İnanlıların Ayrımları, Benzerlikleri 14:5-12

5Biri şu günü öteki günden üstün tutar, öbürü ise günlerin tümünü eşit tutar. Herkes kendi sağduyusuna güvensin. 6Belirli bir güne saygısı olanın bu saygısı Rabbe'dir. Yemek yiyen de Rabbi yüceltmek için yer. Çünkü Tanrı'ya teşekkür eder. Öte yandan, yiyecek konusunda çekingen davranan, Rabbi düşünerek çekingen davranır. Bunun için de Tanrı'ya teşekkür eder. 7İçimizden hiç kimse kendisi için yaşamaz, kendisi için ölmez. 8Çünkü yaşıyorsak Rab için yaşıyoruz. Ölüyorsak Rab için ölüyoruz. Öyleyse yaşasak da, ölsek de Rabbiniz. 9Mesih'in ölmesi, sonra da dirilmesi bunun içindir; hem yaşayanların, hem de ölenlerin Rabbi olsun diye. 10Öyleyse neden kardeşini yargılıyorsun? Neden kardeşini aşağı görüyorsun? Çünkü hepimiz Tanrı'nın yargı kürsüsü önünde dikileceğiz. 11Çünkü Tanrı Sözü şudur: "Rab buyuruyor: 'Diriliğim uyarınca, her diz önümde çökecek, her dil Tanrı olduğumu açıklayacak.'" 12Demek ki, her birimiz Tanrı'ya hesap vereceğiz.

Güçlü, olgun inanlılarla imanı zayıf inanlılar arasından gerginliğin baş gösterebileceği başka bir konu "kutsal günler" konusudur: "Biri şu günü öteki günden üstün tutar; öbürü ise günlerin tümünü eşit tutar. Herkes kendi sağduyusuna güvensin." İmanı zayıf bir inanlı bir günü başka bir günden daha kutsal sayardı. Olgun inanlı ise günlerin tümünü eşit tutardı. Olgun inanlı her günü Rabbe ayırıp O'na hizmet etmek için kullanması gerektiğini anlardı. Asıl metinde "eşit" sözcüğü yoktur. Aslı şöyledir: "Öbürü ise her günü sayar."

Pavlus imanı zayıf inanlıları kınamaz, günleri üstün tutma tutumundan ayırmaya çalışmaz. Onlara "imanı zayıf olanlar" adını vererek tutumlarını tam onaylamadığı izlenimini vererek daha olgun ve daha sağlam bir imana

kavuşmalarını özlediğini belirtir. Ama yine de hayati önem taşımadıkları için bu konuların imanlılar topluluklarında tartışılmasını istemediğini açıklar (ayet 1).Böyle konularda her imanlı neye inandığına düşüncesinde sarsılmaz bir kanış taşısın. Yahudi asıllı bir çok inanlı Yahudi dinsel bayramlarını daha tutuyordu. Öbür inanlılar bu konuda onlarla tartışmasınlar. Böyle konularda "her biri kendi fikrinde kani olsun" -"herkes kendi sağduyusuna güvensin" (ayet 5 eski çeviri, ile Sevinç Getirici Haber çevirisinden). Günleri tutma ya da tutmama kardeşlerin birbirleriyle ruhsal paydaşlık yapmalarına engel olmasın.

Bunun nedeni bundan sonraki ayette açıklanır. "Belirli bir güne saygısı olanın bu saygısı Rabbe'dir" (ayet 6). İmanı zayıf olan kardeşin herhangi bir günü kutsal saymaktaki güdüsü Rabbe olan saygısını belirtmekti. Bunun için öbür inanlılar onu kınamasın. Yemek konusunda aynı ilke geçerlidir. Farklı açılardan bu konuya yaklaşım yapan inanlılar bunu Rabbi düşünerek yaparlar. "Yemek yiyen Rabbi yüceltmek için yer. Çünkü Tanrı'ya teşekkür eder." Bazı yemeklerden çekinen kardeş de "Rabbi düşünerek" bunu yapar. Bunun için de "Tanrı'ya teşekkür eder."

Pavlus başka yerde dinsel günlere ve yiyeceklerden çekinme konularına önem veren inanlılar bunları önemsemeyen inanlıları yargılamamaları gerektiğini açıklar. "Hiç kimse yiyecek içecek, dinsel gün, yeni ay, ya da Şabat günü gibi sorunlarda size yargıç kesilmesin. Bunlar ileride beklenenlerin gölgesinden başka bir şey değildir. Somut gerçek Mesih'tir" (Koloseliler 2:16,17). Bu gibi dinsel işler Eski Antlaşma altındaki insanlara Mesih'i temsil ediyordu. "Somut gerçek" olan Mesih'e sahip olan inanlının bunlara gereksinmesi yoktur. Oysa özellikle Yahudi asıllı bir inanlı Rabbi düşünerek bu şeyleri benimserse zararı yoktur eğer bu konuda başka düşünen kardeşlere yargıç kesilmezse.

Ayet 7 ile 8'de Pavlus her inanlının kendi kendisi için yaşamadığını ve ölmediğini, tam tersine, Rab için yaşadığını ve Rab için öldüğünü belirtir. İnanlının Rabbin bir uşağı olarak yaşadığı için bütün davranışları için Rabbe sorumludur, "yaşasak da, ölsek de Rabbiniz" (ayet 8).

"Mesih'in ölmesi, sonra da dirilmesi bunun içindir; hem yaşayanların hem de ölenlerin Rabbi olsun diye" (ayet 9). Mesih iman edenleri günahın ve Şeytan'ın egemenliğinden kurtarıp kendine bağlamak için öldü ve dirildi. O Rabbimiz oldu bizde O'nun uşaklarıyız. Uşaklar efendilerine sorumludur. Uşakların öbür uşaklarla uğraşmaya hakları yoktur. Pavlus bunu ayet 4'te vurgulamıştı. Ayet 10'da inanlının böyle konularda kardeşini yargılamaması ve aşağı görmemesi gerektiğini bildirir. Her inanlının kardeşini yargılamayı ya da aşağı görmeyi tasarladığı zaman düşünmesi gereken bir konu var: "Hepimiz Tanrı'nın yargı kürsüsü önünde dikileceğiz. Tanrı'ya hesap vereceğiz" (ayet 10,12). Tanrı bizi kardeşlere karşı olan tutumumuzdan sorumlu tutacaktır.

Pavlus burada yargı yetkisinin Tanrı'ya özgü olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle "Tanrı'nın yargı kürsüsü" diye yazar. Oysa başka yerde bu kürsüye oturup Tanrı'nın yargılama yetkisini kullananın Mesih olduğu üzerinde durur: "çünkü hepimiz Mesih'in yargı kürsüsü önüne çıkmaz zorundayız. Öyle ki, herkes bedendeyken yaptığı iyi ya da kötü işlerin karşılığını alsın" (2.Korintos. 5:10). Burada bir çelişki yoktur. İsa Mesih bu konuyu şöyle açıklar: "Baba kimseyi yargılamaz. Tüm yargılamayı Oğul'a vermiştir. Öyle ki herkes Baba'ya saygı gösterdiği gibi Oğul'a da saygı göstersin" (Yuhanna 5:22,23).

Tanrı'ya hesap vermemizin gerekliliğini vurgulamak için Pavlus ayet 11'de Yeşaya 45'ten şu ayeti aktarır: "Kendimle and ettim: Her diz önümde çökecek her dil bana and edecek" (ayet 23). Pavlus bu ayetin İsa Mesih'le ilgili olduğunu Filippililer 2:10,11 ayetlerinde belirtir. Romalılar 14:10-12 ayetlerinde kişinin kardeşlerine karşı tutumundan Tanrı'ya hesap vermesi söz konusu olduğundan ayet 11'de "Her dil Tanrı olduğumu açıklayacak" şeklinde aktarılır. Aslı şöyledir: Her dil Tanrı'ya itiraf edecek (yaptıklarını olduğu gibi söyleyecek) ya da ikrar edecektir (kendini ilgilendiren bir gerçeği söyleyecektir). Filippililer'de ise konu İsa Mesih'in Tanrılığı olduğu için ayet "İsa adına, göklerde, yeryüzünde ve yer altında olan her varlık diz çöksün ve her dil İSA MESİH RAB'dir diyerek Baba Tanrı'nın yüceliği için tanıklık etsin" şeklinde vurgulanır (2:10,11).