Ruhsal yasa düzeni daha iyi şeyleri bekleyen geçici bir düzendi (a.1). Gerçi bir gölgenin, gölgesi olduğu nesnenin dış hatlarını çizerek onun varlığından haber verdiği gibi ruhsal yasa da gelecek iyi şeylerin birçok yönünden haber vermekteydi. Ama "somut görünüşü değildir." Ruhsal yasa düzenindeki sunuların yıldan yıla tekrarlanması ruhsal yasanın böyle kurbanlarla Tanrı'ya yaklaşmak isteyenleri hiçbir zaman Tanrı huzuruna girebilme durumuna erdiremediğini kanıtlar. Onları yetkinliğe kavuşturamadı. Yazar böylelikle önceki bölümde (9:25-28) dolaylı olarak belirttiği gerçeği burada doğrudan doğruya vurgular.
Ruhsal yasa düzenindeki kurbanlar insanların Tanrı'nın huzuruna girebilme durumuna getirebilseydi bunların yıldan yıla tekrarlanmasına son verilecekti (a.2). Tanrı'ya yaklaşıp kendisine tapınmak isteyenler için tek kez uygulanan etkin bir sunu bulunsaydı onlar tek kezde arıtılarak "vicdanlarında artık hiçbir günah suçlaması kalmazdı." "Vicdanda günah suçlaması" (SGH) ya da "günah bilinci" (M) diye çevrilen "suneidesin hamartion" deyimi ilginçtir. "Suneidesis" sözcüğü vicdan olarak çevrilen ve aslında "birlikte bilme" anlamını taşıyan birleşik bir sözcüktür. Vicdanının kişiye bildirdiği ve böylece kendisiyle birlikte bildiği günahlar anlamına gelir.
Günahın gücü kişinin vicdanında kendisini suçlayarak onu günahtan kurtulmak konusunda ümitsizliğe düşürmesindedir. Böyle durumdaki kişi günaha karşı koymaktan vazgeçip kendini tümden günahlı, bencil isteklerinin yöneltmesine bırakır. Günahın gücünden kurtulmak için en önemli adım vicdandan günah suçlamasının kaldırılmasıdır.
Oysa ruhsal yasa düzenindeki sunuların tekrarlanmasıyla "günahlar yıldan yıla anımsanır" (a.3). Vicdandaki günah bilinci, ruhsal yasa sunularıyla giderileceğine, pekiştirilir. Günahlar yıldan yıla anılır. "Çünkü boğaların, ergeçlerin kanıyla günahların kaldırılması olanaksızdır" (a.4). Sadece simgesel bir anlam taşıdıkları için kefaret gününde yıldan yıla yapılan kurbanların günahları ortadan kaldırmak için özde bir değer ve etkinlikleri yoktu.