Kutsal Ruh tarafından esinlenen yazar ortadan kalkmanın eşiğinde olan önceki antlaşmanın tapınma düzenini kısaca gözden geçirmeye koyulur. Tanrı'ya tapınma ve ruhsal hizmet sunma biçimlerini belirten kuralları vardı. "Dünyasal tapınağı" (M), "yeryüzünde bir tapınağı" (SGH) vardı (a.1). Bu tapınak "insanın değil, Rabbin kurduğu kutsal yer" ve gerçek çadıra karşıttır (8:2).
Kurulan çadırın dış bölümü vardır (a.2). Bu bölüme 'Kutsal Yer' denir. Ona ait eşyalar onu aydınlatan şamdan, sofra ve onun üzerindeki kutsal sunu (adak) ekmekleriydi.
İkinci perdenin arkasında bir iç bölme vardı (a.3). Bu, "Kutsallar Kutsalı" (SGH Yunanca'dan harfi harfine) ya da "En Kutsal Yer" (M) adıyla tanınırdı.
Ayet 4'te çevirilerin yaratmış olduğu bir sorunla karşılaşırız: "Altın buhur sunağı ve tümüyle altın kaplamalı antlaşma sandığı buradayıdı" yani En Kutsal Yerde'ydi, diye çevrilir Türkçe çevirilerde (KM; M ve SGH). Oysa Eski Antlaşma'da altın sunağın dış bölümde olduğunu belirtir: "Üzerinde buhur yakmak için bir mezbah yapacaksın.. onu şehadet sandığı yanında olan perdenin önüne, şehadetin üzerindeki kefaret örtüsünün, seninle buluşacağım o yerin önüne koyacaksın" (Çıkış 30:1,6). Yunancası ise harfi harfine şöyledir: "3Kutsallar Kutsalı 4altın sunağa sahip olarak ve tümüyle altın kaplamalı antlaşma sandığına.." Buna göre çeviriler şöyle düzeltilmeli: "En Kutsal Yer altın buhur sunağına ve tümüyle altın kaplamalı antlaşma sandığına sahipti."
Altın sunak En Kutsal Yer'le çok sıkı bir ilişkisi vardı, hatta En Kutsal Yer'e ait olduğu denilebilir. Öbür yandan Tanrı katını simgeleyen antlaşma sandığının perde tarafından gizlenmesi zorunluydu (Çıkış 40:3). Oysa buhurun altın sunağın üzerinde sık sık yakılabilmesi için altın sunak perdenin önüne koyuldu (Çıkış 40:26,27).
Ayet 4 ayrıca antlaşma sandığının içinde bulunanları sıralar: altından yapılmış man testisi, Harun'un filizlenen asası ve antlaşmanın taş levhaları. Man Tanrı'nın İsrail halkı için gökten gönderdiği ekmekti. Adı halkın "bu nedir" sorusundan gelir (man =ne). Harun'un asası Tanrı'nın kendisine ruhsal önderlik görevini verdiğini başkaldıranlara kanıtlamak için Tanrı'nın bir mucizesiyle filizlendi. Antlaşma levhaları RABBİN Musa'ya "Kendin için öncekiler gibi iki taş levha yon; ve kırdığın önceki levhaların üzerinde olan sözleri bu levhalar üzerine yazacağım" dediği levhalardı (Çıkış 34:1). "Antlaşmanın sözlerini, on buyruğu levhalar üzerinde yazdı" (Çıkış 34:28).
Ayet 5'te antlaşma sandığının üzerinde bulunanlardan söz edilir: 'Yücelik Kerubimi' ve onların gölge saldığı günahları gideren bağışlamalık yeri. Kerubim İbranice'de "Kerub" sözcüğünün çoğuludur. Kerubim Tanrı'nın kolcu görevine atadığı göksel varlıklardır. İlkin Aden bahçesinde "hayat ağcının yolunu korumak için" Tanrı'nın onları koyduğunu okuruz (Tekvin 3:24). İki altın kerub "günahları gideren bağışlamalık yeri" (kefaret örtüsü KM) ile bir parça yapıldı (Çıkış 37:6-9).
Aynı ayette yazar çadırın eşyalarıyla ilgili simgelerin üzerinde duramayacağını açıklar (a.5). Amacı ayet 6 ve sonraki ayetlerde açıkladığı gibi iç ve dış bölümlerin simgelediği gerçekleri vurgulamaktır.
Bu düzende kahinler "her zaman dış bölüme girip ruhsal hizmetlerini uygularlar" (a.6). Her gün tapınma görevlerini yerine getirmek için 'Kutsal Yer'e girip çıkabilirlerdi.
Öte yandan 'İç Çadır'a yılda ancak bir kez girilirdi (a.7). İç bölme Tanrı katını simgelerdi. O'nun yüceliği Kerubim arasında açıklanırdı. Bu nedenle oraya yalnız başrahibin girme yetkisi vardı. Başrahip da bilgisizlikten (M; SGH düşünmeden) işlenen suçların bağışlanması için kurban edilen bir hayvanın kanını orada sunması gerekti. Bu hem halkın hem de kendisinin işlediği suçlar içindi. Yılın tek bir gününde tek bir kişi Tanrı'nın huzuruna girebilirdi. Eski düzende Tanrı'nın kutsallığı ve günahlı insanın O'nun huzuruna girmesinin ne denli güç olduğu vurgulanmaktaydı.
Önceki düzen Tanrı'nın Kutsal Ruhu tarafından esinlenmişti. Kutsal Ruh da böyle bir düzen aracılığıyla önemli bir gerçek belirtmek istemişti: "Dış bölümü durdukça 'Kutsallar Kutsalı'na giden" yol daha açıklanmamıştır (a.8). Böylece hem Eski Antlaşma'nın yetersizliği vurgulanıyor, hem de yeterli bir yolun geleceğinden haber veriliyordu.
Böyle bir durum İbraniler'e mektubun yazıldığı geçiş çağı için önemli bir simgeydi (a.9). Önceki düzene göre getirilen armağanlar ve sunular onları sunan kişinin vicdanındaki günah suçlamasını ortadan kaldıramıyordu. Bu gerçek önceki düzenin görkemiyle övünen Yahudiler ve bu görkemle etkilenip yeniden Yahudiliğe dönmek tehlikesinde olan Yahudi aslı Mesih inanlıları için ibret vericiydi. Bu denli görkemli bir düzen asıl soruna yeterli bir çözüm getirmemekteydi: Günahlı insanın kutsal Tanrı'nın huzuruna girmesi sorunu. Ama bunun yanı sıra asıl çözümün geleceğini müjdelemekteydi. Önceki tapınma düzeni "yalnızca yiyecekleri, içecekleri, ayrımlı yıkanmaları ve bedene ilişkin buyrukları kapsayan" uygulamalardan oluşurdu (a.10). Bu uygulamalar geçici bir düzene aitti. Bu durum Tanrı'nın öngördüğü daha iyi düzenin getirilmesine kadar sürecekti.
Tanrı'nın tasarladığı yeni düzen Mesih'in dünyaya gelmesiyle gerçekleşti (a.11). İsa "gelmiş iyi şeylerin başrahibi olarak" belirdi (SGH). M ile KM gibi bazı çeviriler bu deyimi "gelecek olan iyi şeylerin başkahini olarak" diye çevirirlerse de SGH'in çevirdiği biçim anlamını daha doğru verir. Önceki düzene göre bu şeyler "gelecek olan iyi" şeylerdi. Ama artık Mesih'in gelmesiyle bu iyi şeyler gerçekleşmiş bulunuyor. Bu iyi şeylerden biri Mesih'in "bu yersel yaradılışla hiçbir ilgisi olmayan yerden.. elle kurulmamış daha yüce ve yetkin çadırdan" geçmesiydi. İsa Mesih yersel çadırın simgelediği asıl göksel 'Kutsallar Kutsalı'na geçti. Tanrı'nın huzuruna girdi. O'nun getirdiği düzen kat kat daha yüce ve yetkindir.
Mesih daha yüce ve yetkin kurban kanı nedeniyle asıl 'En Kutsal Yer'e girebildi (a.12). Ergeçlerin ve danaların özde bir ruhsal değeri olmadığından onların kanı da ancak simgesel bir değer taşıyordu. Özünde sonsuz değere sahip olan Mesih ise kendi kanı aracılığıyla "sonsuz kurtulmalığı" sağlayarak göksel 'Kutsallar Kutsalı'na girdi. Üstelik oraya "tek kez" girerek sağladığı kurtulmalığın simgesel değil, asıl değer taşıdığını kanıtladı. Önceki düzende kefaret gününün yıldan yıla yinelenmesi onun asıl değerden yoksun olduğunu belirtmekteydi.
"Sonsuz kurtulmalığı" (SGH) ya da "sonsuz kurtuluşu" (M) diye çevrilen "aionian lutrosin" deyimi dikkate değerdir. "Lutrosis" 'fidye (kurtulmalık) ödeyerek birinin özgürlüğe kavuşmasını sağlama' demektir (fidye anlamındaki "lutron" sözcüğünden türetilmiştir). İsa Mesih'in kanı insanları günah suçluluğundan ve günahın gücünden özgür eder. Bu da sonsuzluğa dek. Övgüler olsun Rab İsa'ya!
Ayet 13 ile 14'te İsa Mesih'in sağladığı kurtuluşun başka bir yönü Eski Antlaşma'dan başka bir simgeyle aydınlanır. Bu da Sayılar b.19'da konusu edilen ölüye dokunan kişinin temiz sayılabilmesi için yapılan kızıl inek kurbanıdır. Eski düzende günah sunusu (KM'de "suç takdimesi") olarak kurban edilip tümden yakılan kızıl genç ineğin külü saklanırdı. Külün üzerine temiz su dökülüp üçüncü ve yedinci gün ölüye dokunan kişinin üzerine serpilirdi.
Bir yorumcu bu düzenin simgelediği gerçeği şöyle açıklar: Yeni Antlaşma'da temiz su hem Kutsal Ruh'u hem de Kutsal Söz'ü simgeler (Yuhanna 7:37-39; Efesoslılar 5:26). Kutsal Ruh Kutsal Yazı'dan bir parçayla inanlının yaşamındaki bir günahı aydınlatır. Kutsal Ruh inanlının o günahın suçu Mesih'in kurbanı aracılığıyla ortadan anlamasını sağlar. Böylece inanlı ümitsizliğe düşmeyip günahını Tanrı'ya açık açık bildirip bağışlanmaya kavuşur.
Ayet 13'te genç inek külünün yanı sıra önceki düzende kirli sayılanların temiz sayılması için günah sunusu olarak kurban edilen boğa ve ergeçlerin kanı o kişilere serpilmesinin "beden temizliği açısından onları kutsal" kıldığı üzerinde durulur. Genç inek "kendisinde kusur olmayan" bir inek olmalıydı (Sayılar 19:2). Mesih'in de hiçbir suçu ve lekesi bile yoktu (a.14). O'nun öz değeri hayvanların değeriyle kıyaslanamaz. Bu hayvanların kanı ve külü, kendini sonsuz Ruh aracılığıyla Tanrı'ya sunan Mesih'in kanıyla karşılaştırılır (a.14). Mesih'in kanı boğayla ergeçlerin kanından ve genç ineğin külünden kat kat yetkindir çünkü inanlının vicdanını ölüme sürükleyen işlerin suçluluğundan çok daha etkili biçimde arıtabilir.
Çarmıhta bedensel zayıflık içinde ölen Mesih sonsuz Ruh'un yardımıyla kendini Tanrı'ya sunabildi. Önceki düzende kurbanlar yakılıp simgesel durumda duman olarak Tanrı'ya yükselirdi. Yeni Antlaşma'da Kutsal Ruh'un simgelerinde biri ateştir (Elçi. İş. 2:3,4; İbrani. 12:29). Sonsuz Ruh Mesih'in kurbanının "yakılıp" Tanrı'ya yükselmesini sağladı.
Önceki düzene göre kirli sayılan kişilerin Tanrı'ya tapınmaları ve uzaktan olsa bile kendisine yaklaşmaları yasaktı çünkü "RABBİN meskenini murdar" ederdi (Sayılar 19:13). Böyle bir şey yapan "can İsrail'den" atılacaktı. Mesih'in kanı ise inanlılar olarak diri Tanrı'ya hizmet sunmamızı sağlar. O'na yaklaşıp tapınmamıza ve O'nun için çalışmamıza yol açar. Hizmet ettiğimiz Tanrı ölü değil, kendini açıklayan, dualara yanıt veren, güçlü işler yapan "diri" Tanrı'dır.