Şimdi, siz olsaydınız bu üç tür sevgiden hangisini isterdiniz? Herhalde pek az kişi, “eğer” türü sevgiyi aramaktadır. Çünkü bu tür bir sevgi, sonsuz bir çaba ve zorlanma gerektirir. Geriye iki tür sevgi kalıyor. Bunlardan hangisini seçeceksiniz? Birçok insanın “çünkü” türü sevgiyi yeğliyor gibi olması şaşırtıcı bir şeydir. Bunun nedeni, bu şekilde sevilmenin daha gurur okşayıcı olmasıdır. Birisi “bir şey olduğundan ötürü” seviliyorsa, bu onun epeyce iyi olduğu anlamına gelir. Bu tür sevgi kişiyi kibirli yapar. Öte yandan, bir şeyler olduğuna ya da olmadığına “rağmen” sevilmek bir hayli de gurur kırıcıdır. Bir genç kendisine, “Sevgilim bütün kusurlarına rağmen seninle evlenmek istiyorum” derse onun evlenme teklifini kabul edecek kaç genç kız çıkar? Ama Tanrı bize aynen böyle der. Tanrı, bizleri bir şey olduğumuz için sevmez, sadece her şeye, yani bütün kusurlarımıza rağmen sever. O’nun sevgisini kazanıp hak edemeyiz. Bu sevgiyi sadece özgürce verilmiş bir armağan olarak kabul edebiliriz.
Gördüğünüz gibi, bu kolay yapılacak bir seçim değildir. Sevgilerin en büyüğü olan bu sevgi için ödememiz gereken bedel, kırılmış bir gurura sahip olmak ve bu sevgiye layık olmadığımızı itiraf etmektir. Eğer bu bedel sizin için fazla pahalı değilse ve Mesih’ten bu sevgiyi olduğunuz gibi kabul etmeye razı iseniz şanslılar arasındasınız. Onu şimdi kabul etmelisiniz.
İncil şöyle der: “Tanrı bize olan sevgisini şununla kanıtlıyor: biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü” (Bkz. İncil, Romalılar 5:8). Evet, Tanrı bizi sever, fakat bu sevgi Tanrı’dan nasıl alınır? Her şey kalbinizde edeceğiniz küçük bir dua ile başlar: “Teşekkür ederim, Tanrım Senin gönderdiğin Mesih’in ölümünü kendi günahlarıma karşılık olarak kabul ediyorum. Ben artık Mesih’i izlemek istiyorum. Ayrıca Sen beni olduğum gibi sevdiğin için ben de Senin sevgini olduğum gibi kabul ediyorum.” Bu duayı ederken duygusal açıdan hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz ya da tam tersine bir duygu seli altında boğulabilirsiniz. Her ikisi rastlantısal durumlardır. Duyguların önemi ikinci planda kalır. Asıl önemli olan, iradenin ve kişiliğin bütününün, duygular ve bedenle birlikte, zekâyı da içerir şekilde vereceği karardır. Bu duayı bir kez ettikten sonra, artık her şeye rağmen sevildiğinize huzurla güvenin ve yaşamınızın bundan sonraki bölümünü Tanrı tarafından tamamen ve kesinlikle gerçekten sevildiğiniz olgusunun güvencesi üstüne kurun.
Yaşamınızı yeni baştan kurmak demek, günlük yaşantınızda endişe ve güvensizlik içinde yaşamamak ve Tanrı tarafından tamamiyle kabul edilip desteklendiğinizi bilmek demektir. Gerçekten önemli olan Tek Kişiyle bağlantı içinde olmaktır. Artık diğer insanların hakkımızda düşündüklerinden korkmamız gerekmez. İlerlemek için diğer insanlarla zorlu bir rekabete girişip, onları ezmemiz gerekmez. Başkalarından hakkımızı almak için sürekli bir gerginlik içinde olmamız gerekmez. Geçimimiz için endişe duymamız gerekmez, çünkü Tanrı’nın ellerindeyiz. Tanrı için yeterince iyi olup olmadığımız hakkında artık endişelenmemize gerek yoktur. Çünkü O bizi zaten en kötü halimizde bile sevmiştir. Kendi gereksinimlerimizi sağlaması için Tanrı’ya güvendikten sonra düşüncelerimizi, ailemiz, arkadaşlıklarımız ve toplumumuzu bu “rağmen” türü sevginin üzerine kurmak üzerinde daha da yoğunlaştırabiliriz. Yeni elde etmiş olduğumuz “insanları her şeye rağmen sevme yeteneği” bu saf ve gerçek sevgiyi gerçekten de Tanrı’dan aldığımızı kanıtlar.
“Biz seviyoruz, çünkü önce O bizi sevdi” (İncil, 1. Yuhanna 4:10). Önceleri asla bağışlayamadığımız insanları bağışlayabilir, nefret ettiklerimizi de sevebiliriz. Bu, aniden iyi insanlar oluverdiğimiz anlamına gelmez. Bunun nedeni Tanrı’nın bizi alabildiğine Kendi sevgisiyle doldurmasıdır. Bizler ilahi sevginin boru hattı haline geliriz. Paslı bir boru bile, yaşam verici suyu övünmeden aktarabilir. Tanrı’yla bu tür bir sevgi ilişkisine girip insanlara sevgi dolu bir hizmet sunmak, özlemini çektiğimiz dolu ve doyurucu yaşamın ta kendisidir.