Tanrı halkı, onları karanlıktan şaşılası ışığına çağırmış olanı övmek için bir araya gelmeye çağrılmaktadır. Yerel kilisenin öncelikli eylemi, Tanrı’yı yüceltmek ve O’na ibadet etmektir. Eğer bu eylem göz ardı edilecek olursa kilisenin ardına düştüğü diğer her şey etkisiz hale gelecektir (Mezmur 48:1). Yaratılmış olan herhangi bir varlık için Tanrı’ya tapınmamak, bir günahtır fakat İsa Mesih’in fidyeyle satın almış olduğu kilisesi için ibadette birleşmemiş olmak düşünülemez bir şeydir. Eğer bir kişi gerçekten kurtulmuşsa, aynı düşüncede olan insanlarla birlikte tapınma isteği bir arzu haline gelecektir. Kilise ibadete gerçek anlamda katıldığında, göksel çağrılarına yanıt verebilecektir. Bu nedenle, ibadetimizi bu anlamda sınamaya ve incelemeye yükümlüyüz.
Tanrı halkı arasında birçok ibadet şekli türemiştir. Kimi kiliselerde ibadetin belli bir düzenizlediği genellikle dua, Kutsal Yazılar’dan okuma ve bir dua kitabı içerisinde önceden yazılmış olan toplulukça verilen cevapların olduğu litürjik bir sistemi takip etmektedirler. Diğer uç noktalarda ise kilise ibadetinde hiçbir yapı ve düzen aramayan ve ibadetin içerisinde o an hissettikleri gibi yeni türler ve davranışlar oluşturan kişiler bulunmaktadır. Kimileri kiliselerimizde genelleşmiş olan ibadet yapısını oldukça çekingen ve korkak ve topluluğun ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir yapıda olduğunu iddia etmekte; kimileri de koroların kullanılması vb. topluluğun dahil olduğu ibadet türlerinden kaçınmaktadır. Bu sorunları çözebilmek için kendimize gerçek ibadetin doğasını anımsatmalıyız.
İsa şöyle söylemiştir: ‘‘Tanrı Ruh’tur ve O’na tapınanlar ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar.’’Yaptığımız her şey yürekten ibadetle tutarlı olmalıdır. Çok açık ki Tanrı halkı hazır ve pak kılınmış yüreklerle bir araya gelmelidir (Mezmur 66:18). Eğer kilise günaha göz yuman birçok üyesiyle birlikte ibadet için bir araya geliyorsa, kilisenin ibadeti büyük ölçüde zarar görecektir. Şu da açıktır ki Tanrı, Tanrı olduğu için tapınılmalıdır. Kutsal Yazılar’ın her yerinde ibadetin bildirildiğini görmekteyiz. Mezmur’larda Tanrı’nın yolları ve harikaları ifade edilmiş, ibadette büyük temalara değinilmiş ve araştırılmıştır. Tanrı Sözü’nde bize sunulan her şey için tapınılmalıdır.
Bu nedenle Kutsal Yazılar’ın gerçekleriyle ilgili bir anlayışa ve iman etmemize sevinmemiz için yüreklerimizde işleyen Kutsal Ruh’un hizmetiyle ilgili bir anlayışa ihtiyacımız vardır. Tanrı Sözü’nün vaaz edilmesi ibadette önemli bir yere sahiptir. Yanılmaz Kutsal Yazılar, yüreğimizden hayranlık, sevgi ve övgü alabilmelidir. Bir topluluğun Tanrı Sözü vaaz edildikçe ve her yürekten Tanrı’ya gerçek bir ibadet sunuldukça Kutsal Ruh tarafından harekete geçirilmesi oldukça mümkündür. Aynı şey Kutsal Yazılar’ın topluluk tarafından okunmasında da gerçekleşebilmektedir.
Kutsal Yazılar’a uygun olmayan ezgilerin ve duaların Tanrı’ya karşı bir suç olduğunu da ayrıca belirtmemiz gerekmektedir. Duygularımızı harekete geçiren bir dil ya da müzik içerebilirler ama hiçbir anlamda gerçek ibadet olamaz. Hatta Rab’be yakılmış ‘yabancı bir ateş’ sunusudur (Levililer 10:1). Bunun ciddiyetini asla hafife almamalı, önemini indirgememeliyiz.
Gerçek tapınma yürekten gelir, fakat zihni ve duyguları harekete geçirmelidir. Rab’be övgüler sunmak hoşnut edicidir (Mezmur 147:1) ve Ruh gerçek ibadette yer aldıkça harekete geçmek için her hareket mevcuttur. Kiliseleri sıkıntı içerisine sokan ve ibadetin içeriğini bozan iki yanlış bulunmaktadır. İlki duygusalcılıktır. Bu, Ruh’un gerçek ibadetle harekete geçmesiyle duygulardan kaynaklanan durumdan farklıdır. Duygu yaratmak için müzik, duygusal hikaye ve şiir kullanımlarından kaçınılmalıdır. Ruhsal bir eylem olmaksızın duygusal bir atmosfer yaratmak oldukça kolaydır. İbadet eğlenceli olabilir, hatta büyük kalabalıkları etkileyebilir fakat gerçek bir değere asla ulaşılamaz.
Diğer tarafta duyguların harekete geçmesiyle mücadele etmeye kararlı kişiler de bulunmaktadır. Öyle donuk ve katı bir atmosfer yaratmaya çalışmaktadırlar ki, ibadette Ruh harekete geçecek olsa Tanrı’yı yücelten duyguların ve sıcaklığın gerçek anlamda yükselmesine engel olmaktadırlar.
Bu ikisinin ortasını bulup dengelemek güçtür. İbadet, yüreklerimizi övgüde doğru bir şekilde birleştirecek biçimde yönetilmelidir. Öncelikli olarak yüreğin hareket etmediği yerde duygularımızı harekete geçirmeye kalkışmamız gerekmektedir. Ancak Rab Kendisini her birimize değerli kılarken, bir topluluğu sarabilecek gerçek sevinç ve hoşnutluğu da söndürmememiz gerekmektedir.
İbadeti yönetmenin en zor açılarından biri, topluluğu dahil ediyor olmasıdır. Anglikan dua kitabında mevcut olan formal yanıtlar gibi yanıtlar bu sorunu çözümleyemez. İnsanların sesli bir şekilde dua ettiği ya da Kutsal Yazılar’dan kimi gerçekleri paylaştığı açık ibadet türü de topluluklar için uygun değildir ve tehlike arz etmektedir.
Diğer tarafta toplulukların yalnızca gözlemci ya da dinleyici olduğu durumlardan da kaçınılmalıdır.
İbadette koro kullanımı ilahi söylemenin bütün topluluğun paylaşabileceği en büyük fırsat olarak görülmesi sorgulanabilir durumdur (Efesliler 5:19; Koloseliler 3:16). Ayrıca Kelam hizmetkârları güçlü ve göreceli düşüncelerin izlediği toplu dualarda büyük dikkat göstermeli, öyle ki topluluğun söylenenleri takip etmesi ve söylenenlerle kendilerini özdeşleştirmeleri güç olmasın.
Bir ibadet hizmetinde Tanrı Sözü’nün vaaz edilmesi anlaşılır olmalıdır. Vaazdan önceki süreci yalnızca bir ‘ön hazırlık’ olarak görmek yanlıştır. Diğer aşırı uçta litürjik hizmet düzenlemesi izleyen kişiler vaazı ibadetin ‘sonsözü’ olarak görme hatası içine düşerler.
Tanrı Sözü’nün vaazı ibadetin önemli bir parçasıdır. Kutsal Ruh’un Kelam hizmetkarını yönlendirmesini ve güçlendirmesini içermekte ve vaazı işitenlerin yüreklerinde ve zihinlerinde gerçek bir yanıt oluşturmayı barındırmaktadır. Görkemli bir iştir, belki de Kutsal Yazılar’ı açmak ve onu işitenlerin yaşamlarına uygulamak yeryüzündeki en görkemli iştir. Tanrı, bu yöntemi müjdesini günahkarlara ulaştırmak (1. Korintliler 1:21) ve imanlıları oluşturup bir araya getirmek için seçmiştir. Topluluk, Kelam hizmetkarı gibi derin bir şekilde vaaza bağlı olmalıdır. Rab İsa Mesih, ‘kulağı olan işitsin’ demektedir (Luka 8:18), ibadet eden ve ruhsal olan bir topluluk Rab’bin Sözü ruhlarına doğrulamasını bekleyerek, istekli yüreklerle ve zihinlerle Söz’e kulak vermelidir.