Kutsal Ruh tarafından esinlenen yazar okuyucuları imanı bırakmanın korkunç olasılığıyla uyardıktan sonra bölümün bu son kesiminde onları imanda ilerlemeye isteklendirir. En kötü olasılığı ortaya koyduktan sonra onlardan en iyi olasılığı bekleyebilmesi için nedenler arayıp bulmaya koyulur.
Bu nedenlerden birini imana geldikleri, aydınlanıp İsa'nın onlar için kurban edilen Mesih olduğunu anladıkları o ilk sıralarda uğradıkları "çok ağır baskıları, işkenceleri katlanışla" göğüslemelerinde bulur (a.32). Müjde bu ayetteki "elem dolu büyük bir mücadeleye dayandığınız ilk günleri anımsayın" çevrisiyle aslına daha yakındır. Bu baskılar yukarıda ayet 29'u yorumlarken değinilen Pavlus'un önayak olduğu baskılar ya da buna benzerlerinden biri olabilirdi (Elçi. İş. 8:1-3; 9:1-5; 22:4-5; 26:9-11). Bu baskıların oluşturduğu çetin ruhsal mücadelede dayanma göstermişlerdi. Yazar geriye gitme tehlikesinde olan inanlıları o andaki durum için daha önceki baskılarda gösterdikleri dayanıklıktan yüreklilik bulmaya çağırır.
Ayet 33 ile 34'te yazar onlara bu baskılardan bazı ayrıntıları anımsatıp Tanrı'yı hoşnut eden bir biçimde bunları nasıl karşıladıklarını vurgular. Ya psikolojik ve fiziksel baskıya tutulmuşlar, ya da böyle baskılara uğrayan başka kardeşlerin ruhsal ve maddi gereksinmelerini karşılamışlardır. "Cezaevinde yatanlara dert ortaklığı" ederek onlara ruhsal ve maddi yönlerden yardım ettiler (a.34).
"Koinonia" sözcüğünün SGH tarafından "ruhsal paydaşlık" olarak ve M tarafından "dayanışma" olarak yorumlanması sözcüğün iki yönünü dile getirir. "Ortak" anlamını taşıyan "koinos" kökünden türetilen sözcük "ortaklık, paydaşlık" demektir. İlk çağ Mesih inanlılarının paydaşlığı ruhsal olmakla beraber bunda takılıp kalmayarak maddi paydaşlığı içerirdi. Örneğin: "Yeruşalem'de kutsal yaşamlılar arasındaki yoksullar için yardım toplayarak paydaşlık göstermekten hoşnut oldular" (Romalılar 15:26; aslı: "koinonia" yapmaktan).
Mesih'e ilk iman ettikleri sıralarda acı çekip cezaevine düşen inanlılara yardım ederek maddi şeylerini paylaşmalarının yanı sıra iman ettikleri için mallarının "yağma edilmesine sevinçle boyun" eğdiler. Franco diktatörlüğü altındaki bazı İspanyol inanlılarının toplantıya katıldıkları gerekçesiyle bir aylık değerinde para cezasına çarptırılmasını ya da daha yakın bir tarihte benzer durumlara uğrayan Sovyet Birliği'ndeki inanlıları anımsatır.
Maddi zorluklara katılmayı sevinçle kabul ettiler "çünkü çok daha üstün ve kalımlı bir şeye sahip" olduklarını biliyorlardı (a.34). Musa gibi "Tanrı'nın halkıyla birlikte kötü davranışa katlanmayı" yeğlediler. Musa "Mesih için yüklenen aşağılanmayı Mısır'ın zenginliklerine üstün tuttu. Çünkü gözlerini gelecek ödüle doğrultmuştu" (11:25,26). Mektubun yöneltildiği inanlılar da Mesih'in hükümranlığındaki zenginlikleri gözlüyordu. Bu inanlılar Mesih'e ilk kavuştukları zaman böyle davrandılarsa mektubun yazıldığı o daha ileri tarihte böyle davranmaları beklenebilirdi. Bu nedenle yazar güvençlerini kaldırıp atmamalarını söyler (a.35). Çünkü Mesih'e güven bağlamanın sonucu yüce bir ödüle kavuşmaktır.
Onların gereksinmeleri, sonuna kadar dayanan katlanıştı (a.36). Bizim de buna çok kez gereksinmemiz vardır! Tanrı'nın vaat ettiği sonsuz hükümranlığa kavuşmadan önce zor koşullar altında O'nun isteğini yerine getirerek sabırla beklemenin gerekli olduğunu bilmelidirler. "Hiç bir şey gerçekleşmiyor" deyip görkemli biçimlerle donatılan Yahudiliğe tekrar özlemesinler! Vaat eden Tanrı, sözünü tutandır.
Ayet 37'de Kutsal Yazı'nın iki ayetinin Eski Yunanca çevirisine dayanarak Mesih'in gelmesinin kesinliğini vurgular. "Kısa zamanda" deyimi ölülerin dirilişini açıklayan en belirgin Eski Antlaşma yazısı olan Yeşaya 26:19-21 parçasındandır. Alındığı ayet Tanrı'nın halkına "gazap geçinceye kadar biraz" (kısa zamanda) gizlenmelerine buyruk verir. "Çünkü, işte, kötülüklerinden ötürü dünyada oturanları cezalandırmak için RAB yerinden çıkıyor" (Yeşaya 26:20,21). RABBİN kısa zamanda dünyayı yargılamak için gelmesinin, Mesih'in dünyayı yargılayıp hükümranlığını kurmak için gelmesiyle aynı olay olduğu Kutsal Ruh tarafından açıklanır. Habakkuk 2:3 ayetinde Rab Habakkuk'un sorununa yanıt verecek rüyet "geçikirse" Habakkuk'a onu beklemesini söyler. "Çünkü elbette gelecek, geç kalmayacaktır." Kutsal Ruh bu görümün Mesih'in yücelikle gelmesinin açıkça görünmesi olduğunu açıklar: Çünkü "gelmekte olan" Mesih'tir (Matta 11:2 ve 3'e bakınız).
Yazar ayet 38'de ayet 26'dan 37'nin sonuna kadar hep vurguladığı iki ana konuyu Habakkuk 2:4'ün Eski Yunanca çevirisinden aktardığı ayetin cümle sırasını değiştirerek özetler. "Doğru insanım imanla yaşayacak" sözü ayet 32'den 37'nin sonuna kadarki kesimde vurguladığı inanlının güvencine sıkı sarılarak sonuna kadar dayanması gerekliliğini özetler. Pavlus'un bu ayette vurguladığı yönden başka bir yöne dikkatimizi çeker (Romalıar 1:17 ve Galatyalılar 3:11 ayetleriyle karşılaştırınız). "Ama geri çekilirse, canım ondan hoşnut olmayacak" sözüyse ayet 26-31 kesiminin üzerinde durduğu Tanrı'ya karşı direnerek geri çekilmek tehlikesi ve Tanrı'nın bunu nasıl cezalandıracağı konusunu güzel bir biçimde özetler.
İnanlıları güven içinde ilerlemeye yüreklendirmek ve isteklendirmek isteyen Kutsal Ruh yazar aracılığıyla onların ve yazarın kendisinin "kuşkusuz.. geri çekilip mahva gidenlerden" olmadıklarını vurgular
(a.39). "Tersine imanı koruyup canı güvenliğe" alanlardır. Biz de böyle olalım.