Asıl metinde ayet 12 "bunun için" anlamında olan bir kelimeyle başlar. Pavlus önceki parçadan bir sonuç çıkarır. Bunun iki yönü var: Mektubun tüm önceki bölümlerle bağlantı kurması ve hemen önceki iki ayetten bir sonuç çıkarması. Pavlus mektubun başından bu yana günahın tüm insanları kapsadığını ve kurtuluşun, doğrulukla donatılmanın yalnız İsa Mesih aracılığıyla kavuşulduğunu vurgulamaktaydı. Bundan sonraki ayetlerde bu genel konuyla bağlantı kurar.
Bunun yanı sıra da, bölüm 5 ayet 10 ile 11'den bir sonuç çıkarır. Ayet 10'daki "Mesih'in yaşamı aracılığıyla kurtuluş bulacağımız daha kesindir" sözünün "Mesih'in yaşamındakurtuluş bulacağımız daha kesindir" diye çevrilebildiğini görmüştük. Ayet 11'deki "Tanrı bağlılığında övünç duymaktayız" sözünün "Tanrı'da övünç duymaktayız" çevrilebilir. Bu iki ayet Pavlus'un şu sözünü akla getirir: "Çünkü siz öldünüz ve yaşamınız Mesih'le bir arada Tanrı bağlılığında saklanmaktadır" (Koloseliler 3:3). İmanlı Mesih yaşamındadır, O'nunla bir arada Tanrı bağlılığındadır. Pavlus bu gerçeğe dayanarak önümüzdeki ayetlerde kurtuluşun kesinliğiyle ilgili bazı önemli sonuçları çıkarır.
İnanlı yepyeni bir bağlılığa getirilmiştir. Esikden Adem'e bağlıydı şimdi ise Mesih ile birlikte Tanrı bağlılığındadır. Bu da kurtuluşun kesinliğini bir kat daha artırır çünkü bir gün Mesih'le bir arada Tanrı bağlılığında bulunmak ve bir gün sonra bulunmamak olanaksızdır.
Adem bağlılığı, Mesih bağlılığı konusunun burada açıklanmasının bir sebebi daha vardır. Gerek eski çağda, gerekse şimdiki çağda insanlar doğrulukla donatılma konusunu anlamakta güçlük çeker. Kişi nasıl Mesih'in ölümünden yararlanır? Tanrı doğruluğu nasıl başkasına verilebilir? Her koyun kendi bacağından asılmaz mı? Herkes kendi cezası çekmez mi? Herkes kendi iyiliğini kazanmaz mı? Hayır! Tanrı insanlığa kendi bacağından asılacak tek tek koyunlar gözüyle bakmaz. Tam tersine, Tanrı insanları iki baş temsilciden birine bağlı olarak görür: Ya Adem'e bağlı, ya da Mesih'e bağlı.
Birçok insan Tanrı'nın bu düzenini yadırgar: "Ben Adem'in suçundan sorumlu değilim. Bu suçun beni etkilemesi haksızlıktır" der. Bu da kişinin Tanrı'ya karşı isyanını açığa vurur çünkü Tanrı'nın kararlaştırdığı düzene karşı çıkmaktadır. Böyle bir kişi aynı düzeni günlük yaşamında yaşadığını büsbütün unutur: Cumhurbaskanı ülke adına komşu bir ülkeyle antlaşma imzaladığında sadece kendisi imza atar. Ülkenin halkını çağırıp onlara teker teker imza attırmaz. Ama imzaladığı antlaşma her yurttaşı bağlar. Adem'in buyruk saymazlığı her bir insanı bağladı. Herkes Adem'e bağlılık nedeniyle günahlı kılınmıştır.
Tıpkı Adem'in günahlılığı bizi etkilediği gibi Mesih'in doğruluğu da bizi etkileyebilir: "Bir tek insanın suçluluğu yüzünden suçlu çıkarılma nasıl bütün insanları kapsadıysa, bir tek insanın (İsa Mesih'in) doğruluğu nedeniyle yaşam doğruluğu bütün insanları kapsamıştır" (ayet 18). Ulus düzeyinde olduğu gibi sendikaların yaptığı toplu iş sözleşmelerinde, derneklerin çıkardıkları kararlarda binlerce kişinin bir tek, ya da birkaç kişinin yaptığından etkilendiği görülür. Toplu iş sözleşmelerinde temsilcilerin benim için vardıkları antlaşmayı bana yararlı olunca kabul etmeye ve yararlı olmayınca kabul etmemeye hakkım yoktur. Düzen böyledir ve ona uymak zorundayım. Zaten tek başımda hiçbir şey yapamazdım. Adem'in suçluluğunun kötü sonuçlarını kabul etmek zorunda olduğum gibi, Mesih'in doğruluğunun yararlı sonuçlarını kabul edebilirim.
Parçayla ilgili bu önemli genel konulara baktıktan sonra ayrıntılarına geçelim. İlkin bu parçanın yapısına dikkat etmeliyiz. Asıl metinde yapı bellidir. Çevirilerde hemen göze çarpmaz. Pavlus ayet 12'de bir çümleyi yazmaya başlar ve onu bütünlemeden 17'nci ayetin sonuna kadar süren bir parantez açar. Ayet 18'de, başladığı cümlenin yerine bir cümle daha yazıp açık bıraktığı karşılaştırmayı tamamlar. Ayet 12'nin aslı şöyledir: "Bunun için, nasıl günah bir tek insan aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdiyse, hepsinin günah işlemesinden dolayı nasıl ölüm de bütün insanlara geçtiyse..." Pavlus'un "böylece" deyip benzetmeyi bağlamasını bekliyoruz ama bunu yapmaz. Bunun yerine günah ve ölümün dünyaya girmesi ve bunların bütüninsanları sarması konusunu aydınlatmak gereğini duyduğu için bir parantez açar.
Ayet 12 Günah Adem aracılığıyla dünyaya girdi. Günah bütün insanları saran, etkisi altına alan bir güçtür. Ölüm Tanrı'nın günah işleyenlere verdiği cezadır. Ölüm günah aracılığıyla dünyaya girdi. Herkes, her bir ademoğlu atası Adem'e bağlıdır ve Adem bağlılığında topluca günah işlediler. Tanrı Adem'e, "Ondan yediğin günde mutlaka ölürsün" demişti. Adem yedi ve öldü. Biz de Adem bağlılığında günah işledik ve biz de ölüyoruz. Günah evrenseldir, herkesi kapsar; ölüm de böyle.
Ayet 13'de günahın evrenselliğiyle ilgili bir sorun ele alınır. Ruhsal yasa (şeriat) verilmeden önce günah nasıl biliniyordu? Bu sorun özellikle her şeye ruhsal yasa açısından bakmaya alışık olan Yahudiler'i uğraştıran bir sorundu. Yahudi inancında olup İsa Mesih'e bağlanan imanlılar için de önemli bir sorundu. Pavlus soruna şöyle bir çözüm getirir: Ruhsal yasa verilmeden önce günah dünyadaydı ama günah yasanın çiğnenmesi, yasaya karşı suç olarak öneme alınmıyordu. Günah yine günahtı ama ruhsal yasaya karşı suç olarak tanınmıyordu.
Ayet 14 Buna rağmen Adem'den Musa'ya kadar uzanan çağda günahın cezası olan ölüm egemenliğini sürdürmekteydi. Günahları yasaya karşı işlenen suç olarak tanınmadığı halde Adem'den Musa'ya kadar yaşamış olan bütün insanlar öldü. Bunun tek müstesnası Hanok'tu. O "Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu, çünkü Tanrı onu yanına almıştı" (Yaratılış 5:24). Hanok Mesih'in tekrar gelişinde ölüm görmeden değiştirilip yukarıya alınan imanlılara benzer (1.Selanikliler 4:15-17; 1.Korintoslular 15:51-54).
Adem'den Musa'ya dek ruhsal yasa öneme alınmadan insanlar günah işliyor ve ölüyordu (ayet 14). Adem gibi bir yasayı çiğneyerek günah işlemediler. Ama yine de öldüler, çünkü günah işlediler. "Yalnız Adem gibi yasaya karşı suç işleyenler üzerinde değil, onun gibi günaha girmeyenler üzerinde de (ölüm) egemenliğini sürdürmüştür" (ayet 14). Ölüm tüm insanlar üzerinde egemenliğini sürdürmektedir, daha "iyi-kötü bir iş" yapmamış olanlar üzerinde bile. Daha doğmamış veya yeni doğmuş bebekler de ölür. Ölümleri bilinçli olarak işledikleri bir günah yüzünden olmadığı belirgindir. Günah onlar üzerinde egemendir çünkü temsilcileri olan Adem'in kişiliğinde günah işlediler. Tümü Adem'e bağlılık nedeniyle ölüyor. Adem başkan ve temsilcimizdir.
Bunun yanı sıra da atamızdır. O günah işlediği zaman tümümüz daha onun bedenindeydik. Bu da Levi'yle ilgili bilidirilenlere benzer: "halktan ondalık almaya atanan Levi oğulları ataları İbrahim'in kişiliğinde ondalık vermiştir. Çünkü Melkisedek onunla karşılaşınca Levi daha atası İbrahim'in bedenindeydi" (İbraniler 7:9,10).
Adem'e bağlılığımız Mesih'e bağlılığımızı temsil eder: "Adem gelişi beklenen kişinin bir simgesidir" (ayet 14). Ne var ki, Mesih bağlılığı Adem bağlılığınınher yönüne benzemez. Benzer yönleri yanı sıra, benzemeyen ve zıt yönleri de vardır. Bu yönler ayet 15, 16 ve 17'de ele alınır.
Ayet 15 Mesih'in aracılığıyla tanrısal bağış, Adem'in suç işlemesine benzemez. Bir yönden birbirlerine benzerler: her ikisi tüm insanları etkiler. Oysa Adem'in etkisi olumsuzdur. Onun "suç işlemesiyle bunca insana ölüm yargısı" geldi (ayet 15). İsa Mesih'in etkisi hem olumludur hem de daha boldur. O'nun sevgisiyle Tanrı'nın iyiliği hediye olarak almak isteyen her insana bollukla verilir.
Ölüm yargısı günahımızın hak karşılığıdır. Ama Mesih'e bağlandığımız zaman hak etmediğimiz bir hediyeye kavuşuruz. Bu hediye hak ettiğimiz ölüm yargısından daha bol ve kesindir. Kesin bir kurtuluştur. Tanrı'nın tüm iyilikleri onları hak etmediğimiz halde bize bol bol verilir. Kayra şudur: Yüce sevgisinden dolayı Tanrı'nın bunu hak etmeyen insanlara iyiliklerini bol bol vermesidir. Adalet, ölüm getirdi. Kayra, kesin kurtuluşu bol bol hediye etti. Mesih bağlılığında Adem'in kaybettiklerinden daha çoğuna kavuşuruz. Bu bollukla sevinmeliyiz.
Ayet 16 Tanrı'nın hediyesi Adem'in günahı gibi değildir. Adem tek bir suç işledi. Tanrı bu suç için Adem'i yargıladı. Tanrı Adem'i suçlu çıkardı. Yalnız Adem'i değil, tüm insanlığı da suçlu çıkardı (ayet 15'le karşılaştırınız). Tüm insanlar Tanrı'nın yargı kürsüsü önünde suçlu çıkarıldı. Tüm insanlar resmen "suçlu kişiler" ilan edildi. Tek insanın tek suçu sonucunda tümü suçlu oldu. Tanrısal bağış ise "bir sürü suçtan sonra doğruluğu oluşturdu". Suçlu çıkarılma tek kişinin tek suçuna karşı tepkiydi. Doğruluk, sayısız insanların sayısız suçlarına karşı tepkiydi.
"Tanrısal bağış" yani kayra armağanı, sevgiden kaynaklanan hediye demektir. Tanrı yargı kürsüsünden Mesih bağlılığındaki insanları resmen "doğru kişiler" ilan eder. Doğruluğumuz mahkeme kararıyla ilan edilir. Suçlarımızın çok olmasına rağmen Tanrı'nın kayrası bizi doğrulukla donatır.
Ayet 17 Adem, işlediği suçla ölümün bütün insanların üzerine egemen kesilmesine sebep oldu. Tek kişi ölümün egemenliğini getirdi. Tek kişi olan İsa Mesih ise yaşam egemenliğini kurdu. Tanrı'nın bol iyiliğini ve doğruluk hediyesini kabul eden herkes İsa Mesih aracılığıyla bu yaşam egemenliğine girer. Kendilerinin "yaşamda egemenlik sürecekleri daha kesindir."
Dünyada ölüm egemendir. Ölmeyen kimse yok aramızda. Gerçek olduğu apaçık bir bildiri varsa Kutsal Kitab'ın bu bildirisidir. Ölüm egemendir. Bir şair durumu şöyle dile getirir: "Her yaşayan insan ölmeye doğdu." Ölüm egemendir. Her insan bu egemenlik altındadır. Ama Tanrı'ya övgüler olsun ki, Tanrı'nın bol iyiliğini ve doğruluk hediyesini alan insanlar da vardır. İster istemez ölüm egemenliği altındaydılar ama bilinçli bir kararla imanın boş ellerini uzatıp Tanrı'nın doğruluk armağanını alırlar. Tanrı'nın mahkemesinde "doğru kişiler" ilan edilir, Tanrı'nın doğruluğuyla donatılırlar. Tıpkı peygamberin yazdığı gibi: "Tanrım'la yüreğim coşacak. Bana kurtuluş giysisini giydirdi. Beni doğruluk kaftanıyla örttü. (Yeşaya 61:10).
Günaha düşmeden önce Adem doğru kişiydi ama bu kendi doğruluğuydu. Mesih aracılığıyla Tanrı armağanını alan kişi Tanrı'nın doğruluğuyla donatılır. Daha kesin, daha üstündür Tanrı'nın kurtarışı!
Bu doğruluk armağanını alanlar "yaşamda egemenlik" sürecekler (ayet 17). Mesih'in kendilerine verdiği sonsuz yaşamın gücüyle bir gün "yeryüzünde hükümranlık sürecekler" (Vahiy 5:10). O gün gelmeden bile Mesih'in yaşam gücünde kaldıkça günah, Şeytan ve dünyanın aldatıcılığına karşı durarak "yaşamda egemenlik" sürecekler. Ne kesin ve üstün bir kurtuluş!
Ayet 18'de Pavlus, ayet 12'de başladığı ve yarı bıraktığı "bir tek insan yüzünden günah nasıl dünyaya girdiyse..." cümlesine döner. Onu şu şekilde tamamlar: "Demek ki, bir tek insanın suçluluğu yüzünden suçlu çıkarılma nasıl bütün insanları kapsadıysa, bir tek insanın doğruluğu nedeniyle yaşam doğruluğu bütün insanları kapsamıştır." Pavlus kurtuluşun kesinliğini göstermek için Adem'e bağlı olan bütün insanları suçlu çıkarılmanın kapsadığı gibi, Mesih'e bağlı bütün insanları yaşam doğruluğunun kapsadığını belirtir.
Suçlu çıkarılmamız bizim yaptığımız bir işe dayanmaz, tersine Adem'in işlediği suça dayanır. Kurtuluşumuz da bizim yaptığımız bir şeye dayanmaz, tam tersine Mesih'in doğruluğuna dayanır. Kurtuluşumuz, yaşam doğruluğumuz bizim yaptığımız hiçbir şeye dayanmadığı için kurtuluşta, yaşam doğruluğunda devam etmemiz de yaptığımız şeylerden bağımsızdır.
Sana, "Kurtuluşun kesin midir? Cennete gideceğine emin misin?" diye sorulunca nasıl cevap verirsin? "Bilmiyorum, belki yarın, belki bir ay, bir yıl sonra günah işlersem kurtuluşumu kaybederim" dersen, Tanrı'nın kurtarışını anlamadın demektir. Senin kurtuluşunun devam edip etmemesi, yarın, bir ay ya da bir yıl sonra yapacağın iyilikler ya da işleyeceğin günahlarla ilgisi yoktur. Kurtuluşunun devam etmesi Mesih'in doğruluğuna dayanır. Mesih'in doğruluğu sona dek dayanacağına göre senin kurtuluşun sona dek dayanacaktır.
Suçlu çıkarılma hukuk terimidir (ayet 18). "Bir kişinin mahkeme kararıyla suçlu ilan edilmesi" demektir. Senin hakkındaki bu karar, sen daha yaratılmadan binlerce yıl önce verilmişti. Sen daha hiçbir şey yapmadan önce Tanrı tarafından suçlu ilan edildin büyük atan Adem'in tek suçu yüzünden. O Tanrı önünde bütün torunlarını temsil ediyordu. O suç işleyince onlar da suç işlediler. Ama aynı yolla Tanrı'nın daha bol iyilikleri sana geçiyor. Aynı mahkemenin kararıyla sen doğru kişi ilan edildin. Bu da senin kendini düzeltip iyilik işlemenle olmadı. Tersine, senin doğru kişi ilan edilmen, sen doğmadan yaklaşık iki bin yıl önceki Mesih'in yaptığı doğruluk eylemine dayanır. İyiliklerinle kazanmadığın kurtuluşunu kötülüklerinle kaybedemezsin.
Kurtuluşun Mesih'in doğruluk eylemi, O'nun kendini çarmıhtaki ölüme vermesine dayandığı için kesindir, sona dek dayanacaktır. İsa Mesih bu doğruluk eylemini gerçekleştirince, "Tamam oldu!" demedi mi? Evet sonuçlanmıştır. Kurtuluşun kesindir. Yaşam doğruluğu seni kapsadı. Doğru kişi ilan edildin, sonsuz yaşama kavuştun. Sen bunu anladıkça yeni yaşamın etkisi kendini günlük yaşamında göstermeye başlayacak. Doğru kişi olarak yaşamaya başlayacaksın.
Ayet 19'da aynı konu başka kelimelerle tekrarlanır. Konuyu anlamamız o kadar önemli ki! "Çünkü bir tek insanın buyruğa uymazlığıyla nasıl birçokları günahlı kılınmışsa, bir tek insanın buyruğa uymasıyla da birçokları doğru kılınacaktır." Tek insan olan Adem'in buyruğa uymazlığı neydi? "RAB Tanrı adama emredip dedi: 'İyiyle kötüyü bilme ağacından yeme’" (Yaratılış 2:17). Adem ne yaptı? O da yedi (Yaratılış 3:6). Buyruğa uymadı. Tanrı'nın buyruğunu hiçe saydı. O an Tanrı bütün insanları "günahlı kişi" kıldı. Dünyaya doğacak herkes artık Tanrı katındaki resmi doğum kaydında "günahlı kişi" damgasını taşıyacaktı.
Tanrı'ya övgüler olsun ki, durum böyle kalmadı. "Bir tek insanın buyruğa uyması" da vardır (ayet 19). Bu tek insan olan İsa Mesih ne yaptı? "Ölüme, hatta haç ölümüne kadar itaat etti" (Filipililere 2:8). Kendini feda etme buruğuna uydu. Baba'nın isteğine boyun eğdi. Kılıca sarılıp O'nu tutuklayanların elinden kurtarmaya çalışan öğrenciye İsa, "Kılıcını kınına koy" dedi, "Baba'nın bana vermiş olduğu bardağı içmeyecek miyim?" (Yuhanna 18:11). Günahlarımızın cezasını içeren o acı bardağı içtikten sonra sayısız insan resmen "doğru kişi" ilan edilmiştir. Tanrı katındaki kayıtlarından "günahlı kişi" damgası silinip yerine "doğru kişi" damgası vurulmuştur.
Adem bağlılığındayken durumumuz nasıl kesin idiyse, Mesih bağlılığına girdikten sonra durumumuz o kadar kesindir, hatta daha da kesindir. Adem bağlılığını bırakıp Mesih bağlılığına girdikten sonra yeniden Adem bağlılığına düşmek olanaksızdır. Seni seven Tanrı senin "doğru kişi" kaydını ikide bir değiştirmez. Mesih bağlılığındaysan son nefesine dek öyle kalacaksın. Bu düşünce senin dudaklarına övgü ilahilerini getirmezse, Mesih bağlılığında olup olmadığını araştırmalısın. Kurtuluşunu neye dayandırıyorsun? Şu andan itibaren kurtuluşunu Mesih İsa'nın senin yerine ölmesine yüzde yüz dayandır. Böylece Mesih bağlılığındaki bu kesin kurtuluş için seni seven Tanrı'ya her zaman övgüler sunacaksın.