14Öyleyse ne diyelim? Tanrı adaletsizlik mi ediyor? Hiç bir zaman! 15Çünkü Musa'ya şöyle demişti: "Ben dilediğime acıyacağım, dilediğime de sevecenlik göstereceğim" (Çıkış 33:19). 16Demek oluyor ki, insanın kendi istemine ya da çabasına değil, Tanrı'nın acımasına bağlıdır bu. 17Kutsal Yazı'da Fıravun'a şu söz bildiriliyor: "Seni bu amaçla yükselttim; senin üzerinde kendi gücümü göstereyim, böylelikle adım tüm yeryüzünde yayılsın diye" (Çıkış 9:16). 18Demek oluyor ki, O dilediğine acır, dilediğinin de yüreğini katılaştırır.
Tanrı'nın insanlara gösterdiği her iyiliğin kişinin başardığı iyi işlerin ödüllendirilmesi olduğu düşüncesi üzerinde duran Yahudiler için Tanrı'nın insanları iyi-kötü bir iş yapmadan seçmesi adaletsizliğe benziyordu. Pavlus bu itirazı ayet 14'te dile getirir: "Öyleyse ne diyelim? Tanrı adaletsizlik mi ediyor?" Bu soruya verdiği yanıt kısa ve kesindir: "Hiç bir zaman!" Tanrı asla adaletsiz bir iş yapmaz.
Tanrı'nın seçimi insanların yaptığı işleri tarafından etkilenemez ve sınırlandırılamaz. Tanrı Musa'ya söylediği gibi dilediğine acıyacak, dilediğine de sevecenlik gösterecektir (ayet 15). Tanrı'nın bir ulusa acıması, o ulusu amaçlarını gerçekleştirmek için yükseltmesi o ulustan herhangi bir kişinin yaptığı ya da yapacağı işlere dayanmaz, Tanrı'nın dileğine dayanır.
Eski Antlaşma'dan aktarılan ayetleri anlayabilmek için geldikleri parçaya bakmalı. Romalılar 9:15'e aktarılan ayet Çıkış 33:19'dan gelmektedir. RABBİN Musa'yla konuşmasından bir parçadır. İsrail korkunç bir günah işlemişti. Musa dağda Tanrı'yla görüşürken İsrail yalancı tanrılara tapmaya başlar. Musa halkın bağışlanabilmesi için kendisinin Tanrı'nın yazdığı kitaptan silinmesini diler. “RAB, ‘Kim bana karşı günah işlediyse onun adını sileceğim’ diye karşılık verdi. ‘Şimdi git, halkı sana söylediğim yere götür. Meleğim sana öncülük edecek. Ama zamanı gelince günahlarından ötürü onları cezalandıracağım’” (Çıkış 32:33-35). RAB İsrail halkın arasında bulunmayacağını bildirdi çünkü aralarına girerse günahları yüzünden onları yok etmek zorunda kalacaktı (Çıkış 33:5). Musa buna şöyle yanıt verir: "Yoksa benden ve halkından hoşnut kaldığın nereden bilinecek? Bize eşlik etmenden, değil mi?” (Çıkış 33:16). Musa RABBİN halkı arasında gitmesini diler. Buna karşılık RAB Musa'ya "’Söylediğin gibi yapacağım’ dedi, ‘Çünkü senden hoşnut kaldım, adınla tanıyorum seni’" (Çıkış 33:17).
RAB Musa için dilediği şeyi yapacağını ama yine de bunu Musa'nın istediği biçimde yapmayacağını belirtir. Musa'nın dilediği gibi yüceliğini açıklamaz, bunu bütün iyiliğini Musa'nın önünden geçirerek yapar. RAB bu konuda Pavlus'un Romalılar'a aktardığı sözleri söyler: "Lütfetmek istediğim kişiye lütfedecek, acımak istediğim kişiye acıyacağım" (Çıkış 33:19). RAB Musa'ya lütfeder ve onun aracılığıyla halkın arasında bulunur. Musa'nın istediği gibi halka tümden lütfedip aralarına gelmez. Bunu yapsaydı halk yok edilecekti. RABBİN işleri kendi doğruluğu ve bilgeliğine göre yürütülür. Herhangi bir insanın isteği ya da iyiliğiyle etkilenilmez. Doğru bir insan olan Musa bile dileğini Tanrı'ya yaptıramadı. 'Sevaptan' yoksun İsrail bu işte nerede kaldı ki!
RAB acımasında adaletlidir. Tarihin gelişmesi için Tanrı'nın planları adaletli ve bilgelikle doludur. İsrail'le ilgili daha sonraki gelişmeler bunu doğrular. RAB İsrail'in bol suçlara rağmen Musa ve Yeşu aracılığıyla onları söz verilen ülkeye ulaştırdı. "Demek oluyor ki, insanın kendi istemine ya da çabasına değil, Tanrı acımasına bağlıdır bu" (Romalılar 9 16). İşler halkın istemi ya da çabasına göre, Musa'nın isteği ya da çabası uyarınca yürütülseydi felakete uğrayacaklardı. Tanrı kendi acımasına göre gelişmeleri yönelttiği için başarıya ulaştılar. 'Sevap' inancının yersizliği Eski Antlaşma'dan aktarılan ayet ve onunla ilgili olaydan kanıtlanır.
Musa Tanrı'yla doğru ilişkide yaşayan biriydi. Buna karşın Tanrı'nın iyiliklerini nasıl dağıtacağını etkileyemedi. Tanrı dilediğine sevecenlik gösterir.
Ayet 17'de dikkatimiz Tanrı'yla hiçbir ilişkisi olmayan, "RAB kimdir?" diye Tanrı'ya kafa tutan Firavun'a çekilir (Çıkış 5:2). Eğer Tanrı'nın tarih gelişmelerini yöneltmesi 'işler ilkesi'ne bağlı olsaydı O'nun hemen Firavun'u yargılayıp ortadan kaldırması gerekecekti, çünkü Firavun RABBE karşı yüreğini katılaştırmıştı (Çıkış 5:2; 7:22). Oysa RABBİN amacı Firavun'u ve Mısırlılar'ı yeryüzünden silip İsrail halkını bu yoldan ellerinden kurtarmak değildi. RABBİN amacı Firavun'un yüreğini katılaştırarak güçlendirmek, Mısır üzerine gelen tanrısal yargılamalara karşı direnmesini sağlamaktı. Bu yoldan Tanrı Firavun'un üzerinde kendi gücünü gösterecekti ve adının tüm yeryüzünde yayılmasına yol açacaktı (ayet 17). Firavun Tanrı tarafından güçlendirilmeseydi, ilk yargılamalardan sonra İsrail halkını salıverecekti ve böylece Tanrı'nın gücü tümden gösterilmezdi.
Altıncı yargılama olan irin çıkaran çıbanlardan sonra Firavun sarsılabilirdi. Oysa "RAB Firavun'un yüreğini katılaştırdı ve RABBİN Musa'ya söylediği gibi onları dinlemedi" (Çıkış 9:12). Bundan sonra Tanrı bunu yapmasının nedenini Firavun'a şu sözlerle açıklar: “Çünkü elimi kaldırıp seni ve halkını salgın hastalıkla vurmuş olsaydım, yeryüzünden silinmiş olurdun. Gücümü sana göstermek, adımı bütün dünyaya tanıtmak için seni ayakta tuttum. Hâlâ halkımı salıvermiyor, onlara üstünlük taslıyorsun” (Çıkış 9:15-17). Pavlus'un Romalılar 9 17'de kısmen aktardığı RABBİN sözü budur.
Tanrı'nın Firavun'u yükseltip durdurmasının nedeni adının yüceliğini ve gücünü bütün dünyada yaymak istemesiydi. Firavun'un kötü işleri onun Tanrı tarafından yeryüzünden silinmesi gerektirirken Tanrı sabır göstererek daha büyük bir amaç için onu sağ bıraktı ve onun direnme gücünü yükseltti. Tanrı'nın bunda haklı olduğu Erihalı Rahab'ın kırk yıl sonra söylediği şu sözlerle doğrulanır: "‘RAB'bin bu ülkeyi size verdiğini biliyorum’ dedi, ‘Sizden ötürü dehşete kapıldık; ülkede yaşayan herkesin korkudan dizlerinin bağı çözüldü. Çünkü Mısır'dan çıktığınızda RAB'bin Kamış Denizi'ni önünüzde nasıl kuruttuğunu.. duyduk. Bunları duyduğumuzda korkudan dizlerimizin bağı çözüldü. Sizin korkunuzdan kimsede derman kalmadı. Çünkü Tanrınız RAB hem yukarıda göklerde, hem de aşağıda yeryüzünde Tanrı'dır’” (Yeşu 2:9-11).
Demek oluyor ki, İsrail ulusunun başlangıcında Tanrı'nın amaçları hiçbir insanın iyi ya da kötü işleriyle kararlaştırılmadı. Tam tersine, Tanrı'nın isteğiyle kararlaştırıldı. Acıması Musa'nın ya da İsrail'in sevabıyla etkilenmedi. Firavun'un kötü işleri Tanrı'nın onu sağ tutup kendisine direnme gücünü vermesini engellemedi. Bütün bu durumlar Tanrı'nın dileğine bağlıydı. Pavlus'a karşı koyan Yahudiler Tanrı'nın seçtiği yolların doğru olduğunu getirdikleri sonuçlardan itiraf etmek zorunda kalırdı. Tanrı'nın yolları doğru ve adaletlidir. "O dilediğine acır, dilediğinin yüreğini katılaştırır" (ayet 18).