Bölüm 3 | Bir Düğün Olacak

Düğünler her zaman çok özel etkinliklerdir. Tüm bir aile ve arkadaş grubu bu özel etkinliğin bir parçası oluyor ve hazırlıklar aylar sürebiliyor! Düğünler Kutsal Kitap’ta da önemli bir yere sahip. Matta 22:1-5’e bir bakalım:

İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi: “Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer. Kral şölene davet ettiklerini çağırmak üzere kölelerini gönderdi, ama davetliler gelmek istemedi. Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara dedi ki, ‘Davetlilere şunu söyleyin: Bakın, ben ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır, buyrun şölene!’ Ama davetliler aldırmadılar. Biri tarlasına, biri ticaretine gitti.’

Kral kölelerini düğüne davet edilenleri çağırmak için gönderdi ve inanılır gibi değil, davetliler gelmek istemedi. Onları gelmeye teşvik edecek başka hizmetliler göndermeye çalıştı ama yine dinlemediler. Yoğun hayatlarına geri döndüler. Benzetme düğün mekanının misafirlerle dolup taştığını anlatarak devam ediyor (9-10. Ayetler). Bu, İsa’nın insanlara, Tanrı’nın kendisinin, oğlu için bir düğün hazırladığını anlatmak için kullandığı bir benzetmedir.

Ben (John) düğünlerin ne kadar önemli olduğunu, en küçük torunum Jackie, torunlarım arasında ilk evlenen olduğunda tekrar hatırladım. Jackie tümüyle düğüne odaklanmıştı! Hayatında önemli olan başka şeyler de vardı, üniversitesinden mezun olup psikoloji bölümünden diploma almak gibi çok önemli şeyler. Aynı zamanda bir işi ve ilgilendiği bir kaç şey daha vardı o sırada ama düğün haricinde herşeyi görmezden geliyordu sanki. “Okul nasıl gidiyor Jackie?” diye sorardım. “İyi” diye cevap verirdi. Aslında okulda gerçekten de çok iyiydi ama bu konuda neredeyse hiç konuşmuyordu! Jackie tümüyle kendi düğünü ile meşguldü! “Papa, web sitesini ziyaret ettin mi? İnsanların bize ne hediye aldıklarını gördün mü? Düğün hediyelerimiz inanılmaz!” “Bir arkadaşımız bize bunu aldı, diğer bir arkadaş şunu aldı. Gördün mü?” derdi. Kısacası: “Siz de bizim için birşey alacak mısınız?” Jackie çok hoş bir şekilde kendini düğününe vermişti; planlar, dekorasyon, çiçekler ve kimin ne giyeceği. Sevinç ile doluydu. Nişanlısı ile paylaşacağı yeni hayatı heyecanla bekliyor, hayaller kuruyordu ve özel günleri ile gelecekleri için planlar kuruyordu.

Ben (John) bütün bunlar aracılığıyla çok önemli birşey öğrendim. Bu bana, müstakbel eşinin düğün fikri ve sonsuza kadar beraber olma düşüncesine olan tutkusunu gören damadın onure olduğunu ve heyecanlandığını gösterdi! Bir gelin damadı ile olan geleceğinin hayalleri ve hazırlıkları ile meşgul olunca, geriye kalan herşeyin bu heyecanla beklenen günden daha alt sıralarda yer alması gerekiyor. Düğün hazırlıkları ilk sırada olmalı.

Gerçek şu ki, bir gün ruhsal bir düğün olacak. Cennetin büyük etkinliği! Ancak İsa çok çalışan bir gelini, biraz olsun aramıyor. Onu gerçekten seven bir gelin arıyor. Ben (John) genç, bekar kişilere nasıl biriyle evlenmek istediklerini sormaya bayılıyorum. Onlara şunu soruyorum: ”Bir gün evlenmek istiyor musun? Eğer istiyorsan ve Rab’be odaklı bir eş istiyorsan, sana tam aradığını buldum desem ne dersin?” Şu sözlerle devam ettiğimde gözlerinin parladığını görüyorum “Bahsettiğim kişi çok güzel/yakışıklı. Zeki, yetenekli, çalışkan ve etrafında olmaktan keyif duyulan biri. İlgileniyor musun?” Her seferinde başlarını evet anlamında sallarlar. Ama sonra onlara şunu söylerim: “Bir şey daha var ama. Bu kişinin fiziksel temasa uzaktan yakından ilgisi yok. Sarılmak yok, öpüşmek yok, hiçbir şekilde bir yakınlaşma yok. Hayatlarındaki tek amaç çalışkan, kararlı, tasarruflu ve başarılı olmak. Hala ilgileniyor musun?” Şimdi verilen cevabın ne olduğunu düşünüyorsunuz? Kesinlikle daha az ilgi!

Bir ilişki içerisinde sarılmak ve öpüşmek yakınlığın çok önemli bir parçası! Bu benzetmenin tüm amacı İsa’nın kendisini seven bir gelin aradığının önemini göstermek için tasarlandı. Kendisi için sadece çalışan bir gelin aramıyor ama kendisine sırılsıklam aşık olan bir gelin arıyor.

Benzer bir şekilde bu kitabı okuyan her anne ve baba çocuklarının evlendikleri kişi tarafından sevilmesini ister. İsa için sevgi ve yakınlık değerli, O’na aşık olmamızı arzuluyor ve bu Baba için de çok önemli. O’nu bütün yüreğimizle, tüm canımızla sevmemizi istiyor (Matta 22:37).

Yakınlık yağı

Düğün teması, Matta 25:1-13 bölümünde yer alan akıllı ve akılsız kızların benzetmesi ile işlenmeye devam ediyor.

‘ “O zaman Göklerin Egemenliği, kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkan on kıza benzeyecek. Bunların beşi akıllı, beşi akılsızdı. Akılsızlar yanlarına kandillerini aldılar, ama yağ almadılar. Akıllılar ise, kandilleriyle birlikte kaplar içinde yağ da aldılar. Güvey gecikince hepsini uyku bastı, dalıp uyudular.

Gece yarısı bir ses yankılandı: ‘İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın!’ Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini tazelediler. Akılsızlar akıllılara, ‘Kandillerimiz sönüyor, bize yağ verin!’ dediler. Akıllılar, ‘Olmaz! Hem bize hem size yetmeyebilir. En iyisi satıcılara gidin, kendinize yağ alın’ dediler. Ne var ki, onlar yağ satın almaya giderlerken güvey geldi. Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte düğün şölenine girdiler ve kapı kapandı.

Daha sonra gelen öbür kızlar, ‘Efendimiz, efendimiz, aç kapıyı bize!’ dediler. Güvey ise, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum’ dedi. “Bu nedenle uyanık kalın. Çünkü o günü ve saati bilemezsiniz.“ ‘

1994 Şubat başlarında, ben (Carol) on kız benzetmesi ile ilgili çok etkileyici bir görüm gördüm. John uzun süredir bu bölüme ilgi duyuyordu ama Rab bana bu görümde yüreğini gösterene kadar yazılanları tümüyle kavrayamamıştık. O gün, toplantı sırasında Macaristan’a hizmet amacıyla gideceğimizden dolayı bizim için dua ediliyordu. Platform üzerindeydim ve Kutsal Ruh’un etkisi ile düştüm. Ayaklarımı koşuyormuş gibi yere vuruyordum. Ayaklarımı kaldırdım ve bana daha sonra koştuğumu, bağırdığımı ve kollarımı salladığımı söylediler. Ne dikkat dağıtıcı! Aslında o sırada başka biri vaaz veriyordu ve John bana sonradan odada: ”Şu zavallı kadını niye kimse oradan indirmiyor? Kendisini rezil ediyor, onuru kimsenin umurunda değil mi? Tabi dikkat dağıttığı da bir gerçek” diye söylenenler olduğunu söyledi.

John, Tanrı’nın çok özel birşey yaptığını bilecek kadar beni tanıyordu. Bundan dolayı “Kimse ona dokunmasın. Onu orada bırakın ve bırakın yaşayacaklarını yaşasın. Tanrı’nın yaptığına müdahale etmek istemiyorum” dedi.

Bu karşılaşmanın sonunda ayağa kalktım ve İsa’nın bana gösterdiği inanılmaz şeyleri anlatmak için elimden geleni yaptım. Onunla, muhteşem çiçeklerin bulunduğu, Cenneti tüm görkemi ve güzelliği ile görebildiğim, çayırlarda dans ediyordum. İsa’nın yanında altın sokaklar üzerinde yürümüştüm! İnanılmaz güzellikte bir ziyafet salonuna gidiyorduk, kristal ve altın ile kurulmuş, süslenmiş masalarla dolu. İnanılmazdı! Rab’be: “Tüm bunlarla ne yapayım?” diye sordum. İsa bana seslendi ve şöyle dedi: “Senin benim halkıma gidip şölen ziyafetinin neredeyse hazır olduğunu söylemeni istiyorum. Onların, gelişimde, yağ ile dolu olabilmeleri için akıllı beş kız gibi olmaları gerektiğini söyle.” Benim için hayat değiştiren bir karşılaşmaydı bu ve hala da görmüş olduğum en güçlü görüm budur.

Carol’ın görümünden sonra ben(John) on kız benzetmesini sürekli hatırlar ve bu bölümü sık sık okuyup üzerinde düşünürdüm. “Rab bize ne göstermeye çalışıyorsun?” diye sordum. O on kızın Mesih olan damadı bekleyen kilise olduğunu biliyordum. Her birinin kandili vardı, ki bu da tanıklık ve hizmetlerini simgeliyordu. Rab’bin gelişini bekleyen imanlılardı onlar, ama O gecikti. Beşi akıllıydı çünkü yanlarında yedek yağ getirmişlerdi ama beşi yedek yağ getirmedikleri için akılsızdı. Anlatılan bu benzetmede yağın çok önemli bir rol oynadığını fark ettim. Bu fazladan yağ, Kutsal Ruh’a yakınlığı temsil ediyor. Bunu bölümün sonunda, güveyin kızlara söylediklerinde görebiliriz. Kızlar kapıya vurarak “’Efendimiz, efendimiz, aç kapıyı bize!’ dediler. Güvey ise, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum’ dedi.”

Tanımak’ kelimesini Grekçe’de araştırdım. “Ginosko” kelimesi ile karşılaşacağımı bekliyordum ancak karşılaştığım kelime ‘görmek’ anlamına gelen “oida”1 oldu. “Ginosko”; ‘seni biliyorum, senin hakkında bilgiye sahibim’ anlamına geliyor. “Oida” ise ‘Seni görmedim, birbirimizin gözlerine hiç bakmadık. Yüz yüze olmanın verdiği yakınlığı hiç tatmadık’, demek. Burada asıl söylenmek istenen, “Seninle bir yakınlığım yok” idi. O anda uyanışın başlangıcında Kutsal Ruh’un bizi nereye götürmek istediğini anladık. O’nunla olmak ve O’nu sevmek dışında başka hiçbir ajandaya veya motivasyona sahip olmadan, O’nun huzurunda olmanın değerini bilmemizi istiyordu.

Tüm zamanlı hizmet yapanlarımızın bu konuya dikkat etmesi çok önemli. Şahsen, Egemenliğin işlerini yaparken çok yoğun olabiliyoruz; bir yerden başka yere yolculuk yapmak, Rab’bin seni çağırdığı şeyi yapmak. Eğer dikkatli olmazsak, İsa için sadece çalışarak yeterince yağımız olacağı düşüncesine kapılabiliriz. Ama bu yeterli değil. O bundan daha fazlasını arıyor. O’nu seven ve O’nun huzurunda olmayı sabırsızlıkla bekleyen bir gelin istiyor, sadece O’nun için çalışan birini değil.

Rab bana (Carol) bir keresinde “Hizmetlim çok, ama aşığım az” demişti. Bu gerçekten hayatımızı değiştirdi! Gördük ki Tanrı sadece “Bana hizmet edecekler nerede?” diye sormuyor ama asıl sorusu “Beni sevecekler nerede?” Bizden farklı bir motivasyon ile çalışmamızı istiyor. Onaylanmış olarak ve yakın bir ilişkiden gelerek, onaylanmak içindeğil. Aşıkların işçileri ikiye bir geçeceğine inanıyoruz, çünkü onlar dinlenme zamanından çıkarak çalışıyor. Sevgi ve hizmet farklı eylemlerdir. Tanrı’nın Egemenliği Sevgi Egemenliğidir, iş Egemenliği değil.

Biz çıkarken, ben (John) Toronto’da, Carol bir buçuk saatlik sürüş mesafesindeki Stratford’da oturuyorduk, çoğu zaman ortada buluşurduk. Birlikte akşam yemeği yerdik ve karşılıklı otururken o gün beraber zaman geçirmeyi ne kadar çok istediğimizi dile getirirdik. Eğer aşık olduysan, ‘sadece birbirimizin gözlerine bakmak bizi mutlu etmek için yeterliydi’ dediğimde ne demek istediğimi anlayabilirsin. Uzun telefon konuşmalarımız da olurdu ve annem: “Telefonda üç saat boyunca ne hakkında konuşabiliyorsunuz?” diye sorardı. Dürüst olmak gerekirse hatırlayamıyordum. Gerçekten üç saat olmuş muydu? İnsanlar birbirlerine aşık olunca yaptıkları inanılmaz!

Peki insanlar İsa’ya aşık olunca ne olur? Çok basit. O’nun huzurunda zaman ‘harcamak’tan çekinmezler. Aşık olan iki kişi için birlikte olmak yüreklerini teşvik etmeye yeter. Matta bölümündeki bu benzetmeyi tekrar ve tekrar okuyarak, Rab’bin yakınlığa olan arzusunu anlamaya başladık. Beşi akıllıydı, beşi akılsız. Kandillerini alan ama yedek yağ bulundurmayan akılsızlardan olmak istemiyoruz. Akıllılar fazladan yağ aldı. Akıllılardan biri olmak ister misin? Peki istiyorsan bugün ne kadar fazla yağ taşıyorsun?

Yanıt

Rab, akıllı olmam için bana yardım et; nasıl zaman ayırıp yağ alabileceğimi göster.

Beni seninle daha derin bir sevgi ilişkisine götür.

Seninle istikrarlı bir şekilde derinleşen bir yakınlığı nasıl geliştirebilirim? Seni bir yabancı olarak değil, ama sevdiğim ve dostum olarak tanımayı arzuluyorum.

Baba, seninle yüz yüze görüşeceğim gün için yüreğimi hazırla diye dua ediyorum. Kutsal Ruh, huzurunda dinlenmeyi öğret bana ve çocuğun olmanın ne anlama geldiğini öğreneyim.