Kilise içerisindeki liderliği ve Tanrı halkının Kutsal Ruh’un armağanlarına sahip ve böylece bütün kilise tarafından kabul edilebilir ‘gözetmenler’ veya ‘ihtiyarlar’ aramaları gerektiğini ele aldık. Ayrıca Rab’bin kilisenin ihtiyaçları ve Tanrı halkına hizmet etmesi için diyakonlar verdiğini gördük. Bu her iki görev de yetkinin güvenli bir şekilde emanet edilebileceği ve böylece kilisenin bu kişilerin yetkilerini istekli bir şekilde kabul edebileceği ruhsal ve sorumluluk sahibi kişileri çağırmaktadır.
Ancak Tanrı Sözü, kilisenin nihai olarak görkemli Başı tarafından yönetildiğini göstermektedir. Hiç kimse Rab İsa Mesih’in özel temsilcisi olduğunu iddia edemez. Tanrı kusursuz bilgeliği ile yüreklerimizdeki günahları bilerek hiç kimseyi Tanrı halkı üzerinde nihai güç ve yetkiyle donatmamıştır. Kilise tarihi bu yetkiyi kendi üzerine almış kişilerin yaratmış olduğu korkunç yıkımları göstermektedir.
Kilisenin Başı, Tanrı halkı Kendi ismiyle bir araya geldiğinde düşüncesini sunmaktan ve göstermekten özellikle hoşnut olur. Bu nedenle yerel kilise, demokratik bir yapı değil (çoğunluk tarafından yönetilen) fakat Rab’bin bir araya gelmiş kilisesine düşüncesini açıkladığı teokratik bir yapıdır (Rab’bin Kendisi tarafından yönetilmek). Kilise üyelerinin toplantılarını, fikirlerin ifade edilmesi ve kilise meselelerinin her bir detayının analiz edilmesi için bir fırsat olarak görülmesi tamamen yanlıştır. Aksine kendileriyle Kutsal Ruh aracılığıyla birlikte olan Baş’ın düşüncesini görmek için bir araya geldikleri bir durumdur.
Kutsal Kitap, yukarıda bahsedilen kilise düzenini bizleri yönlendiren açık ve gözle görülür ilkelerle bizlere sunmaktadır. Aşağıda yer aldığı gibi sıralanmaktadır:
Matta 18:15-20’de İsa bizlere, kilise disipliniyle kısıtlı olmayan belli başlı buyruklar vermektedir. Özellikle Kendi ismiyle bir araya gelmiş olan halkı arasındadır ve bir araya gelmiş olan kilisesini yeryüzünde nihai yetkiyle yönetir. Bu pasaj, her meselenin kiliseye taşınması gerektiğini değil, fakat kilise toplantılarının nihai yetki yeri olduğunu söylemektedir. Bu, aşırı uç cemaatçi düzenini Kutsal Kitapsal duruştan ayıran önemli ayrımlardan biridir. Aynı şekilde ciddi bir disiplin sorununa işaret ederek 1. Korintliler 5:4, Rab’bin düşüncesini özellikle kilisesi bir araya geldiğinde açıkladığını vurgulamaktadır.
Diyakonların (Elçilerin İşleri 6:3-5) ve habercilerin (Elçilerin İşleri 11:22) seçimi, kilise tarafından yapılmaktaydı ve aynı zamanda misyonerleri aracılığıyla Tanrı’nın işlerinin raporlarını da almaktaydılar (Elçilerin İşleri 14:27).
Kutsal Yazılar, bütün imanlıların Kurtartıcı ile birlikte bir paydaşlık içerisinde olduklarını, lütuf ve bilgelikte büyümeleri gerektiğini beyan etmektedir. Kilisenin her bir üyesi Tanrı’nın kahinidir (1. Petrus 2:5, 9); Söz’ünde belirtilen gerçekler üzerinde düşünmeli ve dua etmelidir. En alçakgönüllü imanlı bile kilisede en güçlü vaizden ya da liderden daha aşağı bir durumda Tanrı’nın tahtına yaklaşma fırsatına sahip değildir. Tanrı’nın önünde bu eşitlik, doğal olarak kilise üyelerinin toplantılarının bağlamına yönlendirmektedir.
Rab’bin Kendisi (Vahiy 2 ve 3. bölümlerde) kiliselere seslenmiştir. Sözü her kilise üyesi içindir, öyle ki kiliseleri övdüğünde bütün bedeni övmekte, onları azarladığında herkesi eşit sorumluluğa sahip olarak azarlamaktadır.
Böylece bizler, yeryüzünde Rab İsa Mesih’in adıyla bir araya gelen yerel kilisenin Tanrı’nın krallığında özel bir yetkiye sahip olduğunu ve üyelerinin gözetmen ya da ihtiyar olarak kabul ettikleri kişilere mutlu ve alçakgönüllü bir şekilde itaat etmesine rağmen önemli meselelerin masaya yatırıldığı son yerin kilise toplantıları olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle Rab’bin işlerini görüşmek üzere kutsalların bir araya geldiği toplantılarda davranış ve uygulamalarımızı dikkatli bir şekilde düşünmemiz gerekmektedir.