Ayet 18 Önceki ayette inanlının Mesih'le birlikte mirasa kavuşacağı açıklanmıştır. Ama bu dünyada inanlı "Mesih'in çektiği sıkıntıları" paylaşır. Oysa "şu dönemin sıkıntıları" Mesih'le birlikte miras alacağımız "yücelikle karşılaştırılamaz bile." Pavlus Mesih için acı çekmenin ne olduğunu tecrübeyle biliyordu (Elçi.İş. 19:23-41; 20:18-35; 2.Korint. 1:3-11; 6:4-10;
11:23-33). En korkunç acı çeken inanlı bile Mesih'le birlikte yücelikte olduğu zaman, "Bu parlak sevinç, çektiğim acıyı büsbütün unutturdu" diyecek. "Acım kavuştuğum yüceliğe göre çok küçüktü." Bu kesin kurtuluşla parlak bir geleceğe doğru gidiyoruz.
Ayet 19 Bu ayetle başlayan kısım insanla Tanrı'nın yarattığı yeryüzü ve diğer yaratıklar arasında sıkı bir bağlantı olduğunu gösterir. İnsan topraktan alındı ve toprağa dönecektir (Yaratılış 2:7). Bu ayette özlem çeken bir yaradılış gözümüzün önünde canlandırılır. Sanki yaradılış gelecek bir olayı dört gözle çeker. Nedir beklediği olay? "Tanrı oğullarının açıklanışı." Bu ne zaman olacak? İsa Mesih'in tekrar gelişinde. Haberci Yuhanna olayı şöyle önceden görür: "Yeni bir gök ve yeni bir yer gördüm. Çünkü ilk gök ve ilk yer ayrılıp gitti. Artık deniz yok! Kutsal Kent'in, Yeni Yeruşalem'in göğün içinden, Tanrı'dan inmekte gördüm... 'İşte bakın, Tanrı'nın konutu insanlarla birlikte. Tanrı insanlarla bir arada yaşayacak.. gözlerinden tüm gözyaşlarını silecek. Artık ölüm olmayacak" (Vahiy 21:1-4). Yaradılış o zaman yepyeni bir duruma girecek. Gerçekten bunu özler.
Ayet 20 O yüce gün gelmeden önce yaradılış "Tanrı'nın istemiyle... yozlaşmaya bağımlı kılındı." Adem Tanrı'nın buyruğunu çiğnedikten sonra Tanrı kendisine şunları söyler: "Karının sözünü dinlediğin ve 'Ondan yemeyeceksin,' diye sana emrettiğım ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lanetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin; ve sana diken ve çalı bitirecek; ve kır otunu yiyeceksin; toprağa dönünceye kadar, alnının teriyle ekmek yiyeceksin; çünkü ondan alındın; çünkü topraksın ve toprağa döneceksin" (Yaratılış 3:17-19).
Yaradılış insanın günahı yüzünden lanetli oldu. Tanrı'nın istemiyle yozlaşmaya bağımlı kılındı. Tanrı başkaldıran insanların eskisi gibi yeryüzünde rahat etmelerine izin vermedi. Tanrı, insanların yozlaşmış bir ortamda rahatsızlık duyup durumun çözümünü aramalarını ister. Tanrı günahlı dünyayı ölümle yargılayarak doruluğunu ve kutsallığını açıkladı.
Yaradılış kendi istemiyle yozlaşmaya bağımlı kılınmadı. Dünyaya ölüm yargısının girmesiyle varlıklar çürer gider. Bunun böyle olması yaradılışın yüzünden değil, günaha düşen ama yaradılışla bir parça olan insanın yüzünden.
"Ama yine de umut vardır." Çürüyüp giden bir yaradılış için ümit vardır. Bu ümit Tanrı oğullarının açıklanışındaki parlak geleceğe bağlıdır (ayet 19 ile 21).
Ayet 21 Bu parlak gelecekte "yaradılış çürüyüş boyunduruğundan kurtulup Tanrı çocuklarının yüce özgürlüğüne kavuşturulacktır." Günahın ardından dünyaya ölüm ve çürüyüş girdi. Hiçbir varlık çürüyüş boyunduruğunu boynundan atamaz. Ama yaradılış kurtuluşunu ümitle bekler. Biz imanlılar Mesih'i görüp kendisine benzer olduğumuz zaman ölümden ve çürüyüşten özgür olacağız. Tıpkı bunun gibi tüm yaradılış aynı yüce özgürlüğe Tanrı
tarafından kavuşturulacaktır. Tanrı'nın çocukları olarak çok yüce bir geleceğe doğru gitmekteyiz. Bu yüce kurtuluş için Tanrı'ya övgüler olsun!
Ayet 22 Bütün yaradılış inliyor! Birçok yerden sel baskını, kasırga, kıtlık ve deprem haberlerini duyarız. Yaradılış gerçekten inliyor ve kıvranıyor. Bu acılar doğum sancılarına benzer. Yeni bir dünyanın gelişini müjdeler. İsa Mesih tekrar gelişinden hemen önce olan büyük sıkıntı dönemini bildirirken bu ayetteki "doğum sancısı" kelimesini kullanır: "Çeşitli yerlerde depremler olacak, kıtlıklar çıkacak. Bunlar sancıların başlangıcıdır" (Markos 13:8).
Ayet 23 İnanlılar olarak inliyoruz ve oğulluğa alınmayı gözlüyoruz. Bu bir sorunu ortaya çıkarır: Ayet 14'te "Tanrı'nın Ruhu'yla yöneltilenler Tanrı'nın oğullarıdır" denmez mi? Bu durumda nasıl oğulluğa alınmayı gözlüyoruz? Oğulluğa alınmamız bedenimizin kurtuluş bulmasıyla ilgili olduğu açıklanır (ayet 23). Daha bedenimizin kurtuluşuna kavuşmuş değiliz. Pavlus'un başka bir mektubunda dediği gibi: "Biz gökler ülkesindeniz. Oradan bir kurtarıcıyı, Rab İsa Mesih'i bekliyoruz. O bu zavallı bedenimizi değiştirip kendi yüce bedenine benzer kılacak" (Filip.3:20,21).
Kurtarıcımız bizi yanına alınca acı çeken, hastalıklı, ölümlü bedenlerimizi kendi yüce bedeninin benzerliğine değiştirecektir. Mesih yüce bedeni göksel ve ruhsaldır:"Ölülerin dirilişi tıpkı böyledir.. Cansal beden olarak ekilir ruhsal beden olarak dirilir... Yazılı olan da budur: 'İlk insan Adem yaşayan can oldu, Son Adem yaşam sağlayan ruh oldu.'... İlk insan yerdendir, yerseldir. İkinci insan göktendir... Yersel insana benzerliği nasıl kuşandıksa, göksel olana benzerliği de kuşanacağız" (1.Korint.15:42-49).
Diriliş bedenimizin Mesih'in yüce bedenine benzer olacağına göre Kutsal Kitap Mesih'in diriliş bedeniyle ilgili ne gibi bilgiler verir? Ruhsal ve göksel beden nasıldır? Kapalı kapılardan geçebilen bir bedendir: "Öğrenciler Yahudi yetkililerinin korkusundan kapalı kapıların ardında toplanmışlardı. İsa oraya geldi, ortada durup onlara, 'Üzerinizde esenlik olsun' dedi" (Yuhanna 20:19). Ruhsal beden bu özelliğiyle insanlarda bir ruh gördükleri izlenimini uyandırırsa da ruhsal beden ellerle dokunabilen, yemek yiyebilen bir bedendir: "Onlar bu şeyleri anlatırken, İsa aralarında dikildi. Ama onlar korkuyla sarsıldı ve ürktüler. Bir ruh görmekte olduklarını sandılar. O onlara, 'Neden sarsılıyorsunuz?' dedi. Yüreğinizin içinde neden kuşkular doğuyor? Ellerimive ayaklarımı görün. Çünkü ruhun bedeni de, kemiğide yoktur. Oysa gördüğünüz gibi, benim var.' Sevinçten, şaşkınlıktan bir türlü inanamıyorlardı. İsa, 'Burada yiyecek bir şeyiniz var mı?' diye sordu. Onlar da kendisine bir parça ızgara balık verdiler. Bunu alıp gözleri önünde yedi" (Luka 24:36-43).
Daha bu yüce bedene sahip değiliz. Ama "Ruh'un ilk ürününe" sahibiz (ayet 23). Eski Antlaşma altında ilk ürün, hasadın toplandığı zaman Tanrı'ya sunulan ve hasadın tümünü temsil eden ürünlerdir. Bu ürünü bir sepette tapınakta Tanrı'ya sunduğu zaman İsrail oğlu Tanrı atalarına söz verdiği yurda geldiğini itiraf ederdi (Yasa 26:3). Bundan sonra atasının "göçebe bir
Aramlı" olarak Mısır'da misafir olduktan sonra büyük bir ulusa dönüştüğünü ve Tanrı tarafından büyük mucizelerle oradan kurtulduğunu bildirirdi. Tanrı'nın onu süt ve bal akan yurda getirdiğine tanıklık ederdi (Yasa 26:5-10). "Tanrınız RAB'bin size ve ailenize verdiği bütün iyi şeyler için sevineceksiniz."
Biz de kurtulduk ve mirasımızla ilgili tüm haklara sahibiyiz. Bu mirasın sevincine içimizde konut kuran Kutsal Ruh aracılığıyla sahibiz. Ama mirasımızın kendisine daha konmuş değiliz. "Tanrı'nın vaat ettiği Kutsal Ruh'la mühürlendiniz. Tanrı yüceliğini övmeyi amaçlayan iyelik yetkimiz kesinleşinceye dek Kutsal Ruh mirasımızın güvencesidir" (Efes.1:13,14). Mirasımıza sahip olduğumuza dair bize verilen güvence Kutsal Ruh'la mühürlenmemizdir. Ama daha o mirasın iyelik yetkisine kavuşmadık. O mirasa daha konmadık. Daha onu elde etmedik. Oysa Kutsal Ruh aracılığıyla ruhta o mirasın sevinciyle şimdiden göneniyoruz ve ona kavuşma özlemiyle inliyoruz.
Ayet 24 ile 25 Mirasımıza kavuşma umuduyla kurtuluş bulduk. Umut nedir? Umut, kesinlikle olacağına inandığımız ama ne zaman olacağını bilmediğimiz bir olayı sabırla beklememizdir. Gelecek zamanla ilgili imandır umut. Bunun için "Bu umutla kurtuluş bulduk" denebilir (ayet 24). İmanla kurtuluş bulduk (Efes.2:8,9). İmanla görmediğimiz Kurtarıcı'ya güven bağladık ve O'nun aracılığıyla günahlarımızın suçluluğundan arıtıldık. Kutsal Ruh'u aldık. Bunlar bu çağda olup biten olaylardır. Oysa oğulluğa alınmamız ve bedenimizin kurtuluş bulması gelecek bir zamanda gerçekleşecek olaylardır. Daha görmediğimiz bu şeylere umut bağladık. Onların gerçekleşmelerini sabırla bekleriz (ayet 25). "Çünkü gördüğü şeye kim umut bağlar?" (ayet 24). Görülen şeye umut bağlamak umut değildir.
Görmediğimiz mirasımıza kesinlikle kavuşacağımızı bilerek onu katlanışla bekleriz. Bu umutla kurtuluş bulduk. Bu umut bizi bağlayan bir çok dünyasal istekten kurtarır. Yuhanna bu gerçeği şöyle belirtir: "Sevgili kardeşlerim, şu anda Tanrı çocuklarıyız. İleride ne olacağımız daha belirgin değildir. Ama Mesih belirgin olduğunda O'na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O'nu olduğu gibi göreceğiz. İçinde bu umut bulunan herkes, Mesih'in suçsuz olduğu gibi, kendini suçtan arıtır" (1.Yuhanna 3:2,3).
Bu umut, günlük yaşamda kullandığımız "ümit ederim", "umarım" kelimelerinden farklıdır. Günlük yaşamda biri, "Ümit ederim" deyince bir şeyin olup olmayacağını bilmediği halde onun gerçekleşmesini çok istediğini belirtir. Kutsal Kitap'taki umut, kesin olarak gerçekleşeceğini bildiğimiz bir olayı her sıkıntı ve karşı koyan güce rağmen sabırla beklememizdir.