6Tanrı Sözü boşa çıktı demek değildir bu. Çünkü İsrail kuşağından tümü İsrailli sayılmaz. 7Ne de İbrahim soyundan olanların tümü İbrahim'in çocuklarıdır. Tanrı ona, "İshak'ın kuşağından gelenler senin soyun sayılacak" demişti (Yaratılış 21:12). 8Diyecek odur ki, Tanrı çocukları sayılanlar insansal bağdan doğmuş olanlar değildir. Tam tersine, tanrısal vaatten doğanlar soydan sayılırlar. 9Çünkü tanrısal vaat bildirisine gelince o şöyledir: "Kararlaştırılmış dönemde geleceğim ve Sara'nın bir oğlu olacak" (Yaratılış 18:10). 10Hepsi bu kadar değil! Rebeka'nın iki oğlu da aynı babadan, atamız İshak'tandı. 11Çocuklar daha doğmamış, iyi-kötü bir iş yapmamışlardı. Tanrı ereğinin seçimde kalımlı olduğu kanıtlanacaktı. 12Bunun, başarılan işler değil, tanrısal çağrı uyarınca saptandığı görülsün diye, Tanrı Rebeka'ya "Büyüğü küçüğüne uşaklık edecek" dedi (Tekvin 25 23). 13Kitap'ta yazılmış olduğu gibi: "Ben Yakup'u sevdim, Esav'dan ise tiksinti duydum" (Malaki 1 2,3).
Oysa İsrail oğullarının İsa'yı Mesihleri olarak kabul etmemesi "Tanrı sözü boşa çıktı demek değildir" (ayet 6). Pavlus bunun nedenini beden açısından İsrail soyundan gelen herkesin 'İsrail' (yani Tanrı'yla uğraşan) olmadığında bulur. İsrail soyundan olmak kendiliğinden kişiyi Tanrı'yla yakın bir ilişkiye kavuşturmaz. Pavlus Yakup'un Tanrı tarafından 'İsrail' diye adlandırması olayına değinir. 'Aldatıcı' Yakup Tanrı tarafından hem alçaltıldı hem de kutlu kılındı. O an yeni adını aldı. Bundan sonra 'İsrail' olarak tanınıyordu (bakınız ayet 4 üzerindeki açıklamaya). İsrail kuşağından olan herkes Yakup gibi 'Tanrı'yla uğraşan' yani Tanrı'yla gerçek bir ilişkiye kavuşan değildir. Bu ilişkiye kavuşanlar için Tanrı sözü gerçekleşir.
Bu durumdan başka bir örnek verebilmek için Pavlus ayet 7'de büyük ata İbrahim'e dikkat çeker. İbrahim'in soyundan olan herkesin "İbrahim'in çocukları" olmadığını vurgular. "İbrahim'in çocukları" Tanrı'nın İbrahim'e ve soyuna vaat ettiği şeylere kavuşacak olan İbrahim'in karısı Sara'dan olan soyuydu. Bu yüzden İbrahim'in Hacar'dan ve Ketura'dan doğan soyu "İbrahim'in çocukları" sayılmayacaktı. Pavlus'un yazdığı gibi, "Tanrı ona, 'İshak'ın kuşağından gelenler senin soyun sayılacak' demişti". Tanrı bunu İbrahim'e Sara'nın Hacar'la İsmail'i evden uzaklaştırmak istediği zaman söyledi: “Ancak Tanrı İbrahim'e, ‘Oğlun ve cariyen için üzülme" dedi, ‘Sara'nın sözünü dinle. Çünkü senin soyun İshak'la sürecektir. Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım. Çünkü o da senin soyundur’" (Yaratılış 21:12,13). İsmail de İbrahim'in soyuydu. O da bir ulusun babası olacaktı. Oysa Tanrı'nın yeryüzünün bütün kuşaklarını İbrahim aracılığıyla kutlu kılmak amacı İshak'ın soyunda gerçekleşecekti. Kutluluğu sağlayan Mesih bu soydan gelecekti.
"Tanrı çocukları sayılanlar insansal bağdan doğmuş olanlar değildir" (ayet 8).İsmail insansal bağdan doğmuş olandı. İbrahim'in Sara'dan soyu olmayınca Sara, onun aracılığıyla kendisine soy yetiştirsin diye cariyesi Hacar'ı İbrahim'e verdi. Bu insansal bir yoldu. Tanrı'ya imandan kaynaklanan bir yol değildi. Bunun için asıl metinde "insansal bağdan doğmuş olanlar" için "bedenin çocukları" denir. Bunlar "vaadin çocukları"nın tam tersidir. "Vaadin çocukları" Tanrı'nın vaatlerini verdiği soydu. Bu soy tanrısal vaatten doğdu.
Tanrısal vaat şuydu: "Kararlaştırılmış dönemde geleceğim ve Sara'nın bir oğlu olacak" (ayet 9). Tanrı yaşlı İbrahim'e kısır karısından bir oğul vereceğini bildirdi. Tanrı kararlaştırdığı zamanda vaadini gerçekleştirdi. Vaat çocuğu İshak Tanrı'nın mucizesiyle dünyaya geldi. Bu çocuğun soyunda yani İsa Mesih'te Tanrı'nın vaatleri gerçekleşti.
"İsrail kuşağından gelenlerin tümü İsrailli" sayılmamasıyla ilgili örnekler tükenmiyordu. Pavlus ayet 10'da başlayarak İshak'la Rebeka'nın ikiz oğullarının durumunu belirtmeye koyulur. Rebeka'nın iki oğlunun "aynı babadan" olduğunu vugular. Bu baba İsrail oğullarının atası İshak'tı. Buna rağmen iki kardeşten yalnız biri Tanrı'nın seçtiği soydan sayıldı.
Eski Antlaşma'da bu olay şöyle anlatılır: “İshak karısı için RAB'be yakardı, çünkü karısı kısırdı. RAB İshak'ın yakarışını yanıtladı, Rebeka hamile kaldı. Çocuklar karnında itişiyordu. Rebeka, ‘Nedir bu başıma gelen?’ diyerek RAB'be danışmaya gitti. RAB onu şöyle yanıtladı: ‘Rahminde iki ulus var, Senden iki ayrı halk doğacak. Biri öbüründen güçlü olacak. Büyüğü küçüğüne hizmet edecek.’ Doğum vakti gelince, Rebeka'nın ikiz oğulları oldu. İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü; kırmızı bir cüppeyi andırıyordu. Adını Esav koydular. Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav'ın topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup adını verdi. Rebeka doğum yaptığında İshak altmış yaşındaydı” (Yaratılış 25:21-26).
Tanrı Yakup'un soyunu İbrahim'e verdiği "yeryüzünün bütün kuşakları sende kutlu kılınacaktır" vaadini gerçekleştirmek için seçti. "Tanrı ereğinin seçimde kalımlı olduğu kanıtlanacaktı" (ayet 11). Tanrı amaçlarını gerçekleştirmek için istediği insanları seçer. İnsanların bu seçim üzerinde hiçbir etkileri yoktur. Bu gerçek Yahudiler'in 'sevap' inancının çürüklüğünü açığa vururur. Zaten Pavlus'un bu gerçeğe değinmesi bu inancı çürütmek içindi. Tanrı'nın Yakup'u seçmesi "çocuklar daha doğmamış, iyi-kötü bir iş" yapmamışken oldu. Yakup'u seçmesi Yakup'un yaptığı herhangi iyi bir işe dayanmıyordu. Tıpkı Esav'ı seçmemesi onun yaptığı herhangi bir kötülüğe dayanmadığı gibi.
Yakup'un seçilmesi onun kurtulmasıyla ilgili değil, onun aracılığıyla Tanrı amacının yerine getirilmesiyle ilgiliydi. Esav'ın seçilmemesi de onun kurtulup kurtulmayacağını etkilemezdi. Bu başka konulara bağlıydı.
Bunun dışında bu ayetlerde Yakup'la Esav'a iki bireyden daha çok iki ulus gözüyle bakılır. "Çocuklar daha doğmamış" sözünün böyle çevrilmesi olanaklı olmakla birlikte asıl metinde "çocuklar" sözcüğü yoktur. Sadece "onlar daha doğmamış, iyi-kötü bir iş yapmamışlardı" denir. Pavlus "çocuklar" demez çünkü dikkati Yakup'la Esav'dan uzaklaştırıp onların temsil ettikleri iki ulusun üzerinde toplamak istiyordu. Tanrı kendi ereğine göre o iki ulus daha var olmadan önce onlardan birini seçip onun aracılığıyla amacını gerçekleştirecekti. Bu seçim insanların yaptığı işlere dayanmaz, Tanrı'nın egemen isteğine bağlıydı.
Pavlus Tanrı'nın seçiminin yapılan ya da gelecekte yapılacak iyi işlerin karşılığını olmadığını ayet 12'devurgulamayı sürdürür: "Bunun, başarılan işler uyarınca değil, tanrısal çağrı uyarınca saptandığı görülsün diye, Tanrı Rebeka'ya 'Büyüğü küçüğüne uşaklık edecek' dedi." Amacını gerçekleştirmek için araçlar seçmek Tanrı'nın bilgeliğiyle saptanan iştir. Tanrı saptadığı kişiyi seçtiği işe çağırır. Bu çağrı hiç kimsenin başardığı işlerin ödülü değildir. Bu gerçek Yakup'la Esav'ın durumunda özellikle belirgin olur. Tanrı çocuklar daha doğmadan, daha iyi-kötü bir iş yapmadan büyüğünün küçüğüne uşaklık edeceğini annelerine bildirmişti.
Bu bildirinin Yakup'la Esav'ın yaşamlarında gerçekleştiğini pek görmeyiz. Gerçi Yakup ağabeyinin ilk doğanın hakkını elde eder ve aldatıcılıkla babasının kutsama duasının ağabeyi için değil, kendisi için yapılmasını sağlar. Oysa bundan sonra kendisini öldürmeyi tasarlayan ağabeyinden hep kaçmıştı. Ülkeye dönünce kendisini karşılamaya gelen Esav'ın öfkesini yatıştırmak için önünden bir sürü hediye gönderir. Sonra ağabeyinin önünde yedi kez yere eğilir. Esav'ın Yakup'a uşaklık etmesinden ortada eser yoktur.
Tanrı'nın "büyüğü küçüğüne uşaklık edecek" sözü Esav'ın soyu olan Edom ulusunun Yakup'un soyu olan İsrail ulusuna uşaklık edeceği anlamındaydı. Bu söz yüzyıllar sonra gerçekleşti. Tanrı amacını yerine getirmek için İsrail ulusunu seçti. Oysa Tanrı'nın İbrahim'e olan vaadi gerçekleşince Edom ulusu da İsrail'den gelecek Mesih aracılığıyla kutlu kılınacaktı.
İki bireyin değil, iki ulusun söz konusu olduğu özellikle ayet 13'ten anlaşılır. Buraya aktarılan söz Esav'la Yakup'tan bin yıl sonra peygamberlik eden Malaki'nin Tanrı'dan aldığı bildiriydi. Tanrı "Ben Yakup'u sevdim, Esav'dan ise tiksinti duydum" deyince İsrail ulusuyla Edom ulusundan söz ediyordu. Malaki bölüm 1 ayet 3'te Tanrı Esav'ın dağlarını çöle dönüştürdüğünü bildirir. Edom halkı harabeleri yeniden kuracağını diyecek olsa Tanrı kentlerini yine yerle bir edeceğini açıklar. Oysa peygamberlik sözünün geri kalan çoğu kesimlerinde Tanrı İsrail'ın günahlarını açıklar ve bunlar için gelecek olan yargıyı bildirir. İsrail'in iyi işleri yüzünden seçilmediği bellidir.
"Ben Yakup'u sevdim, Esav'dan ise tiksinti duydum" sözü dilimize çevrilince çok sert bir söze benzer. Oysa İbranice'de bu deyim birini öbüründen daha çok sevmek anlamını taşır. Bunun bir örneğini Laban'ın Yakup'u aldatması olayında görüyoruz. Laban sevdiği kızı Rahel'i değil, ablası Lea'yı Yakup'a eş olarak verdi. Yakup daha sonra Rahel'le de evlendi. “Yakup Rahel'i Lea'dan çok sevdi. RAB Lea'nın sevilmediğini” gördü (Yaratılış 29:30,31). Lea'nın sevilmediğini belirten "sane" sözcüğü Malaki'de " Esav'dan ise nefret ettim" (1:3) sözünün aslında nefret için kullanılan sözcüğün aynısıdır. Yakup'un Lea'yı daha az sevdiği belirtilmekteydi.
İsa Mesih aynı deyimi şöyle kullanır: "Bana gelip de babasını, annesini, eşini, çocuklarını, erkek ve kız kardeşlerini hatta canını hiçe saymayan öğrencim olamaz" (Luka 14:26). İsa öğrencilerinin eşlerini ve çocuklarını hiçe saymalarını buyurmaz. Tam tersine, kendisini onlardan daha çok sevmelerini ister. İsa Mesih'e olan sevgileri öyle büyük olmalı ki, başka bütün kişilere olan sevgileri hiçe saymaya benzeyecekti.