İSA MESİH: Yüce Örneğimiz 12:1-4

Yazar konuyla örnekler vermeyi bitirince b.10 ayet 32-39 kesiminde başladığı isteklendirme sözüne dönüyor (ayet 1). SGH'in "gelelim kendimize" diye yorumladığı aslı harfi harfine "işte bunun için biz de" anlamındadır. Yazar dikkati kendisine ve okuyucularına çekmek istiyor. Sıraladığı iman yiğitlerinin tanıklığıyla okuyucularını ve kendisini böyle bir imanın verdiği dayanıklılığa sahip olmaya çağırıyor. "Çevremize böylesi yoğun bir tanıklar bulutu sardığına göre.." deyimindeki bulut sözcüğü "tüm gökyüzünü kaplayan biçimsiz bir bulut" anlamındaki "nefos"tur. Çok büyük ve yoğun bir kalabalık belirten benzetidir.

B.11'de sıralanan kişilerin Tanrı'ya güvenleri, iman yolunda ilerlememizi engelleyen herhangi bir şeyi yaşamımızdan kaldırıp atmamıza çağrıdır. Bir alışkanlık olabilir. Yaşamımızda şeytansal bir bağ oluşturan, kendimizin ya da atalarımızın bulaşmış olduğu büyücülük ya da falcılık gibi şeylerden biri olabilir. Üzerimize kötü bir etki getiren bir arkadaşlık, bir iş ortaklığı, imanlı olmayan biriyle bir nişan da olabilir. Bir korku, bir kaygı olabilir ilerlememizi engelleyen ağırlık. İman yolu bir maratondur. İyi koşabilmek için maratoncu spor giysisinden başka hiçbir şey üstüne giymez. Biz de gereksiz hiçbir yük taşımayalım!

"Kolaylıkla kuşatabilen günah" b.10 ayet 26,27'de konusu edilen bile bile günah işlemeyse, diri Tanrı'ya ihanet ederek iman yoluna kesin olarak sırt çevirmedir. Mesih inanlıları millette bir azınlıktı. Ulusal yaşam Yahudi diniyle yoğrulduğundan Mesih inanlılarına dine ve millete ihanet edenler gözüyle bakılırdı. Onları ulusal dine döndürmek için onlara her tür psikolojik ve fiziksel baskı uygulanırdı. Bu durumda Mesih'i inkar edip Yahudilik dinini yeniden benimseme tehlikesi onları "kolaylıkla kuşatabilen" korkunç bir günahtı. Bizi kolaklıkla kuşatabilen günah buna benzer olabilir, olmayabilir de. Önemlisi iman yiğitlerinin örneğini göz önünde tutarak bu günahı yaşamımızdan kaldırıp attıktan sonra her baskıya dayanıp "önümüzdeki" iman koşusunu "katlanışla" koşmamızdır.

Büyük tanıklar topluluğunun yanı sıra, daha yüce bir örnek var bizim için: "İmanımızın önderi ve bütünleyicisi İsa" (ayet 2). Kutsal Ruh yazarın aracılığıyla bizi içinde bulunduğumuz durumlardan gözlerimizi kaldırıp İsa'ya bakmaya yöneltir (Aslındaki "aforontes" sözcüğü "gözleri uzaklara yöneltip bakmak" anlamına gelir). Mesih'in insanlarca tanındığı "İsa" adının burada tek başında kullanılması dikkate değerdir. O'nun insanlığı vurgulanıyor. İman yolunda önden gitmiştir. İman konusunda öncüdür (M). O'nun imanını örnek alarak O'nu izlemeliyiz. İman yolunu da O bütünlemiştir. "Günahlıların kendisine böylesi karşı çıkmalarına" katlandı (ayet 3). "Önündeki sevinç için çarmıha katlandı, haç utancını hiç önemsemedi" (ayet 2). İman yolunun böyle çetin aşamalarını bütünledi. O'nun örneğine bakarak "günaha karşı" sürdürdüğümüz "savaşta" kanımızı "akıtacak denli" direnebiliriz (ayet 4). İsa'nın böyle durumlara katlanmasını düşünürsek canlarımızın "usanca" düşmesi ve "kötümserliğe" kapılmamız önlenebilir (ayet 3).

İsa'nın ölümü bu kesimde günahlarımız için bağışlamalık sağlaması yönünden değil, doğruluk adına ve taşıdığı iman için şehit düşmesi yönünden ele alınır. Ancak bu yönden O'nun ölümü bize örnek olabilir. İsa'nın imanı umulanların güvencesini ve gözle görülmeyenlerin kanıtını taşıyan imanın en yüce örneğiydi (11:1). En çetin psikolojik baskıya (haç utancını) uğrarken ve en korkunç fiziksel işkenceleri (çarmıhı) çekerken önündeki sevinci aklında tutarak dayandı. Ölümün ötesinde imanı ödüllendirilmiştir: "Şimdi Tanrı Tahtı'nın sağında oturmuştur" (ayet 2; Mezmur 110:1). Yazar temel tuttuğu Eski Antlaşma ayetlerinden birine böylelikle döner.

İsa katlandı (ayet 2,3). Mektubu ilk alan inanlılar ilk iman ettikleri sıralarda "ağır baskıları, işkenceleri katlanışla" göğüslemişlerdi (10:32). Oysa mektubun yazıldığı dönemde "katlanış göstermeye" gereksinmeleri vardı; "öyle ki, Tanrı istemini uygulayıp vaat ettiğini" alsınlar (10:36). Bizim de buna gereksinmemiz vardır. Bu katlanışı elde etme yolu çarmıha katlanan İsa'ya bakmak (ayet 2) ve günahlıların karşı çıkmalarına katlanan İsa'yı düşünmektir (ayet 3). "Katlanmak" diye çevrilen "hupomeno" sözcüğü "altında kalmak" anlamını taşıyan birleşik bir sözcüktür (hupo-meno). Bir acının altında kalmak, ondan kaçmaya çalışmayarak dayanmak ve böylece ona katlanmak demektir.

İsa'ya "böylesi karşı" çıkan günahlılar O'nun Mesih olduğunu kabul etmeyen başrahiplerle Ferisiler'di (Yuhanna 7:30,31). Ulus'un önderleri İsa'ya Tanrı'nın Oğlu Mesih olup olmadığını sorup olumlu yanıtını duyunca "sövüyor" dedi (Matta 26:63,64). "Bunun üzerine O'nun yüzüne tükürdüler, yumrukladılar" (Matta 26:67). Mektubu okuyan inanlılar Mesih'e bağlandıkları için aileden atılınca, işlerinden olunca, sorguya çekilince, işkence edilip cezaevinde tutulunca daha kötülerine katlanan İsa'yı düsünmeleri gerekti (ayet 3). Böylece canları usanca düşmeyecek, kendileri de kötümserliğe kapılmacaklardı. Usanıp kötümserliğe kapılsalardı "Mesih'i inkar edip eski dinlerine dönme" tehlikesine düşeceklerdi. Oysa bu günaha karşı sürdürdükleri savaşta kanlarını akıtacak denli direnip şehit olmayı göze almalıydılar (ayet 4). Oysa daha bunu yapmadılar ya da daha böyle bir durumla karşılaşmadılar. Ama karşılaşırlarsa kanını akıtan İsa'yı düşünerek böylesine katlanmalıdırlar.