Eski Yunanistan tek bir devlet değildi. Belli başlı her kent bağımsız bir devletti. Bu kentlerden biri Atina'ydı. Çok eski bir tarihe dayanır. M.Ö. 1608 yılına kadar krallar orada egemendi. Ondan sonra "arhon" adını taşıyan yöneticiler vardı. Atinalılar M.Ö. 480 yılında saldırgan Fars ordusunu Salamis'te yenilgiye uğrattı. Aydın bir yönetici olan Perikles'in zamanında kentte sanat, edebiyat ve mimarlık çok gelişti. Bu yöneticinin ölümünden önce Yunanistan'ın Peleponnis yarım adasında çıkan savaşta Sparta kentinin ordusu Atina ordusunu yenerek Atina üzerine egemen oldu. Uğradığı siyasal değişikliklere karşın Atina bilginler ve filozoflar kenti olmayı südürebildi. M.Ö. 86 yılında Romalı general Sulla Atina'yı ele geçirdi. Romalılar Atina'yı "federal kent" kıldı. Buna göre Roma'ya vergi ödemekten bağışık, Roma valisinden bağımsız ve özerk mahkemelere sahip kaldı. O çağın üç büyük üniversite kentleri olan Atina, Tarsus ve İskenderiye arasında en büyüğü Atina'ydı.
Pavlus Makedonya'da yinelen saldırılar nedeniyle Veriya'dan deniz yoluyla Atina'ya ulaştı (Res.İş. 17:15). Selanik'teki yeni topluluğun durumunu çok merak ettiği için Timoteos'u oraya göndererek Atina'da tek başına kalmaya yeğledi (1.Selanikliler 3:1-3). Pavlus orada "Silas'la Timoteos'u beklerken, kentin bir uçtan öbür uca yalancı tanrılar yatağı olduğunu görünce ruhu aşırı oranda tedirgin oldu" (Res.İş. 17:16). O çağdan kalma kalıntılar ve o çağın yazılarından edindiğimiz bilgiler Pavlus'un bu izlenimini destekler. Kentin adı orada tapılan yalancı tanrıçasının adıdır. Atina adlı bilgelik tanrıçasının büyük bir heykeli Atina'daki Akropolis tepesinde dikili duruyordu. O tepede, agorada ve kentin birçok yerinde çeşit çeşit ilahların heykeller ve tapma yerleri bulunuyordu. Pavlus Ariopagos mahkemesince (ARİOPAGOS'a bakınız) öğretişi konusunda sorguya çekilince şunları söyledi: "Atinalı arkadaşlar! Sizlerin her bakımındam dini bütün kişiler olduğunuzu görüyorum. Çünkü dolaşırken sizce dinsel önemi olan yerlere bakıyordum. Bu arada bir sunak gördüm. Üstünde bir yazı vardı: 'Bilinmeyen bir Tanrı'ya'" (Res.İş. 17:22,23). M.S. 2. yüzyılda yazan Pausanias Atina'da 'Bilinmeyen bir Tanrı'ya' tapmak için kurulan sunaklardan söz eder. Ayrıca yazar ilahlara tapmaya verilen önem bakımından Atina'nın diğer bütün devletlerden ileri olduğunu belirtir. Pavlus'un ruhundaki tedirginlik bilgeliğe önem veren bu kişilerin safsata ilahların peşine gitmelerinden ileri gelmiş olsa gerek. Pavlus'un başka bir izlenimi de Atina'yla ilgili bilinen bir gerçeğe dayanır; "Tüm Atinalılar'la bu kentte bulunan yabancılar yeni bir şey konuşmaktan ve duymaktan başka bir işle uğraşmazlardı" (Res.İş. 17:21). Demostenes adlı Atinalı Atinalılar'ın başıboş dolaşıp, "Yeni bir haber var mı?" diye sormalarını kınardı. Öğretişi hakkında sorguya çekilen Pavlus bilmeden saygı gösterdikleri Tanrı'yı onlara bildirdi. Tanrı'nın dünyayı adaletle yargılyacağı günün geleceğine ilişkin sağlanan kanıtın İsa Mesih'in ölülerin arasından diriltilmesi olduğunu söyleyince bazıları güldüler. Mahkeme üyesi Dionisiyos Pavlus'a katılarak iman etti. Damaris adlı bir kadın ve başka bir kaç kişi de iman etti. Ama Pavlus Ariopagos mahkemesince izin alamayınca Atina'da öğretişte bulunamazdı. Bu nedenle "Atina'dan ayrılıp Korintos'a gitti" (Res.İş.18:1).