Çoğu kez insanlar İsa’nın tanımlamasını yapar ya da isimlerinden söz ederlerken biraz özgür ve cömertçe davranırlar. Kendisine, “Evrenin ikinci büyük kişisi,” “Tanrı’nın bir peygamberi,” “büyük bir ahlak hocası,” “kutsal bir adam,” “Tanrı’nın kendisine herkesten fazla dokunduğu adam,” gibi asil ünvanlar verilir. Kim önderi hakkında böylesine yüksek şeyler söylenmesinden mutlu olmaz? Hangi grup, kurucusu hakkında söylenen böylesine saygı ve övgü dolu sözlerden rahatsız olur?
Birincisi, gerçek Mesih İnanlıları. İsa’yı izleyen kişiler bu tür ünvanlarla tatmin olmazlar. Onlar için İsa’nın tarihin en büyük adamlarından biri sayılması yeterli değildir. Gerçek Hıristiyanlar, İsa’nın milyonlarca kişi tarafından örnek insan — hatta yeryüzünden gelmiş geçmiş insanların en büyüğü sayılmasının isa’nın kim olduğu gerçeğini yeterince yansıtmadığını düşünürler. “Bir ahlak hocası” ve “peygamber” gibi ünvanların yeterli olmadığını düşünürler. Evet, gerçek Hıristiyanlar İsa’nın bir ünvanı daha olduğu konusu üzerinde ısrarla dururlar, ancak bu, olmadığı takdirde kendisini izleyecek insanların önüne bir tökez taşı koyan bir ünvandır.
İsa’yı izleyen kişiler, O’nun adına sadece Mesih ve Kurtarıcı demekle kalmayıp, aynı zamanda Rab ve Tanrı demekte de ısrarlıdırlar. Ama neden? İsa için bu ünvanı koymaları neden böylesine önemlidir? O’nun bilgece sözlerinden bir şeyler öğrenip iyi yaşamına hayranlık duyup olayı orada bırakamaz mıyız? O’nun Tanrı olup olmadığı konusuna bu kadar önem vermemiz gerçekten yaşamsal mıdır?
İşin ilginç yanı, İsa’nın Tanrılığı konusu Hıristiyanlık hakkındaki belki de en önemli sorudur. Neden mi? Çünkü İsa kendisi Tanrı olduğunu söylemiştir. Bu dünyada havarileriyle yaşarken Tanrı olduğunu birçok kereler insanlara bildirmiştir. Kendisini dinleyenlerin söylediklerinden şüphe edebileceğine ve sonuçların neler olabileceğine aldırmadan İsa konuşmaları sırasında, Kendisinin Tanrı olduğunu iddia ettiği konusunda çağdaşlarının kafalarında hiçbir şüpheye yer bırakmadı.
“İsa’ya bu ünvanın verilip verilmemesi neden böylesine önemlidir? Sadece O’nun bilgece sözlerinden bir şeyler öğrenip iyi yaşamına hayranlık duyup olayı orada bırakamaz mıyız?”
Bu yüzden bir ikilemde kalırız. Tanrı olduğunu iddia eden bir kişi, gerçekten Tanrı olmadıkça güvenilmez biridir! Bilgece sözleri ya da diğer iyi işleri ne olursa olsun, eğer en büyük iddiası gerçek değilse, o kişi iki yüzlü ve yalancıdır. Böyle bir insanın söyledikleri doğru olmadıkça bu kişiye sadece acır, üzülür, ve sempati duyarız. Tanrı olmadığı halde Tanrı olduğunu söyleyen bir adam bizim tapınmamızı, hayranlığımızı ve kendisine benzemeye çalışmamızı hak etmez.
Öyleyse bu kadar önemli olan nedir? Bu kadar önemli olan İsa eğer Tanrı değilse O’nun bir örnek, bilge bir öğretmen, ya da bir ahlak hocası olamayacağıdır. O’nun Tanrı olduğunu kanıtlarla ortaya koymak dünyanın en önemli konusudur. Ve bu kitapçığın da yapmaya çalışacağı aynen budur.
İsa’nın kim olduğu hakkındaki kendi kalıplaşmış düşüncelerimize güvenemeyiz. Gerçekten daha azını kabullenemeyiz. Göreceğimiz gibi sonsuz varlığımız, “Tanrı olduğunu söyleyen bu adam kimdir?” sorusunu nasıl yanıtlayacağımıza bağlıdır.
Kutsal Kitap Bütün Bunlar Hakkında Neler Söyler?
Kanıtlayın! Bir şeyin doğruluğunu desteklemeye çalışan herhangi birinin yolunu kapatabilen söz budur. Bir kavram kanıtlanarak doğrulanamıyorsa onu söyleyecek zamana bile değmez. Gerekli kanıtı bulmanın anahtarı geçerli ve güvenilir kaynaklar bulmaktır. Sağlam bir kaynak olmadan, soruları soran kişi sadece görüşlerle başbaşa bırakılır.
İsa’nın Tanrı olduğu inancının kuvvet bulduğu nokta da budur. Bu inancın kaynağı güvenilir bir kaynaktır —Kutsal Kitap’tır. Arkeoloji alanında dikkatle yapılan incelemeler Kutsal Kitap’ın tarihsel ve coğrafi konularda güvenilir olduğunu ortaya koymuştur. Kutsal Kitap’taki ayetler yaklaşık 2000 yıldan beri bilginler tarafından inceden inceye incelenmiş ve güvenilir bulunmuşlardır. Kendisini desteklemek üzere kendisi hakkında herhangi farklı bir antik çağdan gelen belgenin hakkında olduğundan daha fazla belgelerin bulunması onu destekler. Bütün bu dış kanıtlar Tann’nın ilahi esinini insanlığa vermek üzere bu Kitap’ı verdiği konusunda bize ek güven vermişlerdir. İsa Mesih’in Tanrı’lığına güvenilebilir çünkü güvenilir bir kaynak bunun böyle olduğunu bize söylemiştir. (Kutsal Kitap’ını güvenilirliğini incelemek için F.F. Bruce, Elimizdeki incil Sağlamdir! (İstanbul, 1990); Josh McDowell, Marangozdan Öte (İstanbul, 1992); D. Rhoton, İnanç ve Kanıt (İstanbul, 1992) önerilir.)
Bu ışığın altında Kutsal Kitap’ın kendisinin odak kişisi olan İsa Mesih hakkında neler söylediğine bakmamız mantıklı bir seçimdir. Bu kanıtı sonuna dek izlemek bizim için mantıklı bir seçimdir. Ancak İsa’nın kendisi hakkında söylediklerini kabul etmeye razı değilsek, Kutsal Kitap’ın İsa’nın Tanrı’dan gelen büyük bir öğretmen olduğunu söylemesine güvenmemiz saçmadır.
Eğer Kutsal Kitap güvenilir bir kitapsa, ve mesajı yüzyıllar boyunca mucizesel bir şekilde korunmuşsa, o zaman onu koruyan Kişi hakkında onun güvenilir bir kaynak olduğuna güvenebiliriz. Kutsal Kitap’ın İsa’nın Tanrı olduğu konusunda neler söylediğine bir bakalım.
Kutsal Kitap, İncil okurlarına arkadan saldırıp onlara yepyeni bir mesaj sunmaz. Hayır, Tevrat ve Zebur’a aşina olan kişiler için Mesih’in yeryüzüne geleceği düşüncesi bir sürpriz değildir. Bunun gerçekleşeceği hakkında peygamberler birçok sinyaller vermişlerdi. Hatta Tevrat ve Zebur’da Mesih’in yaşamı hakkında birçok kesin gerçek vardır ki, bunlar İsa’da gerçekleşmişlerdir. Aşağıdaki çizelgede bunlardan birkaç örnek göreceksiniz:
Peygamberlik |
Peygamberliklerin Tevrat ve Zebur’un Hangi Kısımlarında Bulundukları |
Peygamberliklerin Isa tarafından İncil’de gerçekleşmesi |
Bakireden doğacağı |
Tevrat: Yeşaya 7:14 |
İncil:Matta 1:23 |
Beytlehem’de doğacağı |
Tevrat:Mika 5:2 |
İncil :Matta 2:5 |
Mısır’da bulunacağı |
Tevrat:Sayılar 24:8 |
İncil:Matta 2:15 |
Birçok kişiyi iyileştireceği |
Tevrat:Yeşaya 53:4 |
İncil:Matta 8:16 |
Çarmıha gerileceği |
Tevrat:Yeşaya 53:12 |
İncil:Matta 27:38 |
Hiçbir kemiğinin kırılmayacağı |
Zebur:Mezmurlar 34:20 |
İncil:Yuhanna 19:33-36 |
Milat’tan önceki günlerde Mesih’in gelişinin dinsel takvimlerde beklenilir bir olay olduğu çok açıktır. Ancak dahası vardır. Tevrat ve Zebur’ daki kutsal yazılar sadece Mesih’in geleceğini söylemekle kalmayıp, aynı zamanda O’nda başka hiçbir insanda olmayan bir özellik olacağını da söylemişlerdir. O, Tanrı olacaktı. Tevrat’tan üç ayet, Mesih’in Tanrı’nın bedende dünyaya gelişinin tanrısal bir şekilde daha önceden bildirilişi olarak göze çarpmaktadırlar. Bu bölümlere yakından bakmak bizi bu temel gerçekle tanıştıracaktır.
Tevrat: Yeşaya 7:14. Bunun için Rab Kendisi size bir alâmet verecek; işte bir bakire hamile kalacak ve çocuğunun adını İmmanuel koyacak. Bu ayetin İsa’nın Tanrı’nın bedende insanlara gelmesi olduğunun anahtarı İmmanuel adlı ünvandadır. Bu sözün anlamı, “Tanrı bizimle”dir. Kesin olan bir şey varsa bu konunun bu peygamberliği duyanlar için bir gizem olduğuydu. Çocuk hangi anlamda Tanrı’nın varlığını insanlara taşıyacaktı?
Tanrı’nın esintisi geliştiren İncil’den ötürü (İncil:Matta 1:21-23) onların anlayamadıklarını bizler anlayabiliriz. Tanrı’nın yeryüzünü sadece bir sözcü ya da kurtarıcı olarak değil, ama gerçekten “Tanrı bizimle” olarak ziyaretinin önceden belirtilmesini görüyoruz. Ancak Tevrat’ın gerçekten anlatmak istediği neydi? Başka hangi kanıtları bulabiliriz?
Tevrat:Yeşaya 9:6. Çünkü bize bir Çocuk doğdu, bize bir Oğul verildi; ve hükümet O’nun omuzları üzerinde olacak. Ve O’nun adı, Harika Danışman, Yüce Tanrı, Sonsuz Baba, Barış Prensi olacak. Geriye baktığımızda bir kez daha bu hayretler verici peygem-berliğin yerine gelişini görebiliriz. İsa’yı Mesih olarak kabul edenlerin hepsine Tevrat tarafından O’nun sadece bir yönetici olmakla kalmayıp, aynı zamanda “Yüce Tanrı” olduğu söylenmiştir.
Bu, peygamberin Tevrat:Yeşaya 10:21 ‘de “Yakub’un geri kalanının Yüce Tanrı’ya dönecek” derken kullandığı aynı terim ve gramatik yapıdır. Bu bize sadece iki olanak bırakır. Birincisi, peygamber bize, dünyaya iki Tanrı vererek - başka bir “Yüce Tanrı”nın gelmekte olduğunu söyleyebilir. Ancak bu Tevrat:Yeşaya 45:22’de şöyle diyen başka bir ayeti yalanlayacak bir şey olur: “Ey dünyanın uçları, hepiniz Bana yönelin ve kurtulun; çünkü Tanrı Benim ve Ben’den başkası yoktur.” Bu ayet iki Tanrılı bir sisteme olanak vermediği için bize de sadece bir olanak daha kalıyor. Yeşaya ve İsrail ulusunun tapındığı tek Tanrı ile doğacak olan Oğul-Çocuk ve “Yüce Tanrı”nın aynı kişi olmaları gerektiğidir.
“Tanrısal Mesih İncil’de olduğu kadar Tevrat ve Zebur’da da bulunur.”
—Jon A. Buell and Quentin Hyder
Tevrat:Mika 5:2. Ve sen, Yahuda binleri arasında bulunmak için çok küçük olan Beytlehem Efrata, İsrail üzerine hükümdar olacak adam Bana senden çıkacak; ve O’nun çıkışı eski vakitten , sonsuzdan beridir.
Sonsuza dek yaşamak. Bu herkesin merakını uyandıran ancak erişilmesi imkânsız olan bir şeydir. Ruhlarımızın sonsuza dek yaşayacağı doğru olduğu halde, kimse dünya var olmadan önce Tanrı ile birlikte var olduğunu iddia edemez. Hiç kimse edemez ama İsa edebilir. Mika sadece İsa’nın Beytlehem’de doğacağını söylemekle kalmamış, aynı zamanda “İsrail’in bu yöneticisinin” sonsuzluktan beri Tanrı’nın öğütlerini paylaştığını da açığa koymuştur. Bu İsa’nın Tanrılığını nasıl kanıtlar? Eğer sadece Tanrı sonsuzluktan beri varsa, ve İsa da O’nunla birlikte var olmuşsa, o zaman İsa’nın Tanrı olması gerekir.
Açıkça söyleyelim, İsa’nın Mesih olduğunu kabul edenlerin hepsi, İsa sahneye çıktığında harikulade bir şey olduğunu kabul etmektedirler. En azından peygamberlikler mucizesel bir şekilde O’nda gerçekleştiler. Tevrat ve Zebur’dan İsa hakkındaki sadece sekiz kehanetin inceleyen bir araştırmacı şu sonuca varmıştır: “Bir tek adamın bu sekiz kehanetin hepsini birden yerine getirebilmesi 100.000.000.000.000.000’de l’dir.” Eğer bu peygamberliklere İsa’nın bu gezegene gelişi hakkında gerçek ve doğru bilgi verdiklerine güvenebilirsek, bu peygamberlikler İsa Mesih’in Tanrı olduğunu gösteren ünvanlar kullandıklarında da onlara güvenebiliriz.
İncil’in mesajı İsa hakkındadır. O’nun soyağacı ile başlar ve gelecekteki zaferiyle sona erer. Başlangıcıyla sonu arasında İsa’nın yaşamının, ölümü, dirilişi, göğe yükselişi ve kim olduğu hakkında söylediklerinin hayretler verici öyküsü vardır. Ama bu adam kimdir? İncil bunu gerçekten bize açıklar mı? Onda yazılı olanlara güvenebilir miyiz? Tabii ki hastaları iyi etti, ama acaba O ilk asırda yaşamış olan iyi yerlerle bağlantıları olan bir kandırıcı mıydı? Tabii ki açları doyurdu ama yetenekli bir sihirbaz olamaz mıydı yani? Tabii ki, kalabalıkları kendine hayran etti ama İsa belki de eski bir süperstardı.
Doğruyu öğrenmek için İsa’nın yaptıklarını anlatan öykülerin içyüzünü bilmemiz gerekir. O’nu gözlemleyen kişilerin O’nun hakkında neler söylediklerini öğrenmemiz gerekir. Artık etrafta olmayan birinin biografisini yazan biri, ya kişiyi tanıyanlarla ya da o kişiyi tanıyanlardan o kişi hakkında bir şeyler öğrenmiş kişilerle temas kurar. İsa hakkındaki düşüncelerimizi berraklaştırmak için bizler de İsa’nın zamanında yaşamış kişilerle bir röportaj yapabiliriz. İlk önce O’nu çok yakından tanıyan biri olan Havari (Elçi) Yuhanna’ya dönelim.
Havari (Elçi) Yuhanna’nın İsa’ya Bakış Açısı.
Havari Yuhanna gerçekten de İsa’nın Tanrı olduğunu kanıtlamaya mı çalışıyordu? Bu soruyu yanıtlamaya başlamak için, İncil’in Yuhanna kısmının açılış sözlerine bir bakalım.
Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi. Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı. Yaşam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı (1:1-4).
Yuhanna’nın Söz sözcüğüyle ne demek istediğini bir kez anladıktan sonra, bu ayetlerden İsa’nın Tanrı olduğundan başka bir anlam çıkartmamız imkânsızdır. İncil’deki üç başka ayette olduğu gibi (Yuhanna 1:14, 1. Yuhanna 1:1, Esinleme 19:13) burada da Logos sözcüğü kesinlikle İsa’dan söz etmektedir. Yuhanna’nın l:14’cü ayette, “Söz insan olup aramızda yaşadı” demesi, İsa’dan söz ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Yuhanna 1:1-4’deki İsa’nın diğer özelliklerinin sadece Tanrı’ya ait olabilecek özellikler olduğuna dikkat ediniz.
“Başlangıçta.” Yuhanna’nın günlerinde yaşayan insanlardan Kutsal Kitaptaki ayetlere aşina olanlar onun şimdi adına Tekvin (bakınız Tevrat) dediğimiz kitaçığı ima etmekte olduğunu anlıyabilirdi. O zamanlarda, Tevrat: Tekvin kısmından genel olarak, “Başlangıç” olarak söz edilirdi. Bu yüzden İncil’in Yuhanna kısmının okurunun aklına otomatik olarak yaratılışın anlatımı ve onun Tanrı’nın sonsuzluğu gösterdiği gelirdi. Yuhanna, dünyalar başlamadan önce İsa’nın Tanrı’yla birlikte olduğunu cesaretle ilan etmişti.
“Söz Tanrı’yla birlikteydi.” Bu cümlecik, İsa Tanrı olduğu halde, ile edatının da belirttiği gibi Baba Tanrı’yla birlik ve beraberlik içinde olan bir bakıma ayrı bir varlık olduğunu gösteriyor.
“Antik çağlardan günümüze gelmiş belgeler içinden İncil kadar metinsel ve tarihsel kanıtlarla tanıklığı yapılan hiçbir belge yoktur.”
—Clark Pinnock
“Söz Tanrı’ydı.” İşte burada: İsa’nın Tanrılığını
belirten açık bir cümle. Bu ayet, bazılarının önerdiği gibi O “bir Tanrı’ydı” demiyor. Bu cümleciğin bu şekilde yorumlanması, Yunancada theos (Tanrı) olan sözcüğün burada “i” hali olmadan ortaya çıkmasının bilimsel olmayan yorumundan kaynaklanmaktadır. Bunu yapanlar Yuhanna’nın Baba’nın Tanrı olduğu gibi İsa’nın da Tanrı olduğunu göstermek için “i” halinin çıkarttığının farkına varmazlar. Eğer “i” hali kullansaydı, o zaman sadece İsa’nın Tanrı olduğunu söylemiş olurdu. Ancak Yehova Şahitleri gibi Mesih’in Tanrılığını inkâr eden tarikatlar, bu sözcüğü “bir tanrı” olarak yorumlamakta ısrarlıdırlar.
Böyle yapmak iki soruna yol açar. Bunlardan birincisi, İncil’in Yunancada “i” hali olmadan Tanrı’dan söz etmeleriyle doludur (282 kez). Hatta, Yuhanna l:1’i “bir tanrı” olarak yorumlayan çevirmenler bile diğer 281 kezin yüzde 94’ünde aynı sözü “Tanrı” olarak çevirmişlerdir. Sözcüklerin birbirlerini tutması için bunların “bir tanrı” demesi gerekir. Bu yapı sadece İncil’in Yuhanna kısmında bile 20 kez geçer. Öyleyse, Yuhanna 1:18, “kimse hiçbir zaman bir tanrı görmemiştir” diye mi çevirilmelidir? Tabii ki hayır!
Gramatik sorunlardan başka, bu yanlış çevirinin neden olduğu bir zorluk daha vardır. Eğer ayetin gerçekten de, “bir tanrı” olarak çevirilmesi gerekiyorduysa, o zaman Hıristiyanlıktaki her şeye tamamen yabancı olan bir kavram olan çoktanrıcılıkla karşı karşıya kalacaktık. Eğer İsa, “bir tanrı”ysa o zaman başkaları da var demektir. Ancak Kutsal Kitap bu konuda çok açık ve kesindir: Sadece bir Tanrı vardır. İsa’nın “bir tanrı” olduğunu söylemek birinci yüzyıldaki okuyucuya yirminci yüzyıldaki tektanrıcı birine ters geleceği biçimde ters gelirdi. Yuhanna’nın zamanındaki insanlar tektanrıcılık üzerine iyi eğitim görmüşlerdi ve bu iyice yerleşmiş öğretiden herhangi bir biçimde ayrılmak red olunurdu.
“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.” İncil:Yuhanna 1:1
“Herşey O’nun aracılığıyla var oldu.” Tanrı’dan başka kim yaratılışı gerçekleştirmiş olabilirdi? Tevrat:Tekvin’in ilk ayetine yeniden baktığımızda, “Tanrı’nın yerleri ve gökleri yarattığını hatırlıyoruz. Ve şimdi Yuhanna, İsa’nın yaratılışdaki etkin kişi olduğunu söylemektedir. Bu, Kurtarıcı olan İsa’nın aynı zamanda Yaratıcı olan Tanrı olduğundan başka hangi anlama gelebilir?
Nihayet, İncil:Yuhanna’nın bu girişin son ayeti (18) tartışmayı, (Tanrı bir ruh olduğu ve bu yüzden de görülmeyeceği için) hiç kimsenin Tanrı’yı görmemiş olduğu ancak insan-bedenindeki-Tanrı-olan İsa’nın Tanrı’yı şimdi bize gösterdiğini söyleyerek sona erdiriyor: “Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir. O’nu, Baba’nın bağrında bulunan ve kendisi Tanrı olan birici Oğul tanıttı.”
Havari (Elçi) Pavlus’un görüşü. Yuhanna, İsa’nın Tanrı olduğunu söylemekte tek başına değildi. Havari Pavlus da bu konuyu yazılarının önemli bir bölümü yapmıştır. Aşağıda Tanrı tarafından esinlendirilen ve Pavlus tarafından yazılan ayetlerden İsa’nın Tanrılığından söz edenlerinden bazı örnekler göreceksiniz.
İncil:Romalılar 9:5. Mesih, her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuzlara kadar övülecek Tanrı’dır. Hiçbir miktarda yorumsal jimnastik bu ayette Mesih’in Tanrı olduğunu söyleyen basit grameri inkâr edemez.
İncil:Filipililer 2:5-6. Mesih İsa’da olan düşünce sizde de olsun. Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı ‘ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Burada da İsa’yı — Tanrı olarak ve insan olarak — iki öz doğasında görüyoruz. İlk olarak, öz doğasında her zaman Tanrı olarak var olmuştu. İkincisi, Tanrı olmanın görkem ve yüceliğini Tanrı-adam, ölüme dek itaatkâr olan alçakgönüllü hizmetkâr olmak için, gönüllü olarak bir kenara bıraktı. İsa o zaman bir insan olarak yeryüzüne geldiğinde bile Tanrı idi ve doğa olarak Tanrı kaldı.
İncil:Filipililer 2:10,11. Isa adı anıldığında gök-tekiler, yerdekiler ve yer altındakilerin hepsi diz çoksun ve her dil, Baba Tanrı ‘nın yüceltilmesi için îsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söylesin. Tanrı, Kendisinden başka birine tapmılmasma izin vermez. İnsanların kendisinden daha alçak birine tapınmalarına izin vermesi ilk emre kendisinin karşı gelmesi demekti, (ayrıca bkz. İncil:Matta 4:10)
İncil:Timoteyus 3:16. Kuşkusuz, Tanrı yolunun sırrı büyüktür. Tanrı, bedende göründü, Ruh’ça doğrulandı, meleklerce görüldü, uluslara tanıtıldı, dünyada O’na iman edildi, yücelik içinde yukarı alındı. Bedende görünen Tanrı İsa idi çünkü O, bu ayette Tanrı’nın yaptığı söylenen her şeyi yapmıştır.
İncil:Titus 2:13. Bu arada, mübarek ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz. Bu cümlenin gramerinin harfiyen çevirisi Pavlus’un burada bir tek kişiden: Oğul Tanrı’dan söz ettiğini gösterir.
İncil’in İsa’nın Tanrılığı konusunda olduğu öğretileri birkaç yanlış yönlendirilmiş izleyici tarafından ortaya atılmış olabilir miydi? O yazarların sinyalleri yanlış okumuş olmaları mümkün müydü? Belki de birisine tapınma gereksinimleri öylesine kuvvetliydi ki İsa’nın Tanrı olduğu düşüncesini kendi kendilerine uydurdular. Belki de İsa’nın yeryüzündeki görevini yanlış anlamışlardı. Eğer öyleyse bunu yanlış anlayanlar sadece onlar değildi! İsa’nın Kendisi de Tanrı olduğunu söylemiştir. İsa bazen dinleyicilerinin O’nun ne demek istediğinden emin olmamalarına yol açacak biçimdeki terimler ve deyimlerle konuşurdu. Bunu İsa ve havarileri arasında geçen birkaç konuşmada görebiliriz. İsa’yla yaptıkları bu konuşmalardan bazılarından O’nun onlara anlaşılması güç bazı kavramlar vermesinden ötürü başlarını kaşıyarak ayrıldıklarını düşünebilirsiniz.
İsa, izleyicilerinden olmayanlara Tanrılığından söz ettiğinde başlarını kaşımak için başlarına uzanmadılar, O’nu taşlamak için taş almak üzere yere uzandılar. O’nun kim olduğunu iddia ettiğini biliyorlardı. Ve bunun için de O’nu taşlamak istiyorlardı.
İncil:Yuhanna 10. Bunun iyi bir örneğini İncil:Yuhanna 10’da bulabiliriz. İsa tapınakta yürürken bazı Yahudiler O’na ısrarla, “Eğer Mesih sensen bize açıkça söyle,” dediler (ayet 24). İsa’nın yanıtı çok açıktı. Dedi ki:
Isa onlara şu karşılığı verdi: “Size söyledim, ama iman etmiyorsunuz. Babamın adıyla yaptığım işler bana tanıklık ediyor. Ama siz iman etmiyorsunuz. Çünkü benim koyunlarımdan değilsiniz. Koyunlarım sesimi işitirler. Ben onları tanırım, onlar da beni izlerler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez. Ben ve Baba biriz. (25-30 ayetler)
Yahudilerin bu sözlerden ötürü güçlük çektikleri bellidir. Tevrat ve Zebur yasalarının Tanrı olduğunu iddia eden kişileri ölüm cezasına çarptırdığını biliyorlardı. Ve İsa’nın da yaptığının aynen bu olduğunu anlamışlardı. Tanrı’ya, “Babamız” değil de “Babam” dediğinde (ayet 25), sonsuz yaşam verme gücü olduğunu söylediğinde (ayet 28), ve “Ben ve Baba biriz” dediğinde (ayet 30) ne demek istediğini biliyorlardı.
“Hiçbir kanıt düşmanlarının da aynı konudaki tanıkları kadar inandırıcı değildir”.
—Robert Anderson
İsa’nın bu sözleri Yahudilerin O’nu taşlamak için taş aramasına neden oldu. Kafalarında İsa’nın sözlerinin ne anlama geldiği hakkında hiçbir şüphe kalmamıştı. Hatta İsa’ya taş toplamalarının nedeni olarak, “Sen inşan, olduğun halde Kendini Tanrı yapıyorsun,” dediler, (ayet 33)
İncil:Yuhanna 8. İsa’nın bu olaydan önce başka bir grupla olan konuşması da aynı sonuçları doğurmuştu. Şiddetli sürtüşmeye neden olan bir konuşmada, Yahudiler İsa’yı cine tutulmuş olmakla suçladılar. Bunu izleyen konuşmada İsa şöyle dedi: “Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi” dedi. (ayet 56) Yahudiler kulaklarına inanamıyorlardı. Henüz 50 yaşında bile olmayan bir adamın nasıl olup da İbrahim’i görmüş olabileceğini bilmek istiyorlardı.
İsa’nın yanıtı kendisini dinleyenleri daha da rahatsız etti. Şöyle bildirdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce BEN VARIM” (ayet 58). Yahudiler donakaldılar. İsa şimdi onlara kim olduğunu söylemişti. BEN VARIM cümlesini kullanarak şüphesiz onlara Musa peygamber, yanan çalının yanındayken Tanrı’nın söylediği cümleyi hatırlatmıştı (bakınız Tevrat:Çıkış 3:14). Kutsal Kitap’ı çok iyi bildiklerinden O’nun kendisi için zamana bağlı olmadığını söylemesinden ve kendini Tanrı ile bir tutmasından, İsa’nın kendisinin Tanrı olduğunu ilan ettiğini anlamışlardı. İsa’nın tam olarak ne söylediğini anladıklarını biliyoruz, çünkü İsa onların attıkları taşlara hedef olmamak için gizlenmek zorunda kalmıştı.
İncil:Yuhanna 14. İsa, Tanrılığını bir başka kez de bu sefer çok daha dost bir kalabalığın önünde bildirdi. Havarileri ile yemek yerken İsa, Petrus’un kendisini inkâr edeceğini söyledi ve Tomas’a da, “Yol, gerçek ve yaşam ben’im” diye güvence verdi (ayet 6). Bunun üzerine Filipus O’ndan Baba’yı kendilerine göstermesini istedi. Yanıtından Tanrı olduğunu iddia etmesinden başka bir anlam çıkarılması imkânsızdır. “Beni görmüş olan Baba’yı görmüştür,” dedi (ayet 9) ve “Benim Baba’da, Baba’nın da bende olduğuna inanmıyor musun?” (ayet 10).
İsa’yı dinleyen Yahudilerin O’nun Tanrı olduğunu iddia ettiğini bildiklerini daha önce gördük. Bunu anlayanlar sadece onlar değildi. Farklı sosyal çevre ve mevkilerden, ve İsa’nın yaptıklarına farklı derecelerde ilgi duyan kişiler de İsa’nın Tanrı olduğunu söylediğini anlamışlardı. Onların tepkileri ve İsa’nın bunlara olan yanıtı ilginç bir inceleme oluşturur.
İncil:Matta 21. İsa Kudüs’teki tapınaktaki tüccarları kovduktan kısa bir süre sonra geçen bir konuşmaya bakalım. Kendisine hayran olan kalabalığın onu büyük bir içtenlikle karşıladığı Kudüs şehrine daha yeni girmişti. İnsanlar sürekli, “Davut oğluna hozana” diye bağırıyorlardı (ayet 15). Başkahinler ve din uzmanları bu durumdan hoşlanmadılar. İsa’nın bu tapınmayı kabul etmemeyi bilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Hem de, ilk emri bilmiyor muydu?
Öfkeyle sorulan, “Bunların ne dediğini duyuyor musun?” sorusuna (ayet 16) verdiği yanıta dikkat edin. İsa, buna “Duyuyorum. Siz şu sözü hiç okumadınız mı? Küçük çocukların ve emzikte olanların dudaklarından kendine övgüler döktürdün,” (ayet 16) diyerek Zebur:Mezmurlar 8:2’yi kullanarak yanıt verdiğinde onlara istediklerinden de öte bir cevap vermiş oldu. Hiç şüphe yok ki, İsa kendisini dinleyenlere bu övgü ve tapınma sözlerinin Tanrı tarafından Tanrı’ya tapınma için hazırlanmış olduğunu söylemekteydi. Bu “Hozana”ları kabul ederek Tanrı olduğunu ilan ediyordu.
İsa’nın insanların tapınma ve övgülerini kabul ettiği tek zaman bu değildi. Daha en az iki kez daha kendisini izleyenlerin sadece Tann’ya gidebilecek övgü ve saygıyı kendisine vermelerine izin vermişti.
“‘Tanrın olan Rab’be tap, yalnız O’na kulluk et’ diye yazılmıştır... İsa’yı gördükleri zaman O’na tapındılar.”
İncil:Matta 4:10; 28:17
İncil:Matta 16. Bu olay, İsa havarilerinden bir çeşit birinci yüzyıl anketine yanıt vermelerini istediğinde olmuştu. Celile denizinin kuzeyinde olan Filipus Sezariyesi bölgesindeki insanlarla konuşuyorlardı. İsa, “Halk, İnsanoğlunun kim olduğunu söylüyor?” diye sordu (ayet 13). İnsanların söyledikleri yanıtları dinledikten sonra bu kez aynı soruyu Onikilere yöneltti, “Ya siz, ben kimim dersiniz?” (ayet 15).
Simun Petrus, tipik cesaretiyle yanıtladı, “Sen, yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin” (ayet 16). İsa tam burada insanlar arasında büyümekte olan kendisinin sadece büyük bir adamdan daha yüce birisi olduğu iddialarını tekzip etmek için harika bir fırsat elde etmişti. Ancak İsa bunu yapmadı. Bunun yerine söylediklerinden ötürü Petrus’u övdü. Petrus’un kullandığı terimler İsa’nın Tanrı’yla “aynı özden oluştuğunu, O’nunla aynı niteliklere sahip olduğunu” gösteriyordu.
Petrus’un bildirisinin Kendisinin Tanrılığının bir referansı olduğunu bilen İsa, “Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!” dedi. “Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babamdır” (ayet 17). İsa bir kez daha insanların tapınmasını kabul etmektedir.
İncil:Yuhanna 20. İsa’nın havarilerinden biriyle yaptığı ikinci bir konuşma, İsa’nın kendisini tapınılmaya layık gördüğünü çok güzel bir şekilde gösteriyor. Bu olay, İsa’nın ölümden dirilişinin üzerinden bir haftadan fazla zaman geçtiğinde olmuştur. Tomas hariç bütün havarileri İsa’yı dirildikten sonra görmüşlerdi. Herkes ne söylerse söylesin Tomas’ı İsa’nın dirildiğine inandıramıyordu. Kurtarıcıyı kendi gözleriyle görmek istiyordu.
O ve diğer havariler İsa’nın dirilişinden sonraki ikinci haftada bir aradalarken, İsa birden aralarında belirdi. Tomas’ın kendisi olduğuna inanabilmesi kendisine dokunmasını istedi. Tomas’ın bunu yapmış olması gerek, çünkü hemen sonra, “Rabbim ve Tanrım” diye cevap verdi (ayet 28). Tomas bu sözleriyle hem Rab ve hem de Tanrı olarak Mesih’in Tanrılığını özetledi. Ve İsa, Petrus’a yaptığı gibi, Tanrı olduğundan şüphe etmediği için Tomas’ı da övdü.
2000 yıl içinde fazla bir şey değişmemiştir. İsa’nın Tanrı olduğu iddialarını kabul etmemeyi seçenler yine kızgın bir şekilde tepki gösteriyorlar. Buna karşın O’nu şahsen tanıyanlar ve kim olduğunu görmüş olanlar da, aslında Tanrı olan bu Adama dağılmamış bir bağlılık ve övgü ile tepki gösteriyorlar.