Bir Hristiyan yerel kiliseye katıldığında, paydaşlık içerisinde diğer imanlılarla birlikte çok özel bir ilişkinin içerisine girmektedir. Kilisenin tanıklığını desteklemek ve sürdürmek, ibadetinde yer almak, kilisenin eylemlerinde ve yaşamında Rab’be hizmet etmek için kendisini kiliseye bağlı kılar. Kilise üyeliği kesinlikle ciddiye alınmalıdır, hayattaki en önemli bağlılıklardan biridir. Ayrıca kilise üyesi kabul etmektedir ki, Kutsal Yazılar’a uygun hareket ederek ve böylece Rab’bin düşüncesini arayarak bütün kilisenin, Mesih’in halkı için buyurduğu yasalara karşı yaşayan paydaşlık içerisindeki kişilere belli ölçütlerle alma yetkisi vardır.
Pek ilgi çekmeyen bir konu gibi görünebilir, fakat görkemli Başımızı onurlandırmak ve kilisesinin birliğini sürdürmek başlıca arzumuz olmalıdır. ‘Buyrukları ağır değildir’ ve paydaşlık haklı istekleriyle dikkatli bir şekilde yaşarsa en güzel şeydir. Kimileri günaha neden olan kişilerle başa çıkmak için sadece Kutsal Ruh’a güvenmek gerektiğini söyleyebilir, fakat bu birçok Yeni Antlaşma metnini hiçe saymaktır. Örneğin, gerekli disiplini uygulamada başarısız olan Tiyatira kilisesine karşı Rab’bin yargısını ele alın (Vahiy 2:20).
Kutsal Kitapsal prosedürle ilgili aşina olmamız da oldukça önemlidir, öyle ki herhangi bir durum ortaya çıktığında (ki çıkmaması için sürekli olarak dua etmeliyiz), hikmet ve doğrulukla hareket etmeliyiz. Kutsal Yazılar’ı bilmeyerek, kilise üyelerinin hikmetsizce tepki verdiği durumlar olabilir ve böylece gerekli ve uygun disiplini uygulamak son derece güç olur.
Mesih’le ve Mesih’in halkı ile bir olmak için bütün suçlarımızı ve değersiz olduğumuzu hissederiz. Yüreklerimizin durumunu biliriz ve her birimiz günaha meyilliyizdir. Tanrı’nın sürekli olarak affına ve merhametine ihtiyaç duymaktayız ve başkalarına bakarken kendimizi üstün göremeyiz. Yüreklerimizin genellikle Rab’be karşı soğuk olduğunu, gururla ve dünyevi düşüncelerle sarsıldığımızı itiraf etmekteyiz. Bu nedenle, kilise disiplini konusu olan durumları anlamak için dikkatli olmalı ve ‘ayartılmamak için kendimizi de düşünerek’ alçakgönüllü bir ruhla bu konulara yaklaşmalıyız (Galatyalılar 6:1).
Şeytan her zaman kilise içinde sevgisizlik ve bölünmeler yaratmaya çalışmaktadır. Onu parçalana ayırmayı gözetmektedir. Bu nedenle, kilise üyelerinin bölünmesi çok yanlıştır. Hiç kuşkusuz Rab İsa (Matta 5:23-24; 18:15, 21-22) anlaşamadığımız kardeşlerimizle hemen uzlaşmanın yollarını gözetmemiz gerektiğini öğretmektedir. Fakat bir üye uzlaşmayı reddederse, o zaman bu bir kilise meselesi haline gelir (Matta 18:17). Bu, bir üye paydaşlık içerisinde uyumsuzluk ve çekişme yaratıyorsa da aynıdır (Romalılar 16:17).
Hepimiz müjdenin ruhu-kurtaran ve ruhu-kutsallaştıran doktrinlerini öğreniyoruz ve yeni imanlıların anlayışsızlık ve bilgisizlik göstermeleri de olası bir durumdur. Kilise hizmeti içerisinde birbirimize öğretmeli ve anlayışta gelişim göstermeliyiz. Bir üye öğrenmeyi reddettiğinde ve yanlış olan şeyleri sürdürüp öğrettiğinde, bu kişi bir heretiktir (Titus 3:10) ve kilisenin bu kişiye karşı uygun ve gerekli olan disiplini uygulaması gerekmektedir. Eğer uygulamazsa (birçok kilise yapmamaktadır), yalnızca büyük bir yanlışın içine düşmekle kalmıyordur aynı zaman da günahı da görmezlikten gelmektedir.
Kilise, bir üyenin ahlaksız davranış sergilediği durumlarda harekete geçmekle yükümlüdür. Böylesi bir davranış Rab’bi tamamıyla onurlandırmamakta, kiliseye zarar vermekte ve imanlı olmayan bir dünyanın önünde tanıklığı yıkmaktadır. ‘Rab’bin tapınma araçlarını taşıyanlar’ temiz olmaya çağrılmaktadır (Yeşaya 52:11). 1. Korintliler 5:11 ahlaksız davranışlarını içeren çeşitli günahları sıralamaktadır. Zina ve sarhoşluk buna dâhildir, fakat açgözlülüğü de dâhil ettiğini söylememiz önemlidir!
Bir üyenin sorumsuzca hareket etmesi, aylaklık ederek ailesini geçindirmemesi ve genellikle değersiz bir tutum içerisinde davranması mümkündür. Bu, 2. Selanikliler 3:6, 11’de uygun olmayan gidişat olarak tanımlanmaktadır.
Her zaman hatırlatılmalıdır ki, disiplin ‘ceza’ değildir! Katolik ‘Kilisesi’, günah işleyen kişileri cezalandırdığında bunun günahkârın ruhsal yararına olacağı inancıyla büyük bir hata yaptı; bu korkunç hatalar yüzyıllar boyu sürüp gitti. Kilisenin arzusu, düşmüş kardeşin tövbe etmesi ve imana dönmesidir (Galatyalılar 6:1-2; 2. Korintliler 2:6-8 vb.).
Rab İsa, her şeyin iki ya da üç tanığın tanıklığıyla yapılması gerektiğini öğretmektedir. Şeytan, söylenti ve dedikodu çıkarmayı sever. Hristiyanlar sıklıkla imanlı olmayan ve ne yazık ki daha zayıf kardeşleri tarafından iftiraya uğrarlar. Bu nedenle yapılan her şey açık ve anlaşılır tanıklık temel alınarak yapılmalıdır. Tanıklık olmadan, herhangi bir prosedür uygulanamaz.
Bunun da ötesinde bir kardeş günah işlediğinde, pastör ya da ihtiyarlar bu kardeşin tövbe etmesi ve imana dönmesi için çabalamalıdır. Bütün konu herkes tarafından bilinmedikçe, mesele kilisenin önüne getirilmedikçe, kiliseye gerçek tövbenin gerçekleştiği bilgisi verilmelidir.
Eğer tövbe gerçekleşmiyorsa, kilise soruna dikkat çekmelidir (Matta 18:17; 1. Korintliler 5:4), çünkü suç işleyen kişi Tanrı’nın Sözü’ne direnmekte ve Rab’bi ve halkını onurlandırmamaktadır. Artık, kilisenin atabileceği tek adım kişiyi paydaşlıktan çekmektir. Bu kişiye imanlı olmayan ve paydaşlığın bir üyesi olmayan bir kişi gibi muamele gösterilmelidir (Matta 18:17; 2. Selanikliler 3:11, 14). Ancak bir düşman gibi davranılmamalı, bir kardeş olarak uyarılmalıdır (2. Selanikliler 3:15).
Uygulamada bu, suç işlemiş olan kişinin artık kurtulmuş bir kişi olarak sayılmaması anlamına gelmektedir. Kilise üyeliği geçici olarak durdurulur, Rab’bin Sofrası’na katılması yasaklanır ve Hristiyan hizmetinden alınır. Kiliseyle olan ilişkisi durdurulur, fakat herkes imana dönmesi için dua eder ve bunu özlemle bekler. Bu, aforozdur.
1.Korintliler 5:11, kiliseye aileleri ayırma hakkını vermez (Ayrılıkçı Kardeşler’in iddia ettiği üzere). İman etmelerini istesek ve bunun için dua etsek de, ahlak sahibi olmayan kişilerle paydaşlık içerisinde bulunmayı tercih etmemeliyiz. Aynı şekilde günah işleyen bir kardeş için dua ederek ve onu ikna etmeye çalışarak elimizden gelenin en iyisini yapmış oluruz, fakat ona davranışlarından mutlu olduğumuz ya da paydaşlık içerisine girebileceğimiz bir kişi gibi yaklaşmamalıyız. Muhtemel olarak böylelerin dostluğunu kabul etmemeliyiz, yine de her zaman sevgi dolu ve istekli yürekle onlara yaklaşmalıyız.
Tanrı’nın Ruhu bizleri günahtan uzak tutsun ve bizler her zaman büyük bir sevgiyle birbirimizi cesaretlendirelim ve geliştirebilelim.