Yeni Antlaşma’ya gönderme yaparak çözümlenmesi gereken en zor sorulardan biri ‘Kilisenin ihtiyarlarını gerçekten kim atayabilir?’dir. Elçilerin İşleri 14:23’te Pavlus ve Barnaba’nın kilisede ihtiyarlar ‘atadığını’ görmekteyiz. Listra, Konya ve Antakya’daki kiliselerin genç ve aralarında olgun imanlıların zor bulunmasına rağmen, liderliğe duyulan ihtiyaç öyle büyüktü ki Kutsal Ruh sonunda bu büyük sorumluluğa uygun kişiler yetiştirdi. Ancak elçilerin de yerel kilisenin bağımsızlığını savunduğu ele alınırsa, o halde Pavlus’un bu kilisede ihtiyarlar atama yetkisinin temeli, neydi? Aynı şekilde Pavlus, Girit’in her şehrinde ihtiyarlar ataması için Titus’a yönlendirme vermesi hangi temele dayanmaktaydı (Titus 1:5)? Yeni Antlaşma’da prosedürün detaylarıyla ilgili bir pasajın olmadığı görülmektedir.
Elbette Elçilerin İşleri 14. ve Titus 1. bölümün sıra dışı durumlarda misyonerlik faaliyetlerini tanımladığını görebilmeliyiz. Örneğin, hiçbir Yeni Antlaşma metni yeni kiliseler için ulaşılabilir değildi. Bu nedenle, elçilerin direkt rehberliği ve bilgeliği gerekliydi. Ayrıca kısa bir süre içinde bu görev için uygun kişilerin ortaya çıkması da mucizeviydi. Belki de bu konuda Rab’bin düşüncesini ayırt etmek için elçilerin özel hizmetine (veya temsilciliğine) gereksinim duyuluyordu. Normal olarak, yeni iman etmiş kişiler bu görev için uygun görülemezdi (1. Timoteos 3:16).
Günümüzde genel durum şudur ki, her kilise en az bir ya da birden fazla ihtiyara sahiptir. Böylece ruhsal durumlarda paydaşlık içerisinde yönlendirebilecek kişiler zaten mevcuttur. Açıkçası bu kişiler bir kardeşin ihtiyar olarak tanınmasında ya da Kutsal Yazılar’dan bir kardeşin bu göreve neden getirilmemesi gerektiğini açıklamada liderliklerini uygulamalıdırlar. Bu, ihtiyarların ihtiyarlar tarafından atandığı anlamına gelmez, kilisenin Tanrı tarafından atanan liderlerinin bu meselelerde de liderliklerini uygulamakla yükümlü oldukları anlamına gelmektedir. Kutsal Yazılar kilise üyelerinin, ihtiyarlara Rab’bin atamış olduğu kişiler olarak onurlu ve istekli bir şekilde kabul ve itaat etmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, belirli bir kardeşin bu görev için Tanrı tarafından atanılan kişi olduğu kilise tarafından açık bir şekilde tanınmalıdır. İhtiyarlar, diyakonlar ve kilise üyeleri bu konuda aynı düşünceye sahip olmalı, herkes bu atamaya razı olmalı, aksi halde bu kişinin yetkisini gerçek bir şekilde kabul etmeye hazır olamazlar (İbraniler 13:7, 17).
Mesih’in kilisesinde bir lider olarak görev alan kişinin bir ‘ihtiyar’ ya da ‘gözetmen’ olarak atanması gerektiği beklentisioluşabilir. İhtiyarlıkla ilgili herhangi bir karar alınmadan önce bu kişinin Rab İsa’ya sunduğu yaşamının ve hizmetinin tamamı bereketlenmeli ve etkilenmelidir. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki hiç kimse bu göreve sadık bir hizmetin ödülü ya da uzun bir süredir kilise üyesi olduğu için atanamaz. Kiliseler kendilerini denetlemeleri için Tanrı tarafından armağanları olan ruhsal insanlara ihtiyaç duymaktadır.
Bir kişi ruhsal olduğunu kanıtlasa da ve kilisede iyi bir izlenim bırakmış olsa da yaşamını Kutsal Yazılar’ın gerekliliklerine göre test etmek zorunludur (1. Timoteos bölüm 3 ve Titus bölüm 1). Kendimize ‘piskoposun’ gerçekte ‘gözetmen’ olduğunu ve özellikle ihtiyarlara işaret ettiğini anımsatmalıyız. Bu niteliklerin genel olarak ruhsal insanlara işaret ettiğini görmek kolaydır. Ancak, örneğin bu göreve uygun fakat kendi ev halkını yönetemeyecek durumda olan kişilerin de bu görev için gerekli niteliklere sahip olmadığını görmek de kolaydır. Belki kendi hatası olmayabilir fakat ihtiyar olarak bu görevi sürdürmesini imkansız kılan imanlı olmayan, söz dinlemeyen ya da diğer ailevi problemleri olabilir.
Ayrıca şunun da olması mümkündür: kilisede iyi bir izlenime ve üne sahip olmasına rağmen, dünya onu genellikle daha aşağı bir durumda görebilir. Elbette ruhsal insanların dünyada sıkıntılar ve zulümlerle yüzleşmesi beklenmektedir fakat dünyada kötü bir üne sahip olmak bununla eş değer bir durum değildir (1. Timoteos 3:7). Ne yazık ki bir kişinin sevgi gibi belli durumlarda eksiklerinin de olması mümkündür, kilise belki de bu kişiyi hor görebilir- örneğin, her şeye rağmen kolaylıkla öfkelenebilir veya sabırsız bir tutum sergileyebilir (Titus 1:7).
İhtiyarlığa çağrı kesinlikle önemli bir konudur. Bir kişi kilisede en değerli ve ruhsal hizmeti sunabilir ama bu görev için gerekli niteliklere sahip olamayabilir.
Kilise, bir kişiyi ihtiyarlığa atadığında, bu kişiyi büyük bir iş için ayırdıkları ve bu kişinin sürekli olarak Tanrı halkının dualarına ihtiyaç duyacağı ve Ruh’un devamlı olarak mesh etmesine ihtiyaç duyacağını anlamalıdır. Pavlus ve Barnaba ihtiyarlar atadığında (Elçilerin İşleri 14:23) oruç tutmanın beraberinde sürekli dua ettiler. Kilise özel bir tapınma zamanı için bir araya gelmeli, dua ve Söz hizmetiyle Tanrı’nın bereketi bu ciddi aynı zamanda sevinçli durumun üzerinde olmalıdır.
Kilise, Rab’bin halkının lütuf içinde büyüdüğü ve müjdenin duyurulduğu bir çevredir. Tanrı halkı dua ettikçe ve Tanrı Sözü vaaz edildikçe Mesih’in krallığı büyür. İhtiyarlar kiliseyi bu büyük eylem içerisinde yönetmelidir.
Tanrı Sözü’nün imanlı ve imanlı olmayanlara duyurulup duyurulmadığı konusunda büyük sorumluluğa sahiptirler. İhtiyarlar arasında ‘esas sorumluluğu Söz’de ve doktrinde çalışmak’ olan ‘Pastörler’ bulunmaktadır. Bu, ayrı bir görev olmak zorundadır. Tanrı, bir pastörü kendisini vaaz vermek ve Kutsal Yazılar’ı öğretmek için adamaya çağırmaktadır (Efesliler 4:11).
Ancak ihtiyarlar genel olarak Hristiyanların yüzleştiği durumlarda Söz’ü nasıl aldıklarından ve bunu yaşamlarına nasıl uyguladıklarından sorumludurlar. İhtiyarlar, Rab’bin halkının tamamı için derin bir sevgi beslemeli ve merhametli bir şekilde tavsiye verebilmeli, yönlendirebilmeli, teşvik edebilmeli, öğretebilmeli ve kimi zaman da azarlayabilmelidir. Durumun gerektirdiklerine göre sevgi ve hikmetle, sabırla ve sağlam bir duruşla konuyla alakadar olmalıdır.
Kilisenin müjde tanıklığını sürekli olarak gözden geçirmeli, kiliseyi müjdecilikte daha ileri taşımak için yeni fırsatlar aramalı ve müjdecilikte kiliseyi daha da ileri yönlendirmelidir. Dua, vizyon ve iman adamı olmalı; Mesih’i yüceltmelidir.
Bu, Kutsal Ruh’un bereketine sürekli olarak bağlılık gerektiren büyük bir iştir. Rab bu nedenle bugünlerde kiliselerine değerli ihtiyarlar sağlasın.