GÜNAHA DÜŞÜŞ

Yaratılış 3:1-7

1*RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.

2Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, 3“Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”

4Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, 5“Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”

6*Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. 7İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.


AÇIKLAMA: İnsanlar hep sorarlar: “Dünyada neden bu kadar dert ve sıkıntı var?Tanrı neden bizi hüsran dolu bir kadere teslim etti?” Aslında bu bölüm bize net bir cevap veriyor: Esasında Tanrı bunu istemedi – bu kaderi biz seçtik. Tanrı’nın yarattığı dünya tek kelimeyle mükemmeldi. Adem ve Havva doğayla iç içe yaşayarak her anlamda barışçıl bir hayata sahiptiler. En önemlisi Tanrı’yla kutsal bir baba-çocuk ilişkileri vardı. Ancak bu durumu kıskanan Şeytan bu bağı yok etmek için seferber oldu. İblis aslında başta çok yüce ve kusursuz bir melekti – ismi Lusifer’di. Ancak bir gün ‘Göklere çıkacağım... Kendimi Yüceler Yücesi’yle eşit kılacağım’ dedi. (Yeşaya 14:13-14) Böylece gurura kapıldı ve içinde kötülük doğdu o yüzden Tanrı’nın huzurundan kovuldu. (Hezekiel 28:15-17) Ancak kin ve kıskançlık dolan İblis, Tanrı’dan intikam almak için çocuklarına zarar vermek istedi.

Yılan kılığına girmiş İblis öncellikle Havva’ya yönelerek: “Tanrı gerçekten bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin dedi mi?” diye bir soru ortaya atar. Amacı Havva’nın, Yaradan’ın niyetini sorgulamasını sağlamak. Havva cevap verdikten sonra Şeytan doğrudan Tanrı’nın dediğini yalanlar: “Kesinlikle ölmezsiniz!” Ayrıca Tanrı’nın onlardan bir şeyler gizleyip kendisi gibi olmalarını engellediğini ima etmeye çalışır. Anlaşılan şu ki İblis kendi işlediği günaha onları da sürüklemek istiyor. ‘Tanrı gibi olacaksın’ sözü kadını iyice cezbetti. Ağacın güzel ve meyvesinin zararsız olduğunu gördü. Bir anda Tanrı’dan daha yüce, bilgeli ve güçlü olmayı arzuladı ve meyveyi koparıp yedi. Ama yalnız değildi – bütün bu diyalog süresince kocası Adem de yanındaydı. Erkek müdahale etmek yerine eşine uyarak meyveyi yedi. Esasen günah olan belirli bir meyve yemek değildi – hatta hangi meyve olduğunu bile yazmıyor. Esas günah olan Tanrı’ya güvenmek yerine Şeytan’a uymak. Bu küçük bir hata değildi – onlar Tanrı’dan daha yüce olmak isteyerek resmen Yaradan’a ihanet ettiler.

img

Günaha düşer düşmez İblis’in dediği gibi gözleri açıldı. Ama daha bilgeli, güçlü ve özgür değil, çıplak olduklarını fark ederek kendi utançlarına ve günahlarına esir olduklarını gördüler. Masumiyet zarif bir vazo gibi parçalandı. Birbirinden ve kendilerinden utanmaya başladılar. İçgüdüsel olarak ayıplarını kapatmak için incir yapraklarından önlükler yaparak bir şeyler uydurmaya çalıştılar. Ama olan oldu ve insan bir daha aynı olamayacaktı. Bugün dahi insanlar ilk atalarımız gibi günahımızı örtmek için dini, siyasi ve felsefi kılıflar dikeriz. Ama bunların hiçbiri işe yaramaz. O günden beri dünyadaki her şey ters gitmeye başladı. Geçici yamalar bir şey değiştirmez. Esas Yaradan’a dönmeliyiz – onunla ilişkimizi onarmalıyız. İşte Kutsal Kitap bunun için verildi.