Bölüm 4 | Uyanma Çağrısı

Güvey gecikince hepsini uyku bastı, dalıp uyudular.”

(Matta 25:5)

Bir gün ben (John) bu bölümü okurken duraksadım ve “Rab, uyuyormuş gibi hissetmiyorum. Daha önce olmadığım kadar uyanık hissediyorum kendimi! Bir uyanışın ortasındayız, daha fazla almak için binlerce insan geliyor. Her yerde fırsatlar var ve ateş tüm dünyaya yayılıyor. Hayatımın en güzel zamanını yaşıyorum; kesinlikle uyuyakalmış hissetmiyorum” dedim. Birden Kutsal Ruh yanağıma tokat atar gibi konuştu: “İsa Mesih’in yakın olan dönüşü konusunda uyuyorsun!” Nefesim kesildi. Düşündüğümde bir şey fark ettim: Rab İsa’nın gelişi ile ilgili neredeyse on iki senedir vaaz vermemiştim. Bu konu vaaz ajandamdan tamamıyla silinmişti! Neden böyle olduğunu hatırlamaya çalıştım. Fark ettim ki, bunun sebebi, 80’li yıllarda O’nun dönüşünün çok konuşulması ve herkesin kendi fikirlerine göre ortaya tarih atmalarıydı. Bir çok kişi evrensel komünizm ve nükleer savaş korkusuyla yaşıyordu. Ama benim için bardağı taşıran son damla ‘Dünya’nın sonunun 1988’de gerçekleşeceğini gösteren 88 sebep’1 adlı bir kitabın yayınlanması oldu. Tabii ki de İsa gelmedi. Daha sonra bu kitabın ‘1989 yılı için olan 89 sebebi’ diye devamı çıktı. Bu bana yetti! Rab’bin dönüşü ile ilgili konuşmayı bıraktım ve hizmete odaklandım. Kutsal Kitap hiç kimsenin İsa’nın geri dönüşünün gününü ve saatini bilmediği konusunda çok açık ve net.

Dağları aşıp, Egemenlik için yaşamaya odaklanmalıyız. Kiliselerimizi kurup O’na daha çok yakınlaşmak için çaba harcayalım ve O gelmek istediği zaman gelsin. Hristiyanlar bu iki şeyi dengede tutma konusunda zorlanıyor; hayatı yaşamak ve geri dönüşü için hazırlanmak. İsa’nın tekrar gelişi kilisenin en büyük umudu. Ama aynı zamanda hayatımızı yaşayıp geleceğimizi planlamamız gerekiyor. Buna rağmen hazır olsak da olmasak da güveyin geleceğinin farkında olmalıyız. O’nun gelişi bizim hazır olup olmamamıza bağlı değil. O kendi hazır olduğunda gelecek.

Ben (John) ergenken babamın bana “Hayat kısa oğlum” dediğini hatırlıyorum. Ona inanmamıştım. 18 yaşındayken kendini yenilmez hissediyorsun! Sonra birden 40-50 yaşlarına geliyorsun ve buraya nasıl ulaştığını sorguluyorsun. Zamanla dünyada sonsuza kadar bulunmayacağının farkına varıyorsun. Şimdi ben de hayatın çok kısa olduğunu biliyorum. Yakup 4:14, hayatın, kısa süre görünen ve sonra yitip giden bir buğu gibi olduğunu açıklıyor. Ancak Mesih’in gelişinin vaadine göre, kutsal bir müdahalenin gerçekleşeceği bir gün geliyor. İnanıyoruz ki bunun ilk sebebi gelinidir ve daha sonra Egemenliğini kurmaktır.

Eskatoloji – Son ile ilgilenen bilim dalı – çok farklı açılardan ele alındı ve İsa’nın dönüşü ile ilgili birbirinden çok farklı sonuçlar var. Genellikle çok kesin olan bu görüşlere fazla bağlanmamayı öneriyoruz. ‘Son’u kesinlikle çözmüş birini hiç birimiz tanımıyor ama bu da bu konuyu görmezden gelerek düşünmemeye çalışmak anlamına gelmemeli. Bize Kutsal Kitap ile bu hikayeler, benzetmeler verildi, güveyin geri geleceği gerçeğine dikkatimizi vermeliyiz. İsa’nın ne zaman geleceğini bilmiyoruz ama geleceğini biliyoruz. İsa’nın benzetmesinde damat, on kız uyurken, aniden çıkageldi. Şaşkınlıkla uyandılar. Fazladan yağ getirenler onunla birlikte düğüne gitti ama yağı olmayanlar yalvarışlarına rağmen içeri alınmadı.

Önceliklerin neler?

Mesih ve gelininin düğününde olmak istiyor musun? Matta 22:15’te davetiyeler dağıtıldığında misafirler gitmek istememişti. Ben (John) her zaman, düğüne gitmeyen davetlilerin asıl motivasyonlarını merak etmişimdir. Neden öncelik listelerinde düğünü aşağı ittiler? Davetiye ile onurlandırılmış misafirlerdi ama düğünün önemli olduğunu fark etmemişlerdi. Belki de işleri, malları ve ilişkileri onlar için daha önemliydi. Bu benzetmede daveti geri çeviren kişileri yargılamak çok kolay olabilir ama inanıyoruz ki burada İsa, bizim kendi yüreklerimizi sorgulamamızı istiyor. Rab için vaktimiz var mı? O’nun daveti yerine, kendi yoğunluğumuza mı öncelik veriyoruz? Kendimize mi odaklıyız, yoksa Mesih odaklı mıyız?

Senin de uyanman gerekiyor mu? Yakınlık yağından satın alman gerekiyor mu? Tanrı’nın öncelik sıralamalarımızı gözden geçirmemizi istediğine inanıyoruz, geç bile kalmış olabiliriz. Biz gittikçe gelinin ve kilisenin aslında bir olmadığı veya aynı olmadığı sonucuna inanmaya başlıyoruz. Biz fazladan yağı olanların ve yağı tükenenlerin arasında bir fark olduğunu düşünüyoruz. Hazır olanlar ve hazır olmayanlar arasında bir fark var.

Vahiy 3:16’ya baktığımızda ılık olan kilisenin tutku ile yanıp tutuşan kilise ile bir olmadığını görüyoruz. Ilık olanlar ağzından tükürülüyor. Sanki İsa: “Keşke sıcak veya soğuk olsaydın, o zaman seninle ne yapacağımı bilirdim. Ama ılık olduğun için seninle ne yapacağımı bilmiyorum” diyor. Ilık olanları reddediyor ama aynı kiliseye ateşle denenmiş ve arıtılmış altın satın almalarını söylüyor. Bu altın kutsallık, Rab’be olan yakınlık ve tutkuyu simgeliyor. Denenme ve arıtılma ise çoğu zaman zor durumlardan geçerek oluyor.

Tanrı’nın yürekleri denediğine inanıyoruz. Hayatın bizleri neredeyse her alanda deneme yolu var ve hiç birimiz bundan kaçamıyoruz sanki. Hayatı problemsiz atlatmak için çağrılmadık, ama herşey istediğimiz gibi gitmiyorken bile İsa’ya sadakat ve sevinç ile hizmet ederek, zaferli bir şekilde yaşamaya çağrıldık. Ateşten geçerken yüreğimiz ortaya çıkıyor ve karakterimiz şekilleniyor. Rab biz zorluklardan geçerken O’nunla olan ilişkimizin güçlenmesini istiyor. Tepkimizi görmek istiyor. Bir çok kişi O’na, herşey ters giderken, gök üzerlerine yıkılırken dönüyor. Herşeyden önemli olanın O olduğunu fark ediyor ve O’nun öncelik sırasında başta yer alması gerektiğini anlıyorlar. Matta 13 bölümünde İsa hasat zamanına kadar delicelerin ve buğdayların birlikte büyümelerine izin verilmesi konusunda konuşuyor. Tohum eken adam deliceleri önce sökmektense, buğday ile birlikte büyümelerine izin verdi. Şu anda dünyada sanki bunu yaşıyoruz; deliceler büyüyüp güçleniyor ama aynısı buğdaya da oluyor.

Kutsal yazıların gerçeklerinden çok şey öğrenebiliriz, “Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir.” (Matta 6:33). Bu saatin mesajı bu: Rab’bi şimdi izle. İlk Tanrı’nın peşinden git. Düşüncelerimizi cennet gerçeği ile hizaya getirmeliyiz; Rab bizi gelecek olan şeyler için hazırlamak istiyor. Sadık olanlarını arıyor. Cennete sınırda girmekle tatmin olmak yerine, istikrarlı bir şekilde O’nu izleme, yakınlık yağını satın alma ve O’nu amacımız ve ödülümüz yapma konumuna gelmeliyiz. Tanrı’ya yaklaşma konusunda ciddiyet gösterme zamanı şimdi; ılık olmak için zaman kesinlikle yok. Beş akıllı, akılsızların gidemediği bir yere gitti! Sen hangi takımda olmak istiyorsun?

Yanıt

Rab, gelişinin vaadi konusunda nasıl uyuyakaldım?

Seninle buluşmak için beni hazırla. Hayatımda senin önceliklerini göster.

Hayatımda dengede olmayan bölgeler var mı? Kendime odaklı olduğum, sana odaklı olmadığım?

Baba, yorgun ve bitkin olmayayım, ama sen bana senin liderliğine ve sarsılmaz sevgine güvenerek yaşamayı öğret.