Vahiy 13:1-10

1*Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı, başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı. 2Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi. 3Canavarın başlarından biri ölümcül bir yara almışa benziyordu. Ne var ki, bu ölümcül yara iyileşmişti. Bütün dünya şaşkınlık içinde canavarın ardından gitti. 4İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya taptılar. “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da taptılar.

5*Canavara, kurumlu sözler söyleyen, küfürler savuran bir ağız ve kırk iki ay süreyle kullanabileceği bir yetki verildi. 6Tanrı'ya küfretmek, O'nun adına ve konutuna, yani gökte yaşayanlara küfretmek için ağzını açtı. 7*Kutsallarla savaşıp onları yenmesine izin verildi. Canavar her oymak, her halk, her dil, her ulus üzerinde yetkili kılındı. 8*Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri boğazlanmış Kuzu'nun yaşam kitabına adı yazılmamış olan herkes ona tapacak. 9Kulağı olan işitsin!

 10*Tutsak düşecek olan

Tutsak düşecek.

Kılıçla öldürülecek olan

Kılıçla öldürülecek.

Bu, kutsalların sabrını ve imanını gerektirir.


AÇIKLAMA: Son günlerin dramının önemli bir aktörü de Mesih Karşıtı’dır. Kutsal Kitap bir çok yerde ondan ayrıntılı bir şekilde bahseder (Daniel 7, Matta 24, 2.Selanikliler 2). Bu adam, dünyanın son zamanlarında Tanrı’ya başkaldırmada ve O’nun kutsal halkına zulmetmede uluslara önderlik yapacak şahıstır. Burada ‘denizden çıkan canavar’diye tasvir edilen bu kişiyle ilgili verilen tüm ayrıntılar, sembolik olarak onun nasıl biri olacağı ve ne şekilde davranacağını vurgular. Şimdi sıralanan unsurlara tek tek bakalım:

  1. On boynuzlu, yedi başlı bir canavarın: Canavar neredeyse ejderhaya birebir benzemektedir. Bu benzerliğin sebebi, Şeytan’ın gücü ve yetkisiyle donatılmış olmasıdır. On boynuz ve yedi başın anlamı da var. Kutsal Kitap’ı bilenler anımsayacaktır, bu rakam Daniel 7:7’de geçen on boynuzlu canavarı anımsatır. Orada on boynuzun, Mesih Karşıtı’nın himayesinde hüküm sürecek on kralı sembolize ettiğini okuyoruz.

  2. Denizden çıktı: Bu canavarın denizden çıkması dikkat çekicidir. Yuhanna gibi bir Yahudi için deniz demek, Akdeniz demektir. Sembolik olarak, Akdeniz ve çevresinde bulunan kıyı halkları, yani Yahudi olmayan diğer ulusları temsil eder. (bkz. Yeşaya 42:4-12; 60:5,9) Bu yüzden, Mesih Karşıtı’nın muhtemelen Yahudi olmayan diğer uluslardan çıkacağı düşünülür.

  3. Başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı: Bu nitelik onun ne derece Tanrı’ya karşı olduğunu belirtir. Bu yine de Daniel 7’de geçen ve Mesih Karşıtı’nın sembolize eden küçük boynuzun Tanrı’ya karşı söylediği övüngen sözleri hatırlatır. Bu onun ne kadar kibirli biri olduğunu vurgular.

  4. Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi: Canavarın görüşünü tarif ederken Yuhanna onun aynı anda birçok farklı hayvana benzediğini tespit eder. Kutsal Kitap’ı bilenler, bu hayvanların Daniel 7’de geçen ve çok önceden gelen imparatorlukları temsil eden hayvanlar olduğunu fark edecektir. Bu son canavar, bir anlamda Tanrı’ya karşı gelmiş bütün pagan imparatorlukların birleşimi ve toplamıdır.

  5. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi: Şimdi canavarı korkunç yapan işin püf noktasına geliyoruz. Şeytan, Mesih Karşıtı’na kendi gücünü, yetkisi ve hatta tahtını veriyor. Cinli bir insanın bile ne kadar ürkütücü olabildiğini biliyoruz; içinde Şeytan olan bir insan kim bilir ne kadar daha korkunçtur!

  6. Canavarın başlarından biri ölümcül bir yara almışa benziyordu: Burada belirtilen yara Mesih Karşıtı’nın fiziksel olarak yaşadığı bir olay olabilir (Zekeriya 11:17). Aynı zamanda canavarın temsil ettiği egemenliklerle ilgili 17. bölümde açıklanacak bir durum olabilir. Ama önemli olan şu ki bu canavar mucizevi bir şekilde iyileşir ve bütün dünya hayretler içinde kalır.

  7. İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya taptılar: Canavarın yaptıkları yüzünden insanlar, farkında olmasalar da, resmen Şeytan’a tapar hale gelirler. Kısa süre içinde de, “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek Mesih Karşıtı’na adeta tapacaklar.

  8. Kırk iki ay süreyle kullanabileceği bir yetki verildi: Bu arada canavar iyice gururlanır ve Daniel 7’deki küçük boynuz gibi Tanrı’ya küfürler yağdırmaya başlar. Tanrı’nın müsaadesiyle onun kırk iki ay, yani üç buçuk yıl hükmettiğini okuyoruz. Burada önemli olan şu ki Mesih Karşıtı kendini dünyanın kralı sanacak ancak bu yetki kırk iki ay ile sınırlı olacaktır.

  9. Kutsallarla savaşıp onları yenmesine izin verildi: Mesih Karşıtı’nın bir numaralı düşmanları Mesih’e iman etmiş kimseler olacak ve Rab belirli bir süreliğine onları ayak altında ezmesine izin verecektir. Bu son dönemde Mesih Karşıtı hep galip gibi görünecek ve Tanrı’nın halkına büyük sıkıntılar çektirecektir.

  10. Canavar her oymak, her halk, her dil, her ulus üzerinde yetkili kılındı: Sonuç olarak canavar her ulus üzerinde yetkili kılınıyor. Bazıları bu sözlerden Mesih Karşıtı’nın tüm dünya üzerinde tek hükümdar olacağı anlamını çıkarabilir. Ancak başka ayetlerden onun belirli bazı düşmanları olacağını biliyoruz (bkz. Daniel 11:40). Ancak bundan etkisini tüm uluslara hissettireceğini anlıyoruz.

Anlaşılan o ki Mesih Karşıtı son derece geniş bir egemenlik kuracaktır yeryüzünde. Başta Vahiy 6’da gördüğümüz beyaz atlı gibi kendini çok barışçıl bir süs verse de esas niyeti başkadır. Kendini hep yücelten ve Tanrı’ya meydan okuyan bu kişi zamanla Rab’bin halkını da resmen avlamaya başlayacaktır. Ama nedense diğer bütün halklar ona hayran kalacak ve birçokları da ona tapacaktır.


666 REJİMİ

Vahiy 13:11-18

11Bundan sonra başka bir canavar gördüm. Yerden çıkan bu canavarın kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu. 12İlk canavarın bütün yetkisini onun adına kullanıyor, yeryüzünü ve orada yaşayanları ölümcül yarası iyileşen ilk canavara tapmaya zorluyordu. 13İnsanların gözü önünde, gökten yere ateş yağdıracak kadar büyük belirtiler gerçekleştiriyordu. 14İlk canavarın adına gerçekleştirmesine izin verilen belirtiler sayesinde, yeryüzünde yaşayanları saptırdı. Onlara kılıçla yaralanan, ama sağ kalan canavarın onuruna bir heykel yapmalarını buyurdu. 15Canavarın heykeline yaşam soluğu vermesi için kendisine güç verildi. Öyle ki, heykel konuşabilsin ve kendisine tapmayan herkesi öldürebilsin. 16Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduruyordu. 17Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin.

18Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666'dır.


AÇIKLAMA: İlerleyen ayetlerde ikinci bir canavarla karşılaşıyoruz. Bu, ilk canavarın, yani Mesih Karşıtı’nın sağ koludur. Bu şahıs daha sonra sahte peygamberdiye adlandırılacaktır (Vahiy 16:13; 19:20). Bu tanımlamadan ötürü onun dini bir kılıkla geleceği de düşünülür. Bölümde sıralanan unsurları tek tek inceleyelim:

  1. Yerden çıkıyor: Bu canavarın ilk canavardan iki önemli farkı var: 1. Yerden çıkıyor, 2. İki boynuzu var. Bu, canavarın nereden geldiği konusunda önemli bir ipucu olabilir. Bugün dahi Yahudiler kendi topraklarına büyük önem verirler, çünkü bunun Rab’den gelen miras olarak kabul ederler. O yüzden ikinci canavarın topraktan çıkması, onun Yahudi olacağına işaret ediyor olabilir. Bu canavarın kendini bir peygamber veya mesih olarak da lanse edeceğini düşünürsek, onun İsa Mesih gibi Yahudi kökeninden gelmesi mantıklı olacaktır. Fakat Yahudi olsa da, Mesih Karşıtı gibi muhtemelen Yahudilerden nefret eden biri olacaktır.

  2. Kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu: Kuzu gibi görünüşe sahip olması çok dikkat çekici. Muhtemelen gerçek Mesih’i taklit etmeye çalıştığı ifade ediliyor (Yuhanna 1:29). Mesih’in kendisi kuzu postuna girmiş sahte peygamberler çıkacak demişti (Matta 7:15). On boynuzlu canavarın karşısında iki boynuzlu olması, ilkinden daha küçük ve zayıf olduğunu gösterir. Ama ilginçtir ki sesi yine de ejderhanın sesine benzerdir. Demek ki ilk canavar gibi gücünü ve yetkisini Şeytan’dan almaktadır. İkinci canavarın üstlenmiş olduğu misyon, tüm ulusların Mesih Karşıtı’na tapmasını sağlamaktır. Bu arada Mesih Karşıtı’yla aynı çalıştığı, hatta onun yetkisini birebir kullandığını okuyoruz.

  3. İnsanların gözü önünde, gökten yere ateş yağdıracak kadar büyük belirtiler gerçekleştiriyordu: İsa Mesih son günlerde çıkacak olan sahte Mesih ve peygamberlerin birçok mucize yapacağını söylemişti (Matta 24:24). Özellikle, insanları kandırmak için büyük belirtiler sergilediğini görüyoruz. Ancak yaptığı harikalara baktığımızda, yapıcı şeylerden ziyade gökten ateş yağdırmak gibi yıkıcı belirtiler gerçekleştirdiğini fark edebiliyoruz.

  4. Onlara kılıçla yaralanan, ama sağ kalan canavarın onuruna bir heykel yapmalarını buyurdu: Daha önce sözünü ettiğimiz Mesih Karşıtı’nın aldığı ölümcül yara yine söz konusu ama burada mucizevi bir şekilde hayata dönmeye başardığını okuyoruz. Sahte peygamber bu açıdan önemli bir rol oynuyor olmalı. Böylece Mesih’in dirilişini taklit ettiğini görüyoruz. Sahte peygamber de bu olayın üzerine Mesih Karşıtı’nın hatırına çok heybetli bir heykel yaptıracaktır. Ancak bu heykelin özel bir yanı var: Bir canlı gibi konuşabiliyor; ayrıca kendisine secde etmeyen herkesi öldürebiliyor.

Bu arada sahte peygamberin düzenlediği yeni bir sosyo-ekonomik uygulama başlar. Mesih Karşıtı’nın egemenliğine bağlı olan herkesi sağ elinde veya alnında kendi işaretini taşımaya zorlar. Bu işaretin ne olacağı konusunda çok farklı düşünceler var: Kimisi, insanların derisine basılan kalıcı bir mührün veya damganın söz konusu olabileceği düşünülür. Kimisi, bugün yaygın olan mikroçipe benzer bir şeyler olabileceğini ileri sürer. Nasıl bir işaret olacaksa olsun, artık Mesih Karşıtı’nın egemenliğindeki herkesi maddi açıdan bağlayacağı kesindir. Böylece Mesih Karşıtı’nın devleti, kimlerin kendisine tabi olup olmadığını rahatlıkla kontrol edebilecektir. İşareti almayanlar cezalandırılacaktır. Tanrı’nın bakış açısından ise, canavarın işaretini alan kimseler Mesih Karşıtı’yla birlikte cehennem azabına layık görüleceklerdir (Vahiy 14:9-11). İşareti reddeden imanlılar ise yeryüzünde zulüm çekseler de Rab’bin yanındaki yerlerini koruyacaklardır (Vahiy 15:2; 20:4).

Bu işaretin ne olduğu ile ilgili olarak Yuhanna, onun canavarın adı veya adını simgeleyen belirli bir sayı olduğunu belirtir. Sonra şunu da ekler: “Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666'dır”. Bunun belirli bir ismin sembolik rakamı olduğu muhtemeldir. Ama şimdiden bunu kestirmek mümkün değildir. Ancak zamanı geldiğinde bilgelik sahibi imanlıların bu sırrı rahatlıkla çözebileceklerine emin olabiliriz.

Buraya kadar gördüğümüz manzara özellikle Orta Doğu’da yaşayan bizler için çok ilgi çekicidir. İlk önce dünya sahnesine çıkacak çok güçlü bir önder öngörülüyor. On kraldan oluşan bir koalisyonla işbirliği yapacak ve onları yönetecek. Ardından peygamber ya da Mesih olduğunu iddia eden bir başka şahsiyet çıkacak ve var gücüyle ilk dünya önderine destek olacak. İkisinin de ortak amacı insanların birleşip Rab’bin halkı olan İsrail’e karşı savaşmalarını sağlamak olacak. Neden ilginç bu? Çünkü daha şimdiden birçok insan burada olumsuz yönden tarif edilen bu dünya önderi ile yardımcısını büyük bir heyecanla beklemektedir. Oysa ki Kutsal Kitap’ın dediğine göre, çıkacak olan bu ikili gerçek Mesih veya peygamber değil, sahtekârlar olacaktır. Gerçek şu ki bu önder düeti esasında insanları bir yalana inanmaya sürükleyecektir. Böylece, son günlerde insanların Rab’bin çok önceden olumsuz olarak öngördüğü bu olayları olumlu olarak karşılamaları için Şeytan gereken zemini hazırlamıştır bile.


img

İŞİN SONU

Vahiy 14:1-13

1*Sonra Kuzu'nun Siyon Dağı'nda durduğunu gördüm. O'nunla birlikte 144 000 kişi vardı. Alınlarında kendisinin ve Babası'nın adları yazılıydı. 2Gökten, gürül gürül akan suların sesini, güçlü gök gürlemesini andıran bir ses işittim. İşittiğim ses, lir çalanların çıkardığı sese benziyordu. 3Bu 144 000 kişi, tahtın önünde, dört yaratığın ve ihtiyarların önünde yeni bir ezgi söylüyordu. Yeryüzünden satın alınmış olan bu kişilerden başka kimse o ezgiyi öğrenemedi. 4Kendilerini kadınlarla lekelememiş olanlar bunlardır. Pak kişilerdir. Kuzu nereye giderse ardısıra giderler. Tanrı'ya ve Kuzu'ya ait olacakların ilk bölümü olmak üzere insanlar arasından satın alınmışlardır. 5*Ağızlarından hiç yalan çıkmamıştır. Kusursuzdurlar.

6Bundan sonra göğün ortasında uçan başka bir melek gördüm. Yeryüzünde yaşayanlara –her ulusa, her oymağa, her dile, her halka– iletmek üzere sonsuza dek kalıcı olan Müjde'yi getiriyordu. 7Yüksek sesle şöyle diyordu: “Tanrı'dan korkun! O'nu yüceltin! Çünkü O'nun yargılama saati geldi. Göğü, yeri, denizi, su pınarlarını yaratana tapının!” 8*Ardından gelen ikinci bir melek, “Yıkıldı! Kendi azgın fuhuş şarabını bütün uluslara içiren büyük Babil yıkıldı!” diyordu.

9-10*Onları üçüncü bir melek izledi. Yüksek sesle şöyle diyordu: “Bir kimse canavara ve heykeline taparsa, alnına ya da eline canavarın işaretini koydurursa, Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir. Böylelerine kutsal meleklerin ve Kuzu'nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek. 11*Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek. Canavara ve heykeline tapıp onun adının işaretini alanlar gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler. 12Bu da, Tanrı'nın buyruklarını yerine getiren, İsa'ya imanlarını sürdüren kutsalların sabrını gerektirir.”

13Gökten bir ses işittim. “Yaz! Bundan böyle Rab'be ait olarak ölenlere ne mutlu!” diyordu.

Ruh, “Evet” diyor, “Uğraşlarından dinlenecekler. Çünkü yaptıkları onları izleyecek.”


AÇIKLAMA: Bu bölümde Rab hem doğruluk uğruna kötülüğe karşı direnenlerin sonuna hem de kötülüğe ayak uyduranların sonuna bir pencere açar. Mesih’in ikinci gelişi esas Vahiy 19’da gerçekleşir ama şimdiden sıkıntı dönemini geçirenlerin başına gelenleri kısaca anlatır. Başlangıçta Mesih’i Siyon Dağı’nda görüyoruz. Bu Mesih’in Yeruşalim’e yapacağı görkemli dönüşü resmeder. Ardından daha önce yedinci bölümde karşılaştığımız 144,000 müjdeci Yahudileri görüyoruz. Onlar ki Şeytan’ın tüm karşı koymalarına rağmen Mesih’in müjdesini dünyanın her yerine yaydılar. Dünyanın büyük bir kısmı Mesih Karşıtı’nın mührünü alırken onların alınlarında Göksel Baba ve Oğlu’nun ismi yazıyor. Dahası Mesih yeryüzüne indiğinde onlar şan ve şöhretine katılacaklar. Bu sırada gökten yeryüzüne inmiş Tanrı’nın tahtı önünde durup hep birlikte kendilerine özgü yeni bir ilahi, bir zafer ezgisini söyleyerek Rab’bi yücelttiklerini okuyoruz. Aynı zamanda Rab sadakatleri yüzünden onları kutluyor. Çünkü kendilerini dünyanın ahlaksızlığından ve hilekarlığından alıkoymuşlar. Bütün bu manzara kurtulacak olanların başına geleceklerinin bir örneğidir çünkü bu grup Tanrı’ya ait kişilerin ilk bölümü yani turfandasıdırlar.

Ardından üç melek sırayla ortaya çıkıp önemli duyurular aktarır. Birincisi göğün ortasında uçar ve tüm uluslara sonsuz müjdeyi son bir kere duyurur. Herkesi Rab’bin gelecek yargısından korkmaya ve sağladığı kurtarıcıya sığınmaya çağırır. Müjdenin içeriğini İncil’in bir çok yerinde okuyoruz. Elçi Pavlus, Romalılar mektubunda Tanrı’nın gelecek gazabından söz ettikten sonra İsa Mesih’e iman eden herkesin kurtulabileceğini yazar (Romalılara 3:21-25). İşte sonsuz müjde, yani insanı kurtarabilecek tek çare budur! (Elç.İşleri 4:12) İkinci melek Babil’in yıkılışını müjdeler. Bunun ayrıntılarını daha sonra Vahiy 17-18’inci bölümlerinde okuyacağız. Orada Babil dünyanın pisliğini toplayan ve herkese yayan Mesih Karşıtı’nın başkenti olarak geçer. Ancak günü geldiğinde tarihi Babil gibi ansızın yıkıma uğrayacaktır.

Üçüncü melek Mesih Karşıtı’na uyan insanların başına gelenleri açıklar. Sahte Peygamberin kuracağı 666 rejim herkesin ya alnına ya da eline Mesih Karşıtı’nın işaretini koyduracaktır. Ancak buna izin veren herkes esasında Şeytan’a boyun eğmiş sayılacaktır. Dolayısıyla kötülüğe karşı direnmek istemedikleri için Tanrı’nın gazabını hak edecekler. Böyleleri Mesih’in önünde yargılandıktan sonra (Vahiy 20:11-15) sonsuz azaba teslim edilecekler. Burada cehennem ateş ve kükürtle işkence edilen sonsuz bir yer olarak tasvir edilir. Canavara tapan herkes gece gündüz orada acı çekecektir. Tabii bunu anlamak oldukça zor. Ancak şunu unutmamalıyız ki sonsuz müjdeyi terslemek sonsuz bir azap da gerektirir. Yine de bazıları bunu Tanrı’nın sevgisi ve adaletiyle bağdaştırmakta zorlanabilir. O yüzden bir sonraki ayet bunun kutsalların sabrını gerektiren bir durum olduğunu hatırlatır. Şimdi tam anlayamazsak da günü geldiğinde anlayacağız. Sonuç olarak bu bölüm sıkıntı döneminde yaşanan kaosun ortasında bize önemli bir pencere açar. Dünyada kötülüğün gücü artarken ve kutsallar zulme uğrarken, günün geldiğinde Tanrı’nın müdahale edip her şeyi düzelteceğini unutmamalıyız. O yüzden bu hayatta Mesih uğruna acı çekmemiz gerekiyorsa hatta ölmemiz de gerekiyorsa ne mutlu bize! Çünkü o zaman Tanrı’nın esenliğine kavuşacağız.


BÜYÜK HASAT

Vahiy 14:14-20

14*Sonra beyaz bir bulut gördüm. Bulutun üzerinde “insanoğluna benzer biri” oturuyordu. Başında altın bir taç, elinde keskin bir orak vardı. 15*Tapınaktan çıkan başka bir melek bulutun üzerinde oturana yüksek sesle bağırdı: “Orağını uzat ve biç! Biçme saati geldi. Çünkü yerin ekini olgunlaşmış bulunuyor.” 16Bulutun üzerinde oturan, orağını yerin üzerine salladı, yerin ekini biçildi.

17Gökteki tapınaktan başka bir melek çıktı. Onun da keskin bir orağı vardı. 18Ateş üzerinde yetkili olan başka bir melek de sunaktan çıkıp geldi. Keskin orağı olana yüksek sesle, “Keskin orağını uzat!” dedi. “Yerin asmasının salkımlarını topla. Çünkü üzümleri olgunlaştı.” 19Bunun üzerine melek orağını yerin üzerine salladı. Yerin asmasının ürününü toplayıp Tanrı öfkesinin büyük masarasına attı. 20*Kentin dışında çiğnenen masaradan kan aktı. Kan, 1600 ok atımı kadar yayılıp atların gemlerine dek yükseldi.


AÇIKLAMA: Bu kısım benzetme yoluyla sona doğru gerçekleşecek olayları aktarır. Dünyayı ekilen bir tarlaya benzetir. Rab önce kendisine ait olanları göksel egemenliğine dâhil etmek üzere biçer. Sonrasında ise O’nu reddetmiş olan herkesi cezalandırmak üzere biçer. Şimdiye kadar hep melekler gelip önemli duyurularda bulunmuştu ama 14:14’de karşımıza çıkan varlık çok farklıdır. Bulutun üzerinde gelene ‘İnsanoğlu’ismi verilir. Dahası başında altın bir taç var ve elinde keskin bir orak taşıyor. Bu kim olabilir? Aslında ‘İnsanoğlu’unvanı Mesih’e atfedilen bir isimdir (Daniel 7:13). İsa yeryüzündeyken kendisi için en çok bu adı kullandı (Matta 26:64). Büyük olasılıkla burada tarif edilen İsa Mesih’in kendisidir. Sonra kendisine orağını uzatıp yerin olgunlaşmış ekinini toplaması buyurulur. Bu ne demek?

Aslında İsa Mesih yeryüzündeyken anlattığı deliceler benzetmesinde bunun önemli bir ipucunu bırakmıştı (Matta 13:24-30). Güzel tohumla ekilen tarladan hem iyi hem de kötü ürün çıktı çünkü İblis aralarına deliceler ekti. Ancak biçim vakti gelince Tanrı’nın melekleri gelip güzel ürünü delicelerden ayırır. Şeytan’ın çocuklarını temsil eden deliceler kızgın fırına atılırken doğru kişiler Tanrı’nın Egemenliğine kavuşur ve orada ‘güneş gibi parlayacaklar’diye yazar (Matta 13:43). Anlaşılan şu ki burada geçen hasat Mesih’in ikinci gelişinden önce gerçekleşecek toplanmadır (2.Selanikliler 2:1).

İncil’in bir kaç yerinde Mesih’in son gelişinden önce imanlıları yanına toplamak üzere gizliden geleceğini okuyoruz. Bu olaya değinen 1. Selanikliler 4:13-18 ve 1.Korintliler 15:50-54’te ilk olarak, yaşayan imanlıların son borazan çalınca hiç ölmeden bir göz kırpma hızıyla değiştirileceğini belirtir. Aynı zamanda, daha önce ölmüş imanlılar da dirilecek ve bizlerle birlikte büyük bir değişime uğrayacaklar. Sonunda, hem yaşamakta olanların hem de ölümden dirilenlerin çürümez bir bedene bürünerek değiştirilip Rab’le birlikte bulutlarda toplanacağını vurgular. Bu şekilde ister yaşayan ister ölmüş imanlılar olsun hepsi görkemli bir değişime uğrayarak ebedi bir bedene kavuşacaktır. Elçi Pavlus tüm imanlıların geçireceği bu fiziki dönüşümü başka ayetlerde de ayrıntılı olarak aktarır (Filipililer 3:20-21) Peki burada bahsedilen diriliş ve değişim ne zaman olacak? Kimisi yedi yıllık sıkıntı zamanından önce, kimisi ortasında, kimisiyse sonuna doğru gerçekleşeceğini düşünür. Kutsal Kitap ise o günün saatini tam olarak kestirmek mümkün değil der (1.Selanikliler 5:1-2). Yine Vahiy 14’te geçen biçim vakti imanlıların büyük heyecanla beklediği bu günü andırıyor. O yüzden ne zaman olacağını bilemezsek de her daim ayık ve uyanık olmaya bakmalıyız.

Bölümün son kısmı büyük hasadın ikinci kısmını anlatır. Önce imanlılar toplanır ve Tanrı’nın huzuruna kavuşur. Ama ardından kötüler de cezalandırılır. Bu defa keskin orağı olan bir melek ortaya çıkıp yerin olgunlaşmış üzümleri biçer ve Tanrı’nın gazabını temsil eden büyük bir masaraya atar. Eskiden üzümün suyunu çıkartmak için çiftçiler üzüm salkımlarını bir çukura atar ve yalın ayakla üzerine çıkıp iyice ezerlerdi. Sonra kenarından açılan bir kanaldan akan üzüm suyu toplanırdı. Ancak buradaki olay esas dünyanın sonunda gerçekleşecek büyük yargıyı resmeder. Kötüler bir çukura düşecek ve Tanrı hepsini ezecektir. Kanları da 200 kilometre boyunca oluk oluk akacaktır. Hatta derinliği bir buçuk metreyi bulacaktır. Burada geçen kent büyük olasılıkla sonlarda Mesih Karşıtı’nın ana hedefi olan Yeruşalim’i kastediyor. Bu olay Kutsal Kitap’ın bir çok yerinde geçen son büyük Armagedon savaşıdır (Yoel 3:12-14, Zekeriya 14, Vahiy 16:16). Dolayısıyla Daniel 7’de yazdığı gibi ‘İnsanoğlu’Tanrı’nın egemenliğini almak üzere kendine ait olanları toplarken aynı zamanda tüm düşmanlarını ayakaltında ezecektir. Hangi tarafta olacağımızı şimdiden seçmeliyiz.


BÜYÜK BELİRTİ

Vahiy 15:1-8

1Gökte büyük ve şaşılası başka bir belirti gördüm: Son yedi belayı taşıyan yedi melekti. Çünkü Tanrı'nın öfkesi bu belalarla son buluyordu.

2Ateşle karışık camdan deniz gibi bir şey gördüm. Canavara, heykeline ve adını simgeleyen sayıya karşı zafer kazananlar, ellerinde Tanrı'nın verdiği lirlerle cam denizin üzerinde durmuşlardı. 3-4*Tanrı kulu Musa'nın ve Kuzu'nun ezgisini söylüyorlardı:

Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı,

Senin işlerin büyük ve şaşılası işlerdir.

Ey ulusların kralı,

Senin yolların doğru ve adildir.

Ya Rab, senden kim korkmaz,

Adını kim yüceltmez?

Çünkü kutsal olan yalnız sensin.

Bütün uluslar gelip sana tapınacaklar.

Çünkü adil işlerin açıkça görüldü.”

5*Bundan sonra gökteki tapınağın, yani Tanıklık Çadırı'nın açıldığını gördüm. 6Yedi belayı taşıyan yedi melek temiz, parlak keten giysiler giymiş, göğüslerine altın kuşaklar sarınmış olarak tapınaktan çıktı. 7Dört yaratıktan biri yedi meleğe, sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı'nın öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi. 8*Tapınak Tanrı'nın yüceliğinden ve gücünden ötürü dumanla doldu. Yedi meleğin yedi belası sona erinceye dek kimse tapınağa giremedi.


AÇIKLAMA: Artık sonlara yaklaşmışız ve Rab kutsal gazabını yeryüzü üzerine boşaltmaya hazırlanıyor. Tanrı’nın bu yargısı 6.bölümde açılan yedi mühürlü tomarla başladı. Yedinci mühür yedi yargı borazanına yol açtı. Şimdiyse yedinci borazan yedi gazap kasesine yer verecek. Bunlar yedi yıllık sıkıntı zamanının son günlerinde İsa Mesih gelmeden hemen önce gerçekleşecek. Bu kısımda son büyük bir belirtiyle karşılaşıyoruz. Burada belirti demek sembolik anlam taşıyan bir olay. Daha önce benzerini 12.bölümdeki kadın, ejderha ve çocuk dramında gördük. Bu kez Tanrı’nın gazabıyla dolu yedi altın kase taşıyan yedi melek ortaya çıkıyor. Taşıdıkları kaseler dünyaya dökülecek son yedi büyük belayı temsil eder. Aynı zamanda Tanrı’nın huzurunda ateşle karışık camdan bir deniz görünür ve üzerinde canavara karşı direnmiş ve şimdi Rab’bin önünde zafere kavuşmuş canlar duruyor. Sıkıntı döneminde Şeytan’a taviz vermemiş ve dolayısıyla canlarından olmuş bu kişiler şimdi ilahi söyleyerek Rab’bin huzurunda coşuyordur. Söyledikleri ezgi Musa’nın ve Kuzu’nun ezgisi diye geçiyor. Neden Musa? Çünkü İsrail oğulları Firavun’dan kaçıp Kızıl Denizi geçtikleri zaman Musa’nın yazdığı bir zafer ilahisini söylediler (M.Çıkış 15). Bu defa imanlılar Mesih Karşıtı’nın zulmünden kaçıp Rab’bin huzuruna kavuşuyorlar diye sevinecekler. Ezginin nakaratına baktığımızda özellikle Tanrı’nın eşsiz adaletini övdüğünü görüyoruz. Ulusların Kralı O’dur ve yaptığı her şey doğru ve adildir. Sonunda bütün uluslar bunu anlayacak ve önünde eğilecektir.

Ardından gökteki tapınak açılıyor ve içinden kahin gibi parlak keten kuşanmış yedi melek çıkıyor. Demin söylediğimiz gibi ellerinde Tanrı’nın son yargılarını sembolize eden yedi altın kap taşıyorlar. Şimdi gökteki tapınak ilkin bizi şaşırtabilir. Yahudiler’in Tapınağı ibadetlerinin merkeziydi ama ne yazık ki son 2000 yıldır yıkıktır. Ondan önceki Tapınak, Kral Süleyman’ın yaptığı son derece görkemli antik dünyanın yedi harikalarından biriydi. İlk Tapınak ise Musa’nın çölde İsraillilere yaptırdığı ‘Buluşma Çadırı’ydı. Bunun talimatını Rab’bin kendisi Musa’ya verdi fakat dikkat edersek Rab bunun ayrıntılarını Musa’ya aktarırken çok detaylı ölçüler ve bilgiler verdi. Neden? Çünkü Musa gökteki asıl Tapınağın kopyasını yapıyordu! (İbraniler 8:5, 9:11) Gerçek Tapınak Tanrı’nın huzurunda ezelden beri ayakta olan Tapınak’tır. Son günlerde de Yeruşalim’de bir tapınak yine inşa edilecektir ama Mesih Karşıtı kendini onda bir ilah ilan ederek ve daha bir çok iğrenç şeyler yaparak onu kirletecek ve sonunda yıkacaktır (2. Selanikliler 2:4). Ama tüm bunlara rağmen Tanrı’nın Tapınağı asla yıkılmıyor ve bu noktada son belalar oradan çıkacaktır. Buradaki mesaj çok önemlidir. Yeryüzünde yaşarken pek çok zorluk çekebiliriz ve bazen Tanrı’nın hakimiyeti kaybettiğini bile düşünebiliriz. Hatta onu sorgulamaya başlayabiliriz. Zaman zaman tapınaklarımız yıkılabilir ama bu Tanrı’nın Tapınağı yıkıldı anlamına gelmiyor. Esas gerçek şu ki Rab her zaman tahtındadır ve adalet eninde sonunda hedefine ulaşacaktır.


img

SON BELALAR

Vahiy 16:1-11

1Sonra tapınaktan yükselen gür bir sesin yedi meleğe, “Gidin, Tanrı'nın öfkesiyle dolu yedi tası yeryüzüne boşaltın!” dediğini işittim.

2*Birinci melek gidip tasını yeryüzüne boşalttı. Canavarın işaretini taşıyıp heykeline tapanların üzerinde acı veren iğrenç yaralar oluştu.

3İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz ölü kanına benzer kana dönüştü, içindeki bütün canlılar öldü.

4*Üçüncü melek tasını ırmaklara, su pınarlarına boşalttı; bunlar da kana dönüştü. 5Sulardan sorumlu meleğin şöyle dediğini işittim:

Var olan, var olmuş olan kutsal Tanrı!

Bu yargılarında adilsin.

 6Kutsalların ve peygamberlerin kanını döktükleri için,

İçecek olarak sen de onlara kan verdin.

Bunu hak ettiler.”

7Sunaktan gelen bir sesin,

Evet, Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı,

Yargıların doğru ve adildir”

dediğini işittim.

8Dördüncü melek tasını güneşe boşalttı. Bununla güneşe insanları yakma gücü verildi. 9İnsanlar korkunç bir ısıyla kavruldular. Tövbe edip bu belalara egemen olan Tanrı'yı yücelteceklerine, O'nun adına küfrettiler.

10*Beşinci melek tasını canavarın tahtına boşalttı. Canavarın egemenliği karanlığa gömüldü. İnsanlar ıstıraptan dillerini ısırdılar. 11Istırap ve yaralarından ötürü Göğün Tanrısı'na küfrettiler. Yaptıklarından tövbe etmediler.


AÇIKLAMA: Burada artık Tanrı gazabının ve adaletinin son halini gösteriyor. İsyankâr insanlar üzerine boşaltılan bu son belalar daha önce gördüğümüz tüm belaların babasıdır. Anlatılan şeyler en korkunç kabusumuzdan da kötüdür ama o kadar da gerçekçidir. Bunlar İsa Mesih yeryüzüne dönmeden hemen önce gerçekleşecektir.

Tüm bu olup bitenlerde Tanrı imanlılara yapılan haksızlıkların öcünü aldığını görüyoruz. Ama ne ilginçtir ki Rab adaletini göstere göstere sergilemesine rağmen insanlar lütfuna sığınmak yerine yumruklarını gökyüzüne sallayacaklar. İnsan yeryüzü üzerinde yetkili olarak yaratıldı ama günahından dolayı tüm yaratılış baştan beri korkunç bir hüsrana teslim edildi (Romalılar 8:20-22). Sonunda evren kendisini mahveden insana başkaldırıp öfkesini hissettirecektir. Böylece adalet yerini bulacaktır.

ARMAGEDON SAVAŞI

Vahiy 16:12-21

12*Altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı'na boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu. 13Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm. 14Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar.

15*“İşte hırsız gibi geliyorum! Çıplak dolaşmamak ve utanç içinde kalmamak için uyanık durup giysilerini üstünde bulundurana ne mutlu!”

16*Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon denilen yere topladılar. 17Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Tapınaktaki tahttan yükselen gür bir ses, “Tamam!” dedi. 18*O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Öyle büyük bir deprem oldu ki, yeryüzünde insan oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı. 19*Büyük kent üçe bölündü. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük Babil'i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kâseyi verdi. 20*Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu. 21*İnsanların üzerine gökten tanesi yaklaşık kırk kilo ağırlığında iri dolu yağdı. Dolu belası öyle korkunçtu ki, insanlar bu yüzden Tanrı'ya küfrettiler.


AÇIKLAMA: Armagedon sözcüğü ağızdan ağıza dolaşır ama insanların çoğu nereden geldiğini ya da neyi kastettiğini bilmiyor. Bu, tarihin başlangıcından bu yana gelmiş geçmiş en büyük ve en korkunç savaşın adı olacaktır. Şeytan’ın adamı Mesih Karşıtı, yeryüzünün hemen hemen tüm ordularını Orta Doğu'da toplayacaktır. Kimlere karşı savaşacak? Tümü bir tek İsrail’e karşı! Ancak sonuç beklenenden çok farklı olacak. Bu bölümde Tanrı imansızların üzerine gazabını dökmektedir. Şimdi altıncı yargı kasesine geldik:

Daha sonra Şeytan, Mesih Karşıtı ve Sahte Peygamber’den üç cin çıkıp büyük harikalar ve mucizeler yaparak dünya krallarını İsrail’e karşı savaşmak üzere toplamaya başlarlar. Dünya ordularını topladıkları yerin ismi de Armagedon’dur. Elçi Yuhanna’nın İbranice olarak adını verdiği bu yerin nerede olduğu konusunda farklı düşünceler vardır. Kimi İsrail’in kuzeyinde bulunan Megiddo Harabeleri’nin önünde açılan büyük Yizreel Vadisi olduğunu söyler. Ancak şuna dikkat etmeliyiz ki burada geçen “har-megiddo”Megiddo Vadisi değil, Megiddo Dağı veya tepesi anlamına gelir çünkü ‘har’sözcüğü tepe demek. Bu yüzden başkaları bunun Kudüs’ü tanımlayan bir lakap olduğunu ileri sürer. Buna göre bu yerin adının aslında “har-moged” ve anlamının “topluluğun dağı” olduğunu belirtirler. Bu da ulusların yok etmek için kuşattığı, Rab’bin evi olan Tapınağın tepesi ya da genel olarak Yeruşalim’i temsil ediyor olabilir. Bu yer gerçekte her neresi olacaksa, bugünkü İsrail topraklarında olacağı kesindir. Peygamber Yoel aynı olayı, bir başka yerin ismi olan Yehoşafat Vadisiolarak bildirir. Son günde orada toplanacak orduları RAB şöyle tarif eder: “Bütün ulusları toplayıp Yehoşafat Vadisi'ne indireceğim. Mirasım olan İsrail halkını uluslar arasına dağıttıkları ve ülkemi bölüştükleri için onları orada yargılayacağım” (Yoel 3:2). Yehoşafat’ın ismini kullanmasının sebebi, Yehoşafat’ın sözcük anlamının Rab yargılar olmasıdır. Yehoşafat Vadisi Yeruşalim’in hemen yakınında uzanan Kidron Vadisi’ne verilen bir başka isimdir. Anlaşılan şu ki son savaş Yeruşalim civarında gelişecektir. (bkz. Yoel 3:9-17) Peygamber Zekeriya bu korkunç savaşın ayrıntılarını da aktarır (Zekeriya 14). Gerçekten korkunç bir dönem olacaktır.


BÜYÜK BABİL

Vahiy 17:1-7

1*Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: “Gel!” dedi. “Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim. 2*Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular.”

3*Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm. 4*Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı. 5Alnına şu gizemli ad yazılmıştı:

BÜYÜK BABİL,

DÜNYA FAHİŞELERİNİN

VE İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI

6Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm. 7Melek bana, “Neden şaştın?” diye sordu. “Kadının ve onu taşıyan yedi başlı, on boynuzlu canavarın sırrını ben sana açıklayayım.


AÇIKLAMA: Mesih Karşıtı’nın kimliğinin sırrını çözen çok önemli bir bölüme bakacağız şimdi. Ancak önce ‘Büyük Babil’diye geçen önemli bir karakterin kimliğini çözmemiz gerek. Buraya kadar Vahiy bir kaç defa bu ünlü ‘Babil’den söz etmiştir ama şimdi esas kimliği ortaya çıkacaktır (Vahiy 14:8, 16:19). Bu bölümde fahişelerin anasıdiye tanımlanıyor. Ayrıca fahişenin canavarın sırtında oturduğunu okuyoruz ki bu da Vahiy 13’te anlatılan canavardır. Anlaşılan şu ki bu ikili birlikte hareket ediyor. Canavarın kim olduğunu öğrenmek için önce fahişediye tanımlanan karakteri tespit etmemiz gerek. Burada sözü edilen fahişe Büyük Babilismiyle anılır. Bununla ne denmek istendiğini öğrenmek için bölümde fahişeyle ilgili yazılanlara bakmamız gerek. Fakat ayrıntılar içinde kaybolmadan önce bölümün sonunda belirtilene dikkat etmemiz iyi olacaktır. Bölümün son ayetinde melek bu kadının ‘dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kent’ olduğunu belirtir; yani Mesih Karşıtı’nın kuracağı egemenliğinin başkenti söz konusudur muhtemelen. Neresi olacağını tespit etmek için yine ayrıntılara bakalım:

  1. Engin suların kenarında oturuyor: Kadın suların, yani denizin kenarında oturmuş halde tasvir ediliyor. Daha sonra bu suların halkları, toplumları, ulusları ve dilleri temsil ettiğini okuyoruz (17:15). Demek ki kadının temsil ettiği şehir, birçok ulus ve halk üzerinde etkisini gösteriyor.

  2. Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar: Kadın özellikle bir fahişe olarak tasvir ediliyor, çünkü bütün devletlerle her türlü iğrenç temasa girmiştir. Bu ahlaksızlık maddi ve manevi her türlü pisliği içerir. Vahiy 18. bölümden kadının, yani şehrin, özellikle ticaret konusunda çok büyük bir rol oynadığını okuyoruz. Bu kent, dünyanın en büyük metropol ve ticaret merkezlerinden biri, ahlaksızlığın hat safhada olduğu bir başkent olacaktır.

  3. Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı: Kadın fahişeler gibi tepeden tırnağa süslenmiş olup iğrenç ticaretini sürdürmektedir. Şehir olarak düşünecek olursak, onun son derece lüks ve cazibeli bir şekilde donatıldığını anlayabiliriz. İlginçtir ki Mesih’in kâsesini içen Kilise pak bir geline benzetilirken (2.Korintliler 11:2), burada Mesih Karşıtı’nın ‘eşi’; rezil ve sarhoş bir fahişeye benzetilmektedir.

  4. Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: BÜYÜK BABİL, DÜNYA FAHİŞELERİNİN VE İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI: Kadının ismi, hem ne kadar iğrenç bir ticaret çevirdiğini hem de ne kadar kapsamlı bir etki alanına sahip olduğunu belirtir. Aynı zamanda eski Babil kentinin ismini taşıması da ilginçtir. Çünkü Babil kenti Nuh döneminden sonra Tanrı’ya başkaldıran ilk metropoldü (bkz. Yaratılış 11). Burada geçen isim mecazi anlamda modern bir kenti mi temsil ediyor yoksa canlanmış bir Babil kentini mi temsil ediyor henüz bilemeyiz, zaman gösterecek. Ama nasıl olacaksa bu metropolün, asırlar boyunca gelmiş geçmiş tüm ahlaksızlıkların toplandığı yer ve merkezi olacağı kesin.

  5. Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm: Bu kentin özellikle nam yaptığı bir konu da, Mesih imanlılarına karşı sürdürdüğü zulüm olacaktır. İmanlıları o kadar canice ve zalimce öldürecektir ki kanlarıyla adeta zevkten sarhoş olacaktır. Başka birçok bölümlerde belirtildiği gibi, son günlerde Mesih Karşıtı’nın egemenliği öncellikle Yahudilere ve Hristiyanlara yönelik devasa bir soykırım kampanyası başlatacaktır (bkz. Daniel 7:21; Luka 21:12-14).

  6. Yedi baş, kadının üzerinde oturduğu yedi tepedir: Daha sonra Yuhanna kadının üzerinde oturduğu canavarın yedi başına dikkat çeker. Elçi Yuhanna, bunların kadının üzerinde oturduğu yedi tepeyi simgelediğini açıkça belirtir. Eskiden beri birçok kent tepeler üzerinde kurula gelmiştir. Birçok tepe işgal edilerek şehrin genişlemesi sağlanmıştır. Örneğin, Roma ve İstanbul eskiden beri yedi tepe üzerinde kurulan kentler diye bilinir. Mesih Karşıtı’nın başkenti her neresi olacaksa, son derece büyük ve ünlü bir dünya metropolü olacağı anlaşılmaktadır.

  7. Gördüğün canavarla on boynuz fahişeden nefret edecek, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar: Son olarak kadının kaderini de öğreniyoruz. Başta onunla işbirliği yapan uluslar ve krallar, sonunda ondan nefret eder hale gelecekler ve onu ayaklar altında çiğneyecekler. Daha da kötüsü, Rab’bin kendisi eski Babil’de olduğu gibi son Büyük Babil kentini büyük gazapla cezalandıracaktır (bkz. Vahiy 18).

Gördüğümüz gibi, son günlerde Mesih Karşıtı’nın egemenliğine başkentlik yapacak olan ve Fahişe Babil diye anılan büyük bir metropol söz konusudur. Şimdiden hangi şehir olacağını bilemeyiz. Dubai, Roma, Kahire veya İstanbul gibi tüm Orta Doğu’ya hükmeden herhangi bir şehir olabilir. Bazıları 16:19’da ‘büyük kent’ diye geçen Yeruşalim olacağını düşünür. Başkaları, asırlardır harabe halindeki Bağdat’ın hemen batısındaki antik Babil’in yeniden kurulacağını ileri sürer. Doğrusu, henüz emin olamayız. Ancak Mesih Karşıtı ortaya çıktığında, kötülüğün merkezi olarak seçtiği kent neyse o olacaktır.


img

CANAVARIN SIRRI

Vahiy 17:8-18

8*Gördüğün canavar bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri adları yaşam kitabına yazılmamış olanlar canavarı görünce şaşacaklar. Çünkü o bir zamanlar vardı, şimdi yok, ama yine gelecek.

9“Bunu anlamak için bilgelik gerek. Yedi baş, kadının üzerinde oturduğu yedi tepedir; aynı zamanda yedi kraldır. 10Bunların beşi düştü, biri duruyor, ötekiyse henüz gelmedi. Gelince kısa süre kalması gerek. 11Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi sekizinci kraldır. O da yedilerden biridir ve yıkıma gitmektedir. 12*Gördüğün on boynuz henüz egemenlik sürmemiş on kraldır; canavarla birlikte bir saat egemenlik sürmek üzere yetki alacaklar. 13Düşünce birliği içinde olan bu krallar güçlerini ve yetkilerini canavara verecekler. 14Kuzu'ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı'dır. O'nunla birlikte olanlar, çağrılmış, seçilmiş ve O'na sadık kalmış olanlardır.”

15Bundan sonra melek bana, “Şu gördüğün sular –fahişenin kenarında oturduğu sular– halklar, toplumlar, uluslar ve dillerdir” dedi. 16“Gördüğün canavarla on boynuz fahişeden nefret edecek, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar. 17Çünkü Tanrı, amacını gerçekleştirme isteğini onların yüreğine koymuştur. Öyle ki, Tanrı'nın sözleri yerine gelinceye dek krallıklarını canavara devretmekte sözbirliği edecekler. 18Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir.”


AÇIKLAMA: Bu bölümde Elçi Yuhanna Mesih Karşıtı’nı temsil eden canavarın kim olduğunu çok net bir şekilde ifşa ediyor. Ancak Yuhanna bunun büyük bir sır olduğunu ve anlamak için büyük bilgelik gerektirdiğini de vurgular (17:7). Ayrıntıların bir bakalım:

  1. Gördüğün canavar bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek: Burada ve devamındaki ayetlerde Mesih Karşıtı için kullanılan gizemli bir tanımlama veya unvan söz konusu: “vardı, yoktur ve bir daha çıkacak”. Bu bölümde bu tanımlama tam üç kere tekrarlanır. Aslında bunun gerçek Mesih’e karşı yapılan bir taklit olduğunu hemen fark edebiliriz. Vahiy kitabının başında birçok kez Mesih için “var olan, var olmuş ve gelecek olan” sözleri yer almaktadır (bkz. Vahiy 1:4, 8). Anlaşılan şu ki Şeytan birilerini ölümden geri getirmeye çalışacaktır. Vahiy 13. bölümde söz edilen başındaki ölümcül yara, bir açıdan Mesih Karşıtı’nın yaralanıp mucizevi bir şekilde hayata döndüğünü ifade ediyor olabilir. Yalnız geri geldiği zaman Kutsal Kitap dipsiz derinliklerden çıkacağı, yani Mesih Karşıtı’nın birebir Şeytan’ın bağrından kopacağı belirtiliyor. Bu olağanüstü dirilişi gören insanlar ona resmen tapacak ve körü körüne ardından koşacaktır. Oysa ki onun gittiği yer aslında yıkımdır.

  2. Yedi baş...yedi kraldır. Bunların beşi düştü, biri duruyor, ötekiyse henüz gelmedi: Elçi Yuhanna burada canavarın yedi başın anlamını açıklamaya başlar. Bu yedi başın yedi kralı ya da krallığı sembolize ettiği belirtiliyor. Ardından, melek, söz konusu yedi kralın beşinin düştüğünü, biri hala durduğunu ve yedincisinin henüz çıkmadığı bildirir. Birinin duruyor olduğunu söylemesi, Elçi Yuhanna döneminde krallığını sürdürmekte olan Roma İmparatorluğu’nu işaret ederek önemli bir ipucu sağlar. Böylece tarif edilen krallıkları Roma’ya endeksleyerek şöyle sıralamak mümkündür:

  1. Mısır Krallığı: İsrail’i köleliğe bağlayan krallık.

  2. Asur Krallığı: Kuzey İsrail Krallığı’nı sürgüne götüren krallık (M.Ö. 722)

  3. Babil Krallığı: Yahuda Krallığı’nı sürgüne götüren krallık (M.Ö. 586)

  4. Med-Pers Krallığı: Yahudileri kendi topraklarına salıveren krallık (M.Ö. 538)

  5. Grek Krallığı: Yahudilerin tapınağını murdar eden krallık (M.Ö. 168)

  6. Roma Krallığı: İsrail’i işgal eden ve Yahudilerin tapınağını yok eden krallık (M.S. 70)

Gördüğümüz gibi, bu krallıkların hepsi bir şekilde Rab’bin halkı olan Yahudilerle ilişkiliydi. Bunların hepsi Orta Doğu genelinde hüküm sürdüler. Şimdi en çok dikkatimizi çeken şudur ki Roma’dan sonra Yuhanna’nın dönemindehenüz gelmemişolan yedinci bir baş, yani krallık daha bekleniyor. Devamındaki ayetlere göre, sekizinci kral olan Mesih Karşıtı bu yedinci baştan çıkacaktır. Bu yedinci egemenliğin kim olduğuna ilişkin, kimi yorumcular dirilmiş bir Roma egemenliği veya benzer bir birlik (Avrupa Birliği veya ABD vb) olacağını düşünür. Kimileriyse, Doğu Roma Bizans Krallığı’ndan Orta Doğu hâkimiyetini devralan son büyük egemen Osmanlı Devleti olduğunu ileri sürer. Hangi görüşün isabetli olduğunu kesin olarak söylemek için henüz erken ise de, bu son egemenliğin, yeniden canlanacak eski bir Orta Doğu devleti olduğu ayette net biçimde belirtiliyor.

  1. Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi sekizinci kraldır. O da yedilerden biridir ve yıkıma gitmektedir: En sonunda melek canavarın sekizinci kral olduğunu belirtir. Aslında canavar kendisinden önceki tüm dünya imparatorluklarını bir anlamda temsil eder ama kendisi hepsinden sonra çıkacaktır. Bu açıdan o hem yedilerden biridir hem de hepsinin toplamı yani kötülüğün zirvesidir. Ama aynı zamanda Mesih Karşıtı’nın hep var olmuş, yok edilmiş ve yine çıkacak olan unvanıyla anılması, onun yedinci başın dirilmiş veya yeniden canlanmış hali olduğunu da tekrar vurgula. Grek, Roma ve Osmanlı gibi büyük imparatorluklar sona ermişlerdir. Peki, onlardan biri yeniden filizlenebilir mi? Tarihçiler çoktan onları gömdüler. Onların kökünden tüm Orta Doğu’ya hükmeden bir imparatorluk yeniden çıkarsa insanlar gerçekten şaşırmazlar mı? Üstelik de mucizeler yapan ve son derece karizmatik bir önder başına geçse herkes ona adeta tapmaz mı?

  2. Gördüğün on boynuz henüz egemenlik sürmemiş on kraldır; canavarla birlikte bir saat egemenlik sürmek üzere yetki alacaklar: Melek son olarak yedi başlı canavarın on boynuzunu da açıklar. Kutsal Kitap’ın bir çok yerinde Mesih Karşıtı’nın 10 kraldan oluşan egemenliği söz konusudur (bkz. Daniel 7). Bu on kral, Mesih Karşıtı’yla işbirliği yapan ve Orta Doğu’da hüküm süren müttefik bir güç oluşturacaktır. Mesih Karşıtı’nın bu koalisyonu özellikle Mesih ve halkına karşı savaşacaktır. İsa Mesih’in soydaşları olan Yahudilere saldıracaklar ama sonunda bozguna uğrayacaklar, çünkü gerçek Mesih ortaya çıkıp halkını savunacak ve tüm düşmanlarını cezalandıracaktır. Ama şimdi Şeytan’ın son günlerde ne biçim bir egemenlik öne süreceğini biliyoruz.


BABİL’İN SONU

Vahiy 18:1-24

1Bundan sonra büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. Yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı. 2Melek gür bir sesle bağırdı:

Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı!

Cinlerin barınağı,

Her kötü ruhun uğrağı,

Her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.

 3*Çünkü bütün uluslar

Azgın fuhşunun şarabından içtiler.

Dünya kralları da

Onunla fuhuş yaptılar.

Dünya tüccarları

Onun aşırı sefahatiyle zenginleştiler.”

4*Gökten başka bir ses işittim:

Ey halkım!” diyordu.

Onun günahlarına ortak olmamak,

Uğradığı belalara uğramamak için çık oradan!

 5*Çünkü üst üste yığılan günahları göğe erişti,

Ve Tanrı onun suçlarını anımsadı.

 6*Babil nasıl davrandıysa, karşılığını ona aynen verin,

Yaptıklarının iki katını ödeyin.

Hazırladığı kâsedeki içkinin

İki katını hazırlayıp ona içirin.

 7*Kendini yücelttiği, sefahate verdiği oranda

Istırap ve keder verin ona.

Çünkü içinden diyor ki,

Tahtında oturan bir kraliçeyim, dul değilim.

Asla yas tutmayacağım!’

 8Bu nedenle başına gelecek belalar

Ölüm, yas ve kıtlık–

Bir gün içinde gelecek.

Ateş onu yiyip bitirecek.

Çünkü onu yargılayan Rab Tanrı güçlüdür.

9*“Kendisiyle fuhuş yapan ve sefahatte yaşayan dünya kralları onu yakan ateşin dumanını görünce onun için ağlayıp dövünecekler. 10Çektiği ıstıraptan dehşete düşecek, uzakta durup,

Vay başına koca kent,

Vay başına güçlü kent Babil!

Bir saat içinde cezanı buldun’ diyecekler.

11*“Dünya tüccarları onun için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü mallarını satın alacak kimse yok artık. 12-13*Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.

 14“Diyecekler ki,

Canının çektiği meyveler elinden gitti,

Bütün değerli ve göz alıcı malların yok oldu.

İnsanlar bunları bir daha göremeyecek.’

 15*Babil'de bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ıstıraptan dehşete düşecekler. Uzakta durup ağlayacak, yas tutacaklar.

 16“ ‘Vay başına, vay!’ diyecekler.

İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış,

Altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş

Koca kent!

 17-18*Onca büyük zenginlik

Bir saat içinde yok oldu.’

 

Gemi kaptanları, yolcular, tayfalar, denizde çalışanların hepsi, onu yakan ateşin dumanını görünce uzakta durup, ‘Koca kent gibisi var mı?’ diye feryat ettiler. 19Başlarına toprak döktüler, yas tutup ağlayarak feryat ettiler:

Vay başına koca kent, vay!

Denizde gemileri olanların hepsi

Onun sayesinde, onun değerli mallarıyla

Zengin olmuşlardı.

Kent bir saat içinde viraneye döndü.’

 20*Ey gök, kutsallar, elçiler, peygamberler!

Onun başına gelenlere sevinin!

Çünkü Tanrı onu yargılayıp hakkınızı aldı.”

21*Sonra güçlü bir melek değirmen taşına benzer büyük bir taşı kaldırıp denize atarak şöyle dedi:

Koca kent Babil de

İşte böyle şiddetle atılacak

Ve bir daha görülmeyecek.

 22*Artık sende lir çalanların, ezgi okuyanların,

Kaval ve borazan çalanların sesi

Hiç işitilmeyecek.

Artık sende hiçbir el sanatının ustası bulunmayacak.

Sende artık değirmen sesi duyulmayacak.

 23*Artık sende hiç kandil ışığı parlamayacak.

Sende artık gelin güvey sesi duyulmayacak.

Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi.

Bütün uluslar senin büyücülüğünle yoldan sapmıştı.

 24*Peygamberlerin, kutsalların

Ve yeryüzünde boğazlanan herkesin kanı

Sende bulundu.”


AÇIKLAMA: Bir önceki bölümde Büyük Babil’in Mesih Karşıtı’nın başkenti olduğunu gördük. Aynı zamanda Babil ismi dünyanın başından bu yana Tanrı’ya ayaklanan insanların kibrini temsil eder. Büyük tufandan sona Nuh’un torunları Mezopotamya ovasına indiler. Kısa bir sure sonra Nemrut adında güçlü ve asi bir kralın önderliğinde koskoca bir şehir ve ortasında devasa bir kule yapmaya kalktılar. Esas amaçları Tanrı’ya meydan okumaktı. Kibirlerinden hiç hoşlanmayan Tanrı dillerini karıştırarak işbirliklerine son verdi. Ondan sonra o kente ‘Babil’ismi verildi çünkü insanlar birbiriyle anlaşamayıp ‘saçmalamaya’ başladılar (Yaratılış 11). Ama bu insanın kibri ve saçmalığının sonu değildi. Yıllar sonra Nebukadnessar isminde gururlu bir kral Babil’i yeniden inşa etti. Yaptığı koskoca asma bahçeleri, çifte suru ve zengin tapınaklarıyla dünyanın göz bebeği olmuştu. Daha sonra aynı kral Tanrı’nın kenti olan Yeruşalim’in üzerine yürüyüp halkını sürgüne gönderdi ve Tanrı’nın Tapınağını yerle bir etti. Ne var ki zamanı geldiğinde Tanrı Babil’i yine yargıladı (Daniel 5). Hatta peygamberler bu kent üzerine büyük lanetler de okudular (Yeşaya 13, Yeremya 50). Ama Vahiy’de okuduğumuz gibi insan yine kibrinden vazgeçmiyor ve son günlerde isyan sembolü olan Babil’i yeniden kuracaktır. Bu son Babil de Tanrı’nın halkını ezecektir ama sonunda kendisi korkunç bir gazaba uğrayacaktır.

Bu bölümde son Büyük Babil’in uğradığı yıkımın ayrıntılarını okuyoruz. Aslında Mesih Karşıtı’nın merkezi olan bu kentin yıkılacağı bir kaç defa müjdelendi bile (Vahiy 14:8, 16:19). Orada inanılmaz büyük bir deprem sonucunda tümden kırılacağını gördük. Burada ise yıkımının sebepleri sıralanıyor. Babil’in ticaret konusunda çok güçlü ve başarılı olmasına karşın günah konusunda çok daha ileriye gittiğini belirtiyor. Yani maddi servetini hep kötülüğe yatırdı. Dahası her türlü şeytani işler ve güçler için barınak olduğunu tespit eder. Cinsellik ve beraberinde getirdiği tüm sapıklıklar da hat safhada. İşin kötüsü bunu yalnız başına yapmıyor, tüm ulusları pisliğin içine çekmeye başarır. Sonunda günahları eski Babil Kulesi gibi Tanrı’nın katına kadar yükselir (18:5). Böylece Rab onu bir günde korkunç felaketlerle yıkıp yok edecektir.

Bölümün ilerisinde Babil’le ticaret yapanların uğruna yaktıkları ağıtları okuyoruz. Onunla yaptıkları alışverişi anımsayan insanlar bir günde bu kadar korkunç bir sona uğramasına şaşıp duruyorlar. Ama ne ilginçtir ki bu tüccarlar Babil’in inanılmaz güzelliğini ve zenginliğini hatırlarken günahlarını tümden gözden kaçırıyorlar. Öbür yandan ezelden beri Babil’in insafsızlığına uğrayan Tanrı’nın kutsalları büyük ‘fahişenin’ yıkımına seviniyorlar. Bu sırada Rab Babil’de kalan imanlıları bir an evvel kaçmaya çağırır. Bu sözler Lut’un başına gelenleri hatırlatır (Yaratılış 19). O zaman Sodom ve Gomora yıkılmaktaydı ve Lut’la ailesi zor kurtuldular. Ne var ki Lut’un eşi geriye baktığı için tuz kesildi. Neden? Çünkü yüreği hala oraya bağlıydı. Mesih son günlerinden söz ederken Lut’un eşi gibi olmayalım diye uyarır (Luka 17:32). Dünyanın şimdiki hali bundan pek farksız değildir. Gittikçe günaha dalıp giden ve imanlıları kırıp geçen bu dünya sistemi bir gün Tanrı’nın gazabına uğrayacaktır. Onunla ticaret yapan insanlar bundan hiç rahatsızlık duymayabilir ama imanlılar hep ayık ve uyanık olmalı. Rab’bin sözü dediği gibi bu dünyaya yürekten bağlanmamalıyız çünkü sonu pek yakındır (1.Yuhanna 2:15-17).


DÜĞÜN ŞÖLENİ

Vahiy 19:1-10

1Bundan sonra gökte büyük bir kalabalığın sesini andıran yüksek bir ses işittim.

Haleluya!” diyorlardı.

Kurtarış, yücelik ve güç Tanrımız'a özgüdür.

 2*Çünkü O'nun yargıları doğru ve adildir.

Yeryüzünü fuhşuyla yozlaştıran

Büyük fahişeyi yargılayıp

Kendi kullarının kanının öcünü aldı.”

3*İkinci kez,

Haleluya!

Onun dumanı sonsuzlara dek tütecek” dediler.

4Yirmi dört ihtiyarla dört yaratık yere kapanıp, “Amin! Haleluya!” diyerek tahtta oturan Tanrı'ya tapındılar.

5*Sonra tahttan bir ses yükseldi:

Ey Tanrımız'ın bütün kulları!

Küçük büyük, O'ndan korkan hepiniz,

O'nu övün!”

6Ardından büyük bir kalabalığın, gürül gürül akan suların, güçlü gök gürlemelerinin sesine benzer sesler işittim.

Haleluya!” diyorlardı.

Çünkü Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrımız

Egemenlik sürüyor.

 7Sevinelim, coşalım!

O'nu yüceltelim!

Çünkü Kuzu'nun düğünü başlıyor,

Gelini hazırlandı.

 8Giymesi için ona temiz ve parlak

İnce keten giysiler verildi.”

İnce keten kutsalların adil işlerini simgeler.

9*Sonra melek bana, “Yaz!” dedi. “Ne mutlu Kuzu'nun düğün şölenine çağrılmış olanlara!” Ardından ekledi: “Bunlar gerçek sözlerdir, Tanrı'nın sözleridir.”

10Ona tapınmak üzere ayaklarına kapandım. Ama o, “Sakın yapma!” dedi. “Ben de senin ve İsa'ya tanıklığını sürdüren kardeşlerin gibi bir Tanrı kuluyum. Tanrı'ya tap! Çünkü İsa'ya tanıklık, peygamberlik ruhunun özüdür.”


AÇIKLAMA: Şimdi sahne değişiyor ve gözümüzü gökyüzüne çeviriyoruz. Gökte muazzam bir şenlik havası var. Tam dört kere ‘Haleluya!’ diye bağırıyorlar. Haleluya demek ‘Tanrı’yı övün!’demek. Ama neden? En başta Tanrı halkını hep ezip geçen Babil kenti yıkıldı diye seviniyorlar. Nihayet Rab adaletini konuşturdu. Böylece canlarından olmuş kutsallarla birlikte gökteki tüm varlıklar sevinerek Tanrı’yı över. Bu kitabın dördüncü ve beşinci bölümlerinde gördüğümüz büyük şenlik manzarası tekrarlanır sanki. Şimdi ise Tanrı düşmanlarını yargıladı ve egemenlik sürmeye başladı bile. Yakında İsa Mesih yeryüzüne inip atası Davut’un tahtına oturacaktır. Ama önce önemli bir olay daha var. Bir düğün şöleni var!

Yedinci ayet ‘Kuzu’nun düğününden’ söz eder. Kuzu dediği İsa Mesih’tir. Peki gelin kimdir? O da tüm imanlılardan oluşan Kilise’dir. Mesih anlattığı bir çok benzetmede bu büyük şölenden söz etti (Matta 22:1-14 ve 25:1-13) Sonra ölmeden önceki gece sofrada bu olayı ayrıntılı bir şekilde öğrencilerine şöyle anlattı:

Mesih açık bir şekilde sonradan gelip imanlıları kendi yanına alacağından söz etmiştir. Şimdi ise Babası’nın yanında bizlere yer hazırlıyor. Tabii bu sözler bizlere pek fazla bir şey ifade etmeyebilir, fakat o dönemde yaşayan bir Yahudi için bu sözler gerçekten anlam yüklüydü. Mesih’in burada kullandığı ifadeler, Yahudiler’in nişan törenlerini çağrıştırır. Yahudi kültüründe, erkek bir bayanla evlenmek istediğinde kendi babasıyla birlikte onun evine giderdi. Bayanın ailesiyle görüşür ve evlilik teklifi niyetini açardı. Olumlu geçerse erkek babasıyla evine döner ve geliniyle yaşayacakları yeri hazırlamaya başlardı. Babası evin hazır olduğunu söylediği zaman damat gelinini almak için arkadaşlarını toplar ve yola çıkardı. Bu sırada gelin damadın ne zaman geleceğini bilemezdi. O yüzden her gün kendini hazırlar ve pencereden yolunu gözlerdi. Günün birinde “Damat geliyor!”sözü sokaklardan yankılanınca gelin hemen üstünü değiştirir ve arkadaşlarıyla dışarı çıkardı. Bu arada damat gelinini kapar ve babasının evine götürürdü. Oraya vardıktan sonra bazen günlerce süren düğün şöleni başlardı.

Tarif ettiğimiz bu Yahudi örf ve âdeti, Mesih’in Yuhanna 14’te söylediğiyle birebir örtüşüyor. Kutsal Kitap’ın birkaç yerinde Mesih bir damada benzetilir (Luka 5:34; Yuhanna 3:29). Aynı şekilde Kilise de birçok kez güveyi bekleyen bir geline benzetilir (bkz. 2.Korintliler 11:2; Efesliler 5:25-32). Mesih gelini olan Kilise’ye yer hazırlamak üzere göğe döndü. Bir gün aniden bizleri kapıp yanına almak için gökten gelecek. O yüzdendir ki Mesih her an gelişine hazır olsunlar diye imanlıları sıkı sıkıya uyarır (Luka 12:35-40). Kısacası, Mesih gelini olan Kilise’yi yanına almak için her an ortaya çıkabilir. Mesih ile Kilise arasındaki bu buluşmanın tam olarak ne zaman olacağı ile ilgili farklı düşünceler vardır. Kimi dünya çapında yaşanacak yedi yıllık sıkıntı zamanından önce Kilise’yi yanına alacağını ve göklerde düğünü kutlayacağını düşünür. Kimi ise bunun ancak sıkıntı döneminden sonra Mesih’in ikinci gelişiyle paralel olarak gerçekleşeceğini düşünür. Aslında Elçi Pavlus bunun tarihini tam olarak kestirmemizin imkansız olduğunu belirtir (1.Selanikliler 4:13-5:3) Ancak kesin olan şu ki; Mesih gelinine sahip çıkacak ve günün sonunda onu yanına alacaktır. Kaldı ki Mesih imanlısı olan herkes bu özel günü dört gözle beklemeli (Titus 2:13).


KRALIN DÖNÜŞÜ

Vahiy 19:11-21

11Bundan sonra göğün açılmış olduğunu, beyaz bir atın orada durduğunu gördüm. Binicisinin adı Sadık ve Gerçek'tir. Adaletle yargılar, savaşır. 12*Gözleri alev alev yanan ateş gibidir. Başında çok sayıda taç var. Üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir ad yazılıdır. 13Kana batırılmış bir kaftan giymişti. Tanrı'nın Sözü adıyla anılır. 14Beyaz, temiz, ince ketene bürünmüş olan gökteki ordular, beyaz atlara binmiş O'nu izliyorlardı. 15Ağzından ulusları vuracak keskin bir kılıç uzanıyor. Onları demir çomakla güdecek. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın ateşli gazabının şarabını üreten masarayı kendisi çiğneyecek. 16Kaftanının ve kalçasının üzerinde şu ad yazılıydı:

KRALLARIN KRALI VE RABLERİN RABBİ

17-18*Bundan sonra güneşte duran bir melek gördüm. Göğün ortasında uçan bütün kuşları yüksek sesle çağırdı: “Kralların, komutanların, güçlü adamların, atlarla binicilerinin, özgür köle, küçük büyük, hepsinin etini yemek için toplanın, Tanrı'nın büyük şölenine gelin!”

19Sonra canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan'la O'nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. 20*Canavarla onun önünde doğaüstü belirtiler gerçekleştiren sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp heykeline tapanları bu belirtilerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. 21Geriye kalanlar, ata binmiş Olan'ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar bunların etiyle doydu.


AÇIKLAMA: Sonunda beklenen beyaz at geliyor! Binicisi Mesih İsa’nın ta kendisidir. İlk gelişinde sıradan bir insan olarak gelmişti, ikinci gelişinde ise görkemli bir kral olarak dönecektir. Geliş amacı da düşmanlarını adaletle yargılamak ve halkına sahip çıkmak. İsa Mesih’in görkemli dönüşü kuşkusuz ki Kutsal Kitap’ın en önemli odak noktalarından biri. Bir çok peygamber bundan söz etmişti:

Mesih ve Elçileri de bu önemli olaydan pek çok kez söz etmişlerdi:

Burada Yuhanna asırlar önceden Mesih’in dönüşüne tanık oluyor. Ayrıntıları şöyle aktarıyor: Gözleri alev alev parlıyor. Başında küçük bir çelenk değil, birçok kral tacı bulunmaktadır. Kana batırılmış kaftanına da dikkat çeker. Ama kendi kanı değil bu, çiğnemiş olduğu düşmanlarının kanıdır (Vahiy 14:19-20). Bu ara Mesih’in yalnız başına gelmediğini öğreniyoruz. Beraberinde göksel orduları getiriyor. Bunlar melek değil, bunlar daha önce iman etmiş ve Rab’bin huzuruna kavuşmuş imanlılardır. Hepsi bembeyaz kıyafetleriyle Mesih’i izlemektedirler. Ancak dikkat edersek kimsenin kimseyle savaşmasına gerek yoktur, çünkü Mesih ağzından çıkan sözüyle bir anda tüm düşmanları yok edecektir. Böylece gerçek Rab ve Kral dünya sahnesine çıkmış bulunacaktır.

İkinci dönüşünde Mesih baştan beri müjdelenen Tanrı’nın Egemenliğini yeniden kurmak için geliyor. Atası Davut’un tahtına oturup tüm uluslar üzerinde krallık sürecektir. O yüzdendir ki kendisine Kralların Kralı denecektir. Bu sırada Mesih Karşıtı ile birlikte Rab’bin halkına karşı toplanan bütün orduların cesetlerini yiyip bitirmek için bir melek, gökteki tüm kuşları büyük bir şölene çağırır. Onlar ki Tanrı’nın kutsallarını avlayıp durdular ve sonunda Yeruşalim’i silip süpürmek için bir araya geldiler. Fakat sonunda hepsi kuşlara yem olacak. Aynı şeyi Peygamber Hezekiel de asırlar önce yazmıştı (Hezekiel 38-39). Sonunda Mesih Karşıtı ve sağ kolu Sahte Peygamber de yakalanıp ateş gölüne atılacak. Bu şekilde adalet yerini bulacak ve İsa Mesih tahtına kavuşacaktır.


img

MESİH’İN KRALLIĞI

Vahiy 20:1-10

1Sonra bir meleğin gökten indiğini gördüm. Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincir vardı. 2*Melek ejderhayı –İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı– yakalayıp bin yıl için bağladı. 3Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.

4*Bazı tahtlar ve bunlara oturanları gördüm. Onlara yargılama yetkisi verilmişti. İsa'ya tanıklık ve Tanrı'nın sözü uğruna başı kesilenlerin canlarını da gördüm. Bunlar, canavara ve heykeline tapmamış, alınlarına ve ellerine onun işaretini almamış olanlardı. Hepsi dirilip Mesih'le birlikte bin yıl egemenlik sürdüler. 5İlk diriliş budur. Ölülerin geri kalanı bin yıl tamamlanmadan dirilmedi. 6İlk dirilişe dahil olanlar mutlu ve kutsaldır. İkinci ölümün bunların üzerinde yetkisi yoktur. Onlar Tanrı'nın ve Mesih'in kâhinleri olacak, O'nunla birlikte bin yıl egemenlik sürecekler.

7Bin yıl tamamlanınca Şeytan atıldığı zindandan serbest bırakılacak. 8*Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları –Gog'la Magog'u– saptırmak, savaş için bir araya toplamak üzere zindandan çıkacak. Toplananların sayısı deniz kumu kadar çoktur.

9Yeryüzünün dört bir yanından gelerek kutsalların ordugahını ve sevilen kenti kuşattılar. Ama gökten ateş yağdı, onları yakıp yok etti. 10Onları saptıran İblis ise canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. Gece gündüz, sonsuzlara dek işkence çekeceklerdir.


AÇIKLAMA: Mesih, yeryüzüne döndüğü zaman peygamberlerin sözleri uyarınca atası Davut’un yüce tahtına oturacak ve bin yıl boyunca Yeruşalim’den krallık sürecektir. İlk geldiğinde öncellikle eski düşmanı Şeytanı bağlayıp dipsiz derinliklere atacaktır. Aynı zamanda bu dönemin başında önemli bir yargılama süreci de olacaktır. Yani sıkıntı döneminde ölmemiş ve Mesih’in Krallığına kadar sağ kalan herkes İsa’nın önüne geçecek. Mesih de koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi kimin krallığına katılacağına karar verecektir (Matta 25:31-46). Bu sırada sıkıntı dönemini geçiren ve canlarından olan kişilerin dirilip Mesih’le birlikte bin yıl hüküm sürdüğünü görüyoruz. Canavara tapmayı reddeden bu imanlılar bu kez yüceltiliyor ve Mesih’in egemenliğinde özel makamlara sahip oluyor. Sadece onlar değil, zamanın başlangıcından beri ölmüş İbrahim, Davut ve Daniel gibi tüm kutsallar dirilip Mesih’in Krallığına dahil olacaklar (Hezekiel 34:23-24, Daniel 12:13). Bu ilk dirilişe katılanlar için artık ikinci ölüm yani sonsuz azap söz konusu olmayacaktır (1.Korintliler 15:23).

Bu bölüm çok kısa olmasına rağmen esas çok uzun ve önemli bir dönemi kapsıyor. Daha fazla ayrıntılarına girmemesinin sebebi de eskiden beri peygamberlerin bu dönemi fazlasıyla vurgulamış olmalarıydı muhtemelen. Peygamberlerin bazı anlatımlarına bakalım:

Gördüğümüz gibi bu dönemde artık barışçıl ve adil bir hükümet tüm dünyayı kapsayacak. Dahası, peygamberler Mesih’in tüm dünyayı Yeruşalim merkezinden yöneteceğini belirtir (Yeşaya 2:2-3, 4:2-6). Peygamber Hezekiel de orada kurulacak devasa bir Tapınağı ayrıntılı bir biçimde tasvir eder (Hezekiel 40-48). Tüm uluslar Mesih’e bağlı olacak hatta belirli bayramlarda hep birlikte Yeruşalim’e akacaklardır (Zekeriya 14:16). Rab’bin bizzat yeryüzünü yönettiği bu dönem gerçekten harika olacaktır.

Vahiy’deki bu kısa bölümde son krallığın 1000 yıl süreceğini tam altı kere vurgulanır. Bazıları bunu mecazi bir biçimde yorumlamak isteseler de yazıldığı gibi kabul etmek en doğrusudur. Bu sürecin sonunda Rab eski yılanı Seytan’ı son bir kere salıverir. Neden? Çünkü Mesih’in kendisi dünyayı mükemmel bir adaletle bin yıl boyunca hükmetmesine rağmen yine de bazı insanlar içten içe O’na boyun eğmeyi reddedecektir. Bu insanın yüreği ne kadar çürük olduğunu bir kere daha gösterir. Şeytan da baş kaldırmak isteyen herkesi toplayacak ve Mesih’in başkenti olan Yeruşalim’e kadar yürüyecek. Ancak gökten yağan ateş ve kükürt onları yok eder ve Şeytan da nihayet kendisi için hazırlanan ateş gölüne atılacak. Bu inanılmaz barış dönemi bu şekilde sona erecektir.



imgKIYAMET GÜNÜ

Vahiy 20:11-15

11*Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. Yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. 12Tahtın önünde duran küçük büyük, ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. 13Deniz kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı. 14Ölüm ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü ikinci ölümdür. 15Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atıldı.


AÇIKLAMA: Bu konu insanların en çok merak ettiği konulardan biridir. Her şeyin sonu ne zaman gelecek ve nasıl olacak? Bölümün ilk kısmında gördüğümüz gibi Mesih’in kuracağı 1000 yıllık egemenliğin sonunda son bir isyan olacaktır. Bunu bastırdıktan sonra artık bildiğimiz dünya düzeni ortadan kalkacak ve son yargı, yani kıyamet günü gerçekleşecek. Elçi Pavlus bu zamanı şöyle betimler: ‘Mesih her yönetimi, her hükümranlığı, her gücü ortadan kaldırıp egemenliği Baba Tanrı'ya teslim ettiği zaman son gelmiş olacak’ (1. Korintliler 15:24). En sonunda ezeli düşmanı olan Şeytan’ı ateş gölüne attıktan sonra İsa Mesih, krallığı Babası’na geri teslim edecek, çünkü Mesih kendisiyle ilgili yazılan her şeyi tam anlamıyla yerine getirmiş olacak. Son olarak ölümün de ortadan kaldırılması gereklidir.

Bu sırada Mesih, henüz yargılanmamış tüm imansızları karşısına almak için beyaz bir tahta oturur. (bkz. Yuhanna 5:27-29) Ancak bu arada bildiğimiz yer ile gök Rab’bin önünden kaçıp yok oluyor. Böylece kıyamet denen gün gelmiş oluyor. Elçi Petrus dünyanın yok oluşunu şöyle anlatır:‘O gün gökler büyük bir gürültüyle ortadan kalkacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde yapılmış olan her şey yanıp tükenecek’ (2. Petrus 3:10). Gerçekten ürpertici bir manzara! Bildiğimiz dünya ve tüm evren bu şekilde bir anda tarihe karışacak. Bir tek beyaz taht görünecek ve tüm insanlar tek tek Mesih’in karşısına çıkacak. İman eden bizler bu yargıya tabii tutulmayacağız, çünkü iman eden kimseler için Tanrı’nın vaadi uyarınca hiçbir mahkûmiyet yoktur (Romalılar 8:1). Ayrıca Mesih imanlıları daha önce ‘ilk dirilişte’yaşama dönmüş olacaklar (20:5). Burada tarif edilen ise tüm imansızları kapsayan ikinci diriliştir. Küçük büyük, zengin fakir fark etmeksizin İsa Mesih’e iman etmemiş herkes karşısına çıkıp hüküm giyecek.

Bu sırada ölüler diyarı ve deniz kendisine gömülmüş tüm insanların cesetlerini Mesih’in önüne püskürtecek diyor. Demek ki insanlar fizikken dirilecek ve fizikken azap görecek. Sonra kitaplar açılacak ve herkes çok güvendiği yaptıklarına göre yargılanacak. Ne var ki hiç biri işe yaramayacak. Özellikle Yaşam Kitabıdenen önemli bir kitap daha belirir. Bu Mesih’e ait olanların isimlerini kaydeden kitaptır (13:8). Demek ki sonunda önemli olan Mesih’e bağlı olmaktır. Ne var ki O’nun kitabına yazılmayan herkes yargılandıktan sonra ateş gölüne atılır. Bu ikinci ölümdür. İmanlılar dahi birinci ölümü yaşar, yani hepimiz fiziksel olarak ölürüz. Ancak ikinci ölüm denen ateş gölüne yalnız imansızlar gider ve oradan hiç kurtuluş yoktur. Ateş gölü, yani cehennem, sözle anlatılamaz korkunç bir işkence yeridir. Öncelikle orası Şeytan ve ona eşlik eden kötü ruhlar için yapılmıştır (Matta 25:41). Kendisine uyan ve günahının bedeli ödenmeyen (yani Mesih’e ve çarmıhta bu bedeli ödediğine güvenmeyerek bu kefaretten yoksun kalan) tüm insanlar Şeytan’a eşlik etmek üzere oraya gidecekler. Mesih oranın işkencesini şöyle tarif eder:‘Oradakileri kemiren kurt ölmez, Yakan ateş sönmez.' Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır’ (Markos 9:48-49).

Birçok insan cehennemin ebedi bir durum olmadığını ve bir süre cezamızı çektikten sonra çıkabileceğimizi savunmaya çalışır. Keşke böyle olsa! Ancak Rab’bin sözüne bakılırsa, cehenneme gidenin bir daha çıkamayacağını biliyoruz (Matta 25:41-46). Yani cennet ne kadar gerçek ve sonsuz ise cehennem de o kadar gerçek ve sonsuz olacaktır. O yüzden, daha vakit varken insanlar bu korkunç azaba uğramasınlar diye uyarıyoruz. İsa Mesih’e iman etmeyi reddeden herkesin son ve ebedi durumu böyle olacaktır. Bunun için herkese Mesih’in adıyla yalvarıyoruz, daha fırsat varken Tanrı’yla barışın (2. Korintliler 5:18-21)!


img

YENİ YERUŞALİM

Vahiy 21:1-27

1*Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. 2Kutsal kentin, yeni Yeruşalim'in gökten, Tanrı'nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. 3*Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı'nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O'nun halkı olacaklar, Tanrı'nın kendisi de onların arasında bulunacak. 4*Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.”

5Tahtta oturan, “İşte her şeyi yeniliyorum” dedi. Sonra, “Yaz!” diye ekledi, “Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir.” 6*Bana, “Tamam!” dedi, “Alfa ve Omega, başlangıç ve son Ben'im. Susayana yaşam suyunun pınarından karşılıksız su vereceğim. 7*Galip gelen bunları miras alacak. Ben onun Tanrısı olacağım, o da bana oğul olacak. 8Ama korkak, imansız, iğrenç, adam öldüren, fuhuş yapan, büyücü, putperest ve bütün yalancılara gelince, onların yeri, kükürtle yanan ateş gölüdür. İkinci ölüm budur.”

9Son yedi belayla dolu yedi tası taşıyan yedi melekten biri gelip benimle konuştu. “Gel!” dedi, “Kuzu'ya eş olacak gelini sana göstereyim.” 10-11*Sonra melek beni Ruh'un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı'nın yanından inen ve O'nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim'i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu. 12*Büyük ve yüksek surları ve on iki kapısı vardı. Kapıları on iki melek bekliyordu. Kapıların üzerine İsrailoğulları'nın on iki oymağının adları yazılmıştı. 13Doğuda üç kapı, kuzeyde üç kapı, güneyde üç kapı, batıda üç kapı vardı. 14Kenti çevreleyen surların on iki temel taşı bulunuyordu. Bunların üzerinde Kuzu'nun on iki elçisinin adları yazılıydı.

15*Benimle konuşan meleğin elinde kenti ve kent kapılarıyla surları ölçmek için altın bir ölçü kamışı vardı. 16Kent kare biçimindeydi, uzunluğu enine eşitti. Melek kenti kamışla ölçtü, her bir yanı 12 000 ok atımı geldi. Uzunluğu, eni ve yüksekliği birbirine eşitti. 17Melek surları da ölçtü. Kullandığı insan ölçüsüne göre 144 arşındı. 18*Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı. 19-20Kent surlarının temelleri her tür değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi laciverttaşı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gökyakut, on ikincisi ametistti. 21On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.

22Kentte tapınak görmedim. Çünkü Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır. 23*Aydınlanmak için kentin güneş ya da aya gereksinimi yoktur. Çünkü Tanrı'nın görkemi onu aydınlatıyor. Kuzu da onun çırasıdır. 24*Uluslar kentin ışığında yürüyecekler. Dünya kralları servetlerini oraya getirecekler. 25*Kentin kapıları gündüz hiç kapanmayacak, orada gece olmayacak. 26Ulusların görkemi ve zenginliği oraya taşınacak. 27*Oraya murdar hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse asla girmeyecek; yalnız adları Kuzu'nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecek.


AÇIKLAMA: ‘Ölümden öte köy yok’derler. Kısmen doğru. Fakat Mesih inanlısı için ölümden öte koskoca bir kent hazırlanıyor. Mesih havarilerden ayrılırken özellikle Babası’nın evi olan bu kentte bize yer hazırlamaya gittiğini belirtti (Yuhanna 14:1-3). Burada tarif edilen yeni Yeruşalim İbrahim ve diğer peygamberlerin hep özlemle bekledikleri kutsal ve sonsuz kenttir (İbraniler 11:10,16). Aslında bu kent Tanrı’nın konutudur. Elçi Pavlus, bu Yeruşalim’in gökte olduğunu belirtir (Galatyalılar4:26). Ancak sonunda gök ile yeryüzü birleşecek ve Tanrı insanlarla birlikte yaşayacaktır. Tarihin sonunda her imanlının varacağı ve ebediyen oturacağı kutsal mesken budur! Peki ne zaman olacak? Daha önce gördüğümüz gibi Mesih’in bin yıllık egemenliğinin bitiminde yer ve gök ortadan kalktı. Sonra Rab yepyeni bir gök ve yeryüzü yaratacaktır (2.Petrus 3:13). Yani burada ayrıntılarını okuduğumuz yeni Yeruşalim kıyamet gününden sonra belirecektir.

Tanrı’nın yarattığı yeni yeryüzünün bazı özellikleri hemen göze çarpar. Bir kere hiç deniz yoktur. Bunun sebebi, buranın çok sayıda imanlıyla dolup taşıyor olması olabilir. Bu sırada Yuhanna gökten inen görkemli yeni Yeruşalim’i tarif etmeye başlar. Düğün için hazırlanmış, mükemmel bir şekilde süslenmiş bir geline benzetir onu. İşte Mesih’in gelinine yani kendisine inananlara hazırladığı ev böyle olacaktır! En önemlisi, Tanrı’nın konutu insanların arasında olacaktır. Rab’bin kendisi bir önceki yaşamdan kalma tüm üzüntüleri, acıları ve gözyaşlarını silecektir. Artık ölüm ortadan kalkacaktır (Yeşaya 25:8). Ölümün ortadan kalkması demek, günahın da tamamen yok olması demektir, çünkü ölüm günah sayesinde gelmişti. Bu kente kavuşan herkes günahtan özgür bir şekilde ebediyen yaşayacaktır. Tüm olağanüstü güzellikleri bir yana, yeni Yeruşalim’de Tanrı’yla birlikte aynı yerde yaşamak gerçekten mükemmel olacaktır!

Mesih’in gelini için hazırladığı kent tek kelimeyle şahane olacaktır. Birer inciden oluşan kapılarından tutun, çeşitli değerli taşlardan oluşan temeline kadar akıl almaz bir servetle donatılmıştır (bkz. Yeşaya 54-11-12). Önemli bir özelliği şu ki burada artık İsrail ve Kilise ayrımı olmayacaktır. Dikkat edersek, kentin on iki kapısı İsrail oymaklarının, on iki temel taşı da Kilise elçilerinin isimlerini taşıyor. Böylece, Tanrı’nın halkı artık ebediyen tam anlamıyla birleşmiş olacaktır. Kentin ölçüsü de dikkatimizi çeker: 12,000 ok atımı, yaklaşık her yanı 2,200 kilometre uzunluğunda demektir. Yüksekliği de bu kadardır! Küp biçimdeki kentin tamamı aşağı yukarı Türkiye’nin yüzölçümü kadar olacaktır. Kentin içi cam saydamlığında saf altından yapılı olacaktır. Mesih’in Krallığı’nda olduğu gibi bu yeni kentte tapınağa gerek yoktur, çünkü Tanrı’nın kendisi birebir bizlerle birlikte yaşayacaktır. Üstelik, O’nun görkemi tüm her yeri aydınlatacaktır, dolayısıyla gök cisimlerine de ihtiyaç kalmayacaktır (Yeşaya 60:19-20).

İlgimizi çeken bir şey daha var. Uluslar servetlerini oraya getirecekler, diye yazıyor. Acaba kutsal kentin dışında başka uluslar yaşıyor olacak mı? Bu yeni yeryüzünde yeni medeniyetler oluşacak mı? Tam olarak bilemesek de, bizim ebediyen Mesih’in kentinde olacağımız kesindir! Ayrıca Rab’bin daha birçok yenilik yapacağını da tahmin edebiliriz. Bu daha bir başlangıç olacaktır. Ölümün ötesini bu yakadan görmek, hayal bile etmek bizi aşıyor. Ancak bizim için canını veren Mesih’in yanında ebediyen olacağımızı bilmek yeterlidir.

img

SONUNDA CENNET

Vahiy 22:1-21

1*Melek bana Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi. 2*Kentin anayolunun ortasında akan ırmağın iki yanında on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları uluslara şifa vermek içindir. 3*Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtı kentin içinde olacak, kulları O'na tapınacak. 4O'nun yüzünü görecek, alınlarında O'nun adını taşıyacaklar. 5*Artık gece olmayacak. Çıra ışığına da güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Tanrı onlara ışık verecek ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler.

6Melek bana, “Bu sözler güvenilir ve gerçektir” dedi. “Peygamberlerin ruhlarının Tanrısı olan Rab, yakın zamanda olması gereken olayları kullarına göstermek için meleğini gönderdi.”

7“İşte tez geliyorum! Bu kitaptaki peygamberlik sözlerine uyana ne mutlu!”

8Bunları işiten ve gören ben Yuhanna'yım. İşitip gördüğümde bunları bana gösteren meleğe tapmak için ayaklarına kapandım. 9Ama o bana, “Sakın yapma!” dedi, “Ben senin, peygamber kardeşlerin ve bu kitabın sözlerine uyanlar gibi bir Tanrı kuluyum. Tanrı'ya tap!”

10Sonra bana, “Bu kitabın peygamberlik sözlerini mühürleme” dedi, “Çünkü beklenen zaman yakındır. 11*Kötülük yapan, yine kötülük yapsın. Kirli olan, kirli işlerini sürdürsün. Doğru olan, yine doğruyu yapsın. Kutsal olan kutsal kalsın.”

12*“İşte tez geliyorum! Vereceğim ödüller yanımdadır. Herkese yaptığının karşılığını vereceğim. 13Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son Ben'im.

14*“Kaftanlarını yıkayan, böylelikle yaşam ağacından yemeye hak kazanarak kapılardan geçip kente girenlere ne mutlu! 15Köpekler, büyücüler, fuhuş yapanlar, adam öldürenler, putperestler, yalanı sevip hile yapanların hepsi dışarıda kalacaklar.

16*“Ben İsa, kiliselerle* ilgili bu tanıklığı sizlere iletsin diye meleğimi gönderdim. Davut'un kökü ve soyu Ben'im, parlak sabah yıldızı Ben'im.”

17*Ruh ve Gelin, “Gel!” diyorlar. İşiten, “Gel!” desin. Susayan gelsin. Dileyen, yaşam suyundan karşılıksız alsın.

18*Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. 19Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.

20Bunlara tanıklık eden, “Evet, tez geliyorum!” diyor. Amin! Gel, ya Rab İsa!

21Rab İsa'nın lütfu kutsallarla birlikte olsun! Amin.


img


AÇIKLAMA: Cennet dendiğinde insanların akıllarına çok farklı şeyler gelir. Kimisi huzurlu bir dinlenme ortamı beklerken başkası genç kızlarla dolu erotik bir yer hayal eder. Peki hangisi doğru? Geçen bölümde cennetin ‘Tanrı’nın konutu’olduğunu öğrendik. Orada biz Tanrı’nın huzurunda kutsallık içinde yaşayacağız. Böylece Tanrı’nın bugün için iğrenç saydığı bu tür fantezilerin o gün cennette bulunması ne mantıklı ne de doğrudur. Aslında cenneti anlamak için Adem ve Havva’nın ilk yaratıldıklarında içinde yaşadıkları Aden Bahçesini hatırlayabiliriz. Şeytan’a uyarak günaha girdiklerinden dolayı o mükemmel ortamdan kovuldular. Peki kaybettikleri ne vardı? Orada yaşam ağacı vardı, hayat dolu bir nehir ve barış içinde yaşayan her türlü hayvan da vardı. Ama en önemlisi orada Tanrı’yla doğrudan mükemmel bir ilişkileri vardı. Ne yazık ki günaha esir olduklarında bu Baba-çocuk ilişkisi bozuldu. Şimdi ise Kutsal Kitap’ın son bölümüne geldiğimizde Tanrı’nın tüm bunları İsa Mesih’e iman edenlere fazlasıyla geri verdiğini okuyoruz. Yuhanna, Rab’bin tahtından çıkan mükemmel bir ırmak tarif eder. Ayrıca nehrin kenarlarında yetişen ve yıl boyunca on iki farklı meyve veren bir yaşam ağacından söz eder. Anlaşılan şu ki Tanrı’nın konutuna vardığımızda yeniden Aden Bahçesine gelmiş gibi olacağız. Daire tamamlanacak ve başladığımız yere, esas ait olduğumuz yere döneceğiz. Her şey tam anlamıyla yenilenecektir, hatta orijinal halinden daha da güzel bir konuma getirilecektir. Çünkü son cennet birincisinin yenilenmiş ve genişletilmiş versiyonudur. İlk Aden Bahçesi’nde sadece iki insan vardı ama son cennette milyonlarca imanlı yaşayacak o yüzden, bir önceki bölümde okuduğumuz gibi, hepsini barındıracak bir koskoca bir kent hazırlanıyor. Bu arada günah lanetinden doğan tüm kötülük, etkileriyle birlikte ebediyen silinecek. Günahın en ufak bir kalıntısı olmayan bir dünyada yaşamak ne güzel olacak. Dahası insan Baba Tanrı’sına kavuşarak asırlarca süren hasreti nihayet giderecektir. Böylece güzel Rabbimizle birlikte sonsuza dek kalacağız.

Gördüğümüz gibi, Kutsal Kitap geleceği olağanüstü bir şekilde baştan sona kadar anlatır. Buna şaşırmıyoruz, çünkü Rabbimiz İsa Mesih, “Alfa ve Omega, Başlangıç ve Son BENİM!” dedi.Elçi Yuhanna, Vahiy kitabının son satırlarını yazarken özellikle İsa Mesih’in ikinci dönüşünün yakın olduğunu tekrar ve tekrar vurgular. Aynı zamanda beraberinde ödüllerini getirdiğini belirtir. Rab bizim için mükemmel bir gelecek hazırladı ve hiç bir şeyi kaçırmamızı istemez. O yüzden son uyarısında “kaftanlarınızı yıkayın”diyerek pak ve kutsal bir yaşantı sergilememiz için bizi son kez isteklendirmeye çalışır. Ayrıca Mesih’in gelini olarak betimlenen Kilise hep “Gel!”diyerek Mesih’i dört gözle beklediğini belirtir. İçimizdeki Kutsal Ruh zaten bunu sürekli olarak haykırır. Ancak Mesih son bir uyarı daha ekler: Hiç kimse Mesih’in burada bildirdiği sözlere bir tek söz dahi eklemeye kalkmasın! Rab’bin vahyi burada bitmiştir! Mesih son sözü söylemiştir, çünkü son Söz kendisidir (Yuhanna 1:1; İbraniler 1:1-2). Bundan sonra Tanrı’dan başka bir yazılı vahiy yoktur. Şimdi geriye bir tek Mesih’in görkemli dönüşü kaldı. Mesih yine de son olarak ‘Dileyen yaşam suyundan karşılıksız alsın’diyerek herkesi Tanrı’nın sevgisinden almaya davet eder. Tanrı’nın cenneti şu an için herkese açıktır. Fırsat varken gönderdiği kurtarıcı İsa Mesih’e inanmalı ve yolunda yürümeliyiz. Yakında bir gün İsa kendisine inanan herkesi yanına almaya gelecektir. Şimdiden imanlı olan herkes “Evet, Gel Ya Rab İsa”diye yürekten haykırıyor. Amin!




KAYNAKÇA:


TÜRKÇE:

  1. Hanspeter Tiefenbach, Nerede Yaşadığını Biliyorum! Anadoludaki Yedi Kiliseye Mektup, Haberci, 2003.

  2. Carlos Madrigal, Kıyamet Günü: İncil’in VAHİY bölümünün Yorumu, Yeni Yaşam Yayınları, 2000.

  3. William MacDonald, Kutsal Kitap Yorumu: Yeni Antlaşma Serisi, Cilt 3, Yeni Yaşam Yayınları, 2002.

  4. Jerry Mattix, Son Günler, Gerçeğe Doğru Kitapları, 2012.

İNGİLİZCE:

  1. John Woolvard, The Revelation of Jesus Christ, Moody, 1989.

  2. John MacArthur, The MacArthur New Testament Commentary: Revelation 1-11, Moody, 1999.

  3. Robert Thomas, An Exegetical Commentary: Revelation 1-7 and 8-22, Moody, 1992.

  4. Thomas Constable Online Commentary: http://www.soniclight.com/constable/notes/pdf/revelation.pdf