ÖNSÖZ – Bu ezgi muhtemelen Kutsal Kitap’ın en yanlış anlaşılan bölümüdür. Yıllar önce Kutsal Kitap’ı birlikte çalıştığımız yeni iman etmiş bir kardeş vardı. Her hafta düzenli olarak toplanırdık ve bana sorularını sorardı. Ancak bir gün büyük telaş içinde, ‘Bu ne, bu ne böyle?’diye bağırarak ofisime girdi. ‘Sakin ol, ne oldu?’diye sorduğumda, bana Ezgiler Ezgisini açıp ‘Bunun Tanrı’nın Sözünde ne işi var?’ diye karşılık verdi. Sanırım Kutsal Kitap’ı ilk defa okuyan ve bu bölüme rastlayan çoğumuzun ilk tepkisi buna benziyordur. Bölümün adı, Ezgilerin Ezgisiyani en güzel ezgi demek istiyor. Ezginin ana mevzusu da erkekle kadın arasında yaşanan gizemli ilişkidir. Ancak ilerleyen ayetlerde zaman zaman cinsellik içerikli ayetlere rastladığımızda şaşırıp kalıyoruz. Aslında içeriğine bakıldığında günah denecek bir şey yok, esas sorun bizim yanlış algılayışımızdan kaynaklanıyor. Kısacası, bu kitap evliliğin gizemini uzun bir şiir olarak sunuyor. Ama nasıl yorumlanmalı?

Kitabın içeriği bazen erotik olduğu için tarih boyunca ister Yahudi ister Hristiyan birçok Kutsal Kitap yorumcusu, kitabı bir alegori yani sembolik bir hikâye olarak yorumlamayı tercih etmişti. Hatta hahamlar erkek Yahudiler’in bu kitabı otuz yaşına basana kadar okumalarını tümden yasaklamışlardı. Şimdi alegori olarak yorumlandığında genellikle ya Tanrı’nın İsrail’le olan tarihi ilişkisi ya da Mesih’le Kilise arasındaki ruhsal ilişki olarak görülüp mecazi anlamda açıklanmıştı. Bunun nedeni gayet açık ve net: Yorumcular bu kitapta açık açık sergilenen cinsellik içerikli olayları harfi harfine aktarmaktan çekiniyorlar. Neden, çünkü onlara göre bunlar Tanrı’nın Sözüne yakışmıyor.

Oysa ki, göreceğimiz gibi, asıl sorun kitapta değil, bizdedir. Sanırım Şeytan cinsel ilişki konusuyla ilgili insanların iki aşırıdan birine kaçmalarını ister: Ya cinselliği hep över ve abartırcasına en dorukta tutmamızı ister, ya da cinselliği kötüler ve murdar olarak görmemizi sağlar. Grek ve Roma medeniyetleri ilkini yapmıştı ve tapınaklarını çıplak heykellerle doldurdular. Orta Doğu ise genellikle cinselliği kötü ve tümden örtülmesi gereken bir ‘ayıp’ olarak görür. Doğru yaklaşım ise ortada, dengeli ve sağlıklı bir yaklaşımdadır.

En başta şunu hatırlamalıyız ki evlilik ve beraberindeki cinsellik günahın sonucu değil Tanrı’nın tasarısıdır. Adem ve Havva’yı ilk yarattığında, Rab onları bir araya getirdi ve çoğalmalarını buyurdu (Yaratılış 1:27-28, 2:24). Dahası Aden bahçesinde ilk atalarımız çıplaktılar çünkü utanacak bir şey yoktu. Ancak günah işleyip Tanrı’ya isyan ettikten sonra çıplak olduklarını fark ederek utanmaya başladılar. Yine de Kutsal Kitap tarihi boyunca Rab evliliği hep el üstünde tutar. Ayrıca cinsel ilişkinin ancak evlilik çerçevesi içinde kutsallığını koruduğunu öğretir (İbraniler 13:4) Dahası evli çiftlerin bu açıdan birbirini tatmin etmeye çağırır (Süleyman’ın Özdeyişleri 5:18-19, 1.Korintliler 7:3-5). Yani Tanrı’nın bakış açısından cinselliğin bir sorunu yoktur yeter ki evliliğin sınırını aşmasın. Ne yazık ki Şeytan’ın esaretinde bulunan bu dünyamız cinselliği öyle kötüye kullanıyor ki çoğumuzda hep yanlış duygular uyandırıyor. İblis, evli bir erkek ve kadın arasında yaşanması gereken doğru ilişkinin dışında her türlü yanlış ve iğrenç ilişki türetti. Bunların arasında sanal ilişki, pornografi, eşcinsellik, çokeşlilik ve daha bir çok örnek sayabiliriz. Kutsal Kitap bir yandan bunların hepsini kınarken, öbür yandan bu ezgide olduğu gibi cinselliğin doğrusunu ön plana çıkartıyor. Bu ezgi evliliğin çerçevesi içinde yaşanacak cinselliğin kutsallığını vurgular. O yüzden bizler tepkisel davranmak yerine bu ezgiyi yazıldığı gibi kabul edip gerçek bir olay olarak harfi harfine yorumlamaya gayret edeceğiz. Tabii ki her şiir ve ezgide olduğu gibi metinde birçok sembollere ve benzetmelere rastlayacağız ancak anlattığı dramı erkekle kadın arasında yaşanan normal ve Tanrı’nın gözünde kutsal ilişki olarak yorumlayacağız. Göreceğiz ki bu ezgi evlenmek isteyen çiftler için harika bir rehber kitabı oluşturuyor.


GİRİŞ – Bu bölümün yazarı genellikle Süleyman diye kabul ediliyor çünkü ismi birçok yerde geçiyor (E.Ezgisi 1:5, 3:7,9,11, 8:11-12). Ayrıca Süleyman’ın 1005 ezgi yazdığını biliyoruz (1. Krallar 4:32). Kral Davut’un oğlu Süleyman İsrail halkının en önemli krallarından biriydi. Krallığı süresince İsrail altın çağını yaşamıştı. Diğer yazılarında olduğu gibi Süleyman’ın bu ezgiyi genel bir okuyucuya, özellikle evli olanlara, yönelik yazdığını tahmin edebiliriz. Hatırlarsak krallık sürdüğü dönemde hikmet ve şöhret konusunda Süleyman’ın eşi benzeri yoktu. Hatta bilgeliğini yoklamak için çok uzaklardan gelen kraliçeler vardı (1.Krallar 10). Böylece Süleyman Rab sayesinde edindiği olağanüstü hikmeti yazdığı özdeyişler, şiirler ve ezgiler aracılığıyla çok geniş bir kitleye iletme fırsatını buldu. Süleyman bu aşk ezgisinde geçen olayları bizzat yaşadıysa muhtemelen krallığının ilk yıllarında, belki henüz kral olmadan yaşamıştır. Ezginin mesajı çok net ve açık: Tanrı’nın bereketlediği evlilik tüm boyutlarıyla tam bir kutsallıkla ve zevkle yaşanmalıdır.

Bu bölümün ezgi diye geçmesi müzikle süslenen bir şiir ya da bir drama olarak sunulmak üzere hazırlandığından kaynaklanıyor muhtemelen. Büyük olasılıkla bu ezgi ve benzerleri Kral Süleyman’ın saray şölenlerinde sergilenmek üzere hazırlanmıştı. Her ezgide olduğu gibi bunun da bir nakaratı vardır. (E.Ezgisi 2:7, 3:5, 8:4) Bu yüzden içindeki bazı olaylar bize kopuk gibi gelse de genel olarak ezgi kronolojik bir şekilde ilerliyor. Ezginin hikâyesini müzikal bir tiyatroya benzetebiliriz ki büyük ihtimalle sunulurken bir takım oyuncu tarafından seslendirilip sunulurdu. Bu dramda bir kaç oyuncu vardır - Erkek: Süleyman, Kız: Şulamlı kız, Kızın arkadaşları: Saray bayanları ve Kızın ağabeyleri.

Kısaca ezginin hikâyesi şöyle gelişiyor:

Bazıları Süleyman’ın ilerleyen yıllarda bir çok eş aldığını hatırlatarak evlilik konusunda nasıl bir rehber olabileceğini sorgulayabilir. Evet, başta Rab’be çok sadık ve hikmetli davranan Kral Süleyman daha sonra yolunu şaşırmıştı (1.Krallar 11). Aslında tam bu yüzden bize iyi bir yol gösterici olabiliyor çünkü bir çok evliliği ardına kadar yaşayan Süleyman bu kitapta insanın yaşadığı ilk aşkı öne çıkartarak onun dışındaki diğer tüm birlikteliklerin boş olduğunu belirtiyor. Bugün de insanlar ne kadar çok kadın ya da erkekle birlikte olsam o kadar da mutlu olurum diye düşünüyor. Ama bu çok büyük bir yanılgı ve yalandır. Bu yanılgının sonuna kadar gitmiş Kral Süleyman bizleri uyarıyor. Burada vurgulamak istediği evlilik sırrı şu: En mutlu evlilik bir kadınla bir erkek arasında yaşanan sadık ve sevgi dolu ilişkidir.


TASLAK –

I. Tanışma Dönemi (1:1-3:5)

  1. Kırda ilk karşılaşma (1:2-2:3)

    1. Kız kendi kendine hayal kuruyor (1:2-4)

    2. Kız Süleyman’ı arıyor (1:5-8)

    3. Kral kızı beğeniyor ve kıra çıkarıyor (1:9-2:3)

  2. Kralın büyük şöleni (2:4-7)

  3. Gelişen ilişki (2:8-3:5)

    1. Sürpriz bir ziyaret (2:8-15)

    2. Sözleşme (2:16-17)

    3. Kızın korkuları (3:1-5)

II. Düğün Günü (3:6-5:1)

  1. Düğün heyeti (3:6-11)

  2. Balayı gecesi (4:1-5:1)

  1. Kralın yaklaşması (4:1-15)

  2. Kızın izin vermesi (4:16-5:1a)

  3. Tanrı’nın kutsaması (5:1b)

III. Evlilik Süreci (5:2-8:14)

  1. İlk anlaşmazlık (5:2-6:3)

  1. Kızın hatası (5:2-8)

  2. Kız kocasını övüyor (5:9-6:3)

  1. Barışma (6:4-13)

  1. Kral ortaya çıkıyor (6:4-10)

  2. Kral eşini götürüyor (6:11-13)

  3. Beraber dans ediyorlar (7:1-10)

  1. Zaman geçirme (7:11-8:14)

  1. Tatile çıkıyorlar (7:11-8:7)

  2. Kızın kardeşleri onu övüyorlar (8:8-14)

img


YORUM:

İLK TANIŞMA

Ezgiler Ezgisi 1:1-2:7

 1:1Süleyman'ın Ezgiler Ezgisi.

Kız:

 2Beni dudaklarıyla öptükçe öpsün!

Çünkü aşkın şaraptan daha tatlı.

 3Ne güzel kokuyor sürdüğün esans,

Dökülmüş esans sanki adın,

Kızlar bu yüzden seviyor seni.

 4Al götür beni, haydi koşalım!

Kral beni odasına götürsün.

Kızın arkadaşları:

Seninle coşup seviniriz,

Aşkını şaraptan çok överiz.

Kız:

Ne kadar haklılar seni sevmekte!

 5Esmerim ben, ama güzelim,

Ey Yeruşalim kızları!

Kedar'ın çadırları gibi,

Süleyman'ın çadır bezleri gibi kara.

 6Bakmayın esmer olduğuma,

Güneş kararttı beni.

Çünkü kızdılar bana erkek kardeşlerim,

Bağlara bakmakla görevlendirdiler.

Ama kendi bağıma bakmadım.

 7Ey sevgilim, söyle bana, sürünü nerede otlatıyorsun,

Öğleyin nerede yatırıyorsun?

Neden arkadaşlarının sürüleri yanında

Yüzünü örten bir kadın durumuna düşeyim?

Kızın Arkadaşları:

 8Ey güzeller güzeli,

Bilmiyorsan,

Sürünün izine çık,

Çobanların çadırları yanında

Oğlaklarını otlat.

Erkek:

 9Firavunun arabalarına koşulu kısrağa benzetiyorum seni, aşkım benim!

 10Yanakların süslerle,

Boynun gerdanlıklarla ne güzel!

 11Sana gümüş düğmelerle altın süsler yapacağız.

Kız:

 12Kral divandayken,

Hintsümbülümün güzel kokusu yayıldı.

 13Memelerim arasında yatan

Mür dolu bir kesedir benim için sevgilim;

 14Eyn-Gedi bağlarında

Bir demet kına çiçeğidir benim için sevgilim.

Erkek:

 15Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!

Gözlerin tıpkı birer güvercin!

Kız:

 16Ne yakışıklısın, sevgilim, ah, ne çekici!

Yeşilliktir yatağımız.

Erkek:

 17Sedir ağaçlarıdır evimizin kirişleri,

Tavanımızın tahtaları ardıçlar.

Kız:

2:1Ben Şaron çiğdemiyim,

Vadilerin zambağıyım.

Erkek:

 2Dikenlerin arasında zambak nasılsa

Kızların arasında öyledir aşkım.

Kız:

 3Orman ağaçları arasında bir elma ağacına benzer

Delikanlıların arasında sevgilim.

Onun gölgesinde oturmaktan zevk alırım,

Tadı damağımda kalır meyvesinin.

 4Ziyafet evine götürdü beni,

Üzerimdeki sancağı aşktı.

 5Güçlendirin beni üzüm pestiliyle,

Canlandırın elmayla,

Çünkü aşk hastasıyım ben.

 6Sol eli başımın altında,

Sağ eli sarsın beni.

 7Dişi ceylanlar,

Yabanıl dişi geyikler üstüne

Ant içiriyorum size, ey Yeruşalim kızları!

Aşkımı ayıltmayasınız, uyandırmayasınız diye,

Gönlü hoş olana dek.


AÇIKLAMA: Bu ezginin büyük çoğunluğu iki sevgili, yani Süleyman ya da oyunda kendisini temsil eden erkek ile Şulamlı köylü kız arasında geçen karşılıklı şiir söyleyişlerinden ibarettir. Perde açıldığında çok güzel gencecik bir bayan belirir. İsrail’in kuzeyinde yaşayan kız ağabeyleriyle birlikte Süleyman’ın sürülerine bakmakla yükümlü. Bu arada yakışıklı Prens Süleyman saray hizmetçileriyle kuzey bölgeyi gezip sürülerini kontrol ediyor. Şulamlı kız da Süleyman’ı uzaktan seyrettikçe aşık oluyor ama köylü olduğundan bunu içine atıyor. Onu fark eden Kral’ın kız hizmetçileri ise onu Süleyman’la tanışmaya teşvik eder. Kız ise esmer ve sade bir çiftçi kızı olduğunu hatırlatarak yakışıklı Prense layık olmadığını düşünür. Ama yine de gözlerini ondan ayıramıyor. Yine saray kızları onu Süleyman’la tanıştırmakta ısrarlı. Prens kızı ilk gördüğünde onu Firavun’un kısrağına benzeterek kendisine bir şeyler hissettiğini belirtir. Tabii Süleyman’ın bu benzetmesi bizim bugünkü kızların pek hoşuna gitmez herhalde. Ama atların çok sevildiği o dönemde bir kızı Firavun’un favori atına benzetmek kulağa çok hoş gelirmiş. Dahası Süleyman onu kral kızına yaraşır bir şekilde süsleyeceğine söz verir.

Bu sırada Prens, köylü kızı divanına alıp onu beraberine gezdirir. Kısa bir süre sonra Şulamlı kızın güzel kokusu Süleyman’ı delirtmeye başlar. Sonra karşılıklı olarak birbirlerine olan aşk duygularını paylaşmaya başlarlar. Bu sırada muhtemelen ormanların içinde gezinen genç çift etraflarındaki sedir ağaçların güzelliğini övmeye başlar. Birden kız ‘Ben Şaron çiğdemiyim, vadilerin zambağıyım’diyerek sıradanlığını dile getirmeye başlar. Süleyman ise hemen, ‘Dikenlerin arasında bir zambağa benzersin kızların arasında’ diyerek kızın eşsizliğini vurgular. Bununla kızın duyguları iyice kabarıyor ve Süleyman’ı büyük bir sedir ağacına benzeterek hep gölgesinde kalmak istediğini belirtir. Son olarak Süleyman kızı ziyafet evine götürür ve yemeğe otururlar. O günün kültürü uyarınca sofraya oturmak demek yerde oturup yayılmak demektir. Kız da bir anda Süleyman’la daha ileri gitme hayalini kurunca kendini tutmaya karar verir. Yanlış bir şey yapmamak için saray kızlarından kendisine engel olmalarını diler. Bu nakaratla ilk tanışma sürecinin sonuna geliyoruz.

Ezginin bu ilk kısmında kızla erkek arasında yaşanan romantik ilişki konusuna ilişkin çok önemli bir iki ders alıyoruz. Birincisi aşkın toplumsal sınırları aştığını görüyoruz. Şöhret ve servet bir yana ilişkide önemli olan birbirine ayrım yapmaksızın değer vermek. İkincisi ilk tanışmadan sonra bazen çiftler kendilerini kaptırıp daha ileriye gitmek isteyebilir. Yani bir an evvel birbirini cinsel açıdan tanımak isteyebilirler. Ancak kızın belirttiği gibi bunun yeri ve zamanı var. İki kişi birbirini ne kadar sevseler de cinsel ilişki ancak evlilikten sonra olur. O yüzden o noktaya gelmeden dur demek lazım, hatta bu konuda başkalarından yardım istemek gerekebilir. Yani gerçek sevgi sınırları bilen ve gerektiğinde dur diyebilen saygılı sevgidir. Öbür türlü insan kendi şehvetine köle olup ilişkiyi berbat eder. Evlenmeyi düşünen kişiler buradaki önerileri ciddi alsalar kendilerini bir çok üzücü tuzaktan kurtarıp mutlu bir evliliğinin zeminini hazırlamış olurlar.


SÖZLEŞME

Ezgiler Ezgisi 2:8-3:5

Kız:

2:8İşte! Sevgilimin sesi!

Dağların üzerinden sekerek,

Tepelerin üzerinden sıçrayarak geliyor.

 9Sevgilim ceylana benzer, sanki bir geyik yavrusu.

Bakın, duvarımızın ardında duruyor,

Pencerelerden bakıyor,

Kafeslerden seyrediyor.

 10Sevgilim şöyle dedi:

Kalk, gel aşkım, güzelim.

 11Bak, kış geçti,

Yağmurların ardı kesildi,

 12Çiçekler açtı,

Şarkı mevsimi geldi,

Kumrular ötüşmeye başladı beldemizde.

 13İncir ağacı ilk meyvesini verdi,

Yeşeren asmalar mis gibi kokular saçmakta.

Kalk, gel aşkım, güzelim.”

Erkek:

 14Kaya kovuklarında,

Uçurum kenarlarında gizlenen güvercinim!

Boyunu bosunu göster bana,

Sesini duyur;

Çünkü sesin tatlı, boyun bosun güzeldir.

 15Yakalayın tilkileri bizim için,

Bağları bozan küçük tilkileri;

Çünkü bağlarımız yeşerdi.

Kız:

 16Sevgilim benimdir, ben de onun,

Zambaklar arasında gezinir durur.

 17Ey sevgilim, gün serinleyip gölgeler uzayana dek,

Engebeli dağlar üzerinde bir ceylan gibi,

Geyik yavrusu gibi ol!

3:1Gece boyunca yatağımda

Sevgilimi aradım,

Aradım, ama bulamadım.

 2“Kalkıp kenti dolaşayım,

Sokaklarda, meydanlarda sevgilimi arayayım” dedim,

Aradım, ama bulamadım.

 3Kenti dolaşan bekçiler buldu beni,

Sevgilimi gördünüz mü?” diye sordum.

 4Onlardan ayrılır ayrılmaz

Sevgilimi buldum.

Tuttum onu, bırakmadım;

Annemin evine,

Beni doğuran kadının odasına götürünceye dek.

 5Dişi ceylanlar,

Yabanıl dişi geyikler üstüne

Ant içiriyorum size, ey Yeruşalim kızları!

Aşkımı ayıltmayasınız, uyandırmayasınız diye,

Gönlü hoş olana dek.

 

AÇIKLAMA: Bu kısımda Süleyman’la sevgilisi arasındaki ilişki daha ciddi bir boyuta geçer. İlk tanışmadaki flört aşaması geçti ve artık evlenmeyi düşünüyorlar. Bu arada en son görüşeli belki bir yıl geçmişti. Bir gün genç Süleyman saraydan gelip Şulamlı kızın köyüne sürpriz bir ziyaret yapar. Onu fark eden genç bayan hemen heyecanlanır. Sonra Süleyman, ‘Kalk gel aşkım’diyerek sevgilisini kırlarda gezmeye çıkartır. Mevsim de ilk bahar ve dışarda tam bir aşk havası var. Böylece bir süre dağlar ve vadilerde gezinip dururlar. Bu sırada aralarındaki aşkı bir bağa benzetmeleri dikkatimizi çeker. Sonra bağları bozan küçük tilkilerden de söz ediliyor. Bu benzetme tam yerindedir. İlk flört aşamasındayken genellikle pek az sorun yaşanıyor. Kimin ne kabahati varsa hemen örtülüyor ya da bağışlanıyor. Ancak ilişki ciddiye binince artık ciddi bir çaba sarf etmek gerekiyor. Eskiden önemsiz sanılan sorunlar küçük tilkiler gibi ilişkiyi hemen bozabilirler. O yüzden bu aşamada karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı çok güçlü bir iletişim kurmak şarttır. Başka türlü bu küçük tilkileri halletmeden evliliğe devam edilirse tilkiler yırtıcı kurt olup çıkabiliyor.

İkincin bölümün sonunda karşılıklı bir sözleşme gerçekleşiyor. Bu aşamada o günün geleneği uyarınca muhtemelen ailenin rızası da söz konusudur. Genç çift şimdiden kendilerini öbürüne ait olarak görmeye söz veriyorlar. Evliliğin özü budur zaten: iki kişi birbirine bağlanıp her bakımdan bir oluyor (Yaratılış 2:24). Artık benim ya da senin diye bir şey yoktur, her şey bizim oluyor. Yine o günün örf ve adeti uyarınca ziyaretin sonunda Süleyman sevgilisine yer hazırlamak üzere memleketine döner. Evlenmeye söz verdiler ama şimdilik kızın onu sabırla beklemesi gerek, erkeğin de gerekli hazırlığı yapması gerek. Bu süre zarfında birbirine cinsel açıdan yaklaşmaları kesinlikle yasak. Düğün gününe kadar kendilerini pak tutmaları gerek. Ne yazık ki bugünkü gençler bu aşamanın kutsallığını hiçe sayıp ‘bir şey olmaz, nasıl olsa evleneceğiz...’diyerek cinsel temasa başlayabilir. Ama farkında olmadan henüz kurulmamış evliliğin temelini çürütüyorlar. Tabii ki bu sürede erkekle kızın birbirine istek duymaları kaçınılmazdır. Aynı zamanda ilişkiyle ilgili ciddi kaygılar yaşamak da doğaldır. Nitekim üçüncü bölümün başında kızın bu yönde bir rüyasına şahit oluyoruz. Rüyasında sevgilisini arayıp duruyor ama bulamıyor. Belli ki içten içe kaygılar çekiyor. Acaba Süleyman onu unutmuş mu? Yoksa onu terk edip gitti mi? Rüyanın ilerisinde kız dışarı çıkıp sevgilisini arıyor ve sonunda buluyor. Onu derhal alıp annesinin evine getiriyor, hatta annesinin odasına kadar sokuyor. Ancak tam duyguları kabarırken bunun doğru olmadığını hatırlar ve yine ‘beni tuttun’diyerek kendini zor durdurur. Kızın rüyasında yaşadığı bu olay aslında evlenmek üzere olan kişilerin içinde esen fırtınalı duyguları resmeder. Ne mutlu kendini lekelemeyip evlenene kadar pak tutana.


DÜĞÜN GÜNÜ

Ezgiler Ezgisi 3:6-5:1

Kız:

3:6Kimdir bu kırdan çıkan,

Bir duman sütunu gibi,

Tüccarın türlü türlü baharatıyla,

Mür ve günnükle tütsülenmiş?

 7İşte Süleyman'ın tahtırevanı!

İsrailli yiğitlerden

Altmış kişi eşlik ediyor ona.

 8Hepsi kılıç kuşanmış, eğitilmiş savaşçı.

Gecenin tehlikelerine karşı,

Hepsinin kılıcı belinde.

 9Kral Süleyman tahtırevanı

Lübnan ağaçlarından yaptı.

 10Direklerini gümüşten,

Tabanını altından yaptı.

Koltuğu mor kumaşla kaplıydı.

İçini sevgiyle döşemişti Yeruşalim kızları.

 11Dışarı çıkın, ey Siyon kızları!

Düğününde, mutlu gününde

Annesinin verdiği tacı giymiş Kral Süleyman'ı görün.

Erkek:

4:1Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!

Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi.

Siyah saçların Gilat Dağı'nın yamaçlarından inen

Keçi sürüsü sanki.

 2Yeni kırkılıp yıkanmış,

Sudan çıkmış koyun sürüsü gibi dişlerin,

Hepsinin ikizi var.

Yavrusunu yitiren yok aralarında.

 3Al kurdele gibi dudakların,

Ağzın ne güzel!

Peçenin ardındaki yanakların

Nar parçası sanki.

 4Boynun Davut'un kulesi gibi,

Kakma taşlarla yapılmış,

Üzerine bin kalkan asılmış,

Hepsi de birer yiğit kalkanı.

 5Sanki bir çift geyik yavrusu memelerin

Zambaklar arasında otlayan

İkiz ceylan yavrusu.

 6Gün serinleyip gölgeler uzayınca,

Mür dağına,

Günnük tepesine gideceğim.

 7Tepeden tırnağa güzelsin, aşkım,

Hiç kusurun yok.

 8Benimle gel Lübnan'dan, yavuklum,

Benimle gel Lübnan'dan!

Amana doruğundan,

Senir ve Hermon doruklarından,

Aslanların inlerinden,

Parsların dağlarından geç.

 9Çaldın gönlümü kızkardeşim, yavuklum,

Bir bakışınla,

Gerdanlığının tek zinciriyle çaldın gönlümü!

 10Aşkın ne güzel, kızkardeşim, yavuklum,

Şaraptan çok daha tatlı;

Esansının kokusu her türlü baharattan güzel!

 11Ey yavuklum, bal damlar dudaklarından,

Bal ve süt var dilinin altında,

Lübnan'ın kokusu geliyor giysilerinden!

 12Kapalı bahçesin sen, kızkardeşim, yavuklum,

Kapalı bir kaynak, mühürlü bir pınar.

 13Fidanların nar bahçesidir;

Seçme meyvelerle,

Kına ve hintsümbülüyle,

 14Hintsümbülü ve safranla,

Güzel kokulu kamış ve tarçınla, her türlü günnük ağacıyla,

Mür ve ödle, her türlü seçme baharatla.

 15Sen bir bahçe pınarısın,

Bir taze su kuyusu,

Lübnan'dan akan bir dere.

Kız:

 16Uyan, ey kuzey rüzgarı,

Sen de gel, ey güney rüzgarı!

Bahçemde es de güzel kokusu saçılsın.

Sevgilim bahçesine gelsin, seçme meyvelerini yesin!

Erkek:

5:1Bahçeme girdim, kızkardeşim, yavuklum,

Mürümü topladım baharatımla,

Gümecimi, balımı yedim,

Şarabımı, sütümü içtim.

Tanrı:

Yiyin, için, ey dostlar!

Mest olun aşktan, ey sevgililer!


AÇIKLAMA: Nihayet düğün günü geldi. Süleyman büyük bir ihtişam ve görkemle gelinine sahip çıkmaya yola düşer. Sabırsızlıkla bekleyen Şulamlı kız daha uzaktan kralın heybetli alayını fark eder. Hoş kokulu mür tüten tahtırevanı şık giyimli genç muhafızlar eşliğinde kızın köyüne doğru süzülerek ilerler. İçli dışlı her türlü mücevherle süslenen düğün aracı gelini alıp saraya götürmeye hazır. Belli ki Süleyman eşi için gereken her şeyi büyük bir özenle hazırladı. O günün geleneği uyarınca damat gelini alıp evine gider ve düğün şöleni bir kaç gün boyunca devam eder. Kralın oğlu Süleyman’ın düğününün oldukça ihtişamlı olduğunu tahmin edebiliriz. Ancak ezgi orayı anlatmadan doğrudan balayına odaklanır. Sonuçta şiirin amacı erkekle kız arasındaki ilişkiyi açıklamak.

Ezginin bu kısmı en esrarengiz bölümüdür. Nazik sözler ve gizemli ifadelerle yeni evlenen çiftin yaşadığı ilk beraberliği dile getirir. Çoğu kişi buradaki sözleri okuyunca hemen renk atar ve ‘ayıp’diye kapatır. Aslında erkekle kadın arasında yaşanan ilişkinin bu önemli boyutuna açıklık kazandırmak çok önemli ve Rab’bin Sözü bu kutsal görevden kaçınmıyor. Başta belirttiğimiz gibi cinsel ilişki ne kadar ki kültürümüz ve bugünün medyası tarafından çok kötüye kullanıldıysa da aslında Tanrı’nın düğün hediyesidir. Ne yazık ki çoğu anne babalar bunu gerekli duyarlılıkla bir sonraki nesle aktaramadığı için bugünkü gençler ancak Hollywood’dan öğrenebildikleri kadar kendilerince bir oyunmuş gibi sekse girişiyor. Maalesef çoğu daha evlenmeden önce pek çok cinsel tecrübe yaşar. Evlenince de ne yapacaklarını da şaşırıyorlar. Filmlerde gördüklerini yapmaya kalkınca da beklentilerini karşılayamıyorlar. Tatmin olamayınca da evliliğin dışında kendilerine başka türlü bir ‘heyecan’aramaya başlarlar. Esas sorun şu ki insanlar cinsel ilişkide sadece kendilerini tatmin etmeye çalışıyorlar. Oysa ki, bu ezgide gördüğümüz gibi, tatmin edici bir beraberlikte sevgi ve saygı şarttır. Dördüncü bölümün gidişatına dikkat edersek erkek sırf kendini tatmin etmeye bakmaz, tersine güzel sözlerle eşini hazırlar. Dahası sadece eşinin fiziksel güzelliğini değil, içsel güzelliğini yani karakterini övmeye gayret gösterir (4:12). Hiç bir acelecilik ya da bencillik sezemiyoruz. Ne zaman ki kadın kendini hazır hissederse o zaman birleşirler (4:16). Böylece hem erkek hem de kadın zevk alır ve aralarındaki sevgi daha da pekişir.

Peki, en sonunda ‘Mest olun, aşktan, ey sevgililer!’diyen kimdir? Bu sözleri muhtemelen Rab’bin kendisi söylüyor. Çünkü O’ndan başka kimse şahit değildir bu olaya. Bu sözlerle de evliliğin çerçevesinde geçen bu ilişkinin kutsallığını bir daha vurgulamış oluyor. Ne yazık ki çoğumuz bu ilişkiyi öyle murdar olarak görmeye alıştık ki ‘ayıp, günah’diyerek konuyu hemen kapatırız. Oysa ki Rab’bin Sözünde evliliğin bu boyutunu dile getirmeyi uygun gördüğüne göre bizler de bu ilişkiyi utanılacak bir durum olarak değil, Tanrı’nın kutsal bir armağanı olarak görmeliyiz. Ayrıca vakti gelince çocuklarımıza gerekli duyarlılıkla aktarmalıyız. Başka türlü onları büyük bir hayal kırıklığına ve tuzağa hazırlamış olacağız.


İLK SORUN

Ezgiler Ezgisi 5:2-7:10

Kız:

5:2Ben uyuyordum ama yüreğim uyanıktı.

Dinleyin! Sevgilim kapıyı vuruyor.

Aç bana, kızkardeşim, aşkım, eşsiz güvercinim!

Sırılsıklam oldu başım çiyden,

Kaküllerim gecenin neminden.”

 3Entarimi çıkardım,

Yine giyinmeli miyim?

Ayaklarımı yıkadım,

Yine kirletmeli miyim?

 4Kapı deliğinden uzattı elini sevgilim,

Aşk duygularım kabardı onun için.

 5Kalktım, sevgilime kapıyı açayım diye,

Mür elimden damladı,

Parmaklarımdan aktı

Sürgü tokmakları üzerine.

 6Kapıyı açtım sevgilime,

Ama sevgilim yoktu, gitmişti!

Kendimden geçmişim o konuşurken.

Aradım onu, ama bulamadım,

Seslendim, ama yanıt vermedi.

 7Kenti dolaşan bekçiler buldu beni,

Dövüp yaraladılar.

Sur bekçileri alıp götürdü şalımı.

 8Size ant içiriyorum, ey Yeruşalim kızları!

Eğer sevgilimi bulursanız,

Söyleyin ona, aşk hastasıyım ben.

Kızın Arkadaşları:

 9Farkı ne sevgilinin öbürlerinden,

Ey güzeller güzeli?

Farkı ne ki, bize böyle ant içiriyorsun?

Kız:

 10Sevgilimin teni pembe-beyaz, ışıl ışıl yanıyor!

Göze çarpıyor on binler arasında.

 11Başı saf altın,

Kakülleri kıvır kıvır, kuzgun gibi siyah.

 12Akarsu kıyısındaki

Güvercinler gibi gözleri;

Sütle yıkanmış,

Yuvasındaki mücevher sanki.

 13Yanakları güzel kokulu tarhlar gibi,

Nefis kokular saçıyor.

Dudakları zambak gibi,

Mür yağı damlatıyor.

 14Elleri, üzerine sarı yakut kakılmış altın çubuklar,

Gövdesi laciverttaşıyla süslenmiş cilalı fildişi.

 15Mermer sütun bacakları

Saf altın ayaklıklar üzerine kurulmuş.

Boyu bosu Lübnan dağları gibi,

Lübnan'ın sedir ağaçları gibi eşsiz.

 16Ağzı çok tatlı,

Tepeden tırnağa güzel.

İşte böyledir sevgilim, böyledir yarim, ey Yeruşalim kızları!

Kızın Arkadaşları:

6:1Nereye gitti sevgilin,

Ey güzeller güzeli,

Ne yana yöneldi?

Biz de onu arayalım seninle birlikte!

Kız:

 2Bahçesine indi sevgilim,

Güzel kokulu tarhlara,

Bahçede gezinmek, zambak toplamak için.

 3Ben sevgilime aitim, sevgilim de bana,

Gezinip duruyor zambaklar arasında.

Erkek:

 4Sevgilim, Tirsa kadar güzelsin,

Yeruşalim kadar şirin,

Sancak açmış bir ordu kadar görkemli.

 5Çevir gözlerini benden,

Çünkü şaşırtıyorlar beni.

Gilat Dağı'nın yamaçlarından inen

Keçi sürüsünü andırıyor siyah saçların.

 6Yeni yıkanmış, sudan çıkmış dişi koyun sürüsü gibi dişlerin,

Hepsinin ikizi var;

Yavrusunu yitiren yok aralarında.

 7Peçenin ardındaki yanakların

Nar parçası sanki.

 8Altmış kraliçe,

Seksen cariye,

Sayısız bakire kız olabilir;

 9Ama bir tanedir benim eşsiz güvercinim,

Biricik kızıdır annesinin,

Gözbebeği kendisini doğuranın.

Kızlar sevgilimi görünce, “Ne mutlu ona!” dediler.

Kraliçeler, cariyeler onu övdüler.

Kızın Arkadaşları:

 10Kimdir bu kadın?

Şafak gibi beliren,

Ay kadar güzel,

Güneş kadar parlak,

Sancak açmış bir ordu kadar görkemli.

Kız:

 11Ceviz bahçesine indim,

Yeşermiş vadiyi göreyim diye;

Asma tomurcuk verdi mi,

Narlar çiçek açtı mı bakayım diye.

 12Nasıl oldu farkına varmadan,

Tutkum bindirdi beni soylu halkımın savaş arabalarına.

Kızın Arkadaşları:

 13Dön, geri dön, ey Şulamlı kız,

Dön, geri dön de seni seyredelim.

Erkek:

Niçin Şulamlı kızı seyretmek istiyorsunuz,

Mahanayim oyununu seyredercesine?

7:1Ne güzel sandaletli ayakların,

Ey soylu kız!

Mücevher gibi yuvarlak kalçaların,

Usta ellerin işi.

 2Karışık şarabın hiç eksilmediği

Yuvarlak bir tas gibi göbeğin.

Zambaklarla kuşanmış

Buğday yığını gibi karnın.

 3Sanki bir çift geyik yavrusu memelerin,

İkiz ceylan yavrusu.

 4Fildişi kule gibi boynun.

Bat-Rabim Kapısı yanındaki

Heşbon havuzları gibi gözlerin.

Şam'a bakan

Lübnan Kulesi gibi burnun.

 5Karmel Dağı gibi duruyor başın,

Pırıl pırıl mora çalar saçların.

Kaküllerine tutsak oldu kral.

 6Ne güzel, ne çekicidir aşk!

Zevkten zevke sürükler.

 7Hurma ağacına benziyor boyun,

Salkım salkım memelerin.

 8“Çıkayım hurma ağacına” dedim,

Tutayım meyveli dallarını.”

Üzüm salkımları gibi olsun memelerin,

Elma gibi koksun soluğun,

 9En iyi şarap gibi ağzın.

Kız:

Sevgilimin dudaklarına, dişlerine doğru kaysın.

 10Ben sevgilime aitim,

O da bana tutkun.


AÇIKLAMA: Sorunsuz evlilik yok. Hatta bazıları erkekle kadın arasında yaşanan sorunları evliliğin tadı ve tuzu diye yorumlar. Ama ilk başta hiç de tatlı gelmez. Hayatının aşkıyla evlenen insan onunla asla sorun yaşamayacağını sanıyor. O yüzden ilk anlaşmazlık ya da tartışma ortaya çıkınca bütün yelkenler birden suya düşüyor. Gerçek şu ki bir beden olma yoluna giren iki insan birbirine uyum sağlamada mutlaka sıkıntı yaşayacaktır. Dolayısıyla sorunlarla karşılaştığımızda hemen panik yapmayıp sevgi ve saygı çerçevesinde çözmeye odaklanmalıyız. Ezgide geçen çift, evlenir evlenmez ilk sorunlarıyla karşılaşıyor. Olay şöyle gelişiyor: Geç saate kadar çalışan Süleyman eşiyle birlikte olmak için odasına gelir. Ancak Şulamlı eşi çoktan uyumuştu. Uykulu halde kocasının sesini duyar ama kalkıp kapıyı açmaya üşeniyor. Belki de hep geç saatlere kadar çalışan kocasına küsmüştür. Yine de bir süre sonra kalkar ve kapıyı açar ama Süleyman gitmişti. Yüreği hemen hüzün kaplıyor; yaptığı hatayı fark ediyor. Kocasını aramaya başlar ama bulamıyor. Sesleniyor ama yanıt yok. Bu telaşla sokağa çıktığında bekçiler onu hırpalıyor biraz ve kadını diğer saray bayanlarının bulunduğu yere götürürler. Orada çaresizce feryat etmeye başlar.

Öbür kadınlardan yardım isterken onlar kocasını neden bu kadar büyük bir telaşla aradığını sorarlar. Böylece Şulamlı kadın kocasının övgülerini sayıp sıralamaya başlar. Belli ki kocasına hala aşık. Sonunda ‘Ben sevgilime aitim, sevgilim de bana...’ diyerek herkesin önünde kocasına olan sevgisini ilan ediyor. Bu söz üzerinde Süleyman belirir ve eşine olan aşkını dile getirir. Hatta hepsinden çok daha değerli ve özel olduğunu belirtir. Tabii Süleyman’ın altmış kraliçe ve seksen cariyeden söz etmesi bizi başta şaşırtabilir (6:8). Ancak unutmamalıyız ki o günlerde bir kralın çok eşi olması gayet normal bir durumdu. Yaptığı evliliğin çoğu aşkla bir alakası yoktu. Genellikle bir başka kral ile antlaşma yapınca kral kızını verirdi. Bahsettiği kraliçelerin bir çoğu da babası Davut’un eşleri de olabilir. Sonuç olarak Süleyman bir tek Şulamlı kıza aşık olduğunu ve onunla yaşamak istediğini açık açık belirtir. Ardından eşinin ayaklarını yerden keserek at arabasına alır ve odalarına dönerler. Diğer bayanların ‘Gitmeyin’itirazlarına karşı Süleyman‘Bundan sonrası bize özel’ diye cevap verir. Burada geçen ‘Mahanayim Oyunu’ aslında belirli bayramlarda yapılan bir danstı. Süleyman’la eşi romantik bir dans yapacaklar ama bunu diğer kadınların önünde yapmayı reddediyor. Sonunda odalarına dönüp ilk balayındaki gibi birbirlerine olan sevgilerini tazeliyorlar.

Aslında bu olay evlilikte baş gösteren sorunlar çözmek yolunda bize çok şey öğretir. Genellikle en ufak bir sıkıntıda küsüyoruz. Bazı çiftler günlerce birbirleriyle konuşmuyor. Ancak Rab’bin sözü sorunu bir an evvel çözmemizi teşvik ediyor yoksa gitgide sorun büyüyüp daha büyük sorunlara neden olabilir (Efesliler 4:26). Bazen bu aşamada eşimizi başkalarına şikayet etme eğilimi gösterebiliriz. Ancak kadının yaptığı gibi eşimizi başkalarının önünde asla rencide etmeyip hep övmeliyiz. Sorunu ise ancak eşimizle birlikte gizlilik içinde çözmeliyiz (Matta 18:15). Genellikle bir tek erkek ya da kadın yüzde yüz suçlu değil, her iki kişinin de suçluluk payı vardır. Bu aşamada önemli olan birbirimizi dinlemek ve empati kurmak (S.Özdeyişleri 18:17).Sorunun köküne inip gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra aramızdaki aşkı tazelemeye bakmalıyız. Her bir sorun eşimiz hakkında bize bir şeyler öğretir. Gerektiği gibi sorunun üzerine gidersek bu tecrübeler evliliğimizi daha da güçlendirebilir. Yeter ki bunu saygı ve sevgi çerçevesinde yapalım. Unutmayalım ki amacımız haklı çıkmak değil, amacımız eşimizin gönlünü kazanmaktır.


AŞK TAZELENİR

Ezgiler Ezgisi 7:11-8:14

Kız:

7:11Gel, sevgilim, kıra çıkalım,

Köylerde geceleyelim.

 12Bağlara gidelim sabah erkenden,

Bakalım, asma tomurcuk verdi mi?

Dalları yeşerdi mi,

Narlar çiçek açtı mı,

Orada sevişeceğim seninle.

 13Mis gibi koku saçıyor adamotları,

Kapımızın yanıbaşında

Taze, kuru,

Her çeşit seçme meyve var.

Senin için sakladım onları, sevgilim.

8:1Keşke kardeşim olsaydın,

Annemin memelerinden süt emmiş.

Dışarıda görünce öperdim seni,

Kimse de kınamazdı beni.

 2Önüne düşer,

Beni eğiten

Annemin evine götürürdüm seni;

Sana baharatlı şarapla

Kendi narlarımın suyundan içirirdim.

 3Sol eli başımın altında,

Sağ eli sarsın beni.

 4Ant içiriyorum size, ey Yeruşalim kızları!

Aşkımı ayıltmayasınız, uyandırmayasınız diye,

Gönlü hoş olana dek.

Kızın Arkadaşları

 5Kim bu,

Sevgilisine yaslanarak çölden çıkan?

Kız:

Elma ağacı altında uyandırdım seni,

Orada doğum sancıları çekti annen,

Orada doğum sancıları çekip doğurdu seni.

 6Beni yüreğinin üzerine bir mühür gibi,

Kolunun üzerine bir mühür gibi yerleştir.

Çünkü sevgi ölüm kadar güçlü,

Tutku ölüler diyarı kadar katıdır.

Alev alev yanar,

Yakıp bitiren ateş gibi.

 7Sevgiyi engin sular söndüremez,

Irmaklar süpürüp götüremez.

İnsan varını yoğunu sevgi uğruna verse bile,

Yine de hor görülür!

Kızın Ağabeyleri:

 8Küçük bir kızkardeşimiz var,

Daha memeleri çıkmadı.

Ne yapacağız kızkardeşimiz için,

Söz kesileceği gün?

 9Eğer o bir sursa,

Üzerine gümüş mazgallı siper yaparız;

Eğer bir kapıysa,

Sedir tahtalarıyla onu kaplarız.

Kız:

 10Ben bir surum, memelerim de kuleler gibi,

Böylece hoşnut eden biri oldum onun gözünde.

 11Süleyman'ın bağı vardı Baal-Hamon'da,

Kiraya verdi bağını;

Her biri bin gümüş öderdi ürünü için.

 12Benim bağım kendi emrimde,

Bin gümüş senin olsun, ey Süleyman,

İki yüz gümüş de ürününe bakan kiracıların.

Erkek:

 13Ey sen, bahçelerde oturan kadın,

Arkadaşlar kulak veriyor sesine,

Bana da duyur onu.

Kız:

 14Koş, sevgilim,

Mis kokulu dağların üzerinde bir ceylan gibi,

Geyik yavrusu gibi ol!


AÇIKLAMA: Aşk bakıma muhtaç bir çiçek gibi daim ilgiye muhtaç bir ilişkidir. Evlenmeden önce doğal olarak aşkımızı bol bol besleriz. Çikolatalar ve çiçekler verilir, romantik şiirler ve şarkılar bestelenir, sabaha kadar konuşarak binlerce kontör harcanır. Ama evlendikten sonra, hayat yavaş yavaş normale döner ve bir süre sonra monotonlaşabilir. Bu arada eskisi gibi aşkımızı beslemeye dikkat etmeyiz. Başka şeylerle meşgul oldukça birden evliliğimizde ufak tefek sorunlar baş göstermeye başlayabilir. Bu defa aşkımızı pekiştirmek yerine genellikle birbirimizi suçlamaya başlarız. Böylece aşkımız solmaya başlar ta ki bazılarının ilişkisi tümden kopabiliyor. İşte bu noktaya gelmemek için aşkımızı sık sık tazelemeliyiz.

Ezgide gördüğümüz gibi genç çift ilk anlaşmazlıklarını yaşamaya başladı bile. Süleyman saray işleriyle oldukça meşgul. Şulamlı kadın da köyünün sükûnetini özlüyor. O yüzden bir anda tatile çıkmaya karar veriyorlar. Kadının yetiştiği köy ve civarına dönüp bağlar ve ormanlar arasında gezinirler. Bu sırada eski mahallesinde gezinen kadın kocasına, ‘Keşke kardeşim olsaydın hep birlikte büyürdük. Birlikte aynı evde yetişirdik’der. Tabii burada ve başka ayetlerde birbirlerine ‘kardeşim’ diye hitap etmeleri kardeşler arası ensest bir ilişkiyle bir alakası yoktur (4:9-12, 5:1). Birbirlerine kullandıkları bu lakap bir tür sevgi ifadesidir. Nitekim bazı annelerin erkek çocuklarına ‘Aşkım’ya da ‘Anneciğim’demeleri onlara duydukları saf sevgiden öte bir şey değildir. Yine ezgideki çift burada dikkatli olmak zorunda. Dışarıda gezinirken kadının duyguları kabarıyor ve bir anda yine eski nakaratı tekrarlamak zorunda kalıyor. Burada ‘Beni tutun’ demesinin sebebi karı koca arasında doğal olan romantizmi başkalarının huzurunda sergilemelerinin uygun olmamasıdır. Evliliğin romantik boyutu ne kadar normal olsa da onun gizemini korumaya özen göstermeliyiz. Ne yazık ki bugünlerde hemen hemen her şarkı, filim ve dizi cinselliği yüzümüze vuruyor. Oysa ki bu kutsal ilişki evliliğin sınırları içinde kalmalı.

Bu sırada genç çift aşkın zirvesini yaşıyor. Birbirine olan sevgilerini yeniden dile getirirler. Aralarındaki aşkın ne kadar güçlü olduğunu fark etmeye başlarlar. Gerçek şu ki evliliğindeki aşka gerekli bakım yapılırsa sadece hoş kokulu bir çiçek değil, koskoca bir ağaç olur. Böylece aşk olgunlaştıkça sadece güzel bir görüntü değil artık olgun meyveler de verir. En harika aşk her önüne gelenle birlikte olmak değil, bir ömür boyu sevdiğin kişiyle pekiştirilen ve gittikçe olgunlaşan ilişkidir. Bu arada Süleyman’la eşi arasındaki güçlü ilişkiyi fark eden kadının ağabeyleri onun gençliğini anımsatırlar. Kapı gibi her gelene açılan biri değil, sur gibi kendini koruyan bir kız olduğunu hatırlarlar. Evet Şulamlı kız kendini kocası için korumuştur ve şimdi çok bereketli bir evliliğe sahiptir. Böylece aşk ezgimiz başladığı yere geri dönerek sona eriyor. Mesajı aslında çok nettir: Gerçek aşk beklemeye değer! Aşkın cinsel boyutu da evliliğe mahsus bir Tanrı armağanıdır.



KAYNAKÇA:

TÜRKÇE:

  1. William MacDonald, Kutsal Kitap Yorumu: Eski Antlaşma Serisi, Cilt 2, Yeni Yaşam Yayınları, 2004.

İNGİLİZCE:

  1. Joseph Dillow, Solomon on Sex, Thomas Nelson Publishers, 1977.

  2. Iain Provan, The NIV Application Commentary: Ecclesiastes/Song of Songs, Zondervan, 2001.

  3. Tom Gledhill, The Message of the Song of Songs, İnterVarsity Press, 1994.

  4. Thomas Constable Online Commentary: http://www.soniclight.com/constable/notes/pdf/song.pdf