11Sizlere belirtirim ki, kardeşler, bildirdiğim Sevinç Getirici Haber insandan kaynaklanmamıştır. 12Çünkü ben onu herhangi bir insandan almadım. Ne de bir insan öğretti onu bana. İsa Mesih kendisi bana açıkladı.
Pavlus Sevinç Getirici Haber'i savunabilmek için onu yaymaktaki kendi yetkisini savunmak zorundaydı. Girişte belirttiği gibi haberciliğe insanlar tarafından atanmamıştı. Bu yetkiyi Tanrı'dan almıştı. Bunu kanıtlamak için kendi özgeçmişini anlatmaya koyulur. Çıkış noktası yaydığı Sevinç Getirici Haber'in insandan kaynaklanmış olmamasıdır (ayet 11).Nasıl ki, Pavlus Mesih'in uşağı olarak insanların gözüne girmeye uğraşmıyor idiyse, yaymakta olduğu Sevinç Getirici Haber de insan uydurması değildi. Pavlus'un Kutsal Ruh aracılığıyla uyardığı inanlılara "kardeşler" dediğini gözden kaçırmayalım. Uyarılar, savunmalar ve eleştirilerle dolu bu ateşli mektubun yazılma nedeni, Pavlus'un Galatya bölgesindeki kardeşleri sevmesiydi.
Pavlus yaydığı müjdeyi herhangi bir insandan almadı (ayet 12).Kendisi ilgilenip onu herhangi bir haberciden öğrenmeye çalışmadı. Habercilerden biri Kutsal Ruh'un gücüyle yüreklenerek bu hırçın düşmana yaklaşıp onu inandırmaya da çalışmadı. İsa Mesih kendisi müjdeyi ona açıkladı. Şam yolunda İsa Mesih doğaüstü bir açıklamayla (vahiyle) Pavlus'a göründü. Pavlus Mesih'in yüceliğini görüp bu yüce Mesih'in, bağlılarına baskı uyguladığı İsa olduğunu öğrendi. Bu olay Pavlus'a tanrısal yetki verdi. Aynı zamanda Pavlus'u tümden alçak gönüllü kıldı. Pavlus O'nu aramıyorken, Mesih onu aradı ve buldu. Bu Pavlus'un başarısı değildi. Pavlus kayranın ne olduğunu Şam yolunda öğrendi. İsa Mesih kendisine karşı yaptığı bütün kötülükleri kendisine bağışlarken Pavlus, Tanrı'nın bağışlayıcı iyiliğin insan çabasından apayrı olduğunu gördü. Bizim de bunu günden güne yeni yeni öğrenmeliyiz.
13Bir vakitler Yahudiliğe bağlıyken benim nasıl yaşadığımı duydunuz; Tanrı'nın kilisesine nasıl aşırı baskı uyguladığımı ve onu nasıl kırıp geçirdiğimi. 14Soydaşlarım arasında benimle yaşıt olan birçoklarına oranla Yahudilik'te nasıl ilerlediğimi, atalarımın törelerine herkesten çok daha sıkı bağlı olduğumu duydunuz. 15Ama doğuşumdan önce beni kendisine ayıran ve kayrasıyla çağıran Tanrı hoşnut olunca, 16Sevinç Getirici Haberi'ni uluslara müjdelemem için bende kendi Oğlu'nu açıkladı. O anda ne kimseye danıştım, 17ne de benden önce haberci olanları görmek üzere Yeruşalem'e gittim. Bunun yerine, Arabistan'a gittim, sonra yine Şam'a döndüm.
Pavlus okuyucularına Mesih'le karşılaşmadan önceki yaşamını hatırlatır (ayet 13,14).Yahudi inancında yaşarken Pavlus, Mesih inancının Yahudiliği yıkmakta olduğunu sandıyordu. Bu nedenle Mesih inancını ortadan kaldırmak için üstün çaba harcadı. Oysa bilgisizlikte yaptığı iş "Tanrı kilisesine baskı" uygulamaktı (ayet 13).Tanrı'ya hizmet ettiğini sanan Pavlus aslında Tanrı'ya karşı koyuyor, O'nun seçip kendine ayırdığı topluluğu yıkmaya çalışıyordu. Gittiği her yerde kilise topluluklarını alt üst ediyordu. Kral Agrippa önünde savunmasını yaparken Pavlus bu konuda yaptıklarını daha ayrıntılı olarak anlattı: "Nasıralı İsa adına karşı çok işler yapmam gerektiğini sanmıştım. Nitekim Yeruşalem'de bunu yaptım: Başrahiplerden almış olduğum yetkiyle, kutsal yaşamlılardan birçoğunu cezaevine kapattım. Üstelik onların öldürülmesi gerekince oyumu da kullandım. Bütün sinagoglarda onları birçok kez cezaya çarptırdım; üstelik onları sövmeye zorladım. Öfkeden öylesine deliye dönmüştüm ki, saldırımı dış kentlere dek uzattım" (E.İşleri 26:9-11).
Pavlus din açısından aynı yaştaki Yahudi soydaşlarından daha çok ilerlemişti (ayet 14).Ruhsal yasa törelerini uygulamakta birçoklarından daha çok çaba göstermişti. Dinsel başarısı parlaktı.
Tanrı, kiliseye baskı uygulayan, başarılı din adamı olan Pavlus'a yüce kayrasını gösterdi (ayet 15).Pavlus'u doğuşundan kendine ayırdı. Kutsal Kitap'taki kutsallık kavramı 'Tanrı'nın kullanışına ayrılma'dır. Tanrı'nın kullanışına ayrılan kişi ya da nesne kutsaldır. Pavlus daha dünyaya gelmeden önce Tanrı onu seçmişti. Tanrı Yeremya peygambere aynısını yapmıştı. Yeremya durumu şöyle anlatır: “Bana RABBİN şu sözü geldi: Ana karnında sana şekil vermeden önce seni tanıdım ve doğmadan önce seni takdis ettim; seni milletlere peygamber ettim" (Yeremya 1:4-5 Kitabı Mukaddes). Tanrı Yeremya'yı doğuşundan önce takdis etti (kutsal kıldı). Yeni çeviri: “Doğmadan önce seni ayırdım”. Onu milletlere peygamberlik etmeye atadı. Pavlus habercilik yetkisini savunurken kendisiyle bu eski zaman peygamberinin arasındaki benzer yönlere dikkat çeker. Tanrı Pavlus'u da doğuşundan önce uluslara Sevinç Getirici Haber'i müjdelemeye atadı (ayet 15,16).
Tanrı sonsuz iyiliğiyle Pavlus'u Şam yolunda çağırdı. Bu O'nun yüce kayrasıydı (ayet 15). Şam yolunda çağıran ses ne dedi Pavlus'a: "Saul, Saul, neden bana saldırıyorsun?" Pavlus, "Sen kimsin, ya Rab?" diye sorunca dünyasını altüst eden şu cevabı aldı: "Ben senin saldırdığın İsa'yım." O anda kendisini çağıran Tanrı'nın sesinin İsa'nın sesi olduğunu öğrendi. İsa Tanrı'nın Sözü'dür (Yuhanna 1:1-18; Vahiy 19:13). İsa konuşunca Tanrı konuşmuş oluyor. Tanrı insanları çağırınca bunu İsa aracılığıyla yapar. İsa'nın adına düşman kesilmiş olan Pavlus Şam yolunda onu kayrayla çağıran İsa'ya teslim oldu. Bunu Tanrı'nın çağrısı olarak kabul etti.
Pavlus, "Beni kendisine ayırdı, beni kayrasıyla çağırdı ve bende kendi Oğlu'nu açıkladı" der (ayet 16).Bunların tümü Tanrı'nın girişimi, Tanrı'nın işidir. Tanrı bunları yapmaya hoşnut oldu (ayet 15). Bunu yapmakla kendi Adı'nı yüceltti. Bunun yanı sıra dinsel gururu içinde kaybolmuş olan Pavlus'a karşı derin sevecenliğini gösterdi.
Tanrı kendi Oğlu'nu Pavlus'a açıkladı (ayet 16). Daha doğrusu kendi Oğlu'nu Pavlus'ta açıkladı. Bunun iki yönlü bir anlamı olabilir: İlkin hiçbir insansal araç olmaksızın Tanrı'nın Pavlus'un iç varlığını aydınlatarak İsa'nın Tanrı özünden olduğunu açıklaması ve ikinci olarak İsa'ya özgü tanrısal özellikleri yaşamının geri kalan yıllarında Pavlus'un kişiliğinde oluşturması. Pavlus'un Oğul'la ilgili Tanrı'nın Sevinç Getiric Haberi'ni müjdeleyebilmesi için her ikisi gerekliydi. Her ikisi bize de pek gereklidir. Tek fark şudur ki, Tanrı'nın öz Oğlu'nu bize açıklamak için kullandığı yol yazılı Sözü olan Kutsal Kitap'tır. (Bunu demekle başka yolları kullanabileceğini yalanlamak istemiyoruz). Bununla birlikte Tanrı'nın Oğlu'nu Kutsal Kitap aracılığıyla tanıyabilmemiz için Kutsal Ruh'un aydınlatması şarttır.
Tanrı Pavlus'u özel bir göreve atadı. Yahudi olmayan uluslara Sevinç Getirici Haber'i yayma işini verdi ona. Elçilerin İşleri bölüm 10'da Yahudi Mesih inanlılarının Uluslar'dan Mesih'e bağlananları ne denli çekingenlikle kabul ettiğini görürüz. Koyu bir Yahudi olan Pavlus için bu iş olanaksız olurdu. Ama Tanrı kendi Oğlu'nu Pavlus'ta açıkladıktan sonra Pavlus'ta "Mesih'in aklı" vardı (1.Korintoslular 2:16). Pavlus'un düşüncesi büsbütün değişti. Ulusları sevebiliyor, onların Tanrı tasarısı içindeki yerini anlıyabiliyordu.
Pavlus bu şaşırtıcı durum karşısında "o anda ne kimseye" danıştı, ne de kendisinden "önce haberci olanları görmek üzere Yeruşalem'e" gitti. "Bunun yerine, Arabistan'a" gitti, "sonra yine Şam'a" döndü (ayet 16,17).Bunu neden yaptı? Herhalde dua etmek, Kutsal Yazılar'ı okumak ve bu yeni durumu köklü olarak düşünmek için yalnız kalmak gereğini duyuyordu.
Olayın özetini veren Elçilerin İşleri bölüm 9 Pavlus'un Arabistan bölgesine ayrılışından söz etmemektedir. Büyük bir olasılıkla bu olay Hananya'nın gelip Pavlus'un üzerine ellerini koyduktan ve Pavlus'un vaftiz edilmesinden sonra oldu. Bu doğruysa olayı Elçilerin İşleri bölüm 9 ayet 19'un ortasına yerleştirebiliriz: "Hananya.. Saul üstüne ellerini koyarak, 'Saul kardeş,' dedi, 'Yolda gelirken seninle karşılaşan Rab İsa gönderdi beni; gözlerin yeniden görsün ve Kutsal Ruh'la dolasın diye.' O anda.. yeniden gördü. Ayağa kalkıp vaftiz edildi ve yemek yedikten sonra güç kazandı" (E. İşleri 9:17-19a; Saul Pavlus'un İbranice adıydı; Pavlus ise Latince'dir). Arabistan'a gitti, sonra yine Şam'a döndü (Galatyalılar 1:17). "Saul birkaç gün Şam'daki öğrencilerle birlikte kaldı; hiç vakit geçirmeden Tanrı'nın Oğlu budur diye İsa'yı sinagoglarda yaydı" (E. İşleri 9:19b,20).
Pavlus Arabistan'da bulunduğu vakitten yararlanmış olmalıydı ki, "Mesih budur diye kanıtlar göstererek Şam'da yaşayan Yahudiler'i şaşkınlığa düşürüyordu" (E. İşleri 9:22). Sanırım Pavlus Arabistan'da yalnız kaldığı zaman dua ederek Eski Antlaşma yazılarını inceliyordu. Bunu yaparken Tanrı bu kanıtları kendisine açıkladı. Yeni iman etmiş bir kişi ilkin Pavlus'un yaptığı gibi Rab'le başbaşa kalarak inancını sağlam bir temele oturtursa tanıklığı güçlü ve inandırıcı olur. Ne yazık ki, imana gelir gelmez tanıklıklıklarıyla kamu oyu önüne çıkan ama sonra imanda ilerlemeyenlerin sayısı oldukça kabarıktır.
18Aradan üç yıl geçtikten sonra Petros'la tanışmak için Yeruşalem'e çıktım; on beş gün onun yanında kaldım. 19Rabbin kardeşi Yakup dışında öbür habercilerden hiçbirini görmedim. 20Sizlere yazdıklarımı Tanrı önünde yalan konuşmaksızın bildiriyorum. 21Bunun ardından, Suriye ve Kilikya bölgelerine gittim. 22Yahudiye'deki Mesih kilisesi toplulukları beni hiç görmemişlerdi. 23Sadece, "Bir vakitler bize saldırıda bulunan kişi, daha önce kırıp geçirdiği imanı şimdi müjdeliyor" dendiğini duyuyor, 24benden ötürü Tanrı'yı yüceltiyorlardı.
Ayet 18'lebaşlayan bölüm 1'in son kesiminde Pavlus Petros'la tanışmak için Yeruşalem'e gidişini anlatır. (Asıl metin Petros adının Aramice karşılığı olan Kifas adını kullanır [Bakınız Yuhanna 1:42'ye]. İkisi taş anlamındadır. Aramice Yahudiler'in günlük konuşmada kullandıkları dildi. Petros ise Yunanca'dır). Pavlus Yeruşalem'e bu gidişiyle ilgili olarak "aradan üç yıl geçtikten sonra" der. Herhalde Mesih'e bağlandıktan üç yıl sonra demek ister. Bu Elçilerin İşleri 9:26-31 ayetlerinde konusu edilen gidiş olsa gerek. Bu ayetleri kaleme alan Luka, Pavlus'un Yeruşalem'e gidişini şöyle anlatır: "Yeruşalem'e varınca, öğrencilere katılmak istedi. Ama herkes kendisinden kuşkulanıyordu. Onun öğrenci olduğuna bir türlü inanamıyorlardı. Barnabas onu aldı, habercilerin yanına götürdü."
Pavlus'un bu yolculuğu Petros'la tanışmak içindi. Kendisiyle ilgili çok şeyler duyduğu ama kardeş olarak daha karşılaşmadığı bu kişiyle tanışmak istiyordu. Pavlus, eğer kendisi o sıralarda kurul üyesi idiyse, iman etmeden önce Petros'u kurul tarafından sorguya çekildiği zamanlar görmüş olabilir (E. İşleri 4:1-31; 5:17-42). Pavlus'un, ikinci olayda yetkililere habercileri "kendi başlarına" bırakıp yaptıklarının Tanrı'dan olup olmadığını görmek için beklemeye öğüt veren öğretmeni Gamaliel'in görüşünü paylaşmadığı daha sonraki hareketlerinden anlaşılır (E. İşleri 22:3; 5:38,39; 9:1). Pavlus "on beş gün" Petros'un yanında kaldı. Saatlerce konuştuklarını, birlikte Kutsal Yazılar'ı okuyup dua ettiklerini düşünebiliriz.
Pavlus "Yeruşalem'e çıktım" der (ayet 18). Bu deyim, Yahudiler için Kudüs kentinin üstün değerini yansıtır. Bunun yanı sıra kentin tepe üstünde kuruluşunu anımsatır.
Pavlus bu ziyarette "Rabbin kardeşi Yakup dışında öbür habercilerden hiçbirini görmedim" der (ayet 19)."Rabbin kardeşi" ne demektir? Yüce Rab ve her şeyin Efendisi olan Mesih aramıza geldi, Kutsal Ruh'un gücü sayesinde vücut aldı, insansal bir anne aracılığıyla İsa adıyla dünyaya döğdu. Bu yüce kişiye annelik yapmaya seçilen bakire kız Meryem Tanrı'nın verdiği buyruk üzerine nişanlısı Yusuf'la evlendi. "Yusuf uykusundan uyanınca, Rabbin meleğinden gelen buyruğa uydu ve karısını eve aldı. Ama o bir oğul doğuruncaya dek kendisiyle ilişki kurmadı. Oğlanın adını da İsa koydu" (Matta 1:24,25). Ama İsa doğduktan sonra Yusuf Meryem'le ilişki kurmuş olsa gerek çünkü İsa'nın kardeşleri ve kız kardeşlerinden söz edilir Kutsal Kitap'ta. Örneğin İsa'nın kimliğine takılıp kalan, büyüdüğü Nasıra kent halkının şu söyledikleri: "Şu marangoz değil mi o? Meryem'in oğlu. Yakup'un, Yoses'in, Yahuda'nın, Simon'un kardeşi! Kız kardeşleri burada, bizim aramızda yaşamıyor mu?" (Markos 6:3).
İsa'nın "kardeşleri O'na iman etmiyorlardı" (Yuhanna 7:5). İsa'nın ölüler arasından dirilişinden sonra imana geldiler. Pavlus İsa'nın, dirilişinden sonra Yakup'a görünmesinden söz eder (1.Korintoslular 15:7). Bu karşılaşmada Yakup'un iman ettiğini sanmak yanlış olmaz. İsa'nın yükselişinden sonra On İkiler "kadınlar, İsa'nın annesi Meryem ve kardeşleri hep birlikte sürekli bağlılıkla duadaydılar" (E. İşleri 1:14). Pavlus Yakup'tan "Rabbin kardeşi Yakup" olarak söz ediyorsa da, yazdığı mektubun başında Yakup kendini "Tanrı'nın ve Rab İsa Mesih'in uşağı Yakup" olarak tanıtır" (Yakup 1:1). Alçak gönüllüydü Yakup.
Pavlus'un ayet 20'deki"sizlere yazdıklarımı Tanrı önünde yalan konuşmaksızın bildiriyorum" sözü bu konuya verdiği önemi gösterir. Mektubu dinleyecek olanların onun bu konuda gerçeği anlattığını anlamaları gerekti. Ters durumda onun bundan sonra söyleyeceklerine hiç önem vermeyeceklerdi. Yeruşalem'e gitmesi yetki almak ya da onay bulmak için değildi. Yetkisini ve onayını Tanrı'dan almıştı (ayet 11 ve 12'ye bakınız).
Pavlus bu ziyaretten sonra "Suriye ve Kilikya bölgelerine" gitti (ayet 21).Pavlus Barnabas tarafından Petros ve Yakup'la tanıştırıldıktan sonra vakit kaybetmeden Yeruşalem'de Helenistler diye tanınan, Yunanca konuşan Yahudiler'e İsa'nın Mesih olduğunu kanıtlamaya çalıştı. "Bunlar ise kendisini ortadan kaldırmak için yollar araştırıyorlardı. Ama kardeşler bunu öğrenince Saul'u (Pavlus'u) Kayseriye'ye götürdüler, oradan da Tarsus'a gönderdiler" (E. İşleri 9:28-30). Tarsus Kilikya bölgesindeydi. Oraya varmadan önce Pavlus, bugünkü Hatay'ı içine alan Suriye bölgesinden geçecekti. Pavlus'un Suriye bölgesinden söz etmesi, daha sonra Tarsus'tan Antakya'ya gidip kalmasıyla ilgili olabilir: "Barnabas Saul'u aramak için Tarsus'a gitti. Onu bulduktun sonra Antakya'ya getirdi. İkisi bir yıl süreyle kilisede bir araya gelerek o büyük topluluğa öğretide bulundular" (E. İşleri 11:25,26).
Yeruşalem'de Petros ve Yakup'la tanıştığı on beş günlük ziyareti sırasında "Yahudiye'deki Mesih kilisesi toplulukları" Pavlus'u hiç görmediler. "Sadece, 'Bir vakitler bize saldırıda bulunan kişi, daha önce kırıp geçirdiği imanı şimdi müjdeliyor' dendiğini duyuyor," Pavlus'tan ötürü "Tanrı'yı yüceltiyorlardı" (ayet 22-24).Bu gerçekten Tanrı'ya övgü sunulacağı yüce bir olaydı. Yeruşalem çevresindeki imanlılara yüreklendirici bir olay. Tanrı böyle hırçın bir düşmanı değiştirmişti. Pavlus öğrencilere baskı uyguladığı Yeruşalem'de bile Rab İsa'yı bildirdi (E. İşleri 9:28-30; yukarıda ayet 21'in açıklaması altına bakınız). Onun saldırılarının son bulduğu için "tüm Yahudiye, Galile ve Samiriye'deki kilise topluluğu barışa kavuştu" (E. İşleri 9:31).
1On dört yıl sonra, Titos'u da yanıma alarak, Barnabas'la birlikte yine Yeruşalem'e çıktım. 2Bu çıkışım tanrısal açıklamayla oldu. Uluslar arasında yaydığım Sevinç Getirici Haber'i onlara -başta sayılanlara- özel bir toplantıda açıkladım; boşa koşmayayım ya da koşmuş olmayayım diye. 3Benimle birlikte bulunan Titos, bir Yunanlı olmasına karşın, sünnet edilmeye zorunlu tutulmadı. 4Aramıza sokulan bazı yalancı kardeşler yüzünde oldu bunlar. Mesih İsa bağlılığında sahip olduğumuz özgürlüğü sezdirmeden gözetlemeyi ve bizi yasalara tutsak kılmayı amaçlıyorlardı. 5Ama Sevinç Getirici Haber'e ilişkin gerçek sizin yararınıza korunsun diye, bir an için bile onlara boyun eğmedik.
Bölüm 2'de Pavlus yetkisini Yeruşalem'deki habercilerden değil, Tanrı'dan aldığını kanıtlamaya devam eder. Ayet 1'deon dört yıl sonra, Titos'u da yanına alarak, Barnabas'la birlikte yine Yeruşalem'e çıktığını anlatır. Mesih'e dönüşünden 14 yıl sonra mı, yoksa Yeruşalem'e ilk gidişinden 14 yıl sonra mı demek istediğini kesin olarak bilmiyoruz. Olasılıkla ikincisiydi. Ama bu yolculuğunun tarihiyle ilgili kesin bir bilgimiz vardır: Pavlus Barnabas'la birlikte gitti. Pavlus'un Barnabas'la anlaşamadığı için ondan ayrılmasından önceydi (E. İşleri 15:36-41). Çünkü bu olaydan sonra gezilerini Silas'la yaptı. Yeruşalem'e yaptığı yolculukta sünnetli bir Yahudi imanlı olan Barnabas'ın yanı sıra, sünnet edilmemiş, uluslardan bir imanlı olan Titos'u yanına aldı.
Tanrı Pavlus'a özel bir açıklama yaparak Yeruşalem'e gitmesini buyurdu (ayet 2).Bunun bir rüya, bir görme, bir melek, ya da başka bir kardeşe verilen bir peygamberlik sözü aracılığıyla olduğunu açıklamıyor. Tanrı'nın bütün bunları Pavlus'la konuşmak için kullandığını Elçilerin İşleri'nde görürüz (16:9,10; 18:9,10; 21:11-14; 23:17-21; 27:23-26). Tanrı Pavlus'un uluslar arasında yaydığı Sevinç Getirici Haber'i habercilere özel bir görüşmede açıklamasını istedi. Tanrı Yeruşalem'deki habercilerin ve Pavlus'un yaydığı haberin aynı olduğu ortaya çıkmasını amaçlıyordu. Pavlus'un onlardan ayrı olarak öğrendiği Sevinç Getirici Haber'in ayrı bir haber olmadığı anlaşılması gerekiyordu ki, Pavlus Haber'i yayınca gelecekte boşuna uğraşmasın. Hem de o ana kadar da boşuna uğraşmış olmadığı ortaya çıksın. Pavlus Sevinç Getirici Haber'i yayması için "koşmak" deyimini kullanır. Hizmetini bir yarışa benzetir. Yarışta koşmasının kurallara uygun olduğunu göstermek için Yeruşalem'e gitti (2.Timoteyus 2:5’le karşılaştırın).
Pavlus'la birlikte bulunan Titos, bir Yunanlı olmasına rağmen, sünnet edilmeye zorunlu tutulmadı (ayet 3).Tanrı'nın Pavlus'a verdiği göksel açıklamada Titos'u yanına almasını söyleyip söylemediğini bilmiyoruz. Ama onun gitmesi Pavlus'un uluslara yaydığı Sevinç Getirici Haber'in canlı bir örneğini oluşturdu. Haberciler Titos'un Yahudi imanlılarla ruhsal paydaşlıkta bulunabilmesini sünnet edilmesine bağlamadılar. Onu bir kardeş olarak bağırlarına bastılar. Yeruşalem'deki önderler Pavlus'un görüşüne katılarak uluslardan olan inanlıları ruhsal yasanın törelerini tutmaya zorunlu kılmadılar. Sünnet edilmeleri bunu simgeleyecekti.
Ne var ki, Yeruşalem'deki toplulukta bu konuda ortaya çıkan tartışma aralarına sokulan bazı yalancı kardeşler yüzünden oldu (ayet 4).Bu yalancı kardeşler gerçekte Mesih inanlısı olmayan ama kendilerini inanlı olarak gösteren Yahudilerdi. İnanlıların arasına sokulmaları aşırı yasacı ve milliyetçi Yahudi inanlılar tarafından yapılmış olsa gerek. Bu yalancı kardeşler Pavlus'un Mesih İsa bağlılığında sahip olduğu özgürlüğü sezdirmeden gözetlemeyi ve Pavlus'u ve uluslardan gelen inanlıları yasalara tutsak kılmayı amaçlıyorlardı. Bu kişilerin Titos'un sünnetsiz durumda Yahudiler'le birlikte bulunup onlarla yemek yemesinin yasaya karşı olduğunu vurguladıklarını düşünebiliriz. Titos'un bir an önce sünnet edilip ruhsal yasayı tutmasının gerektiğini öne sürdüklerini de.
Ama Sevinç Getirici Haber'e ilişkin gerçek, uluslardan olan inanlıların yararına korunsun diye, bir an için bile Pavlus bu yalancı kardeşlere boyun eğmedi (ayet 5).Pavlus Tanrı'nın ona verdiği bilgelikle böyle bir öğretişe uymanın tehlikesini gördü. Bu kişilere karşı durdu, çünkü öğretişlerinin Sevinç Getirici Haberi'nin temeline karşı olduğunu anladı. Pavlus Yahudi olsun, uluslardan olsun bütün Mesih inanlılarının yasalardan, törelerden özgür olduğu gerçeğini savundu.
Bunun yanı sıra Pavlus Yahudi aslı inanlıların Yahudiler arasında yaşayıp onlara tanıklıkta bulunabilmeleri için ruhsal yasanın törelerine uymayı seçebildiklerine karşı değildi, eğer bunun kurtulmaları için gerekli olmadığını iyice anladılarsa. Pavlus da bu nedenle ruhsal yasayı tutmayı seçtiğini başka bir mektubunda anlatır: "Özgür olmama ve kimsenin uşağı sayılmamama karşın, kendimi herkese uşak kıldım. Amacım daha çok kişiyi Mesih'e kazanmaktır. Yahudiler'le Yahudi gibi oldum. Amacım Yahudiler'i Mesih'e kazanmaktı. Kendim bir ruhsal yasa bağımlısı olmamama karşın, ruhsal yasa bağımlılarıyla ruhsal yasa bağımlısı gibi oldum. Amacım ruhsal yasa bağımlılarını Mesih'e kazanmaktır" (1.Korintoslular 9:19,20). Başka durumda Pavlus, annesi Yahudi olduğu için Yahudi sayılan “Timoteyus’u kendisiyle birlikte götürmek” isterken “oralarda bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi, babasının Grek olduğunu biliyordu” (El. İşleri 16:3). Pavlus'un bu tutumundan başka bir örnek için Elçilerin İşleri bölüm 21 ayet 18'den 26'nın sonuna kadarki parçaya bakınız.
Pavlus için -ve bu Sevinç Getirici Haber'den kaynaklanan Tanrı Gerçeği'ydi- Mesih inanlısı Mesih'in yasasına bağlandıkça başka her bağlılıktan özgürdür. Pavlus ruhsal yasa bağımlılığına ve başka her tutsaklığa karşı durdu.
Ruhsal yasa Yahudi olmayan uluslardan gelen inanlıların kurtulmaları için gerekli sayılsaydı Sevinç Getirici Haber ortadan kaldırılmış olacaktı. Ama Pavlus Sevinç Getirici Haber'e ilişkin gerçeğin korunması için bu öğretişe karşı direndi.
6Öte yandan, başta sayılanlar -kim oldukları beni ilgilendirmez, Tanrı insan hatırı saymaz- evet, başta sayılanlar bana hiçbir öğreti katkısında bulunmadılar. 7Tam tersine, Petros'un sünnetli olanlara yöneldiği gibi, benim de sünneti olmayanlara Sevinç Getirici Haber'i müjdelemekle güvenilen kişi olduğumu gördüler. 8Çünkü Petros'un Yahudiler'e habercilik hizmetinde güç ile iş gören Tanrı, benim de uluslara habercilik hizmetimde güç ile iş gördü. 9Bana verilen habercilik kayrasını kavrayan Yakup, Petros ve Yuhanna -topluluğun direği sayılanlar- ruhsal paydaşlığı belgelemek üzere benimle ve Barnabas'la el sıkıştılar; biz uluslara gidelim, kendileri de Yahudiler'e gitsinler diye. 10Tek önerileri yoksulları anımsamamıza ilişkindi. Bunu da gönül hoşluğuyla yapmaya çaba gösterdim.
Pavlus bu kısımda Sevinç Getirici Haber'i yaymaktaki yetkisini vurgulamaya devam ediyor (ayet 6-10). "Öte yandan" sözüyle Pavlus yalancı kardeşlerin çıkardığı ve kendisinin olumlu bir sonuca getirdiği tartışmayı bir yana bıraktı (ayet 6).Pavlus'un "başta sayılanlar -kim oldukları beni ilgilendirmez, Tanrı insan hatırı saymaz" sözü bu kişilere karşı saygısızlık olarak yorumlanmamalıdır. Pavlus onların Yahudiler'e olan hizmetlerini saygıyla karşılıyordu (ayet 9). Hayır, Pavlus bunu söylemekle mevkileri yüzünden Tanrı'nın ona açıkladığı Sevinç Getirici Haber üzerinde onların hiçbir yetkileri olmadığını belirtmek istedi. Mevkileri önemli değildi, önemli olan Tanrı'yla ilişkileriydi. Tanrı insanın mevkiine bakmaz, kişinin tanrısal gerçeğe bağlı olup olmadığına bakar.
Pavlus yaydığı Sevinç Getirici Haber'i düzeltmesini gerektiren hiçbir şeyi başta sayılanlardan öğrenmedi. Onlar kendisine "hiçbir öğreti katkısında bulunmadılar" (ayet 6). Pavlus'un tanrısal açıklamayla aldığı öğreti Yeruşalem'deki önderlerin öğretisiyle uyumdaydı. Bunun tersini iddia eden bazı eleştiriciler Pavlus'un bu sözlerinden ya haberleri yok, ya da ciddiye almazlar. Bunun yanı sıra Mesih'in yeniden gelişiyle ilgili Pavlus'un öğretişinin kendisininkiyle aynı doğrultuda olduğunu belirten Petros'un sözlerinden de haberleri yok herhalde (2.Petros 3:15,16).
Başta sayılan topluluğun önderleri Pavlus'u eleştirmediler (ayet 7)."Tam tersine, Petros'un sünnetli olanlara yöneldiği gibi," Pavlus'un da Tanrı'dan "sünneti olmayanlara Sevinç Getirici Haber'i" müjdeleme görevini aldığını gördüler. Pavlus'un Tanrı'dan aldığı yetkisini Petros'unkiyle aynı saydılar. Onları birbirinden ayıran tek şey, Petrus'un sünnet edilerek ruhsal yasayı tutmayı kabul etmiş olan Yahudiler'e gitmesi ve Pavlus'un sünnet edilmemiş, ruhsal yasaya bağlı olmayan uluslara yönelmesiydi.
Tanrı Petros'un Yahudiler'e yönelik habercilik hizmetinde güçlü işler yaparak Petros'un hizmetini onaylıyordu (ayet 8).Bu güçlü işlerin arasında Pentikost gününde üç bin kişinin inanlılara eklenmesi, anadan doğma kötürüm adamın sağlığa kavuşması, Hananya ile Safira'nın hüküm giymeleri, inmeli Eneas'ın sağlığa kavuşması ve Tabita'nın ölümden diriltilmesi bulunur (E. İşleri 2:40,41; 3:1-11; 5:1-11; 9:32-35; 9:36-42). Bunun yanı sıra, Tanrı Pavlus'un uluslara habercilik hizmetinde çok benzer güçlü işler yaparak Pavlus'un hizmetinden de hoşnut olduğunu açıkladı. Bu güçlü işler arasında Elimas'ın hüküm giymesi, Pisidya Antakyası'nda hemen hemen bütün kentin Tanrı sözünü dinlemesi ve uluslardan birçok kişinin iman etmesi, Listra'daki sakat adamın sağlığa kavuşması, falcı bir kızın kötü ruhtan kurtulması ve üçüncü kattan düşüp ölen Eftihos'un diriltilmesi bulunuyordu (E. İşleri 13:6-12; 13:44-48; 14:8-18; 16:16-18; 20:7-12).
Topluluğun önderleri sayılan Yakup, Petros ve Yuhanna Tanrı'nın Pavlus'un habercilik hizmetini güçlü işlerle onayladığını anladılar (ayet 9).Bunu Tanrı'nın kendisine bağışladığı kayra olarak gördüler. Pavlus'la olan ruhsal paydaşlıklarını göstermek için onunla ve Barnabas'la el sıkıştılar. Kardeş olarak aynı Rabbe ayrı alanlarda hizmet ettiklerini belirttiler. Pavlus ve Barnabas'ı Sevinç Getirici Haber'i uluslara müjdelemekten döndürmeye çalışmadılar. Tam tersine iş bölünmesini yaptılar, Pavlus'la Barnabas uluslara gitsin, kendileri de Yahudiler'e gitsinler diye. İman konusunda aralarında hiçbir ayrım yoktu.
Pavlus'a tek bir öneride bulundular (ayet 10).Bu da Yeruşalem ve çevresindeki fakir imanlılar için bir yardım toplamasıydı. Pavlus da bunu seve seve yapacağını söyledi.
11Ne var ki, Petros Antakya'ya geldiğinde, yüzüne karşı direndim. Çünkü o suçluydu. 12Olay şuydu: Yakup'un yanından bazı kişiler gelmeden önce, Petros uluslardan oluşanlarla yemek yiyordu. Ama onlar gelince geri çekildi ve kendini onlardan ayırdı. Çünkü sünneti vurgulayan Yahudi kuşağından korkuyordu. 13Petros'la birlikte Yahudiler'den geri kalanları da ikiyüzlülük gösterdi. Barnabas bile onların ikiyüzlülüğüne kapıldı. 14Onların Sevinç Getirici Haber'in doğruluğuna ayak uydurmadıklarını görünce, herkesin önünde Petros'a şunları söyledim: "Sen Yahudi'yken, Yahudi gibi değil de uluslar gibi yaşıyorsun. Öyleyse ulusları nasıl Yahudi gibi yaşamaya zorlayabilirsin?"
Daha önce Sevinç Getirici Haber konusunda Pavlus'la aynı görüşte olan Petros Pavlus'u Antakya'da ziyaret ederken başka insanlardan çekindiği için tutumunu değiştirdi. Pavlus Petros'un bu açıdan suçlu olduğunu anladığı için "yüzüne karşı" direndi (ayet 11).Pavlus “ona açıkça karşı geldi” (Müjde). Bu da bize örnek olsun. Birisine karşı bir şeyimiz olursa bunu başkalarına anlatmadan gidip kendisiyle yüz yüze konuşalım.
Ayet 12'dePavlus olayın içyüzünü açıklıyor. Bunu artık herkese anlatabilir çünkü daha önce Petros'la her şeyi açıkça konuşmuştu. Petros ilk Antakya'ya gittiğinde Sevinç Getirici Haber'in özgürlüğüne göre yaşayarak Yahudiler'e yasak olan bazı davranışlarda bulundu. Yahudi olmayan, sünnetsiz kişilerle yemek yedi. Bu kişiler Antakya topluluğundaki Mesih inanlılarıydı. Petros bu tutumu Yafa'da gördüğü görüm ve Ruh'un "hiçbir ayrım gözetmeden" yanına gelen Yahudi olmayanlarla gitmesi buyruğuyla öğrenmişti (E. İşleri 10:9-23). Antakya'daki olay bu görümden sonra ve Yeruşalem'deki toplantıdan önce olmuş olsa gerek (bakınız E. İşleri15'e).
Sevinç Getirici Haber'in gerçeğine göre Petros "Tanrı'nın arıttığı şeyleri" sıradan saymamayı öğrendiği için Yahudi olmayan inanlıları kardeş sayarak onlarla ruhsal paydaşlıkta bulundu, onlarla Rabbin sofrasını paylaştı. Bu doğru tutum Yakup'un yanından bazı kişiler gelinceye dek sürdü. Bu kişiler Yakup'tan ileri giden, sünneti vurgulayanlardandı. Yakup onların düşüncesini paylaşmıyordu (E. İşleri 15:13-21). Oysa Petros bu kişilerden korktuğu için görüşlerine ödün vererek Yahudi olmayan inanlılardan geri çekildi ve kendini onlardan ayırdı.
Pavlus bu tutumun ikiyüzlülük olduğunu kolaylıkla görebiliyordu (ayet 13).Bir yüz uluslardan olan Mesih inanlılarına gösteriliyordu. Onlarla yemek yiyerek onların kardeş olarak kabul edildiği kanıtlanıyordu. Öte yandan aşırı yasacı Yahudiler'e başka yüz gösteriliyordu- onlarca "günahlı" sayılan uluslardan kendini ayıran kişinin yüzü. Petros'un bu tutumu başkalarını etkiledi. İyi kalpliliğiyle tanınmış Barnabas bile bu ikiyüzlülüğe sürüklendi. İyi kaplilik iyi bir şey ama bazen gerçek için direnmek de gereklidir. Bu iki özelliği herzaman dengede tutmak gerekir, yoksa bir yandan fazla yumuşak davranma tehlikesine, öte yandan da fazla sertlikle davranma tehlikesine düşülür.
Pavlus Barnabas'ın ve öbürlerin kapıldıkları tutumun Sevinç Getirici Haber'e ters düştüğünü hemen anladı. Bunun için kilise topluluğu önünde Petros'a yanlışlığını açıkladı (ayet 14).Buydu Petros'un "yüzüne karşı" direnmesi (bakınız ayet 11'e). Topluluğu etkilemeyen bir sorun olsaydı kuşkusuz Pavlus Petros'la kişisel olarak konuşurdu, tıpkı İsa Mesih'in buyurduğu gibi (bakınız Matta 18:15-17'e). Ama Petros'un tutumu artık tüm topluluğu etkilemişti. Bu nedenle Pavlus herkesin önünde Petros'a şu soruyu yöneltti: "Sen Yahudi'yken, Yahudi gibi değil de uluslar gibi yaşıyorsun. Öyleyse ulusları nasıl Yahudi gibi yaşamaya zorlayabilirsin?" Bu soruyla Petros'un Sevinç Getirici Haber'in doğruluğuna uymadığını açıklamak istedi. Demek istediği şuydu: "Sen Sevinç Getirici Haber'in öğrettiği özgürlükten yararlanarak gereken durumlarda ruhsal yasanın dinsel temizlikle ilgili yasalarına uymadın. Uluslardan olan kardeşlerle yemek yediğin zaman ruhsal yasanın yemekle ilgili yasaları çiğnedin. Öte yandan ruhsal yasaya önem verenlere de uydun. Onların etkisi altında kalarak uluslardan kardeşlerden ayrıldın. Senin bu tutumunla onları kardeş olarak kabul etmeni onların sünnet edilip ruhsal yasayı tutmalarına bağlamış oluyorsun. Oysa sen yasayı tutmadın. Nasıl onları kendi tutmadığın yasayı uymaya zorluyorsun? Bundaki çelişkiyi görmüyor musun?"
Petros'un suçlu olduğunu kabul edip ondan döndüğünü düşünmek yerinde olur. Böyle davrandığı daha sonra Yeruşalem'de yapılan toplantıda yaptığı konuşmadan anlaşılır: "Arkadaşlar, kardeşler! Biliyorsunuz ki, bundan önceki dönemde Tanrı beni sizlerin arasından seçti; uluslar benim ağzımdan Sevinç Getirici Haber'e ilişkin sözü duysunlar ve iman etsinler diye. İnsan yüreğini bilen Tanrı, bizlere verdiği gibi onlara da Kutsal Ruh'u vererek kendilerini onayladı. Bizlerle onlar arasında hiçbir ayrım gözetmedi. İman etmeleri üzerine onların yüreğini arıttı. Şimdi siz neden öğrencilerin boynuna boyunduruk takarak Tanrı'yı denemektesiniz? Bunu ne atalarımız, ne de biz taşıyabildik. Hayır. Onlar gibi biz de Rab İsa'nın kayrası aracılığıyla kurtulduğumuza iman ediyoruz" (E. İşleri 15:7-11).
Alçak gönüllükle yanlışlığını kabul edip ondan dönen Petros bizim için bir örnektir. Bu veya başka konularda Pavlus'a karşı hiçbir kırgınlık beslemediğini ölümünden az önce kaleminden çıkan mektubundan anlaşılır: "Nitekim sevgili kardeşimiz Pavlus da kendisine sağlanan bilgelikle sizlere yazdı" (2.Petros 3:15).
Elçilerin İşleri bölüm 15'te konusu edilen toplantının Antakya'daki bu olaydan sonra olduğu Barnabas'ın Pavlus'la birlikte Antakya'da bulunduğundan anlaşılır. Çünkü Yeruşalem'deki toplantıdan sonra Barnabas'ın Markos'la birlikte Kıbrıs'a gittiğini okuruz. O zamandan sonra Pavlus Silas'la birlikte müjde gezilerine çıkmaya başladı (E. İşleri 15:36-41).
15Doğuştan Yahudi olan bizler uluslardan oluşan günahlılardan değiliz. 16Ama kişinin ruhsal yasada sıralanan işlerle değil, Mesih İsa'ya iman ederek doğrulukla donatıldığını bildiğimizden, biz de Mesih İsa'ya iman ettik; ruhsal yasada sıralanan işlerle değil, Mesih'e iman ederek doğrulukla donatılalım diye. Çünkü ruhsal yasada sıralanan işlerle hiçbir insan doğrulukla donatılmayacaktır.
Bu kısımda mektubun ana konusu açıklanmaktadır. Ayet 15'inbaşındaki "doğuştan Yahudi olan bizler" sözü bu kısmı anlayabilmemiz için bir ipucunu verir. Bu kısım, Sevinç Getirici Haber'in ışığında, doğuştan Yahudi imanlıların ruhsal yasaya yaklaşımlarıyla ilgili olduğunu belirtir. Bu nedenle, bu kısmı Pavlus'un Antakya'daki kilise topluluğu önünde Petros'la olan konuşmasının devamı olarak düşünmek olanaklıdır (Müjde bunu yapar). Bu görüşe katılmak istemeyenlerse bu kısmı Pavlus'un Petros'un tutumu konusunda sonradan yazdığı değerlendirmesi olarak görebilirler (Sevinç Getirici Haber çevirmenleri gibi). Eski el yazısı metinler bu konuda bizi aydınlatmıyor. Aktarılan konuşmayı belirten tırnak ya da konuşma çizgisi bu metinlerde bulunumuyor. Oysa bu kısmın Pavlus'un Petros'la konuşması olup olmaması ayetlerin anlamını değiştirmez.
Doğuştan Yahudiler uluslardan olan kişileri "günahlılar" olarak tanıyor, "biz onlardan değiliz" diyerek kendi kendilerini alkışlıyorlardı (ayet 15).
Doğuştan Yahudi olan Pavlus ile Petros bu görüşü altüst eden bilgiye kavuşmuşlardı. Kutsal Ruh aracılığıyla ruhsal yasada bildirilen işlerin bir insanı Tanrı'yla barış ilişkisine getirmek için yetersiz olduğunu öğrenmişlerdi (ayet 16).İnsan çabasıyla ruhsal yasada sıralanan işleri uygulamak insanı Tanrı'nın beklediği kutsallık düzeyine erdiremez. Ruhsal yasada sıralanan işler iki çeşittir: Doğruluğu ve erdemli davranışı buyuran yasalar ve dinin biçimlerini buyuran dinsel kurallar. Oysa "ruhsal yasada sıralanan işlerle hiçbir insan doğrulukla donatılmayacaktır" (ayet 16). Petros ve Pavlus'un öğrendiği gibi kişi, Mesih İsa'ya iman ederek doğrulukla donatılır.
Doğrulukla donatılma Müjde çevirisinde aklanma diye geçer. Bir sözlüğe göre aklanmak "bir dava sonunda temiz ve ilişiksiz çıkmak, temize çıkmak" demektir. Doğrulukla donatılmak temize çıkmaktan daha ileri gidiyor. Bankacılıktan bir benzeti bunu açıklayabilir. Hiçbir paraya sahip olmayan, hatta bankaya borcu çok olan bir kişinin hesabına akla sığmayan büyüklükte bir paranın yatırıldığını düşünelim. Adamın borcu birden silindi, geçimi sağlandı. Alacaklılardan ürkerek korku içinde yaşayan kişi artık herkesin yüzüne bakabilir. Doğrulukla donatılma böyledir. Doğruluktan yoksun, günah borçluluğu yüzünden Tanrı'dan ürken kişi Mesih İsa'ya iman edince borcu silinir, kendisi Tanrı'nın verdiği doğruluğa sahip olur. Tanrı'nın verdiği doğruluk "hesabına" yatırılınca o kişi Tanrı önünde "doğru kişi" sayılır. Tanrı'yla yepyeni bir ilişkiye getirilmiş bulunur artık.
Pavlus ve Petros gibi Yahudiler bunu anlayınca Mesih İsa'ya iman ettiler. Umutlarını ruhsal yasada bildirilen işlerden kesip Mesih İsa'ya bağladılar. "Çünkü ruhsal yasada sıralanan işlerle hiçbir insan doğrulukla donatılmayacaktır"(ayet 16). Altı çizilen söz Mezmur 143 ayet 2'den alındı: "Kulun ile muhakemeye girme; çünkü yaşayanlardan hiç biri senin önünde salih (doğru) çıkmaz" (Kitabı Mukaddes). “Aklanmaz” (Kutsal Kitap). Tanrı herhangi bir insanı yargılarsa o insan temize çıkmaz. Ruhsal yasa onu Tanrı önünde suçlu çıkarır. Ruhsal yasada sıralanan işleri uygulayarak doğrulukla donatılmak olanaksızdır.
17Mesih bağlılığında doğrulukla donatılmayı kovalayan bizler de uluslar düzeyinde günahlı durumuna düşersek, Mesih günaha hizmet edici mi oluyor? Hiçbir zaman! 18Eğer yıktığım şeyleri yeniden kurmaya kalkışırsam, kendi suçluluğumu tanıtlamış olurum. 19Çünkü ben ruhsal yasa yoluyla ruhsal yasa karşısında öldüm. Öyle ki, Tanrı için yaşayabileyim. 20Mesih'le birlikte çarmıha çakıldım. Artık yaşayan ben değilim, bende yaşayan Mesih'tir. Şimdi bedende yaşadığım yaşamımı beni seven ve benim için canını veren Tanrı'nın Oğlu'na imanla yaşamaktayım. 21Tanrı'nın kayrasını hiçe saymıyorum. Çünkü eğer doğruluk ruhsal yasa yoluyla sağlanıyorsa, demek ki Mesih boşuna öldü.
İlk bakılışta ayet 17 ile 18 zorlukla anlaşılır. Ama onları önceki ayetlerle bağlantılı olarak ele alırsak onları daha kolayca anlayabiliriz. Ayet 15'te yasa bağlısı Yahudiler'in görüşünü yansıtarak "doğuştan Yahudi olan bizler uluslardan oluşan günahlılardan değiliz" diye yazmıştı Pavlus. Yahudi olduğu halde doğrulukla donatılmak için ruhsal yasada bildirilen işleri uygulamaya çaba göstermedi. Tam tersine, İsa Mesih'e iman etti. Ayet 17'dePavlus yasa bağlısı Yahudiler'in buna itirazını dile getirir. Onların açısından doğrulukla donatılmak amacıyla İsa Mesih'e iman etmiş Yahudiler ruhsal yasa'da sıralanan işleri uygulamadıkları için uluslardan olan kişiler gibi günahkar idiler. Sevinç Getirici Haber çevirisi "uluslar düzeyinde" sözünü ekleyerek "günahlı" kelimesinin ayet 15'te olduğu gibi Yahudi yasa bağlılarının görüş açısından kullanıldığını belirtir.
Ayet 17'nin devamında yasayı tutmadıkları için Yahudi aslı Mesih inanlılarının "günahkar" sayılamayacakları belirtilir. Ruhsal yasaya önem vermeyip Mesih'e iman etmiş Yahudiler bunu yaparken "günahkar" sayılıyorsa, "Mesih günaha hizmet edici" olurdu. Böyle bir şeyin olanaksız olduğuna göre (Pavlus bu konuda sorduğu soruya "Hiçbir zaman!" cevabını verir) yasaya uymayan Yahudi aslı Mesih inanlılarının "günahkar" sayılmayacakları kanıtlanmış bulunuyor. Günahlıları günahtan kurtarmak, onları doğrulukla donatmak için yücelerden gelip çarmıhta canını veren "günahı bilmeyen" kutsal İsa Mesih'in günaha hizmet edici olduğu düşünülemez. Günahlıları günahtan arıtıp doğrulukla donatan ve onları kutsal yaşama çağıran İsa Mesih günaha hizmet edici değildir. O'nun bütün hizmeti günaha karşı koymak içindir.
Asıl günaha hizmet edici kişi yıktığı ruhsal yasayı yeniden kurmaya kalkışan kişidir (ayet 18).Pavlus "eğer yıktığım şeyleri yeniden kurmaya kalkışırsam, kendi suçluluğumu tanıtlamış olurum" diye yazdığı zaman Petros'un tutumuna değiniyordu. Petros kendisini Yahudi olmayan uluslardan olan kardeşlerden ayıran ruhsal yasanın kurduğu duvarı yıktıktan sonra onu yeniden kurmaya kalkıştı. Bu duvarın Tanrı'nın imanlılar için isteği olmadığını Sevinç Getiric Haber'in ışığında gördükten sonra insan korkusu yüzünden onu yeniden kurmaya kalkışmak elbette Tanrı'nın önünde suçtu.
On yedinci ve on sekizinci ayetlerde ortaya çıkan sorun önemlidir: Kimler günahlı oluyor? Günahlı olmak ne demektir? Şeriat (ruhsal yasa) yoluyla doğru çıkmaya çaba gösteren kişinin doğruluk ve günah anlayışı Mesih inanlısının Sevinç Getirici Haber aracılığıyla kavuştuğu anlayıştan apayrıdır. Yasa bağlısı için, doğru olmak ruhsal yasada yasaklanan her şeyden sakınmak ve bildirilen işlerin bütün ayrıntılarını yerine getirmektir. Sevinç Getirici Haber'in doğruluk kavramı ise: Mesih İsa'ya iman ederek Tanrı ile doğru bir ilişkiye getirilmek ve bu ilişkinin sonucunda doğruluk meyvelerini vermektir.
Yasa bağlısının günah kavramı: ruhsal yasada bildirilen kurallardan herhangi birini çiğnemektir. Sevinç Getirici Haber'in günah kavramı ise: Kutsal Tanrı'nın kutsal özyapısına (karakterine) aykırı her düşünce, söz ve davranıştır. Günahı, insanı Tanrı'dan ayıran korkunç bir güç olarak tanır. Ruhsal yasa ile Sevinç Getirici Haber'in arasındaki bu önemli farklar ortaya çıkınca günahlı olmak, günaha hizmet etmekle suçlanan Yahudi aslı Mesih inanlılarının gerçek durumu gün ışığına kavuşur. Ruhsal yasanın ayrıntılarını yerine getirmekle ilgilenmeyen Petros ve Pavlus gibi Yahudi aslı Mesih inanlıları Tanrı'nın isteği ve özyapısına aykırı davranmıyorlardı. Günahlı duruma düşmediler. Mesih günaha hizmet edici değildir. Tam tersine, O'na iman eden Yahudi aslı imanlılar Mesih aracılığıyla gerçek doğruluğa erişirler.
Ayet 19'dan 21'e kadarki kısımda "Mesih bağlılığında doğrulukla donatılmayı kovalayan" Pavlus ruhsal yasa konusunda kişisel tanıklığını önümüze serer.
"Ben ruhsal yasa yoluyla ruhsal yasa karşısında öldüm" der (ayet 19).Ruhsal yasa Pavlus'un suçlu durumunu açıklayarak sonsuz ölümle cezalandırılacağını bildirdi. Pavlus bunu anlayınca ruhsal yasada sıralanan işlerle kendini doğru çıkarmak çabasından vazgeçti. Ruhsal yasa suçluluğunu gösterdi (Bakınız Romalılar 3:19,20'ye). Pavlus bütün çabalarına rağmen Tanrı'nın önünde günahlı olduğunu anlayınca hiçbir insanın "ruhsal yasada sıralanan işlerle Tanrı katında doğrulukla" donatılmayacağı sonucuna vardı (Romalılar 3:20). Artık ruhsal yasayı kurtuluş yolu olarak kullanmayı bıraktı. Ruhsal yasa'yı yerine getirmeyi çabalamak yoluyla ruhsal yasanın doğrulukla donatmak konusunda büsbütün yetersiz olduğunu gördü. Pavlus "ruhsal yasa yoluyla ruhsal yasa karşısında" öldü. Kurtuluş için ruhsal yasaya umut bağlarken bu umudun boş olduğunu anlayınca ruhsal yasaya umut bağlamaktan vazgeçti. Ruhsal yasa karşısında öldü.
Pavlus ruhsal yasa karşısında ölünce yepyeni bir ortama dirildi. Mesih'e iman ederek doğrulukla donatıldı, Tanrı'yla yepyeni bir ilişkiye getirildi. İyi yapmazsa kendisini cezalandıracağı, iyi yaparsa kendisini kabul edeceği bir hükümran yerine Tanrı'yı kendisini seven Baba olarak tanıdı. Sevgiyle dolu gönülle bu Tanrı'ya var gücüyle hizmet etmeye koyuldu. Bu yeni ilişkide bu hizmet için Tanrı onu kendi Kutsal Ruhu'yla kuvvetlendiriyordu. Ruhsal yasa karşısında ölmesi Tanrı için yaşamasını olanaklı kıldı. "Ruhsal yasa karşısında öldüm. Öyle ki, Tanrı için yaşayabileyim" (ayet 19).
Pavlus'un ruhsal yasa karşısında ölmesi Mesih'le birlikte çarmıha çakılmasıyla oldu (ayet 20).Pavlus Mesih İsa'ya iman edince benliğini, yaşamını, geleceğini her şeyini Mesih'e teslim etti. Bu kararla Mesih'in ölümünü benimsedi. Mesih'in ölümü Pavlus'un ölümü oldu. Mesih Pavlus'un sonsuz ölümünü kendi üstüne alarak Pavlus'un yerine çarmıhta canını verdi. Pavlus da İsa Mesih'in çarmıhtaki ölümünü kendi ölümü saydı. Ruhsal yasa yoluyla kendi kendini doğru çıkarma çabası karşısında öldü. Pavlus'un gururlu, sert, şeriatçi benliği yaşamında egemen değildi artık, Mesih onu yönetiyordu.
Yaşayan Pavlus değildi (ayet 20). Mesih onda yaşıyordu. Mesih onun yaşam biçimini etkiliyordu, Tanrı için yaşamak üzere ona gereken isteği ve gücü veriyordu. Tanrı'nın insanlardan istediği kutsal yaşamı yaşamak, günahlı insanlar için olanaksızdır. Oysa Mesih için bu yaşamı yaşamak, zor değildir. Mesih'le birlikte çarmıha çakıldığını bilirsen ve Mesih sende yaşıyorsa sen de Pavlus gibi Tanrı'nın istediği kutsal yaşamı yaşayabilirsin.
Pavlus hala "bedende" yaşıyordu (ayet 20). Her nekadar ruhu Mesih'le birlikte göksel yerlerde oturmakta idiyse de, daha bu dünyadaydı ve bedenin zayıflıklarıyla başa çıkmak zorundaydı. Pavlus'un yaşaması gerekiyordu. Mesih'in onda yaşaması otomatik bir şey değildi. Pavlus'un iman etmesi, çabalaması, karar vermesi gerekiyordu. Kendisi durumu şöyle açıklar: "Şimdi bedende yaşadığım yaşamımı beni seven ve benim için canını veren Tanrı'nın Oğlu'na imanla yaşamaktayım" (ayet 20). Pavlus Tanrı'nın Oğlu'na iman ederek yaşıyordu. Asıl metin "Tanrı'nın Oğlu'nun imanıyla yaşamaktayım" der. Pavlus Tanrı'nın Oğlu'na iman ederek yaşıyordu ve Mesih'in sadakatı ve güvenilirliği onu destekliyordu. (Asıl metindeki "iman" kelimesi sadakat ve güvenilirlik anlamlarına gelebilir).
Pavlus burada Mesih'in tanrısal kisiliğine dikkat çeker (ayet 20). İsa Mesih Tanrı'nın Oğlu'dur. Ancak Baba'yla bir olan Tanrısal Söz insanların günahtan arındırılmasını ve doğrulukla donatılmasını sağlayabilir. Bu sorunlarda kul yardımı büsbütün yetersiz olurdu. Hiçbir peygamber bunları gerçekleştiremezdi. Ancak Tanrı'nın Oğlu insana tanrısal yaşam verebilir. Ancak O yüce Kişi Pavlus'un Tanrı için yaşamasını sağlayabilir. Tanrı'nın Oğlu bunları canını vererek sağladı.
Pavlus "beni seven ve benim için canını veren.. Tanrı'nın Oğlu" der (ayet 20). Pavlus kişisel olarak Tanrı'nın Oğlu'nun sevgisini tattı. İsa Mesih tarafından sevildiğini biliyordu. İsa Mesih kendisi için canını vererek bunu kanıtlamıştı. Pavlus'un İsa Mesih'in kendisini sevdiğini kavraması ilk başta kolay olmadığını düşünebiliriz. Pavlus'a göründüğü zaman kendini Pavlus'a "senin saldırdığın İsa" olarak tanıttı (E. İşleri 9:5). Ama Tanrı'nın Oğlu'nun onu bağışladığını ve sevdiğini anlayınca hayranlık içinde kaldı (Bakınız 1.Timoteyus 1:12-17'ye). Önceleri Pavlus gibi İsa Mesih'e sövmüş, saldırıda bulunmuş, aşağı görmüş olmayabilirsin, ama önceki durumun ne olursa olsun, Tanrı'nın Oğlu'nun seni sevdiğine senin için canını verdiğine emin olabilirsin. Pavlus'la birlikte bizi seven ve bizim için canını veren Tanrı'nın Oğlu'na sevinç ve hayranlık içinde sonsuza dek tapınacağız.
Doğru çıkmak için ruhsal yasanın ayrıntılarını yerine getirmeye çalışanlar Tanrı'nın kayrasını hiçe sayarlar. Tanrı'nın doğruluk armağanını geri çevirerek ruhsal yasanın buyruklarını tutma çabalarıyla kendi kendilerini kurtarmaya çalışırlar. Pavlus bunu yapmıyordu (ayet 21).Tam tersine, Tanrı'nın sonsuz sevgisinden kaynaklanan iyi armağanlarını kabul edip değerlendiriyordu. Mesih aramıza geldi "Tanrı'nın kayrasıyla herkesin yararına ölümü" tatsın diye (İbraniler 2:9). Ama kişinin Tanrı'nın önündeki doğruluğu ruhsal yasada sıralanan işlerin uygulanmasıyla sağlanıyorsa Mesih'in gelip ölmesi boşunaydı. Çarmıhta işkence çekmesi anlamsızdı. Ne var ki, ruhsal yasa hiç kimseyi Tanrı'nın önünde doğruluğa kavuşturmadı, kavuşturamazdı da. Mesih'in çarmıhta canını vermesi ise kendisine iman eden herkese doğruluk sağladı. İsa Mesih'in ölümü boşuna olmadı.
Oysa şeriate dönüş O'nun ölümünü boşa çıkarır. Ruhsal yasaya yeniden ağırlık veren Yahudi aslı imanlılar bilmeyerek O'nun ölümünü boşa çıkarıyordu. İsa Mesih'in ölümünden başka herhangi bir kurtuluş yolunu aramak Tanrı'nın kayrasını hiçe saymak ve İsa Mesih'in ölümünü boşa çıkarmak demektir. Oysa ruhsal yasa yoluyla doğruluk kazanmak düşüncesi insanın içine o kadar sinmiştir ve Şeytan bunu bize o kadar direnişle aşılamaya çalışıyor ki, Mesih inanlıları olarak bile bu yola kolaylıkla dönebiliriz. Tanrı'nın hizmetinde iyi bir iş yaptığımız zaman kendimizi Tanrı'nın iyiliklerine daha layık hissetmeye başlarız. Halbuki iyi bir işle Tanrı'nın hiçbir iyiliğini kazanamayız. Bu düşünceyle Tanrı'nın Mesih'in ölümüyle bize gösterdiği kayrayı hiçe saymış, Mesih'in ölümünü boşa çıkarmış oluyoruz. Kayra bizden karşılık beklemeden Tanrı'nın bol bol verdiği iyiliklerdir. Şeriate dönerek Tanrı'nın kayrasını hiçe saymayalım.