1Kızkardeşimiz Fibi'yi sizlere tanıtırım. Kendisi Kenhrea'daki kilise topluluğunun hizmet görücü bir üyesidir. 2Onu, kutsal yaşamlılara yaraşır tutumla Rab bağlılığında kabul edin. Sizlerden herhangi bir gereksinmesi olursa karşılayın. Çünkü o bir çoklarına yardımcı olmuştur; başkalarının yanı sıra bana da. 3Mesih İsa bağlılığında iş arkadaşlarım Priska ile Akila'ya selamlarımı bildirin. 4Onlar benim için canlarını ölüm tehlikesine attılar. Yalnız ben değil, uluslardan oluşan tüm kilise toplulukları da onlara teşekkür borçludur. 5Onların evinde bir araya gelen kilise topluluğuna selamlarımı iletin. Sevgili arkadaşım Epenetos'a selam edin. Asya eyaletinde Mesih'e iman edenlerin ilkidir o. 6Sizler için çok çabaya katlanan Meryem'i selamlayın. 7Haberciler arasında ün yapmış olan soydaşım ve cezaevi arkadaşlarım Andronikos'la Yunia'ya selamlarımı bildirin Mesih bağlılığında benden daha öncedir onlar. 8Rab bağlılığında sevgili arkadaşım Ampliatos'a selamlarımı bildirin. 9Mesih bağlılığında iş arkadaşımız Urbanos'a selam edin. Sevgili arkadaşım Stahis'e de selamlarımı iletin. 10Mesih bağlılığında onaylanmış olan Apellis'e selamlarımı bildirin. Aristovulos'un ev halkından olanlara selam edin. 11Soydaşım Herodias'a selamlarımı iletin. Narkisos'un ailesinden Rab bağlılığında olanlara selam edin. 12Rab hizmetinde çalışan Trifena ile Trifosa'yı selamlayın. Rab hizmetinde çok emek çekmiş olan Persis'e selam edin. 13Rabbin seçilmişi Rufus'a ve bana da analık etmiş olan anasına selam edin. 14Asinkritos'a, Flegon'a, Hermes'e, Petrovas'a, Hermas'a ve onlarla bir arada olan kardeşlere selamlarımı iletin. 15Filologos'a, Yulia'ya, Nereos'a ve kızkardeşine, Olimpas'a ve onlarla bir arada olan bütün kutsal yaşamlılara selamlarımı iletin. 16Birbirinizi kutsal öpüşle selamlayın. Mesih'in bütün kilise toplulukları sizlere selam ederler.
Bölüm 15'in 33'ncü ayeti son bir selam sözüne benzer. Bölüm 16'da sonradan eklenen bir parça olabilir. Acaba Pavlus Korintos kentinde Bölüm 15'in 33'ncü ayetiyle mektubu sona mı erdirdi ve Yeruşalem'e hareket etmek üzere oranın liman kenti olan Kehnrea'ya gidince Bölüm 16'yı mı ekledi? Bunu kesinlikle bilmemekle birlikte durumun böyle olduğu olasılığını güçlendiren iki konu vardır. Birincisi, Pavlus'un Yeruşalem'e deniz yoluyla gitmeyi tasarlamasıdır: "Burada (Yunanistan'da) üç ay kalması ve Suriye'ye açılmayı amaçlarken, Yahudiler'in kendisine karşı düzen kurdular. Bu nedenle Makedonya üzerinden geri dönmeye karar verdi" (Elçilerin İşleri 20:3). Başka bir zaman Pavlus Suriye'ye yolculuk ettiğinde Kehnrea'da gemiye binmişti (Elçilerin İşleri 18:18). İkincisi, yazdığı ekte Kehnrea'lı Fibi'yi Roma'daki inanlılara tanıtmasıdır. Pavlus her halde Kehnrea'daki kilise topluluğunu ziyaret ederken Fibi'nin Roma'ya gitmeye hazırlandığını öğrendi ve mektubu onun eliyle göndermeye karar verdi. Bundan dolayı hemen mektuba kızkardeş Fibi için Roma'daki inanlılara tanıtan bir ek koyar.
Ayet 1'de Pavlus Fibi'yi "kızkardeşimiz" olarak tanıtır. İnanlılar ‘Tanrı'nın ev halkı’dır (Efesoslular 2:19). İsa Mesih öğrencilerine "hepiniz kardeşsiniz" dedi (Matta 23:8). Pavlus kadınlara ikinci derecede varlıklar gözüyle bakmazdı. Kadın inanlılar bu kardeşlik içinde birer kızkardeştir. Fibi kızkardeşimizdir. Pavlus onu sayar.
Bu kadın "Kehnrea'daki kilise topluluğunun hizmet görücü bir üyesidir." "Hizmet görücü" diye çevrilen kelime aslında "diakonos"tur. Bu kelimenin kökeni "birisinin peşine koşmak" anlamındaki bir fiil olduğu sanılır. Bir iş yapmak için acele etmek anlamını almış olduğu görülür. Çoğu kez masaya oturanlara hizmet eden uşaklar için kullanılırdı. Yeni Antlaşma'da bu kelime ve ondan türetilen kelimeler çeşitli yollarda kullanılır. Sevinç Getirici Haber'i Kolose kentine ulaştıran Epafras Mesih'in Kolose'deki inanlılar için çalışan, güvenilir bir hizmet görücüsüdür (Koloseliler 1:7). Pavlus ise Sevinç Getirici Haber'e hizmet görücü kılındı (Koloseliler 1:23). Kendisine verilen tanrısal yönetim uyarınca Tanrı Sözü'nü baştan başa yaysın diye Pavlus Kolose'deki inanlılar yararı için kilise topluluğunun hizmet görücüsü kılındı (Koloseliler 1:25).
Aynı kelime hem ruhsal hem de maddesel yardım için kullanılır. Örneğin: "On ikiler öğrenci topluluğunu bir araya çağırarak 'Tanrı Sözü'nün yükümlülüğünü bir yana bırakıp bakımla ilgili hizmet görmek bizim için doğru değildir' dediler. 'Bu nedenle kardeşler, siz kendi aranızdan iyilikleriyle tanınmış, Ruh ve hikmetle dolu yedi kişi arayın. Kendilerini bu gerekli işe atayalım. Biz sürekli bağlılıkla kendimizi duaya ve Tanrı Sözü'nü yaymak hizmetine' vereceğiz" (Elçilerin İşleri 6:3,4). Bakımla ilgili hizmet ve Tanrı Sözü'nü yaymak hizmeti için kullanılan kelimeler aynı kökten gelir. Fibi'nin Kehnrea'daki kilise topluluğuna nasıl bir hizmette bulunduğu kullanılan kelimeden anlaşılmaz. Onun hizmeti bakımla ilgilimiydi yoksa ruhsal hizmette mi bulunuyordu? Bu konuda kesin bir sonuca varılmaz. Fibi'nin kendini hizmete vermesi ve Pavlus'un bunu onaylaması, Pavlus'un kilise topluluğundaki kadınlara karşı olan tutumunu birçoklarının sandıklarından bambaşka bir ışıkta gösterir.
Bir kaç ayet üzerinde duran bazı eleştiriciler Pavlus'u kadın düşmanı ilan etmişlerdir. Örnek, şu ayettir: "kutsal yaşamlıların tüm kilise toplantılarında olduğu gibi, kadınlar kilise toplantılarında ağızlarını kapasınlar" (1.Korintoslular 14:33,34). "Kadın kesin bağımlılıkla, sessizce öğrensin. Kadının öğretmesine ya da erkeğe egemen kesilmesine izin vermem. Kadın sessiz kalmalı" (1.Timoteos 2:11,12). Bu ayetlere dayanarak bazı çevreler kadının kilise toplantısında sessiz durması gerektiğini öne sürerler. Oysa Pavlus kadının kocasına bağımlılığını vurguladığı bir bölümde bile "başı örtülmemiş olarak dua ya da peygamberlik eden her kadın başının saygınlığını hiçe indirir" der (1.Korintoslular 11:5). "Dua etmesin" ya da "peygamberlik etmesin" demez Pavlus. Üstelik bu mektubu Roma'ya yolladıktan sonra Pavlus'un Yeruşalem'e yaptığı yolculukla ilgili olarak Luka şunları yazar: "Filippos'un evine gidip orada kaldık. Filippos'un peygamberlik eden dört kızı vardı" (Elçilerin İşleri 21:8,9).
Peygamberlik toplantılarda yapılırdı: "Ruhsal toplantılarınızda herkesin bir katkısı -bir ilahisi, bir öğretisi, tanrısal bir açıklaması, bir dili, bir çevirisi- vardır... Peygamberlerden iki ya da üç kişi konuşsun; öbürleri söylenenleri iyice düşünüp tartsın. Orada oturanlardan birine tanrısal bir açıklama gelecek olursa, ilk konuşan ağzını kapasın. Çünkü her biriniz teker teker peygamberlik edebilirsiniz. Öyle ki, tümü öğrensin, tümü öğüt alsın. Peygamberlerin ruhu peygamberlere bağımlı olur. Çünkü Tanrı kargaşalığın değil, esenliğin Tanrısı'dır" (1.Korintoslular 14:26,29-33). İşte bundan sonra Pavlus "kadınlar kilse toplantılarında ağızlarını kapasınlar" diye yazısını sürdürür. Buna ilişikteki sözler ne demek istediğini açığa vurur: "Çünkü onların lafa karışmalarına izin verilmemiştir. Yasanın bildirdiği gibi bağımlı olsunlar. Öğrenmak istedikleribir sorun varsa, evde kendi kocalarından sorabilirler. Kadının kilise toplantısında lafa karışması saygınlığı hiçe indirir" (1.Korintoslular 14:33-35). Pavlus bu sözlerle kadınların soru sorarak lafa karışmalarını durdurmak istiyordu. Toplantıda dikkati dağıtan gürültü çıkarmasınlar.
Pavlus kadının bağımlılığına uygun biçimde dua etmelerine ve Tanrı'dan aldıkları bir açıklama bildirerek peygamberlik etmelerine izin veriyordu. Eski Antlaşma'da peygamberlik eden kadınlardan söz edilir. Erkeklerin Tanrı'nın isteğini öğrenmek için onlara danıştığı bildirilir (Hakimler 4:4; 2.Krallar 22:14; 2.Tarihler 34:22). Öte yandan, Pavlus topluluğun yönetilmesi ya da yetkili öğretişin saptanmasıyla ilgili sorunlarda kadının sessiz kalması gerektiğini vurgular. Erkeğe öğretmesine ya da yönetmesine izin vermiyordu (1.Timoteos 2:11,12).
Peygamber olan kadınların yaşamlarını yansıtan şu ilginç örnek vardır Yeni Antlaşma'da: "Orada Anna adında bir peygamber vardı... Seksen dört yıldır da duldu. Tapınaktan hiç ayrılmaz, gece gündüz oruçla, duayla, Tanrı'ya tapınırdı. Anna o saat yaklaşıp Tanrı'ya şükrederek, Yeruşalem'in kurtuluşunu gözleyen herkese İsa'dan söz etti" (Luka 2:36-38). Pavlus buna benzer bir yaşam süren dul kadınlardan söz eder: "gerçek anlamda dul olan kimsesiz bir kadın umudunu Tanrı'ya bağlamıştır, gece gündüz dileklerde ve dualarda sürekli yakarır, dua eder" (1.Timoteos 5:5). Böyle dullar topluluğun genel parasıyla geçinirlerdi. Adları bir deftere yazılırdı: "Adı deftere geçirilecek dul kadının altmış yaşını aşmış olması gerekir. Bunun yanı sıra bir tek erkekle evlilik yaşamı geçirmiş de olmalı. İyi işler yaptığı başkalarınca tanıtılmalı: Çocuklar yetiştirmiş mi, konuk severlik etmiş mi, kutsal yaşamlıların ayaklarını yıkamış mı, acı çekenlerin derdini hafifletmiş mi, kısacası, iyilik etmek için elinden gelen her şeyi yapmış mı?" (1.Timoteos 5:9,10). Kadınların başka kadınlara öğretmeleri buyurulur: "Yaşlı kadınlara saygı değer olmalarını öğütle.. Erdemli tutumu öğretsinler. Böylece genç
kadınlara kocalarını, çocuklarını sevmeyi öğretsinler. Ağırbaşlı, suçsuz, evcimen, iyi huylu, kocalarına bağımlı kadın olsunlar" (Titos 2:3-5). Hayır, Pavlus kadın düşmanı değildi. Onlara büyük saygısı vardı. Kilise topluluğunda ve Sevinç Getirici Haber'in yayılması için bir çok yönden hizmet etmelerini çok yararlı saydı. Örneğin: Filippililer'e mektubunda şunları yazar: "Ve sen güvenilir koldaşım, senden dileğim şudur: Bu kadınlara yardım et. Onlar Sevinç Getirici Haber'i yaymak için Klement'le öbür iş arkadaşlarımla birlikte yarıştılar" (4:3).
Ayet 2'de Pavlus hizmet görücü olan Fibi'nin Roma'daki inanlılar tarafından iyi karşılanmasını diler. "Onu kutsal yaşamlılara yaraşır tutumla kabul edin." Bu tutum da hoş sözler güler yüzlerle kalmamalı, kendisine yardım etmelidirler: "Sizlerden her hangi bir gereksinmesi olursa karşılayın" Haberci Yuhanna'nın kaleme aldığı şu kutsal söz bu konuyu güzel vurgular: "Dünyasal varlığı olup da insan kardeşini gereksinmede gören ve ona karşı acıma duygusunu kapatan kişide Tanrı'nın sevgisi nasıl barınabilir? Çocuklarım, sözle ya da dil ustalığıyla sevenler olmayalım. İşte açıklanan gerçek sevgiyle sevenler olalım" (1.Yuhanna 3:17,18). Pavlus Roma'daki kutsal yaşamlılardan Fibi'ye karşı böyle bir sevgi bekler. Pavlus bu kızkardeşin "bir çoklarına yardımcı olduğunu" anlatarak uzak yerlerden Kehnrea'ya gelen Mesih inanlılarının gereksinmelerini karşıladığı için yabancı bir kente gittiği zaman oradaki kutsal yaşamlıların kendisi için aynısını yapmalarının uygunluğunu belirtir. "Yardımcı" olduğu bir çoklarının arasında Pavlus'un kendisi de bulundu. Pavlus'a konukseverlik göstermişti her halde. Kehnrea'da kaldığı sürece onun gereksinmelerinin karşılanmasını düzenlemiş olsa gerek.
"Yardımcı" diye çevrilen kelime "prostotis" Atina kentinin yurttaşları arasında orada oturan yabancı uyruklu insanların sorunlarını çözmeye görevlendirilen kişiye verilen prostates adının kadın biçimidir. Acaba Fibi'nin böyle resmi bir görevi mi vardı yoksa varlıklı bir kadın olarak uzak yerlerden gelen kutsal yaşamlıların gereksinmelerini karşılamaya mı adadı kendini? Kesin bir şey bilmiyoruz bu konuda ama ikinci olasılık biraz daha güçlü görünür. Bu kadın hepimize bir örnek olsun. Bütün olanaklarıyla Rabbe ve kutsal yaşamlılara hizmet etti.
Fibi'yi Roma'daki inanlılara tanıttıktan sonra Pavlus başka yerlerde tanıdığı ve o sırada Roma'da bulunan ya da oraya yerleşen kardeşlere selamlarını iletmeye koyulur.
Ayet 3'de Pavlus Korintos'a ilk gittiği zaman tanıştığı Akila ve karısı Priska'yı selamlar. Luka bu ilk karşılaşmayı şöyle anlatır: "Bu olaylardan sonra Pavlus Atina'dan ayrılıp Korintos'a gitti. Bu kentte Akila adında Pontoslu bir Yahudi'yi buldu. Priskila adındaki eşiyle birlikte İtalya'dan yeni gelmişti. Çünkü Klavdius tüm Yahudiler'in Roma'dan gitmeleri için buyruk çıkarmıştı. Pavlus kendilerini görmeye gitti. Aynı meslekten olduğu için onlarla kaldı ve birlikte çalıştılar. Sanatları çadırcılıktı. Her Şabat sinagogta tartışıyor, Yahudiler'le Yunanlılar'ı inandırıyordu" (Elçilerin İşleri 18:1-4). Akila ile Priska'nın evi ve iş yerinin
daha önce Roma'da olduğunu öğreniriz. Akila'nın Karadeniz'in Pontos eyaletinden olan bir Yahudi olduğu da bildirilir.
Eşinin adı Latince'den gelmedir. Bu ad kadının Roma'nın ileri gelen Priska soyundan olduğunu ya da o ailenin özgürlüğe kavuşturduğu bir köle olduğunu belirtmiş olabilir. Oysa bu olasılıklar kesinlik kazanmış değildir. Pavlus her zaman mektuplarında kadının adını resmi biçimde verir. Luka ise samimiyet ve yakınlık belirten Priskila biçimini kullanır. Akila ile Priska'nın Pavlus'la tanışmalarından önce Mesih inanlısı olduğu sanılır. Yukarıda aktarılan Luka'nın yazısından bu pek anlaşılmaz. Akila'nın Yahudi olduğunu bildirmekle yetinir. Oysa "İnanlı olmayanlarla aynı boyunduruk altına girmeyin. Çünkü doğruluk kötülükle ne paylaşabilir?.. Ya da inanlı inansızla anlaşabilir mi?" diye yazan Pavlus'un Mesih inanlısı olmayan bir Yahudi ile iş ortaklığı yapması düşünülemez. (2.Korintoslular 6:14,15).
Bu nedenle daha Roma'dayken İsa'ya iman etmiş olduklarını düşünmek yalnış olmaz. İsa'ya nasıl iman etmişler? Pentikost günü Petros'un yaydığı Sevinç Getirici Haber'i dinleyenlerin arasında "Pontos'ta" yaşayanlar ve "Roma'dan kalkıp gelenler -hem Yahudiler hem de Yahudiler'in inancını benimseyenler" vardı (Elçilerin İşleri 2:9-11). Acaba Akila Roma'dan Yeruşalem'e giden bir Yahudi olarak Petros'un sözünü değerlendirip vaftiz edilen 3000 kişi arasında mıydı? (Elçilerin İşleri 2:41). İleri gelen Priska ailesinden bir kadın Yahudiler'in inancını benimsemiş bir kişi olarak Pentikost günü Yeruşalem'e gittiği zaman, İsa'ya iman etmiş miydi? Bunu da bilmiyoruz. Ama onların imana gelmeden önce ya da sonra evlenip birlikte Mesih bağlıları olarak yaşadıklarını biliriz.
Korintos'ta Pavlus'la tanıştıktan sonra Mesih'e olan hizmetleri daha etkin olduğu görülür. Pavlus ile bir buçuk yıl Korintos'ta kaldıktan sonra onunla Efesos'a gittiler (Elçilerin İşleri 18:19). Pavlus onları oraya bıraktı. Onlar Apollos adlı İskenderiyeli bir Yahudi'nin sinagogtaki konuşmasını dinleyen Priskila ile Akila "onu yanlarına aldılar, Tanrı'nın yolunu tüm inceliğiyle ona açıkladılar" (Resullerin İşleri, 18:26). M.S. 49 yılında Kayser Klavdius'un çıkardığı buyruğun beş yıl sonra aynı Kayser'in ölümüyle geçersiz duruma düştüğü sanılır. Böyle bir durumda Akila Roma'daki evine ve çadırcılık atölyesine dönmek istemiş olabilirdi. İşte bu nedenle Pavlus M.S. 57 yılında Roma'daki inanlılara yazdığı zaman "iş arkadaşlarım Priska ile Akila'ya selamlarımı bildirin" diye yazabiliyordu (ayet 3). Onlar sadece çadırcılıkta değil bunun yanı sıra da Rabbin işinde onun iş arkadaşlarıydılar.
Ayet 4'de Pavlus üzerinde başka bilgimizin bulunmadığı bir olaya değinir: Priska ile Akila'nın kendisi için "canlarını ölüm tehlikesine" attıklarını anlatır. Pavlus Romalılar'a, mektuptan önce yazdığı Korintoslular'a ikinci mektupta "Asya bölgesinde çektiğimiz acıdan" söz eder. "Aşırı oranda -gücümüz üstünde- sıkıntıya düştük. Öylesine ki, yaşamaktan umudu yitirdik. Gerçekten, ölüm yargısının üzerimizde olduğunu düşündük. Ama kendimize değil, ölüleri dirilten Tanrı'ya güvenelim diye oldu bu. O bizleri böylesi ölümcül bir deneyimden kurtardı; kurtaracaktır da" (2.Korintoslular 1:8-10). Asya eyaleti bugünün Ege bölgesiydi. Priska ile Akila Pavlus'la birlikte Efes'teydi o sıralarda, Pavlus'un "böylesi ölümcül deneyimden" kurtulması Akila ile Priska'nın onun için "canlarını ölüm tehlikesine" atmalarıyla gerçekleştiği kesin olmamakla birlikte düşünülebilir. Pavlus'u kurtarmak için Tanrı Priska ile Akila'nın yürekli yardımını kullanmış olabilirdi. Pavlus bu durum için kendini onlara teşekkür borçlu biliyordu. Oysa yalnız Pavlus değil,"Uluslar'dan oluşan tüm kilise toplulukları da onlara teşekkür" borçluydu. Bu teşekkür borcu uluslardan oluşan tüm inanlılar topluluklarına Tanrı'nın Sözü'nü açıklayan haberci Pavlus'un aralarında kalıp hizmete devam etmesini sağladıkları için duyulmaktaydı.
Bunun yanı sıra da gittikleri her yerde, Korintos, Efes ve Roma'da evlerini inanlılara açarlardı. Bunun için Pavlus ayet 5'te Roma'daki kardeşlere: "onların evinde bir araya gelen kilise topluluğuna selamlarımı iletin" diyebiliyordu. O çağda "kilise" bir bina değil, bir insan topluluğuydu. Bu topluluğun bir araya geldiği yer genellikle inanlılardan birinin eviydi. Özel kilise yapıları daha sonraki bir çağda kurulmaya başladı.
Pavlus'un ilkin Efes'te tanıştığı sevgili bir arkadaşı artık oradan ayrılıp Roma'ya gitmişti. Pavlus'un Epenetos'a ilettiği selamların Akila ile Priska'ya yazdığı selam sözünden hemen sonra gelmesi bu adamın onlarla yakın bir ilişkide bulunduğu izlenimini bırakır (ayet 5).Pavlus'un Efes'teki ilk hizmeti çok kısa geçti: "Efesos'a ulaştıklarında (Pavlus) Priska ile Akila'dan ayrılıp sinagoga gitti. Yahudiler'le tartıştı. Onlar daha uzun bir süre kalmasını istedilerse de kendisi bunu uygun görmedi. Ama onlarla vedalaşırken, 'Tanrı buyurursa yeniden aranıza döneceğim' dedi ve gemiyle Efesos'tan açıldı" (Elçilerin İşleri 18:19-21). Epenetos "Asya eyaletinde Mesih'e iman edenlerin" ilkiydi. Acaba Pavlus'un tartışmasını dinleyerek mi imana geldi, yoksa Priska ile Akila'nın tanıklığıyla mı imanlı oldu? Bunu bilmiyoruz. Ama iman ettiği zaman Priska ile Akila'nın desteğini gördüğü söylemek yalnış olmaz. Onlar da Efes'ten ayrılıp Roma'ya gittikleri zaman Epenetos onlarla birlikte gitmiş olabilirdi.
Pavlus'un "Mesih'e iman edenlerin ilki" için kullandığı deyim ilginçtir: "Asya'nın Mesih için ilk ürünü." Bu deyim Eski Antlaşma'ya dayanır: "İsrail halkına de ki: Size vereceğim ülkeye girip ürününü biçtiğiniz zaman, ilk yetişen ürününüzden bir demet kâhine götüreceksiniz. Kabul edilmeniz için, kâhin demeti RAB'bin huzurunda sallayacak. Tanrınız'a bu sunuyu getireceğiniz güne kadar ekmek, kavrulmuş buğday, taze başak yemeyeceksiniz" (Levililer 23:10,11,14). Bu ilk ürünün Tanrı'nın önüne getirilmesi Tanrı'nın İsrail'e verdiği bir buyruktu. Pavlus bunu bir benzeti olarak kullanır. İlk ürün yasası İsrail'in, ürünün Tanrı'dan geldiğini ve Tanrı'ya ait olduğunu vurgulardı. Pavlus bunu insanların Mesih'e inanmaları konusunda kullanır. İlk ürün tüm bir ürünün ilk parçası olduğu gibi, Epenetos Asya'da Mesih'e bağlanan bir çok insanın birincisiydi. Pavlus'un İsrail'in ruhsal yasasına dayanan bir benzeti kullanmasını sevgili arkadaşı Epenetos'unYahudi olduğuna bir işaret olabilir. Yine de bu konuda kesin bir sonuca varamayız.
Meryem, adından anlaşıldığı gibi Yahudi bir kadın olsa gerek (ayet 6). Yeni Antlaşma'da bu adı taşıyan beş kadın vardır. Meryem'in Priska ve Akila'nın Korintos'a gitmeden önce onlarla birlikte Roma'daki kilise topluluğunda çalıştığını tahmin edebiliriz. Priska ve Akila onun Roma'daki kardeşler için çok çabaya katlandığını Pavlus'a anlatmış olabilirlerdi.
Pavlus'un ayet 7'deselamladığı Andronikus ile Yunia karı koca olabilir. Oysa yazılma biçimi aynı olduğundan Yunanca metinden Yunia adının erkek veya kadın olduğunu seçmek olanaksız. İkisi de erkek olabilir. Bu kişilerin Yahudi olduğu kesindir. Pavlus onlar için soydaşlarım der. Onlar da ayrıca Pavlus'un cezaevi arkadaşlarıydı. Mesih'e olan inançları yüzünden cezaevine düşmüşlerdi. Pavlus ile birlikte aynı cezaevinde yatmışlardı.
Bu mektuptan önce yazdığı Korintoslular'a ikinci Mektup'ta "cezaveine girmekte en ön sıradayım" der (11:23). Oysa Elçilerin İşleri'nde o zamana kadar tek Filippi'de cezaevine girmesinden söz edilir. Her halde o zamana kadar. Kaydedilmeyen bir kaç kez cezaevine girmişti ve bunlardan birinde Andronikus ile Yunia'yla birlikteydi. Bu iki kişi "haberciler arasında ün" yapmışlardı. Bu deyim iki yoldan anlaşılabilir: Büyük bir olasılıkla bu iki kişi On İki Haberciler'in iyi tanıdığı ve Mesih'e içten bağlılıkları ve hizmetleri nedeniyle çok sayılan inanlılardı. Daha küçük bir olasılıkla bu iki kişi İsa'nın ölümüne ve dirilişine tanık oldukları için On İkiler'in dışında oldukları halde yine "Haberci" sayılıp çalışmalarıyla ün kazanmışlardı. Acaba İsa Mesih'in atadığı ve "onları gideceği her kente ve bölgeye ikişer kişi olarak kendi önünden" gönderdiği yetmiş kişinin arasında mıydılar? (Luka 10:1). Bunu bilmiyoruz ama ilginç bir olasılıktır. Pavlus'un onlarla ilgili olarak verdiği kesin bilgi "Mesih bağlılığında" kendisinden daha önce olduklarıdır.
Adları Helenistler diye bilinen, Yunanca konuşan Yahudiler oldukları izlenimini verir. Kilise topluluğunun ilk günlerinde Yeruşalem'de Helenistler'den inanlılar vardı (Elçilerin İşleri 6:1). Andronikus ile Yunia'nın Pavlus'la nerede tanıştıklarını, nerede onunla cezaevinde yattıklarını ve Roma'ya ne zaman gittiklerini bilmiyoruz.
Pavlus Ampliatos adlı kardeşe olan sevgisini selam sözünde vurgular: "Rab bağlılığında sevgili arkadaşım Ampliatos'a selamlarımı bildirin" diye yazar (ayet 8). Asıl metinde "arkadaşım" kelimesi bulunmaz. Pavlus "Rab bağlılığında sevdiğim" diye yazar. Ampliatos Mesih bağlısıydı. Mesih'e her şeyi için borçluydu. Mesih ile yakın bir ilişkide yaşıyordu. İsa onun yaşamında Rab olarak egemendi. Pavlus da bu bağlılıkta yaşıyordu. Pavlus'un onunla nerede tanıştığını bilmeyiz. Ampilatos adının Roma'yla bağlantısı olduğu bilinir. Böyle bir ad taşıyan bir aile vardı. Roma'da Mesih inanlılarının gömüldüğü Domitilla mezarlığında birinci yüz yılın sonunda ya da ikinci yüz yılın başında gömülen bir kişinin mezarı bu adı taşımaktadır. Pavlus'un sevdiği kardeşe ait olup olmadığı kesinlik kazanmamıştır.
Ayet 9'da adı geçen ilk inanlı olan Urbanus'un Roma'yla bağlantısı olduğu adından anlaşılır. Bu Latince ad "kente ait" anlamındadır. Değinilen kent elbette Roma'ydı. Bu kardeş Pavlus ile birlikte Rabbin işinde çalıştığı açıklanır. Onun için "Mesih bağlılığında iş arkadaşımız Urbanos" der. Pavlus'un sevdiği bir kardeş daha selamlanır. "Stahis" adının anlamı "başak"tır. Az rastlanan bir ad olmakla beraber bir iki kez İmparator ev halkıyla ilgili olarak kaydedilmiştir.
Pavlus'un ayet 10'daselamladığı ilk kardeş Apellis'in adı eski çağın bir yazarı tarafından tipik bir Yahudi adı olarak kaydedilir. Bu kardeş "Mesih bağlılığında onaylanmış" bir inanlıydı. Pavlus'un başka bir yazısı bunun anlamını güzel bir biçimde açıklar: "Kendi kendini değerli diye tanıtan değil, Rabbin değerli diye tanıttığıdır onaylanan" (2.Korintoslular 10:18). Apellis Rabbin değerli diye tanıttığı bir imanlıydı.
Onun yanı sıra Pavlus Aristovulos'un ev halkından olanlara selamlarını iletir. Büyük Herodes'in torunu Aristovulos Roma'da yaşıyordu. O çağda büyük adamların uşakları ve köleleri, ev halkından sayılırdı. Pavlus Aristovulos'un uşakları ve köleleri arasındaki Mesih inanlılarını tanıyor onları selamlıyordu. Pavlus'un bu inanlılarla tanışması Aristovulos'un babası Herodes Antipas'un süt kardeşi Manaen'in aracılığıyla olsa gerek. Manaen Pavlus ile birlikte Antakya'daki kilise topluluğunda öğretmiş veya peygamberlik etmişti (Elçilerin İşleri 13:1).
Pavlus'un ayet 11'deselamladığı kişinin adı Herodias "Herodes'e ait" anlamındadır. Bu kişi Pavlus'un başka bir yerde görüştüğü Aristovulos'un ev halkından olanlardan biri olabilir. Bu adam Yahudi olsa gerek çünkü Pavlus onun için "soydaşım" der. Sonra "Narkissos'un ailesinden Rab bağlılığında onlara" selam edilmesini diler. Bazı yorumculara göre bu Narkissos, Tiberius Klavdius Narkissos'tur. Bu adam Kayser Tiberius'un özgürlüğe kavuşturduğu bir köleydi. Klavdius zamanında zengin ve güçlü bir kişi oldu. Ama Nero zamanında öldürülmüştü. O zamanda malı ve köleleri Kayser'e geçecekti ama yine de Narkissos'un ailesinden olanlar diye tanınırlardı. Pavlus o aileden olan Rab bağlılığında onlarla nerede ve nasıl tanıştığını bilemiyoruz. Ama onlarla ya tanışıyordu yada onların hakkında duymuştu ve onlara selamlarını iletir.
Ayet 12'de Pavlus Rab hizmetinde çalışan üç kişiye selam eder. İlk iki kişi aynı kökten gelen Trifena ile Trifosa adlarını taşırlar. Bu iki kadının kızkardeş hatta ikiz olduğu adlarının birbirine benzemesinden tahmin edilir. Bu iki kadın bilmediğimiz biçimde Rabbe hizmet ederlerdi. Pavlus başka bir kadın olan Persis'in Rab hizmetinde "çok emek" çektiğini belirtir. Rab İsa'yı çok seven ve O'nun için çok çalışan bu kadının adı "Fars kadını" demektir. Tarihsel yazılarda özgürlüğe kavuşturulan bir köle olarak bulunur.
Ayet 13'te selam edilen "Rufus" adı Yeni Antlaşma'nın başka bir ayetinde bulunur: "Çiftlikten dönmekte olan Kirineli Simon o yerden geçiyordu. Aleksander ile Rufus'un babasıdır bu adam, İsa'nın haçını taşısın diye onu zorladılar" (Markos 15:21). Rufus "kızıl" yada "kızılsaçlı" anlamını taşıyan Roma'da sık sık kullanılan bir isimdir. Markos'un Sevinç Getirici Haberi ikinci yüzyıla dayanan, bir geleneğe göre Roma'daki inanlılar için yazılmıştır. Markos böylece Kirineli Simon'un kimliğini açıklamak için Roma'da iyi tanınan Aleksander ile Rufus'un babası olduğunu bildirir. Pavlus'da Roma'da bir Rufus tanıyordu. Büyük bir olasılıkla bunlar aynı kişiydi. Bu Rufus "Rabbin seçilmişi" idi. (Aslında "Rab'de seçilmiş olan"). Karakteri ve yaptığı hizmet, Rufus'un inanlılar arasında saygıdeğer bir aşamaya gelmesini sağlamıştı. Rabbin onu seçtiği böylelikle vurgulanıyordu.
Pavlus Rufus'un annesine de selamlarını iletir. "Bana da analık etmiş" derken Pavlus geçmişte bu değerli kadının kendisini evine alıp, bir anne gibi kendisine baktığını çok iyi anımsıyordu. Bu olayın ne zaman olduğu konusu kesin olarak bilinmemekle birlikte Pavlus'un Tarsus'tan Antakya'ya geldiği zamana dayandığı bir iki ip ucundan tahmin edilebilir. O arada o topluluğun peygamber ve öğretmenleri arasında "Siyah adıyla bilinen Simeon" bulunuyordu. (Habercilerin İşleri 13:1). Simeon "Simon" adının değişik bir biçimidir. Mesih'in haçını taşımış olan Simon Yeruşalem'den Antakya'ya taşınmış olabilirdi. "Stefanos'a çektirilen acı sonucunda darmadağın olanlar Finike'ye, Kıbrıs'a ve Antakya'ya kadar gittiler. Tanrı Sözü'nü Yahudiler'den başka hiç kimseye bildirmiyorlardı. Ama onlardan Kıbrıslı ve Kirineli bazı kişiler Antakya'ya gelip Yunanlılar'a da Rab İsa'nın Sevinç Getirici Haberi'ni bildirdiler. Rabbin eli onları destekliyordu. Çok sayıda insan iman ederek Rabbe döndü" (Elçilerin İşleri 11:20,21). Simon Kirineli'ydi. Ayrıca Antakya'da "Kirineli Lukius" vardı (Habercilerin İşleri 13:1). Pavlus Roma'ya yazarken Simon ölmüş ve karısı oğlu Rufus'un yanında kalıyor olsa gerekti.
Ayet 14'te Pavlus bir arada bulunan bir inanlılar topluluğundan beş kardeşi adlarıyla selamlar. Hermes uğur ilahının adıydı. Bir çok köle bu adı taşıyordu. Petrovas adı Patrobius adının başka bir biçimidir. İmparator Nero'nun özgürlüğe kavuşturduğu bir kölenin adıydı. Bir yorumcu Petrovas'ın bu zengin adamın köleleri arasında bulunduğu olasılığına değinir. Hermos, "Hermagoras" "Hermogenes" ya da "Hermodorus" gibi adlarının kısaltılışıdır. Yaklaşık yüzyıl sonra aynı adı taşıyan bir köle Roma kilisesinde okunan ve "Çoban" adını taşıyan simgesel yazı yazdı.
Bir topluluk daha 15'nci ayettePavlus tarafından selamlanır. Pavlus bir arada olan bu kutsal yaşamlılardan beşini tanıyordu. Filologos Yunanca erkek adıdır. "Bilgeliksever" anlamındadır. Bu ad İmparator ev halkıyla ilgili kayıtlarda gözükür. Yulia kadın adıdır. Onun da İmparatorun ev halkıyla ilişkisi vardı. Bu kişiler karı-koca olabilirdi. Daha az olasılıkla erkek ve kızkardeş olabilirlerdi. Nereos, dördüncü yüzyıla dayanan bir söylentiye göre Flavia Domitilla adlı Mesih inanlısı bir kadının bir yakınıydı. Bu kadın 95 yılında amcası İmparator Domitian tarafından sürgüne yollandı. Domitian bir yıl sonra ölünce yeniden Roma'ya getirildi. Bu kadının adını taşıyan birinci yüzyıldan kalma bir mezarlık bulunmuştur. Nereos'un kızkardeşinin bu Domitilla olup olmadığını bilemiyoruz. Olimpus yine ilahlarla ilgili Olimpidoros adının kısaltılışıydı.
Ayet 16'da Pavlus Roma'daki inanlılara Mesih'in sevgisinde birbirleriyle olan bağlılıklarını "kutsal öpüşle" belirtmelerini buyurur. Aynı buyruğu Korintos'taki inanlılara ve Selanik'teki inanlılara verir (1.Korintoslular 16:20; 2.Korintoslular 13:12; 1.Selanikliler 5:25). Petros da yazdığı kardeşlere "Sevgi öpüşüyle birbirinizi selamlayın" buyruğunu verir (1.Petros 5:14). Yustin Martır (Şehit Yustin) yazdığı Birinci Savunma'da bu buyruğa nasıl uyulduğunu açıklar: "Dualarımızı sona erdirince, birbirimizi bir öpüşle selamlarız." Sonra Pavlus "Mesih'in bütün kilise" topluluklarının Roma'daki inanlılara selamlarını ilettiğini yazar. "Yeruşalem'den İlirya dolaylarına dek Mesih'in Sevinç Getirici Haberi'ni baştan başa yayan" Pavlus bugünkü İsrail'den Yugoslavya topraklarına kadar bulunan bütün Mesih inanlısı topluluklarını tanıyordu, onların selamlarını daha görmediği Roma topluluğuna gönderebilme durumundaydı.