SELA

Kaya demektir. Edom'un başkentiydi. Lut Denizi'nin güneyinde 80 kilometre uzaklığındaydı. Dik kayalarda oyulmuş ve girişi kolaylıkla savunulabilen dar bir tek geçitten olan bir kent. Petra adıyla da tanınır. Petra Eski Yunanca'da kaya demektir. Yahuda kralı Amatsya "Edom'u.. vurdu ve Sela'yı savaşla aldı, onun adını Yokteel koydu" (2.Krallar 14:7). Yokteel Tanrı'nın yengi ödülü demektir. "Kuzuları Sela'dan memleketin hükümdarına, çöl yolu ile Sion kızının dağına gönderin..Sürgünlerim seninle beraber otursunlar; Moab için ise, yıkıcıya karşı sen ona sığınacak yer ol" (Yeşaya 16:1-4). Edom'u kınayan Obadya ise: "Ey sen, kaya (Sela) kovuklarında oturan.. kendi yüreğinin gururu seni aldattı" der (a.3).

Yeni Antlaşma çağında Sela Nabatea krallarının kentiydi. Pavlus Korintoslular'a ikinci mektubunda şunları yazar: "Şam'da Kral Aretas'ın atadığı vali beni ele geçirmek için tüm Şam kentini göz altına aldı. Bir çamaşır sepetinde pencerenin eşiğinden çıkarılıp kale duvarından aşağı indirilerek onun elinden kaçtım" (2.Korintoslular 11:32,33). Aretas Nabatea ülkesinin kralıydı. Büyük İskender'in tarihçesini yazan Diodorus Sikulus Nabatea halkının göçebe bir Arap halkı olduğunu bildirir. Edom ve Moab ülkelerini ele geçirerek Erden'in doğusunda ve Lut Denizi'nin güneyinde krallıklarını kurdular. Doğudan ve güneyden Şam'a ve Ak Deniz'e giden ticaret yolları oradan geçtiği için Nabatea kralları gümrük koyarak zengin ve güçlü oldu. Pavlus Şam'dan ayrılınca Arabistan'a gittiğini belirtti sonra yine Şam'a döndü (Galatyalılar 1:17). Pavlus'un gittiği Arabistan Nabatea idi. Şam'dan bir kervana katılarak yolculuk yaptığını düşünebiliriz. (Bakınız ARABİSTAN'a).