beni dinlemedikten sonra, firavun nasıl dinler?” diye karşılık verdi, “Zaten iyi konuşan biri değilim.”
13RAB Musa ve Harun'la İsrailliler ve Mısır Firavunu hakkında konuştu. İsrailliler'i Mısır'dan çıkarmalarını buyurdu.
14İsrailliler'in aile önderleri şunlardır: Yakup'un ilk oğlu Ruben'in oğulları: Hanok, Pallu, Hesron, Karmi. Ruben'in boyları bunlardır. 15Şimon'un oğulları: Yemuel, Yamin, Ohat, Yakin, Sohar ve Kenanlı bir kadının oğlu Şaul. Şimon'un boyları bunlardır. 16*Kayıtlarına göre Levioğulları'nın adları şunlardır: Gerşon, Kehat, Merari. Levi 137 yıl yaşadı. 17Gerşon'un oğulları boylarına göre şunlardır: Livni, Şimi. 18Kehat'ın oğulları: Amram, Yishar, Hevron, Uzziel. Kehat 133 yıl yaşadı. 19Merari'nin oğulları: Mahli, Muşi. Kayıtlarına göre Levi boyları bunlardır.
20Amram halası Yokevet'le evlendi. Yokevet ona Harun'la Musa'yı doğurdu. Amram 137 yıl yaşadı. 21Yishar'ın oğulları: Korah, Nefek, Zikri. 22Uzziel'in oğulları: Mişael, Elsafan, Sitri. 23Harun Nahşon'un kızkardeşi ve Amminadav'ın kızı Elişeva'yla evlendi. Elişeva ona Nadav, Avihu, Elazar ve İtamar'ı doğurdu. 24Korah'ın oğulları: Assir, Elkana, Aviasaf. Korahlılar'ın boyları bunlardır. 25Harun'un oğlu Elazar Putiel'in kızlarından biriyle evlendi. Karısı ona Pinehas'ı doğurdu. Boylarına göre Levili aile önderleri bunlardır.
26RAB'bin, “İsrailliler'i ordular halinde Mısır'dan çıkarın” dediği Harun ve Musa bunlardır. 27İsrailliler'i Mısır'dan çıkarmak için Mısır Firavunu ile konuşanlar da Musa'yla Harun'dur.
28-29RAB Mısır'da Musa'yla konuştuğunda, ona, “Ben RAB'bim” dedi, “Sana söylediğim her şeyi Mısır Firavunu'na ilet.”
30Musa RAB'bin huzurunda, “Ben iyi konuşan biri değilim” diye karşılık verdi, “Firavun beni nasıl dinler?”
AÇIKLAMA: Musa ile Harun İsrail’in önderleriyle konuşup Tanrı’nın kurtarma operasyonunu anlattıktan sonra kuşkusuz ki heyecan dolu bir umut belirdi halkın yüreğinde. Ancak Tanrı’nın baştan uyardığı gibi kurtulmaları hiç kolay olmayacaktı. Musa’nın Rab (Yahve) adına yaptığı talebi duyan Firavun’un karşılığı: ‘Yahve kim oluyor ki?’ Mısırlıların her durum için ayrı ayrı bir çok ilahı vardı ama aralarında Yahve adında biri yoktu. Hatta Firavun kendini de bir tanrı olarak görüyordu. Dolayısıyla Musa’nın tek gerçek Tanrı Yahve adına gelip halkını salıvermesini buyurması Firavun’a büyük hakaret gibi geldi. Aynı zamanda tüm işlerini yapan İbrani köleleri bırakması hiç de mantıklı değildi. Ama bu sırada İsrail halkının ümitlendiğini sezen Firavun teşviklerini kırmak için işlerini daha da ağırlaştırdı. Kerpiç yapmak için artık halka saman verilmeyecek, normal kotaları yanı sıra kendilerine saman bulmaları gerekecek. Bunu duyan halk derhal Musa’ya yakınmaya başladı. Musa da Tanrı’ya dönüp ‘Beni bunun için mi gönderdin?’ diyerek şikayetini dile getirir.
Tanrı bu fırsatı kendini Musa’ya ve halkına daha iyi tanıtmak için kullanır. Günü geldiğinde onları Firavun’un köleliğine güçlü eliyle kurtaracağına söz verir. Dahası bunu çok önceden ataları olan İbrahim, İshak ve Yakup’a söz verdiğini hatırlatır. İşte bu sırada özellikle Yahve ismi üzerinde durur. Yahudilerin atalarına kendini Her Şeye Gücü Yeten Tanrı olarak göründüğünü belirten Rab şimdi kendini Yahve olarak göstereceğini söyler. İbrahim ‘Yahve’ ismini duymuştur fakat Tanrı anlamını daha sonra Musa’ya açıkladı (3:14-15). Yahve demek her daim olan, hiç değişmeyen, sözüne sadık Tanrı demek. Var olmak fiilinde türeyen bu isim Tanrı’nın her hangi bir sıfatına odaklanmak yerine ezeli ve ebedi kimliğine ve değişmeyen karakterine dikkat çeker. Böylece Yahve ismi bundan sonra Tanrı’nın kişisel ismi olarak Yahudilerce anılmaya başlandı.
Bölümün ilerisinde Tanrı kendisini tanımayan Firavun ve Mısır toplumuna Yahve kimliğini göstereceğini söyler. Yahve diğer ilahlardan biri değil, hatta onlarla asla bir tutulamaz. O her şeyin üzerinde ezelden ebede kadar var olan tek ve eşsiz Tanrı’dır. Aynı zamanda Rab kölelik süresince kendisini unutmuş halkına kendini yeniden tanıtmak istiyor. Mısır’ın Firavunu’yla yaşanacak güç gösterisi bu açıdan çok büyük önem taşıyor. Yahve Mısırlıların ilah panteonunu bozguna uğratarak halkının şampiyonu olarak belirecektir. Buradan önemli bir ders var: hayatta karşılaştığımız sıkıntılar bizi ne kadar zorlasalar da esas Tanrı’nın gücünü görmemiz için mükemmel fırsatlar sağlayabilir. Rab’bin acı çeken Pavlus’a belirttiği gibi ‘Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır’ (2.Korintliler 12:9). Zorluklar olmazsa Tanrı’nın kudretini ve sevgisini tecrübe etmeyiz. O yüzden sıkıntılı da olsa Tanrı’nın planına güvenmeye devam edelim çünkü günün sonunda O’nu daha iyi tanıyacağımız kesin.
1RAB, “Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım” dedi, “Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak. 2Sana buyurduğum her şeyi ağabeyine anlat. O da firavuna İsrailliler'i ülkesinden salıvermesini söylesin. 3*Ben firavunu inatçı yapacağım ki, belirtilerimi ve şaşılası işlerimi Mısır'da artırabileyim. 4Ama firavun sizi dinlemeyecek. O zaman elimi Mısır'ın üzerine koyacağım ve onları ağır biçimde cezalandırarak halkım İsrail'i ordular halinde Mısır'dan çıkaracağım. 5Mısır'a karşı elimi kaldırdığım ve İsrailliler'i aralarından çıkardığım zaman Mısırlılar benim RAB olduğumu anlayacak.”
6Musa'yla Harun RAB'bin buyurduğu gibi yaptılar. 7Firavunla konuştuklarında Musa seksen, Harun seksen üç yaşındaydı.
8RAB Musa'yla Harun'a şöyle dedi: 9“Firavun size, ‘Bir mucize yapın’ dediğinde, söyle Harun'a, değneğini alıp firavunun önüne atsın. Değnek yılan olacak.”
10Böylece Musa'yla Harun firavunun yanına gittiler ve RAB'bin buyurduğu gibi yaptılar. Harun değneğini firavunla görevlilerinin önüne attı. Değnek yılan oluverdi. 11*Bunun üzerine firavun kendi bilgelerini, büyücülerini çağırdı. Mısırlı büyücüler de büyüleriyle aynı şeyi yaptılar. 12Her biri değneğini attı, değnekler yılan oldu. Ancak Harun'un değneği onların değneklerini yuttu. 13Yine de, RAB'bin söylediği gibi firavun inat etti ve Musa'yla Harun'u dinlemedi.
14RAB Musa'ya, “Firavun inat ediyor, halkı salıvermeyi reddediyor” dedi, 15“Sabah git, firavun Nil'e inerken onu karşılamak için ırmak kıyısında bekle. Yılana dönüşen değneği eline al 16ve ona de ki, ‘Halkımı salıver, çölde bana tapsınlar, demem için İbraniler'in Tanrısı RAB beni sana gönderdi. Ama sen şu ana kadar kulak asmadın. 17*Benim RAB olduğumu şundan anla, diyor RAB. İşte, elimdeki değneği ırmağın sularına vuracağım, sular kana dönecek. 18Irmaktaki balıklar ölecek, ırmak leş gibi kokacak, Mısırlılar artık ırmağın suyunu içemeyecekler.’ ”
19Sonra RAB Musa'ya şöyle buyurdu: “Harun'a de ki, ‘Değneğini al ve elini Mısır'ın suları üzerine –ırmakları, kanalları, havuzları, bütün su birikintileri üzerine– uzat, hepsi kana dönsün. Bütün Mısır'da tahta ve taş kaplardaki sular bile kana dönecek.’ ”
20Musa'yla Harun RAB'bin buyurduğu gibi yaptılar. Harun firavunla görevlilerinin gözü önünde değneğini kaldırıp ırmağın sularına vurdu. Bütün sular kana dönüştü. 21Irmaktaki balıklar öldü, ırmak kokmaya başladı. Mısırlılar ırmağın suyunu içemez oldular. Mısır'ın her yerinde kan vardı.
22Mısırlı büyücüler de kendi büyüleriyle aynı şeyi yaptılar. RAB'bin söylediği gibi firavun inat etti ve Musa'yla Harun'u dinlemedi. 23Olanlara aldırmadan sarayına döndü. 24Mısırlılar içecek su bulmak için ırmak kıyısını kazmaya koyuldular. Çünkü ırmağın suyunu içemiyorlardı.
25RAB'bin ırmağı vurmasının üzerinden yedi gün geçti.
AÇIKLAMA: Kitabın başından beri Rab halkını kurtarmak için şaşılası işler yaparak Firavun’u cezalandıracağını söyledi (3:20). Nedeni de Firavun’un gururu ve Mısır halkının İsrail oğullarına yıllarca çektirdikleri eziyet ve Tanrı’nın planına karşı koymalarıydı. Aynı zamanda burada yaşananlar Mısır’ın çok sayıdaki ilahları ile İsrail’in tek Tanrısı arasında büyük bir mücadele ve güç gösterisiydi. Antik dünyada Mısırlılar kadar putperest bir halk yoktu; günlük hayatta karşılanacak her tür olaya karşı bir ilah ve put icat etmişlerdi. Tabii putların hiç bir gücü yoktur ancak onların arkasındaki Şeytani güç gerçek ve etkindir. Fakat Rab gönderdiği belalarla Mısır’ın tüm ilahlarını tek tek bozguna uğratıp tüm herkese tek Tanrı’nın Yahve olduğunu ispatlayacaktır.
Rab’bin buyruğu üzerine Firavun’un huzuruna giren Musa ile Harun, Tanrı’nın baştan Musa’ya gösterdiği mucizeleri gerçekleştirdi. Yere fırlatılan değneği aniden yılana döndü. Buna hiç aldırış etmeyen Firavun ise hemen büyücülerini çağırtıp benzerini yapmalarını sağladı. Bunu hileyle ya da sihirle yaptılar mı bilmiyoruz, ancak şunu bilmeliyiz ki İblis’in de harikalar yapmak için belirli bir gücü var (Matta 24:24, 2.Selanikliler 2:9-10). İlerleyen ayetlerde Mısırlı büyücülerin Rab’bin Musa’nın eliyle yaptığı bir çok mucizenin taklidini yaptıklarını görüyoruz (7:22, 8:7). Ancak güçleri bir yere kadardı ve sonunda bu harikaları gerçekleştiren ‘Tanrı’nın parmağı’ olduğunu itiraf etmek zorunda kaldılar (8:18-19). Hatta daha sonra çıbanlardan ötürü Firavun’un huzurunda duramadıklarını okuyoruz (9:11). Böylece Rab Mısırlı büyücülerinin akılsızlığını ve kendi eşsiz yüceliğini herkesin gözü önünde sermiş oldu (2.Timoteos 3:8-9).
Halkını kurtarmak için Rab tam on bela ile Mısır’ı vurdu. İlk belada Rab Nil Nehrini kana dönüştürdü. Bu çok büyük bir darbeydi çünkü Mısırlıların gözünde Nil’in kendisi bir tanrıçaydı. Mısır’ın en büyük ilahlarından biri Osiris’in şah damarı sayılıyordu, o yüzden kana dönmesi biraz da ironikti. Dahası, bugün olduğu gibi, Mısır’ın hayatı Nil Nehrine endekslidir çünkü onun dışındaki her şey çöldür. Yılın belirli bir döneminde Nil’in suları yükselir ve dağlardan getirdiği toprak ile Mısır’ın çiftliklerini canlandırır. O dönemde nehir kilden dolayı kızıl bir renk alır ancak burada Musa’nın gerçekleştirdiği farklıdır. Çünkü Tanrı’nın buyruğuyla aniden baş gösteren bu bela yedi gün sonra aniden sona erdi. Ayrıca nehrin içindeki canlıların ölüp kokuşmaya başladığını okuyoruz. Belli ki burada olanlar normalin çok ötesinde bir şey. Ama Firavun yine aldırış etmeden sarayına döndü. Mısırlılar da nehrin kenarında kuyu kazarak başlarının çaresine baktılar. İşte insanın gururuyla Tanrı’nın mutlak yetkisi arasındaki mücadele devam edecek.
1RAB Musa'ya şöyle dedi: “Firavunun yanına git ve ona de ki, ‘RAB şöyle diyor: Halkımı salıver, bana tapsınlar. 2Eğer halkımı salıvermeyi reddedersen, bütün ülkeni kurbağalarla cezalandıracağım. 3Irmak kurbağalarla dolup taşacak. Kurbağalar çıkıp sarayına, yatak odana, yatağına, görevlilerinin ve halkının evlerine, fırınlarına, hamur teknelerine girecekler. 4Senin, halkının, bütün görevlilerinin üstüne sıçrayacaklar.’
5“Harun'a de ki, ‘Elindeki değneği ırmakların, kanalların, havuzların üzerine uzatıp kurbağaları çıkart; Mısır'ı kurbağalar kaplasın.’ ”
6Böylece Harun elini Mısır'ın suları üzerine uzattı; kurbağalar çıkıp Mısır'ı kapladı. 7Ancak büyücüler de kendi büyüleriyle aynı şeyi yaptılar ve ülkeye kurbağaları saldılar.
8Firavun Musa'yla Harun'u çağırtıp, “RAB'be dua edin, benim ve halkımın üzerinden kurbağaları uzaklaştırsın” dedi, “O zaman halkınızı RAB'be kurban kessinler diye salıvereceğim.”
9Musa, “Sen karar ver” diye karşılık verdi, “Bunu sana bırakıyorum. Kurbağalar senden ve evlerinden uzak dursun, yalnız ırmakta kalsınlar diye senin, görevlilerin ve halkın için ne zaman dua edeyim?”
Musa, “Peki, dediğin gibi olsun” diye karşılık verdi, “Böylece bileceksin ki, Tanrımız RAB gibisi yoktur. 11Kurbağalar senden, evlerinden, görevlilerinden, halkından uzaklaşacak, yalnız ırmakta kalacaklar.”
12Musa'yla Harun firavunun yanından ayrıldılar. Musa RAB'bin firavunun başına getirdiği kurbağa belası için RAB'be feryat etti. 13RAB Musa'nın isteğini yerine getirdi. Kurbağalar evlerde, avlularda, tarlalarda öldüler. 14Kurbağaları yığın yığın topladılar. Ülke kokudan geçilmez oldu. 15Ancak firavun ülkenin rahatladığını görünce, RAB'bin söylediği gibi inatçılık etti ve Musa'yla Harun'u dinlemedi.
16RAB Musa'ya şöyle dedi: “Harun'a de ki, ‘Değneğini uzatıp yere vur, yerdeki toz sivrisineğe dönüşsün, bütün Mısır'ı kaplasın.’ ” 17Öyle yaptılar. Harun elindeki değneği uzatıp yere vurunca, insanlarla hayvanların üzerine sivrisinekler üşüştü. Mısır'da yerin bütün tozu sivrisineğe dönüştü. 18Büyücüler de kendi büyüleriyle tozu sivrisineğe dönüştürmek istedilerse de başaramadılar. İnsanların, hayvanların üzerini sivrisinek kapladı.
19*Büyücüler firavuna, “Bu işte Tanrı'nın parmağı var” dediler. Ne var ki, RAB'bin söylediği gibi firavun inat etti, Musa'yla Harun'u dinlemedi.
20RAB Musa'ya şöyle dedi: “Sabah erkenden kalk, firavun ırmağa inerken onu karşıla ve şöyle de: ‘RAB diyor ki, halkımı salıver, bana tapsınlar. 21Halkımı salıvermezsen senin, görevlilerinin, halkının, evlerinin üzerine at sineği yağdıracağım. Mısırlılar'ın evleri ve üzerinde yaşadıkları topraklar at sinekleriyle dolup taşacak.
22“ ‘Ama o gün halkımın yaşadığı Goşen bölgesinde farklı davranacağım. Orada at sineği olmayacak. Böylece bileceksin ki, bu ülkede RAB benim. 23Kendi halkımla senin halkın arasına fark koyacağım. Yarın bu belirti gerçekleşecek.’ ”
24RAB dediğini yaptı. Firavunun sarayına, görevlilerinin evlerine sürü sürü at sineği gönderdi. Mısır at sineği yüzünden baştan sona harap oldu.
25Firavun Musa'yla Harun'u çağırtıp, “Gidin, bu ülkede Tanrınız'a kurban kesin” dedi.
26Musa, “Bu doğru olmaz” diye karşılık verdi, “Çünkü Mısırlılar Tanrımız RAB'be kurban kesmeyi iğrenç sayıyorlar. İğrenç saydıkları bu şeyi gözlerinin önünde yaparsak bizi taşlamazlar mı? 27Tanrımız RAB'be kurban kesmek için, bize buyurduğu gibi üç gün çölde yol almalıyız.”
28Firavun, “Çölde Tanrınız RAB'be kurban kesmeniz için sizi salıveriyorum” dedi, “Yalnız çok uzağa gitmeyeceksiniz. Şimdi benim için dua edin.”
29Musa, “Yarın at sineklerini firavunun, görevlilerinin, halkının üzerinden uzaklaştırsın diye, yanından ayrılır ayrılmaz RAB'be dua edeceğim” dedi, “Yalnız firavun RAB'be kurban kesmek için halkın gitmesini önleyerek bizi yine aldatmamalı.”
30Musa firavunun yanından çıkıp RAB'be dua etti. 31RAB Musa'nın isteğini yerine getirdi; firavunun, görevlilerinin, halkının üzerinden at sineklerini uzaklaştırdı. Tek sinek kalmadı. 32Öyleyken, firavun bir kez daha inatçılık etti ve halkı salıvermedi.
9:1RAB Musa'ya şöyle dedi: “Firavunun yanına git ve ona de ki, ‘İbraniler'in Tanrısı RAB şöyle diyor: Halkımı salıver, bana tapsınlar. 2Salıvermeyi reddeder, onları tutmakta diretirsen, 3RAB'bin eli kırlardaki hayvanlarınızı –atları, eşekleri, develeri, sığırları, davarları– büyük kırıma uğratarak sizi cezalandıracak. 4RAB İsrailliler'le Mısırlılar'ın hayvanlarına farklı davranacak. İsrailliler'in hayvanlarından hiçbiri ölmeyecek.’ ”
5RAB zamanı da belirleyerek, “Yarın ülkede bunu yapacağım” dedi. 6Ertesi gün RAB dediğini yaptı: Mısırlılar'ın hayvanları büyük çapta öldü. Ama İsrailliler'in hayvanlarından hiçbiri ölmedi. 7Firavun adam gönderdi, İsrailliler'in bir tek hayvanının bile ölmediğini öğrendi. Öyleyken, inat etti ve halkı salıvermedi.
8RAB Musa'yla Harun'a, “Yanınıza iki avuç dolusu ocak kurumu alın” dedi, “Musa kurumu firavunun önünde göğe doğru savursun. 9Kurum bütün Mısır'ın üzerinde ince bir toza dönüşecek; ülkenin her yanındaki insanların, hayvanların bedenlerinde irinli çıbanlar çıkacak.”
10*Böylece Musa'yla Harun ocak kurumu alıp firavunun önünde durdular. Musa kurumu göğe doğru savurdu. İnsanlarda ve hayvanlarda irinli çıbanlar çıktı. 11Büyücüler çıbandan ötürü Musa'nın karşısında duramaz oldular. Çünkü bütün Mısırlılar'da olduğu gibi onlarda da çıbanlar çıkmıştı. 12RAB firavunu inatçı yaptı, RAB'bin Musa'ya söylediği gibi, firavun Musa'yla Harun'u dinlemedi.
13RAB Musa'ya şöyle dedi: “Sabah erkenden kalkıp firavunun huzuruna çık, de ki, ‘İbraniler'in Tanrısı RAB şöyle diyor: Halkımı salıver, bana tapsınlar. 14Yoksa bu kez senin, görevlilerinin, halkının üzerine bütün belalarımı yağdıracağım. Öyle ki, bu dünyada benim gibisi olmadığını öğrenesin. 15Çünkü elimi kaldırıp seni ve halkını salgın hastalıkla vurmuş olsaydım, yeryüzünden silinmiş olurdun. 16*Gücümü sana göstermek, adımı bütün dünyaya tanıtmak için seni ayakta tuttum. 17Hâlâ halkımı salıvermiyor, onlara üstünlük taslıyorsun. 18Bu yüzden, yarın bu saatlerde Mısır'a tarihinde görülmemiş ağır bir dolu yağdıracağım. 19Şimdi buyruk ver, hayvanların ve kırda neyin varsa hepsi sığınaklara konsun. Dolu yağınca, eve getirilmeyen, kırda kalan bütün insanlarla hayvanlar ölecek.’ ”
20Firavunun görevlileri arasında RAB'bin uyarısından korkanlar köleleriyle hayvanlarını çabucak evlerine getirdiler. 21RAB'bin uyarısını önemsemeyenler ise köleleriyle hayvanlarını tarlada bıraktı.
22RAB Musa'ya, “Elini göğe doğru uzat” dedi, “Mısır'ın her yerine, insanların, hayvanların, kırdaki bütün bitkilerin üzerine dolu yağsın.” 23Musa değneğini göğe doğru uzatınca RAB gök gürlemeleri ve dolu gönderdi. Yıldırım düştü. RAB Mısır'a dolu yağdırdı. 24*Şiddetli dolu yağıyor, sürekli şimşek çakıyordu. Mısır Mısır olalı böylesi bir dolu görmemişti. 25Dolu Mısır'da insandan hayvana dek kırdaki her şeyi, bütün bitkileri mahvetti, bütün ağaçları kırdı. 26Yalnız İsrailliler'in yaşadığı Goşen bölgesine dolu düşmedi.
27Firavun Musa'yla Harun'u çağırtarak, “Bu kez günah işledim” dedi, “RAB haklı, ben ve halkım haksızız. 28RAB'be dua edin, yeter bu gök gürlemeleri ve dolu. Sizi salıvereceğim, artık burada kalmayacaksınız.”
29Musa, “Kentten çıkınca, ellerimi RAB'be uzatacağım” dedi, “Gök gürlemeleri duracak, artık dolu yağmayacak. Böylece dünyanın RAB'be ait olduğunu bileceksin. 30Ama biliyorum, sen ve görevlilerin RAB Tanrı'dan hâlâ korkmuyorsunuz.”
31Keten ve arpa mahvolmuştu; çünkü arpa başak vermiş, keten çiçek açmıştı. 32Ama buğday ve kızıl buğday henüz bitmediği için zarar görmemişti.
33Musa firavunun yanından ayrılıp kentten çıktı. Ellerini RAB'be uzattı. Gök gürlemesi ve dolu durdu, yağmur dindi. 34Firavun yağmurun, dolunun, gök gürlemesinin kesildiğini görünce, yine günah işledi. Hem kendisi, hem görevlileri inat ettiler. 35RAB'bin Musa aracılığıyla söylediği gibi, firavun inat ederek İsrailliler'i salıvermedi.
AÇIKLAMA: Firavun’un inatlaşması üzerinde Rab Mısır üzerine birçok bela yağdırmaya başlar. Nil Nehrini kana dönüştürdükten sonra ikinci belada ırmağın içindeki kurbağaları çıkartıp halkın üzerine salıyor. Mısır’ı kaplayan kurbağalar evlerin içine kadar giriyor. Olanlardan tiksinen Firavun Musa’yla Harun’u çağırıp Rab’be yakarmalarını buyurur. Sonra onları bırakacağına söz verir. Musa ise ‘Ne zaman dua edelim?’ diye sorduğunda, gururlu Firavun ‘Yarın’ diye yanıtlar. Ancak ertesi gün kurbağalar nehre dönünce ve halk yeniden rahata kavuşunca Firavun’un yüreği de eski haline dönüyor. O yüzden Rab bir bela daha gönderir; bu defa yerdeki toz sivrisineğe dönüşüyor. Bir anda yoğun bir sivrisinek bulutu yerden yükselip Mısır’da yaşayan insanla hayvanı sis gibi kaplar. Buna karşılık veremeyen büyücüler bu defa ‘Bu işte Tanrı’nın parmağı var’ diye itiraf ediyorlar. Ne var ki her zamanki gibi inat eden Firavun Rab’bin kullarını dinlemeyi reddeder. Ardından Rab daha kötüsünü gönderir: Bu kez Rab halkın üzerine atsineği yağdırır. Ancak bu esnada Rab önemli bir farklılık gösterir. Atsineği tüm ülkede dolup taşarken İsrail halkının yaşadığı Goşen bölgesinde hiç bir atsineği yoktu. Böylece Rab kendine seçtiği İsrail halkına göz kulak olduğunu gösterir. Aynı zamanda bu belaların doğal bir felaketten değil, Tanrı’nın parmağıyla gerçekleştiğini ispatlıyordu. Mısır’ın atsineği yüzünden baştan sona kadar harap olduğunu gören Firavun Musa’yla Harun’un çağırtır. Onları bırakacağını söyler ama Musa’nın duasıyla bela sona erir ermez Firavun yine inatçılık eder ve halkı salıvermekten vazgeçer.
Şimdiye kadar Rab’bin gönderdiği belalar Mısır halkının hayatını zorlaştırdı ama bundan sonraki belalar onları artık maddi manevi zarara uğratacaktır. Firavun’un huzuruna çıkan Musa Mısır’ın inadı yüzünden Rab’bin kırdaki tüm hayvanlarını büyük kırıma uğratarak onları cezalandıracağını belirtir. Aynı zamanda İsrail halkının hayvanlarının başına hiç bir zarar gelmeyeceğini söyler. Ertesi gün Rab dediğini yaptı ve Mısırlıların hayvanları büyük çapta öldü ancak Yahudilerin bir tek hayvanı bile ölmedi. Bunu gören Firavun yine de yüreğini sertleştirdi. O yüzden Rab Musa’yla Harun’u yine Firavun’a gönderir. Bu defa insanların ve hayvanların bedenleri üzerinde irinli çıbanlar çıkacağını söyler. Böylece Firavun’un büyücüleri bile aşırı rahatsızlıktan dolayı kralın huzuruna çıkamayıp herkesle birlikte acı içinde kıvranırlar. Sonuç olarak Rab Firavun’u gururundan dolayı inatçı yaptığını belirtir. Firavun zaten inat yolunu seçmişti o yüzden kendi seçtiği bu yolda Rab onu inatçılığa mahkum eder.
Ardından Rab Musa’yı yine Firavun’a gönderir. İstese onu ve tüm Mısır halkını yeryüzünden silip süpürebildiğini belirten Tanrı adım adım gönderdiği bu belalarla kendini ve gücünü tüm uluslara göstermek istediğini söyler. Ancak Firavun inadına devam ederse ertesi gün Mısır’ın tarihinde hiç görülmemiş ağır bir dolu fırtınası göndereceğini belirtir. Hatta kırdaki hayvanlarını içeri alıp kurtarsın diye uyarı verir. İlginçtir ki Firavun buna aldırış etmediyse de görevlileri arasında Rab’den korkup uyarısına kulak asan oldu. Ertesi gün Rab dediğini yaptı. Gökten şiddetli dolu ile birlikte korkunç şimşekler de sürekli çaktı. Böylece bitki olsun, hayvan olsun, kırdaki her şey mahvoldu ama İsraillilerin kaldığı bölgede hiç dolu yağmadı. Musa’yı huzuruna derhal çağırtan Firavun ‘Bu kez günah işledim’ der ve İsrail halkını salıvereceğine söz verir. Ancak yine ortalık süt liman kesilince Firavun’la görevlileri yine inat eder ve yüreklerini sertleştirirler. Burada yaşanan gel-git aslında çoğu insanın Tanrı’yla yaşadığı mücadeleyi resmeder. Rab gururumuzu yüzümüze vurup bizi kendine çekmeye çalışırken biz genellikle daha da inada biniyoruz. Ne mutlu Rab’bin önünde diz çöküp alçakgönüllülüğü benimseyenlere çünkü Rab kibirlilere karşıdır ama alçakgönüllülere lütfeder (Yakup 4:6).
1RAB Musa'ya, “Firavunun yanına git” dedi, “Belirtilerimi aralarında göstermek için firavunla görevlilerini inatçı yaptım. 2Mısır'la nasıl alay ettiğimi, aralarında gösterdiğim belirtileri sen de çocuklarına, torunlarına anlat ki, benim RAB olduğumu bilesiniz.”
3Musa'yla Harun firavunun yanına varıp şöyle dediler: “İbraniler'in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Ne zamana dek alçakgönüllü olmayı reddedeceksin? Halkımı salıver, bana tapsınlar. 4Halkımı salıvermeyi reddedersen, yarın ülkene çekirgeler göndereceğim. 5Yeryüzünü öylesine kaplayacaklar ki, toprak görünmez olacak. Doludan kurtulan ürünlerinizi, kırda biten bütün ağaçlarınızı yiyecekler. 6Evlerine, bütün görevlilerinin, bütün Mısırlılar'ın evlerine çekirge dolacak. Ne babaların, ne ataların ömürlerince böylesini görmediler.’ ” Sonra Musa dönüp firavunun yanından ayrıldı.
7Görevlileri firavuna, “Ne zamana dek bu adam bize tuzak kuracak?” dediler, “Bırak gitsinler, Tanrıları RAB'be tapsınlar. Mısır harap oldu, hâlâ anlamıyor musun?”
8Böylece, Musa'yla Harun'u firavunun yanına geri getirdiler. Firavun, “Gidin, Tanrınız RAB'be tapın” dedi, “Ama kimler gidecek?”
9Musa, “Genç, yaşlı hep birlikte gideceğiz” dedi, “Oğullarımızı, kızlarımızı, davarlarımızı, sığırlarımızı yanımıza alacağız. Çünkü RAB'be bayram yapmalıyız.”
10Firavun, “Alın çoluk çocuğunuzu, gidin gidebilirseniz, RAB yardımcınız olsun!” dedi, “Bakın, kötü niyetiniz ne kadar açık. 11Olmaz. Yalnız erkekler gidip RAB'be tapsın. Zaten istediğiniz de bu.” Sonra Musa'yla Harun firavunun yanından kovuldular.
12RAB Musa'ya, “Elini Mısır'ın üzerine uzat” dedi, “Çekirge yağsın; ülkenin bütün bitkilerini, doludan kurtulan her şeyi yesinler.”
13Musa değneğini Mısır'ın üzerine uzattı. Bütün o gün ve gece RAB ülkede doğu rüzgarı estirdi. Sabah olunca da doğu rüzgarı çekirgeleri getirdi. 14*Mısır'ın üzerinde uçuşan çekirgeler ülkeyi boydan boya kapladı. Öyle çoktular ki, böylesi hiçbir zaman görülmedi, kuşaklar boyu da görülmeyecek. 15Toprağın üzerini öyle kapladılar ki, ülke kapkara kesildi. Bütün bitkileri, dolunun zarar vermediği ağaçlarda kalan meyvelerin hepsini yediler. Mısır'ın hiçbir yerinde, ne ağaçlarda, ne de kırdaki bitkilerde yeşillik kalmadı.
16Firavun acele Musa'yla Harun'u çağırttı. “Tanrınız RAB'be ve size karşı günah işledim” dedi, 17“Lütfen bir kez daha günahımı bağışlayın ve Tanrınız RAB'be dua edin; bu ölümcül belayı üzerimden uzaklaştırsın.”
18Musa firavunun yanından çıkıp RAB'be dua etti. 19RAB rüzgarı çok şiddetli batı rüzgarına döndürdü. Rüzgar çekirgeleri sürükleyip Kamış Denizi'ne* döktü. Mısır'da tek çekirge kalmadı. 20Ama RAB firavunu inatçı yaptı. Firavun İsrailliler'i salıvermedi.
21*RAB Musa'ya, “Elini göğe doğru uzat” dedi, “Mısır'ı hissedilebilir bir karanlık kaplasın.” 22Musa elini göğe doğru uzattı, Mısır üç gün koyu karanlığa gömüldü. 23Üç gün boyunca kimse kimseyi göremez, yerinden kımıldayamaz oldu. Yalnız İsrailliler'in yaşadığı yerler aydınlıktı.
24Firavun Musa'yı çağırttı. “Gidin, RAB'be tapın” dedi, “Yalnız davarlarınızla sığırlarınız alıkonacak. Çoluk çocuğunuz sizinle birlikte gidebilir.”
25Musa, “Ama Tanrımız RAB'be kurban kesmemiz için bize kurbanlık ve yakmalık sunular* da vermelisin” diye karşılık verdi, 26“Hayvanlarımızı da yanımıza almalıyız. Bir tırnak bile kalmamalı burada. Çünkü Tanrımız RAB'be tapmak için bazı hayvanları kullanacağız. Oraya varmadıkça hangi hayvanları RAB'be sunacağımızı bilemeyiz.”
27Ancak RAB firavunu inatçı yaptı, firavun İsrailliler'i salıvermeye yanaşmadı. 28Musa'ya, “Git başımdan” dedi, “Sakın bir daha karşıma çıkma. Yüzümü gördüğün gün ölürsün.”
29Musa, “Dediğin gibi olsun” diye karşılık verdi, “Bir daha yüzünü görmeyeceğim.”
11:1RAB Musa'ya, “Firavunun ve Mısır'ın başına bir bela daha getireceğim” dedi, “O zaman gitmenize izin verecek, sizi buradan adeta kovacak. 2Halkına söyle, kadın erkek herkes komşusundan altın, gümüş eşya istesin.” 3RAB İsrail halkının Mısırlılar'ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Musa da Mısır'da, firavunun görevlilerinin ve halkın gözünde çok büyüdü.
4Musa firavuna şöyle dedi: “RAB diyor ki, ‘Gece yarısı Mısır'ı boydan boya geçeceğim. 5Tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan, değirmendeki kadın kölenin ilk çocuğuna kadar, hayvanlar dahil Mısır'daki bütün ilk doğanlar ölecek. 6Bütün Mısır'da benzeri ne görülmüş, ne de görülecek büyük bir feryat kopacak. 7İsrailliler'e ya da hayvanlarına bir köpek bile havlamayacak.’ O zaman RAB'bin İsrailliler'le Mısırlılar'a nasıl farklı davrandığını anlayacaksınız. 8Bu görevlilerinin hepsi gelip önümde eğilecek, ‘Sen ve seni izleyenler, gidin!’ diyecekler. Ondan sonra gideceğim.” Musa firavunun yanından büyük bir öfkeyle ayrıldı.
9RAB Musa'ya, “Mısır'da şaşılası işlerim çoğalsın diye firavun sizi dinlemeyecek” demişti. 10Musa'yla Harun firavunun önünde bütün bu şaşılası işleri yaptılar. Ama RAB firavunu inatçı yaptı. Firavun İsrailliler'i ülkesinden salıvermedi.
AÇIKLAMA: Şimdiye kadar Rab’bin Mısır üzerine gönderdiği yedi bela karşısında Firavun hep inatlaştı, dolayısıyla Rab onu gururlu tutumuna teslim etti. En son belada yağan dolu yüzünden Mısır’ın keten ve arpa ekini tümden mahvoldu. Ancak buğday henüz bitmediği için fazla zarar görmemişti (9:31-32). Fakat bir sonraki bela onu da harap edecektir. Musa yine Firavun’a gider ve halkının salıverilmesini talep eder. Firavun’un inadı üzerine Musa büyük bir çekirge ordusunun gelip Mısır’ı kaplayacağını söyler. Bu defa Firavun’un kendi görevlileri Musa’yı dinlemesini rica eder. Ama alçakgönüllü olmayı reddeden Mısır Kralı Tanrı’ya uymak yerine uzlaşma yoluna başvurarak gururunu kurtarmaya çalışır. ‘Yalnızca Yahudi erkekler gidip çölde Tanrı’ya tapınabilir’ der. Ancak Rab pazarlığa gelmiyor ve Musa’nın eliyle çekirgelerin yağmasını sağlar. Her yerde uçuşan çekirgeler öyle çoktular ki Mısır kapkara kesildi. Dahası doludan kurtulan tüm bitkiler ve ekinler tamamen yok oluyor.
Bu sırada günahını fark eden ve muhtemelen halkının yoğun baskısına maruz kalan Firavun, Musa’yı bir daha çağırtır ve belayı kaldırmasını rica eder. Yine Musa elini kaldırır ve batıdan esen güçlü bir rüzgar çekirgeleri alıp Kızıldeniz’e döküyor öyle ki bir tek çekirge bile kalmıyor. Ancak bu kadar net bir mucize yetmemiş gibi Firavun yine yüreğini yumuşatmıyor. O yüzden Rab karanlık belasını göndermeye karar verir. Mısır’da zaman zaman çölden yükselen toz bulutu gelip ülkeyi öyle kaplar ki her şey görünmez oluyor. Buradaki bela çöl fırtınası olabilir ama muhtemelen bundan da öte bir şeydi çünkü bu hissedilebilir koyu bir karanlıktı. Ayrıca karanlık bulutu İsrail oğullarının yaşadığı Goşen topraklarını etkilemedi. Bu belanın önemli bir yanı da şuydu ki Mısırlıların en büyük ilahı olan Ra güneşi temsil ederdi. O yüzden güneşin parıltısının kesilmesi Mısır inancına ölümcül bir darbeydi. Böylece Rab Mısır’ın bütün ilahlarını tek tek yenerek kendi mutlak egemenliğini gösterdi.
Üç gün sonra Firavun yine Musa’yı çağırır ve uzlaşma yolunu dener. Hayvanları hariç hep birlikte gidebileceklerini söyler. Ancak Musa bunu reddeder çünkü Tanrı’ya kurban kesmek için hayvanları götürmeleri gerektiğini vurgular. Bu defa Firavun artık patlıyor ve Musa’yı bir daha görmemek üzere huzurundan kovuyor. Fakat son söz Musa’ya aittir. Firavun’un huzurundan ayrılırken Musa gerçekleşecek son bir bela duyurur. Rab Mısır’ı boydan boya geçip Firavun’un ilk oğlundan başlayarak ülkedeki herkesin ilk çocuğunu öldüreceğini belirtir. Bu son bela en ağır ve acı beladır. Ayrıca bu birebir Firavun’un ailesine dokunacaktır, nitekim Kral’dan doğan ilk çocuk kendisi gibi bir tür ilah sayılırdı. Ancak bu son darbede Rab o batıl inancı da yıkacaktır. Bu son bela aslında yıllar önce Firavun’un tüm Yahudi erkekleri katletmesini akla getirir. Bununla Rab adaletini gösteriyor. Bunun sonucunda Firavun ve görevlilerinin Yahudilerin ülkeyi terk etmeleri için onlara adeta yalvaracağını belirtir. Bu şekilde Musa son bir kere Firavun’un huzurundan ayrılır. İşte burada gurur ve inadın acı sonunu görüyoruz. Bu tutum sadece bizi değil, bize bağlı olan her şeyi de etkiler ve mahva sürükler.
1-2*RAB Mısır'da Musa'yla Harun'a, “Bu ay sizin için ilk ay, yılın ilk ayı olacak” dedi, 3“Bütün İsrail topluluğuna bildirin: Bu ayın onunda herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzum alacak. 4Eğer bir kuzu bir aileye çok geliyorsa, aile bireylerinin sayısı ve herkesin yiyeceği miktar hesaplanacak ve aile kuzuyu en yakın komşusuyla paylaşabilecek. 5Koyun ya da keçilerden seçeceğiniz hayvan kusursuz, erkek ve bir yaşında olmalı. 6Ayın on dördüne kadar ona bakacaksınız. O akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak. 7Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler. 8O gece ateşte kızartılmış et mayasız ekmek ve acı otlarla yenmelidir. 9Eti çiğ veya haşlanmış olarak değil, başı, bacakları, bağırsakları ve işkembesiyle birlikte kızartarak yiyeceksiniz. 10Sabaha kadar bitirmelisiniz. Artakalan olursa, sabah ateşte yakacaksınız. 11Eti şöyle yemelisiniz: Beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde olmalı. Eti çabuk yemelisiniz. Bu RAB'bin Fısıh kurbanıdır.
12“O gece Mısır'dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır'ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben RAB'bim. 13Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır'ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. 14Bu gün sizin için anma günü olacak. Bu günü RAB'bin bayramı olarak kutlayacaksınız. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürekli bir kural olarak bu günü kutlayacaksınız.”
15“Yedi gün mayasız ekmek yiyeceksiniz. İlk gün evlerinizden mayayı kaldıracaksınız. Kim bu yedi gün içinde mayalı bir şey yerse, İsrail'den atılacaktır. 16Birinci ve yedinci günler kutsal toplantı yapacaksınız. O günler hiçbir iş yapılmayacak. Herkes yalnız kendi yiyeceğini hazırlayacak. 17Mayasız Ekmek Bayramı'nı kutlayacaksınız, çünkü sizi ordular halinde o gün Mısır'dan çıkardım. Bu günü kalıcı bir kural olarak kuşaklarınız boyunca kutlayacaksınız. 18Birinci ayın on dördüncü gününün akşamından yirmi birinci gününün akşamına kadar mayasız ekmek yiyeceksiniz. 19Evlerinizde yedi gün maya bulunmayacak. Mayalı bir şey yiyen yerli yabancı herkes İsrail topluluğundan atılacaktır. 20Mayalı bir şey yemeyeceksiniz. Yaşadığınız her yerde mayasız ekmek yiyeceksiniz.”
21Musa İsrail'in bütün ileri gelenlerini çağırtarak onlara şöyle dedi: “Hemen gidin, aileleriniz için kendinize davarlar seçip Fısıh kurbanı olarak boğazlayın. 22Bir demet mercanköşkotu alın, leğendeki kana batırıp kanı kapılarınızın yan ve üst sövelerine sürün. Sabaha kadar kimse evinden çıkmasın. 23*RAB Mısırlılar'ı öldürmek için gelecek, kapılarınızın yan ve üst sövelerindeki kanı görünce üzerinden geçecek, ölüm saçanın evlerinize girip sizi öldürmesine izin vermeyecek.
24“Sen ve çocukların kalıcı bir kural olarak bu olayı kutlayacaksınız. 25RAB'bin size söz verdiği topraklara girdiğiniz zaman bu töreye uyacaksınız. 26Çocuklarınız size, ‘Bu törenin anlamı nedir?’ diye sorduklarında, 27‘Bu RAB'bin Fısıh kurbanıdır’ diyeceksiniz, ‘Çünkü RAB Mısırlılar'ı öldürürken evlerimizin üzerinden geçerek bizi bağışladı.’ ” İsrailliler eğilip tapındılar. 28Sonra gidip RAB'bin Musa'yla Harun'a verdiği buyruğu eksiksiz uyguladılar.
29*Gece yarısı RAB tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır'daki bütün insanların ve hayvanların ilk doğanlarını öldürdü. 30O gece firavunla görevlileri ve bütün Mısırlılar uyandı. Büyük feryat koptu. Çünkü ölüsü olmayan ev yoktu.
31Aynı gece firavun Musa'yla Harun'u çağırttı ve, “Kalkın!” dedi, “Siz ve İsrailliler halkımın arasından çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB'be tapın. 32Dediğiniz gibi davarlarınızı, sığırlarınızı da alın götürün. Beni de kutsayın!”
33İsrailliler'in ülkeyi hemen terk etmesi için Mısırlılar diretti. “Yoksa hepimiz öleceğiz!” diyorlardı. 34Böylece halk mayası henüz katılmamış hamurunu aldı, giysilere sarılı hamur teknelerini omuzlarında taşıdı.
35*İsrailliler Musa'nın dediğini yapmış, Mısırlılar'dan altın, gümüş eşya ve giysi istemişlerdi. 36RAB İsrailliler'in Mısırlılar'ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular.
37İsrailliler kadın ve çocukların dışında altı yüz bin kadar erkekle yaya olarak Ramses'ten Sukkot'a doğru yola çıktılar. 38Daha pek çok kişi de onlarla birlikte gitti. Yanlarında çok sayıda davar ve sığır vardı. 39Mısır'dan getirdikleri hamurla mayasız pide pişirdiler. Maya yoktu. Çünkü Mısır'dan kovulmuşlar, kendilerine azık hazırlayacak zaman bulamamışlardı.
40*İsrailliler Mısır'da dört yüz otuz yıl yaşadı. 41Dört yüz otuz yılın sonuncu günü RAB'bin halkı ordular halinde Mısır'ı terk etti. 42O gece RAB İsrailliler'i Mısır'dan çıkarmak için sürekli bekledi. İsrailliler de kuşaklar boyunca aynı gece RAB'bi yüceltmek için uyanık olmalıdır.
43RAB Musa'yla Harun'a şöyle dedi: “Fısıh Bayramı'nın kuralları şunlardır: Hiçbir yabancı Fısıh etini yemeyecek. 44Ama satın aldığınız köleler sünnet edildikten sonra ondan yiyebilir. 45Konuklar ve ücretli işçiler ondan yemeyecek. 46*Fısıh eti evde yenmeli, evin dışına çıkarılmamalı. Kemikleri kırmayacaksınız. 47Bütün İsrail topluluğu Fısıh Bayramı'nı kutlayacak. 48Yanınızdaki yabancı bir konuk RAB'bin Fısıh Bayramı'nı kutlamak isterse, önce evindeki bütün erkekler sünnet edilmeli; sonra yerel halktan biri gibi İsrail halkına katılıp bayramı kutlayabilir. Ama sünnetsiz biri Fısıh etini yemeyecektir. 49Ülkede doğan için de, aranızda yaşayan yabancı için de aynı kural geçerlidir.” 50İsrailliler RAB'bin Musa'yla Harun'a verdiği buyruğu eksiksiz yerine getirdiler. 51O gün RAB İsrailliler'i ordular halinde Mısır'dan çıkardı.
AÇIKLAMA: Musa Rab’bin son yargısını Firavun’a bildirdikten halkın yanına döner. Kralın tüm inadına karşın Tanrı kazanmış bile, bir tek Firavun’un haberi yok. Bu sırada Rab İsrailliler için yeni bir takvim hazırlamaya başlar çünkü Mısır’dan kurtulmaları yaklaştı. Yeni yılları kurtuluşlarını anımsayan büyük bir bayramla başlayacaktı: Fısıh Bayramı. Her aile kusursuz bir kuzu seçip onu dört gün beklettikten sonra bütün olarak kızaracaktı. Aynı zamanda boğazlanan hayvanın kanından bir miktarını alıp kapılarının sövelerine sürmeleri gerekiyordu. Hayvanın etini aceleyle yiyip aynı gece bitirmeleri gerekti. Bununla birlikte normal ekmek değil, mayasız ekmek yemeleri gerekti. Peki bütün bu talimatların önemi neydi? Aslında Musa bir kaç defa şunu vurgular: Bu RAB’bin Fısıh Kurbanıdır. Peki bu ne demek?
Kurban kavramı Aden bahçesinden beri vardı. Günah işleyen Adem ve Havva’nın çıplaklığını kapatmak için Rab bir hayvanın derisiyle onlara giysiler yaparak günahın ücretinin ölüm olduğunu gösterdi. Ayrıca insanın günahı ancak kanın dökülmesiyle örtülebileceğini öğretti. Ondan sonra Habil olsun, Nuh olsun, İbrahim olsun, tüm Tanrı adamları hep kurban keserek Tanrı’ya yaklaştılar. Burada Rab bu önemli dersi İsrail toplumuna da öğretiyordu. Aslında onların da günahkar olup Mısırlılarla birlikte ölmeyi hak ettiklerini vurguluyordu. Ancak Tanrı’nın sağladığı kurbana başvurarak kutsal yargısından kurtulma yolunu gösterdi. Fısıh kelimesi İbranice’deki Pesah kelimesinden gelir ve ‘üzerinden geçmek’ ya da ‘es geçmek’ demek. Tanrı Mısır halkının ilk doğanlarını vurmaya geldiği gece Yahudilerin kaldığı yere de uğradı ama kapıların sövelerine sürülen kanı görünce o evin üzerinden geçip onları bağışladı. Aslında tüm bunlar yıllar sonra ortaya çıkan ‘Tanrı Kuzusu’ Mesih’i resmediyordu (Yuhanna 1:29). O da kusursuz bir kurban olarak kendini tüm insanlık uğruna sundu (1.Petrus 1:19). Öyle ki Mesih’in kefaretine sığınan Tanrı’nın gazabından kurtuluyor. İşte bu şekilde İsa Mesih asıl ve son Fısıh Kurbanı olmuştur (1.Korintliler 5:7, İbraniler 10:10).
O gece Mısır’da büyük bir feryat koptu çünkü her evin ilk doğanı öldü. Aynı gece Firavun Musa’yla Harun’u çağırtıp istedikleri gibi gitmelerine izin verdi. Sabah olunca, Firavun’un inadından usanan Mısır halkı İsraillilerin bir an evvel ülkelerini terk etmeleri için onlara hediyeler bile vermeye başladı. Böylece Yahudiler apar topar eşyalarını alıp Sina Çölüne doğru yol almaya başladılar. Bu arada Mısır’dan ayrılan kalabalığın yalnız erkek sayısı altı yüz bini geçtiğini okuyoruz. Yani toplamı kesin iki milyonu geçiyordu. Bazı Mısırlıların da onlara katıldığını da anlıyoruz. Bu şekilde İsrail’in tam 430 yıl süren Mısır kabusu sona erdi ve Tanrı’nın vaadi uyarınca İbrahim’in soyu olan İsrail Mısır’dan çıktı (Yaratılış 15:13, Elç.İşleri 7:6). Tanrı Mısır’ın tüm ilahlarını bozguna uğratarak kendi eşsiz kimliğini vurgulamanın yanı sıra halkını hiç savaşa gerek kalmadan Firavun’un pençelerinden kurtardı. Ama bu son değildi, bu uzun ve zorlu olacak bir yolculuğunun henüz başlangıcıydı.
1-2*RAB Musa'ya, “Bütün ilk doğanları bana adayın” dedi, “İsrailliler arasında insan olsun, hayvan olsun her rahmin ilk ürünü bana aittir.”
3Musa halka, “Mısır'dan, köle olduğunuz ülkeden çıktığınız bugünü anımsayın” dedi, “Çünkü RAB güçlü eliyle sizi oradan çıkardı. Mayalı hiçbir şey yenmeyecek. 4Bugün Aviv ayında buradan ayrılıyorsunuz. 5RAB sizi Kenan, Hitit, Amor, Hiv ve Yevus topraklarına, atalarınıza vereceğine ant içtiği süt ve bal akan ülkeye götürdüğü zaman bu ay şu törelere uyacaksınız: 6Yedi gün mayasız ekmek yiyecek, yedinci gün RAB'be bayram yapacaksınız. 7O yedi gün içinde yalnız mayasız ekmek yiyeceksiniz. Aranızda ve ülkenizin hiçbir yerinde mayalı bir şey görülmeyecek. 8O gün oğullarınıza, ‘Mısır'dan çıktığımızda RAB'bin bizim için yaptıklarından dolayı bunları yapıyoruz’ diye anlatacaksınız. 9Bu elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti olacak; öyle ki, RAB'bin yasası hep ağzınızda olsun. Çünkü RAB güçlü eliyle sizi Mısır'dan çıkardı. 10Siz de her yıl belirlenen tarihte bu kuralı uygulamalısınız.
11“RAB size ve atalarınıza ant içerek söz verdiği gibi sizi Kenan topraklarına getirecektir. Orayı size verdiği zaman, 12*ilk doğan erkek çocuklarınızın ve hayvanlarınızın hepsini RAB'be adayacaksınız. Çünkü bunlar RAB'be aittir. 13İlk doğan her sıpanın bedelini bir kuzuyla ödeyin. Bedelini ödemezseniz, boynunu kırın. Bütün ilk doğan erkek çocuklarınızın bedelini ödemelisiniz.
14“İlerde oğullarınız size, ‘Bunun anlamı ne?’ diye sorduklarında, ‘RAB bizi güçlü eliyle Mısır'dan, köle olduğumuz ülkeden çıkardı’ diye yanıtlarsınız, 15‘Firavun bizi salıvermemekte diretince, RAB Mısır'da insanların ve hayvanların bütün ilk doğanlarını öldürdü. İşte bunun için hayvanların ilk doğan erkek yavrularını RAB'be kurban ediyoruz. İlk doğan erkek çocuklarımızın bedelini ise bir hayvanla ödüyoruz.’ 16Bu uygulama elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti olacak; RAB'bin bizi Mısır'dan güçlü eliyle çıkardığını anımsatacak.”
17Firavun İsrailliler'i salıverdiğinde, Filist yöresi yakın olmasına karşın, Tanrı onları oradan götürmedi. Çünkü, “Halk savaşla karşılaşınca, düşüncelerini değiştirip Mısır'a geri dönebilir” diye düşündü. 18Halkı çöl yolundan Kamış Denizi'ne doğru dolaştırdı. İsrailliler Mısır'dan silahlı çıkmışlardı.
19*Musa Yusuf'un kemiklerini yanına almıştı. Çünkü Yusuf İsrail'in oğullarına, “Tanrı kesinlikle size yardım edecek, kemiklerimi buradan götüreceksiniz” diye sıkı sıkı ant içirmişti.
20Sukkot'tan ayrılıp çöl kenarında, Etam'da konakladılar. 21Gece gündüz ilerlemeleri için, RAB gündüzün bir bulut sütunu içinde yol göstererek, geceleyin bir ateş sütunu içinde ışık vererek onlara öncülük ediyordu. 22Gündüz bulut sütunu, gece ateş sütunu halkın önünden eksik olmadı.
14:1-2RAB Musa'ya, “İsrailliler'e söyle, dönsünler” dedi, “Pi– Hahirot yakınlarında, Migdol ile deniz arasında, Baal-Sefon'un karşısında deniz kıyısında konaklasınlar. 3Firavun şöyle düşünecek: ‘İsrailliler ülkede şaşkın şaşkın dolaşıyorlardır, çöl onları kuşatmıştır.’ 4Firavunu inatçı yapacağım. Onların peşine düşecek. Böylece firavunla ordusunu yenerek yücelik kazanacağım. Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim.” İsrailliler söyleneni yaptılar.
5Halkın kaçtığı Mısır Firavunu'na bildirilince, firavunla görevlileri onlara ilişkin düşüncelerini değiştirdiler: “Biz ne yaptık?” dediler, “İsrailliler'i salıvermekle kölelerimizi kaybetmiş olduk!” 6Firavun savaş arabasını hazırlattı, ordusunu yanına aldı. 7Seçme altı yüz savaş arabasının yanısıra, Mısır'ın bütün savaş arabalarını sorumlu sürücüleriyle birlikte yanına aldı. 8RAB Mısır Firavunu'nu inatçı yaptı. Firavun zafer havası içinde ilerleyen İsrailliler'in peşine düştü. 9Mısırlılar firavunun bütün atları, savaş arabaları, atlıları, askerleriyle onların ardına düştüler ve deniz kıyısında, Pi-Hahirot yakınlarında, Baal-Sefon'un karşısında konaklarken onlara yetiştiler.
10Firavun yaklaşırken, İsrailliler Mısırlılar'ın arkalarından geldiğini görünce dehşete kapılarak RAB'be feryat ettiler. 11Musa'ya, “Mısır'da mezar mı yoktu da bizi çöle ölmeye getirdin?” dediler, “Bak, Mısır'dan çıkarmakla bize ne yaptın! 12Mısır'dayken sana, ‘Bırak bizi, Mısırlılar'a kulluk edelim’ demedik mi? Çölde ölmektense Mısırlılar'a kulluk etsek bizim için daha iyi olurdu.”
13Musa, “Korkmayın!” dedi, “Yerinizde durup bekleyin, RAB bugün sizi nasıl kurtaracak görün. Bugün gördüğünüz Mısırlılar'ı bir daha hiç görmeyeceksiniz. 14RAB sizin için savaşacak, siz sakin olun yeter.”
15RAB Musa'ya, “Niçin bana feryat ediyorsun?” dedi, “İsrailliler'e söyle, ilerlesinler. 16Sen değneğini kaldır, elini denizin üzerine uzat. Sular yarılacak ve İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçecekler. 17Ben Mısırlılar'ı inatçı yapacağım ki, artlarına düşsünler. Firavunu, bütün ordusunu, savaş arabalarını, atlılarını yenerek yücelik kazanacağım. 18Firavun, savaş arabaları ve atlılarından ötürü yücelik kazandığım zaman, Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim.”
19-20İsrail ordusunun önünde yürüyen Tanrı'nın meleği yerini değiştirip arkaya geçti. Önlerindeki bulut sütunu da yerini değiştirip arkalarına, Mısır ve İsrail ordularının arasına geldi. Gece boyunca bulut bir yanı karartıyor, öbür yanı aydınlatıyordu. Bu yüzden, bütün gece iki taraf birbirine yaklaşamadı.
21Musa elini denizin üzerine uzattı. RAB bütün gece güçlü doğu rüzgarıyla suları geri itti, denizi karaya çevirdi. Sular ikiye bölündü, 22*İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek denizi geçtiler. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturdu. 23Mısırlılar artlarından geliyordu. Firavunun bütün atları, savaş arabaları, atlıları denizde onları izliyordu. 24Sabah nöbetinde RAB ateş ve bulut sütunundan Mısır ordusuna baktı ve onları şaşkına çevirdi. 25Arabalarının tekerleklerini çıkardı; öyle ki, arabalarını zorlukla sürdüler. Mısırlılar, “İsrailliler'den kaçalım!” dediler, “Çünkü RAB onlar için bizimle savaşıyor.”
26RAB Musa'ya, “Elini denizin üzerine uzat” dedi, “Sular Mısırlılar'ın, savaş arabalarının, atlılarının üzerine dönsün.” 27Musa elini denizin üzerine uzattı. Sabaha karşı deniz olağan haline döndü. Mısırlılar sulardan kaçarken RAB onları denizin ortasında silkip attı. 28Geri dönen sular savaş arabalarını, atlıları, İsrailliler'in peşinden denize dalan firavunun bütün ordusunu yuttu. Onlardan bir kişi bile sağ kalmadı.
29Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçmişlerdi. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturmuştu. 30RAB o gün İsrailliler'i Mısırlılar'ın elinden kurtardı. İsrailliler deniz kıyısında Mısırlılar'ın ölülerini gördüler. 31RAB'bin Mısırlılar'a gösterdiği büyük gücü gören İsrail halkı RAB'den korkup O'na ve kulu Musa'ya güvendi.
AÇIKLAMA: Rab son bir belada Mısır’ın tüm ilk doğanlarını öldürdükten sonra Firavun’un inadı nihayet kırıldı ve İsrail oğullarının gitmesine izin verdi. Aynı zamanda Mısır’ı vuran Rab, sunulan kurbanlardan ötürü İsrail’in ilk doğanları esirgedi. Bu yüzden bu önemli günü hiç unutmamaları için Rab bundan böyle İsraillilerin her yılın başında Fısıh bayramını kutlamalarını buyurur. Ayrıca her ilk doğanı, insan olsun hayvan olsun, uğruna bedel ödeyerek Tanrı’ya adamalarını buyurur. Bunu her yaptıklarında özgür hayatları için Tanrı’ya borçlu olduklarını hatırlayacaklardı. Bu şekilde Rab onlara yasasını öğretmeye başlıyordur. Her şeyin Rab’den geldiği gibi esasında her şeyin O’na ait olduğunu da belirtiyordu. Aynı zamanda günahtan dolayı hüküm giymemiz gerekirken dökülen kanın sayesinde aklandığımızı gösteriyordu. Bu önemli ders birebir Mesih’in yolunu hazırlıyordu.
Bu sırada Tanrı, Mısır’dan ayrılan Yahudileri en kısa yoldan Kenan topraklarına götürmek yerine, onları Sina Çölüne yönlendirir. Bunun bir kaç sebebi var: Rab İsrail’in Kenan’ın uluslarıyla savaşa girmeye hazır olmadığını biliyordur. Aynı zamanda Rab öncellikle kendini ve kutsal yasasını onlara tanıtmak istiyordur. Yani Rab onları önce kutsal bir ulus yapmak istiyor ve sonra onları vaat edilen topraklara götürecektir. Bu arada Rab gündüz bulut sütunu ve akşam ateş sütunu gibi görünen bir nesneyle halkına rehberlik yapmaya başlar. Bu şekilde onlara her daim göz kulak olduğunu gösteriyordu. Aynı zamanda bu sırada halkına son büyük bir mucize daha göstererek onları tümden Firavun’un pençelerinden kurtarmak istiyor. Sina Çölüne doğrudan gitmek yerine İsrail ulusunun güneye dönüp Kızıldeniz’in kenarında konaklanmasını buyurur. İsrail’i bu şekilde çölde gezdirerek Rab artık öfkeden kuduran Firavun’a Yahudilerin çölde yollarını şaşırdığı imajını vermek istedi. Fırsatını fark eden Mısır Kralı tüm savaş atlılarını toplayarak İsrail’in peşine düşer. İsrail’in ordugahına yaklaştığında Yahudiler doğal olarak büyük bir paniğe kapıldılar ve Musa’ya karşı söylenmeye başladılar. Tabii henüz önderliğe yeni başlayan Musa için bu çok büyük bir sınavdı.
İsrail halkı ‘Bize ne yaptın, ölmek için mi bizi çöle getirdin?’ diye Musa’ya hiddetle itiraz etmeleri üzerine, Musa onlara ‘Korkmayın! Yerinizde durup Rab’bi bekleyin’ der. Onları o noktaya kadar getiren Rab’bin onların adına sonuna kadar savaşacağını söyler. Yine de tablo hiç iç açıcı değildi ve Musa da kaygıya düşmüş olabilir ki Rab ‘Neden feryat ediyorsun?’ deyip İsraillilere ileri gitmelerini buyurmasını söyler. Sonra Rab deneğini kaldırıp Kızıldeniz’in üzerine uzatmasını buyurur. Böylece Rab gece boyunca esen güçlü doğu rüzgarıyla denizi ikiye ayırarak ortasından bir yol açar. İsrailliler denizin dibinden beliren kuru topraktan yürüyerek karşı tarafa geçmeye başlar. Sağlarında ve sollarında denizin suları birer duvar oluşturdu. Firavun ise İsrail’in denizin ortasından yürüyerek kaçtığını fark ettiğinde at arabalarıyla peşlerine vermeye karar verir. Ancak bu defa Rab onlara karşı adeta savaşmaya başlar ve arabaların tekerleklerini sökerek Firavun’un ordusunu şaşkına çevirir. İsrail halkı denizin öbür tarafına ulaştıklarında Firavun ve ordusu hala denizin dibindeydiler. Böylece Rab Musa’ya deneğini bir kez daha denizin üzerine uzatmasını söyler ve sular Firavun’la ordusunu diri diri gömer. Sonuç olarak İsrail halkı her durumda Tanrı’ya güvenmeleri gerektiğini öğrendiler. Benzer şekilde bazen Rab bizi öyle yollardan götürüyor ki imanımızı sorgulamaya başlayabiliriz. Ancak bizi zora sokan Tanrı'nın gerekirse denizin ortasından kurtarabileceğinden şüphe etmemeliyiz. O halkını asla yüzüstü bırakmaz, her denemeyle çıkış yolunu da sağlar (1.Korintliler 10:1-13).
1Musa'yla İsrailliler RAB'be şu ezgiyi söylediler:
Atları da, atlıları da denize döktü.
4“Denize attı firavunun ordusunu,
Kamış Denizi'nde boğuldu seçme subayları.
Senin sağ elin korkunç güce sahiptir.
7Devrilir sana başkaldıranlar büyük görkemin karşısında,
Gönderir gazabını anız gibi tüketirsin onları.
Kabaran sular duvarlara dönüştü,
Denizin göbeğindeki derin sular dondu.
‘Peşlerine düşüp yakalayacağım onları’ dedi,
Kılıcımı çekip yok edeceğim onları.’
10Üfledin soluğunu, denize gömüldüler,
Kurşun gibi engin sulara battılar.
11“Var mı senin gibisi ilahlar arasında, ya RAB?
Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer,
13Öncülük edeceksin sevginle kurtardığın halka,
Kutsal konutunun yolunu göstereceksin gücünle onlara.
14Uluslar duyup titreyecekler,
Filist halkını dehşet saracak.
15Edom beyleri korkuya kapılacak,
Moav önderlerini titreme alacak,
Kenan'da yaşayanların tümü korkudan eriyecek.
16Korku ve dehşet düşecek üzerlerine,
Senin halkın geçinceye dek, ya RAB,
Sahip olduğun bu halk geçinceye dek,
Bileğinin gücü karşısında taş kesilecekler.
17Ya RAB, halkını içeri alacaksın.
Kendi dağına, yaşamak için seçtiğin yere,
Ellerinle kurduğun kutsal yere dikeceksin, ya Rab!
18RAB sonsuza dek egemen olacaktır.”
19Firavunun atları, savaş arabaları, atlıları denize dalınca, RAB suları onların üzerine çevirdi. Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçtiler.
20Harun'un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler. 21Miryam onlara şu ezgiyi söyledi:
Atları, atlıları denize döktü.”
22Musa İsrailliler'i Kamış Denizi'nin ötesine çıkardı. Şur Çölü'ne girdiler. Çölde üç gün yol aldılarsa da su bulamadılar. 23Mara'ya vardılar. Ama Mara'nın suyunu içemediler, çünkü su acıydı. Bu yüzden oraya Mara adı verildi. 24Halk, “Ne içeceğiz?” diye Musa'ya yakınmaya başladı.
25Musa RAB'be yakardı. RAB ona bir ağaç parçası gösterdi. Musa onu suya atınca sular tatlı oldu.
Orada RAB onlar için bir kural ve ilke koydu, hepsini sınadı. 26“Ben, Tanrınız RAB'bin sözünü dikkatle dinler, gözümde doğru olanı yapar, buyruklarıma kulak verir, bütün kurallarıma uyarsanız, Mısırlılar'a verdiğim hastalıkların hiçbirini size vermeyeceğim” dedi, “Çünkü size şifa veren RAB benim.”
27*Sonra Elim'e gittiler. Orada on iki su kaynağı, yetmiş hurma ağacı vardı. Su kıyısında konakladılar.
AÇIKLAMA: Mısır’dan çıkış ve Kızıldeniz’den geçiş İsrail tarihinde çok büyük ve önemli bir yere sahiptir (bkz. Mezmur 106). Bu olayda İsrail toplumu az da olsa Rab’be güvenmeyi öğrendi ve iman sayesinde kurtuldular (İbraniler 11:29). Elçi Pavlus Yahudilerin Kızıldeniz’in ortasından geçmelerini de vaftize benzetir (1.Korintliler 10:2). Nasıl ki vaftiz eski hayatımıza karşı ölüp yeni bir başlangıç yapmak anlamına geliyorsa, bu olay İsrail ulusunun başlangıcı sayılır. Aynı zamanda Rab sağladığı bu kurtuluşla İsrail’i Mısır’dan tümden koparttı. Tanrı onları denize götürüp içinden geçirterek Firavun’u mezarına davet etti. Rab Firavun’u bu şekilde tümden yok etmemiş olsaydı eninde sonunda Mısır Kralıyla orduları peşlerine düşecekti. Aynı zamanda bundan böyle İsraillilerin Mısır’a dönmeleri neredeyse imkansız oldu. Benzer şekilde vaftiz imanlıyı eski hayatından tümden kopartıp geri dönememek üzerek yeni bir yaşama sevk etmektedir.
Bu bölümde Musa’yla İsraillilerin söylediği kurtuluş ezgisi kaydedilir. Dört yüz yıllık bir kölelikten ve gaddar bir kralın pençesinden kurtulmanın getirdiği rahatlık onları sevince boğdu. En önemlisi bu olaylar onlara Tanrı’nın gücünü ve hikmetini harika bir şekilde gösterdi. Ezgide Yahve bir savaşçı olarak resmedilir. Evet, Rab pasif ve ilgisiz bir Tanrı değildir, O halkı adına savaşan, adaleti savunan ve mazlumun hakkını arayandır (Yeşaya 59:16-18). Aynı zamanda bu olay daha kapsamlı ruhsal bir mücadelenin doruk noktasıydı. Rab baştan beri Mısır’ın ilahlarını bozguna uğratacağını söyledi ve daha önce belirttiğimiz gibi gönderdiği her belada onlara bir darbe daha indirdi. Ama Kızıldeniz’de kutsal planına diklenen Firavun’u denize gömerek Rab artık son noktayı koydu (15:11). Bununla beraber İsrail’in karşısına çıkacak diğer tüm ulusların İsrail’den korkmalarını sağladı. Böylece İsrail’in önü tamamen açılmış oldu. Bunu fark eden Yahudiler büyük bir sevinçle Rab’bin önünde coşmaya başladılar. Hatta Musa’nın ablası olan ve muhtemelen 90 yaşı civarında olan Miryam’ın onlara önderlik yaptığını okuyoruz. Ayrıca Miryam için ‘Peygamber’ sıfatı kullanması dikkatimizi çeker. Kutsal Kitap’ın bir kaç yerinde bayanlar için benzer bir ifade kullanılır (Hakimler 4:4, Elç. İşleri 21:9). Peygamber demek Tanrı adına konuşan demek. Kimi peygamber, Musa gibi, hayatı boyunca Rab’be bu vasıfta hizmet eder ve adına vahiy aktarır, kimi peygamber ise, Miryam gibi, ancak bir süreliğine O’nun adına konuşur. Sonuç olarak önemli olan kimin nasıl konuştuğu değil, konuşanın Rab olmasıdır.
Her dağdan sonra vadi gelir. Kızıldeniz’deki büyük zaferin ardından İsrail çölde üç gün yürür ama içilir su bulamıyorlar. Buldukları su acıydı o yüzden Musa’ya yakınmaya başlarlar. Musa ise Rab’be seslenir ve Rab’bin buyruğu uyarınca bir ağaç parçası alıp acı suya atar ve birden su tatlı olur. Aslında bu olayda Rab halkını sınayarak onlara önemli bir prensip öğretmeye çalışıyordu. Onları her tür beladan ve hastalıktan kurtaranın kendisi Rab olduğunu vurgulamak istiyordu. Böylece Rab onlara ‘Yahve Raffa’ yani ‘Şifa veren Rab’ olarak tanıtır. Şimdiye kadar Yahudiler her hangi bir hastalık geçirdiklerinde muhtemelen Mısırlılardan öğrendikleri batıl inançlara dayanan çözümlere başvurmaya alışkındılar. Ancak Tanrı onlara gerçek şifanın kaynağı kendisi olduğunu öğretmeye çalışıyordu. Böylece Rab İsraillilerin her durumda Kendisine güvenebileceklerini bir kez daha kanıtlamış oldu.
1Bütün İsrail topluluğu Elim'den ayrıldı. Mısır'dan çıktıktan sonra ikinci ayın on beşinci günü Elim ile Sina arasındaki Sin Çölü'ne vardılar. 2Çölde hepsi Musa'yla Harun'a yakınmaya başladı. 3“Keşke RAB bizi Mısır'dayken öldürseydi” dediler, “Hiç değilse orada et kazanlarının başına oturur, doyasıya yerdik. Ama siz bütün topluluğu açlıktan öldürmek için bizi bu çöle getirdiniz.”
4*RAB Musa'ya, “Size gökten ekmek yağdıracağım” dedi, “Halk her gün gidip günlük ekmeğini toplayacak. Böylece onları sınayacağım: Benim yasama göre yaşıyorlar mı, yaşamıyorlar mı, göreceğim. 5Altıncı gün her gün topladıklarının iki katını toplayıp hazırlayacaklar.”
6Musa'yla Harun İsrailliler'e, “Bu akşam sizi Mısır'dan RAB'bin çıkardığını bileceksiniz” dediler, 7“Sabah da RAB'bin görkemini göreceksiniz. Çünkü RAB kendisine söylendiğinizi duydu. Biz kimiz ki, bize söyleniyorsunuz?” 8Sonra Musa, “Akşam size yemek için et, sabah da dilediğiniz kadar ekmek verilince, RAB'bin görkemini göreceksiniz” dedi, “Çünkü RAB kendisine söylendiğinizi duydu. Biz kimiz ki? Siz bize değil, RAB'be söyleniyorsunuz.”
9Musa Harun'a, “Bütün İsrail topluluğuna söyle, RAB'bin huzuruna gelsinler” dedi, “Çünkü RAB söylendiklerini duydu.”
10Harun İsrail topluluğuna bunları anlatırken, çöle doğru baktılar. RAB'bin görkemi bulutta görünüyordu.
11RAB Musa'ya şöyle dedi: 12“İsrailliler'in yakınmalarını duydum. Onlara de ki, ‘Akşamüstü et yiyeceksiniz, sabah da ekmekle karnınızı doyuracaksınız. O zaman bileceksiniz ki, Tanrınız RAB benim.’ ”
13Akşam bıldırcınlar geldi, ordugahı sardı. Sabah ordugahın çevresini çiy kaplamıştı. 14Çiy eriyince, toprakta, çölün yüzeyinde kırağıya benzer ince pulcuklar göründü. 15*Bunu görünce İsrailliler birbirlerine, “Bu da ne?” diye sordular. Çünkü ne olduğunu anlayamamışlardı.
Musa, “RAB'bin size yemek için verdiği ekmektir bu” dedi, 16“RAB'bin buyruğu şudur: ‘Herkes yiyeceği kadar toplasın. Çadırınızdaki her kişi için birer omer alın.’ ”
17İsrailliler söyleneni yaptılar. Kimi çok, kimi az topladı. 18*Omerle ölçtüklerinde, çok toplayanın fazlası, az toplayanın da eksiği yoktu. Herkes yiyeceği kadar toplamıştı.
19Musa onlara, “Kimse sabaha bir parça bile bırakmasın” dedi.
20Ama bazıları ona aldırmayıp sabaha bıraktılar. Bıraktıkları kurtlanıp kokmaya başlayınca Musa onlara öfkelendi.
21Her sabah herkes yiyeceği kadar topluyordu. Güneş ortalığı ısıtınca, yerde kalanlar eriyordu. 22Altıncı gün kişi başına iki omer, yani iki kat topladılar. Topluluğun önderleri gelip durumu Musa'ya bildirdiler. 23*Musa, “RAB'bin buyruğu şudur” dedi, “ ‘Yarın dinlenme günü, RAB için kutsal Şabat Günü'dür. Pişireceğinizi pişirin, haşlayacağınızı haşlayın. Artakalanı bir kenara koyun, sabaha kalsın.’ ”
24Musa'nın buyurduğu gibi artakalanı sabaha bıraktılar. Ne koktu, ne kurtlandı. 25Musa, “Artakalanı bugün yiyin” dedi, “Çünkü bugün RAB için Şabat Günü'dür. Bugün dışarda ekmek bulamayacaksınız. 26Altı gün ekmek toplayacaksınız, ama yedinci gün olan Şabat Günü ekmek bulunmayacak.”
27Yedinci gün bazıları ekmek toplamak için dışarı çıktı, ama hiçbir şey bulamadılar. 28RAB Musa'ya, “Ne zamana dek buyruklarıma ve yasalarıma uymayı reddedeceksiniz?” dedi, 29“Size Şabat Günü'nü verdim. Bunun için altıncı gün size iki günlük ekmek veriyorum. Yedinci gün herkes neredeyse orada kalsın, dışarı çıkmasın.” 30Böylece halk yedinci gün dinlendi.
31*İsrailliler o ekmeğe man adını verdiler. Kişniş tohumu gibi beyazımsı, tadı ballı yufka gibiydi. 32Musa, “RAB'bin buyruğu şudur” dedi, “ ‘Mısır'dan sizi çıkardığımda, gelecek kuşakların çölde size yedirdiğim ekmeği görmesi için, bir omer saklansın.’ ”
33*Musa Harun'a, “Bir testi al, içine bir omer man doldur” dedi, “Gelecek kuşaklar için saklanmak üzere onu RAB'bin huzuruna koy.”
34RAB'bin Musa'ya buyurduğu gibi Harun manı saklanmak üzere Antlaşma Levhaları'nın önüne koydu.
35*İsrailliler yerleştikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl man yediler. 36–Bir omer efanın onda biridir.–
AÇIKLAMA: İki milyon insandan oluşan büyük bir kalabalığın çölde dolaştığını düşünün. Mısır’dan beraberlerinde getirdikleri gıda kısa bir süre sonra tükenmeye başladı. Şimdi acil bir şekilde yemeğe ihtiyaçları vardı. Musa’yla Harun bu kadar büyük bir topluluğu nasıl doyurabilir ki? Çölde ilerlerken İsrailliler açlıktan önderlerine yakınmaya başlarlar. Hatta Mısır’daki eski durumları sanki çok iyiymiş gibi ‘orada et kazanların başında oturur, doyasıya yerdik’ diyerek hayal kurmaya başlarlar. Buna karşılık Rab onların ihtiyaçlarını gökten ekmek yağdırarak karşılayacağını söyler. Aynı zamanda bunu yaparken onları sınayacağını da belirtir. Tabii Rab bir kerede önlerine bir ziyafet çekebilirdi ama aslında karşılaştıkları her olayda onlara önemli bir ders daha öğretmeye çalışıyordu. Bir önceki olayda Rab şifa kaynağı olduğunu gösterdi, burada ise ihtiyaçlarını en iyi bilen ve en uygun şekilde karşılayan olduğunu göstermek istiyor. Ama bunun için kendi koyacağı kurallara uymaları gerektiğini de vurgular.
Burada önemli bir şey daha vurgulanır. Rab İsraillilerin Musa’yla Harun’a karşı söylendiklerinde esasen kendisine karşı geldiklerini belirtir (16:8). Çünkü Musa’yla Harun’u seçen ve aracılığıyla ulusu yöneten Rab’dir. Bu önemli bir prensiptir. Zaman zaman bizler de başımızdaki önderlere başkaldırmak isteyebiliriz. Fakat Tanrı’nın izniyle o konuma yükseldiklerini unutmamalıyız ve Rab’bin isteğine bariz bir şekilde karşı gelmedikleri sürece boyun eğmemiz gerek (Romalılar 13:1-6). Şimdi Rab onlara akşam yemek için et ve sabah da diledikleri kadar ekmek sağlayacağını söyler. Burada kastettiği et bıldırcın sürüsüdür. O coğrafyanın üzerinde belirli zamanlarda göç eden ve çok alçak bir şekilde uçan bıldırcın sürüleri vardı öyle ki bir çocuk bile sopayla bir kaç tane yere düşürebilirdi. Bu olağan bir şeydi ama zamanlaması Tanrı’dandı. Gökten yağan ekmek ise tamamen bir mucizeydi. Mezmur 78:24-25’te ‘göksel tahıl’ ve ‘meleklerin ekmeği’ olarak geçer. Sabahleyin çiyle beraber düşen ince pulcuklar çölün yüzeyinde kar gibi görünürdü. Onları toplamaya çıkan Yahudiler ‘Bu ne?’ sorması üzerine ismi öyle kaldı, İbranice’de ‘man’ ‘Bu ne?’ demek. Daha sonra kişniş tohumu gibi beyazımsı, tadı da ballı yufkaya benzediğini okuyoruz (16:31). Bu noktadan itibaren kırk sene sonra Yeşu’nun önderliğinde vaat edilen toprağa varana kadar, Rab her gün İsrail topluluğu üzerine manı yağdırarak onları doyurdu (Yeşu 5:12). Gerçekten inanılmaz bir olay.
Yine de Rab manın toplanmasıyla ilgili önemli bir takım kural belirtir. Herkes ancak ailesinin ihtiyacı kadar alacaktı. Yine de sabaha kadar kalan kurtlanacak diye uyarılmalarına rağmen bazıları söz dinlemedi ve Musa’nın öfkesine uğradılar. Ayrıca Şabat günü öncesinde yani Cuma günlerinde iki günlük man toplamaları gerektiğini söyledi. Bu noktadan itibaren Şabat günü, yani Cuma günbatımıyla başlayan ve Cumartesi günbatımına kadar devam eden 24 saatlik süreç, dinlenmeye ayrılmıştı. O süreç boyunca, yemek hazırlamak dahi, her tür iş yasaklandı. Bu kutsal bir istirahat günüydü. O yüzden Cuma günü iki kat man toplanmalarına izin verildi ve ertesi güne kalan man Tanrı’nın mucizesiyle hiç kurtlanmadı. Aslında tüm bu olaylarda çocuklarına evin kurallarını öğreten bir baba gibi Rab İsrail oğullarını kutsal önderliğinde yaşamanın temel prensiplerini öğretmeye çalışıyordu. Burada temel olarak Tanrı’ya bağlı kaldıkları sürece her tür ihtiyaçlarını cömertçe karşılayacağını gösterdi. Bu ilke bugün de devam ediyor. Mesih dedi ki, ‘Siz öncellikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir’ (Matta 6:33). Rab aynı Rab’dir ve kurallarına bağlı kalanlara her zaman eli açıktır.