Bu kesimde bizi seven Tanrı yazar aracılığıyla bizi çok sert bir biçimde uyarır. Bu uyarı görkemli biçimleriyle çekici görünen Yahudiliğe dönmek tehlikesinde bulunan mektubun ilk okuyucuları için büyük önem taşımaktaydı. İmanda ilerlemeye çabamızı artırmalıyız "çünkü gerçeği bilme aşamasına geldikten sonra bile bile günah işlersek, artık günahlara karşı sunu diye bir şey kalmaz" (a.26). "Gerçeği bilme aşamasına" gelmek diye çevrilen "to labein ten epignosin tes aletheias" deyimi "gerçeğin dolgun bilgisini kabul etmek" anlamındadır. "Epignosis" sözcüğü "üzerinde" anlamındaki "epi" ve "bilme, anlama, kavrama, tanıma, araştırma" anlamlarını içine alan "gnosis" sözcüklerinin birleşimiyle oluşur. Bu sözcük bilen kişinin bildiği şeyle ilişki kurarak daha derin bilgiye eriştiğini belirtir. Tüm deyimin iman edenler anlamına geldiği görülür: "Tanrı.. tüm insanların kurtulamasını ve gerçeği bilme aşamasına gelmesini ister" (1.Timoteos'a 2:4; "eis epignosin aletheias elthein").
İmana geldikten sonra "bile bile günah" işlemek ne demektir? Çok korkunç bir şey olmalı çünkü bunu yaptıktan sonra "artık günahlara karşı sunu diye bir şey" kalmadığı bildirilir. Bölüm 6'da bulunan benzer bir uyarı sözü için belirtildiği gibi Petros'un İsa'yı inkar etmesinden daha büyük bir suç olmalı çünkü Petros için günahtan dönme ve bağışlanma olanağı vardı (6:4). Günaha düşen inanlı için bu olanaklar vardır: "Çocuklarım, bunları size yazmamın nedeni günah işlememeniz içindir. Ama eğer biri günah işlerse, Baba ile birlikte bir savunucumuz vardır. Doğru kişi İsa Mesih'tir bu. O günahlarımızın giderilmesini sağlayan bağışlamalıktır.. Günahlarımızı açıkça söylersek güvenilir olan ve hakça davranandır; öyle ki, günahlarımızı bağışlar ve bizi her suçtan arıtır" (1.Yuhanna 2:1; 1:9). Bu bile bile günah işleme "bir şeye benziyorsa Yahuda'nın İsa'yı kendisini öldürmek isteyenlere satmasına benzer olmalı" (6:6 altında yazılanlara bakınız).
Buradaki eylemin kipinden bilinçli ve sürekli bir tutum anlaşılır. Bu tutum ayet 29'da "Tanrı Oğlu'nu ayaklar altında" çiğnemek, "aracılığıyla kutsal kılındığı antlaşma kanını" bayağılaştırmak ve "kayra ruhunu" aşağılamak olarak dile getirilir. Tanrı'nın iyiliklerini iç varlığımıza getiren kayra ruhu Kutsal Ruh'tur (lütufkar Ruh; M). İsa Mesih'in şu ciddi sözünü akla getirir: "'her tür günah ve ve ağızdan çıkan her sövgü ademoğullarına bağışlanacaktır. Ama her kim Kutsal Ruh'a karşı söverse, sonsuzluk boyunca günah sorumluluğu altındadır.' Çünkü onlar İsa'da kirli ruh var yolunda konuşuyorlardı" (Markos 3:28-30). Tanrı'ya karşı bu denli ihanet etmek ve insanın yüreğini günahtan dönmek için yumuşatan Kutsal Ruh'u aşağılayıp O'nu kovalayan kişi için bu günahların bağışlanmasını sağlayacak başka bir sunu yoktur. Çünkü o kişi tek sunuyu geri tepmiştir.
Böyle bir kişi için "geriye yalnız korkunç yargılama ve Tanrı'ya direnenleri yiyip tüketecek olan öfke ateşini bekleme kalır" (a.27). Bu günah yeniden Tanrı'ya ihanet olarak nitelendirilir bu ayette. Bunu işleyenler Tanrı'nın düşmanlarıdır (M). Tanrı'nın kesin yargısı ve cezalandırılmasına uğrayacaklardır.
Bu konuyu pekiştirmek için kutsal Ruh Eski Antlaşma altında benzer bir durumu gözümüzün önüne serer (a.28). "Musa'nın yasasını hiçe sayan" kişi "Tanrı'nın RABBİN antlaşmasını tecavüz etmek üzere, O'nun gözünde kötü olanı yapan", "başka ilahlara kulluk" edendir (Tesniye 17:2,3). "Bu kötü şeyi yapan erkeği yahut kadını, kapılarına çıkaracaksın; ve onları taşla taşlayacaksın, ve ölecekler. Ölecek olan adam iki şahidin, veya üç şahidin sözü ile öldürülecek" (Tesniye 17:5,6). Eski Antlaşma düzeninde Tanrı'ya ihanet eden "iki ya da üç tanığın tanıklığıyla, sevecenlik gösterilmeksizin öldürülür."
Bunun karşısında daha yüce bir antlaşmayı çiğneyen kişinin durumu daha hafif mi olacaktır? (a.29). Hayır. Böyle kişiye "ne denli daha ağır ceza" yaraşacaktır. Böyle bir kişinin İsa'nın Tanrı Oğlu olduğuna açıkça tanıklık ettikten sonra yeniden Yahudilik inancını dönebilmesi için İsa'nın Tanrı Oğlu ve Mesih olmayıp yalancının biri olduğunu halkın önünde açıkça söylemesi gerekti. Mesih inanlılarına baskıda bulunan Pavlus "onları sövmeye" zorladığını açıklar (Elçi. İş. 26:11). Bu sövme İsa'ya lanet okumak olduğu düşünülür. “Mesih inanlısı olmuş ve sonra Yahudi dinine dönen Yahudiler’le ilgili olarak Uriel Acosta’nın tarihçesinden öğreniriz ki Yahudiler onların İsa Mesih’e sövmelerini zorunlu kıldı. ‘O’na yalancı tanrı Molek’e verilen sıfatlar uygularlardı’” (Tholuck).
İsa'yı çarmıha çaktıran Yahudi yetkililer başka türlü onu dinlerine yeniden kabul etmezlerdi. Bir söylentiye göre bunu yapmak isteyen Yahudi aslı bir Mesih inanlısının bir hayvanı alıp bunun İsa'yı temsil ettiğini bakan halkın huzurunda söylemesi, onu kesmesi, kanını yere dökmesi ve İsa'ya ve kanına lanet okuyarak o kanı ayakları altında çiğnemesi gerekirmiş. Bunun ayetteki "Tanrı Oglu'nu ayakları altında çiğneyene, aracılığıyla kutsal kılındığı antlaşma kanını bayağılaştırana, kayra ruhunu aşağılayana" çok uyduğu görülür.
İnanlıların O'nun böyle kişileri yargılayıp cezalandıracak bir Tanrı olduğunu bildikleri Kutsal Yazı'dan iki alıntıyla pekiştirilir (a.30). Bu alıntılar Musa'nın İsrail topluluğuna öğrettiği ilahidendir. Bu ilahi İsrail'in RABBİ "yabancı ilahlarla" kıskandıracağını vurguladıktan sonra Tanrı böyle durumlarda "öç alma" hakkına sahip olduğunu ve "kendi halkını" yargılayacağını bildirir (Tesniye 32:16,35,36).
"Diri Tanrı'nın ellerine düşmek korkunç bir şeydir" (a.31). Mesih'in sunusuna dayanarak "diri Tanrı'ya hizmet" sunmak güzel şeydir çünkü diri Tanrı kendisini sevenlerin dualarına yanıt vermeye hazır, onlar için güçlü işler yapandır (9:14). Oysa yargılama ve cezalandırma konularında da güçlü işler yapan diri Tanrı'yı yargıç olarak karşısında görmek çok korkunç şeydir.