Mektup ilk kaleme alındığı sırada bölümlere bölünmemişti. Bunlar sonradan eklendi. Bölüm 4 a.1 üçüncü bölümün son ayetiyle bağlanır. "İmansızlıkları onların girişini önledi. Tanrı dinginliğine girmekle ilgili vaat daha geçerliken, içinizden birinin fırsatı kaçırdığına karar verilmesinden korkalım." Tanrı'nın gönenç yurduna girmekle ilgili vaat daha çağımızda geçerlidir. Mektubu alan kilise topluluğunun (ya da topluluklarının) içinde bir tek kişinin oraya girme fırsatını kaçırmış sayılmasından korkması gerekliydi. Biz de korkmalıyız.
İsrail halkı girecekleri güzel yurtla ilgili müjdeyi duymuşlardı (a.2). Ama onlara bir faydası olmadı çünkü onu duydukları zaman iman etmediler. "İşitenlerin içinde imanla kaynaşmadı." Bize de sevinç getirici bir haber bildirildi. Biz de Tanrı'nın vaatlerini işittiğimiz zaman onları yüreğimize alıp imanla kaynaştırıyor muyuz? Bunu yapmıyorsak Tanrı Sözü'nü boşuna dinlemiş oluyoruz.
Oysa Tanrı'nın Ruhu bizi iman edenler sayar (a.3). İman edenler olarak Tanrı'nın bize hazırladığı istirahata giriyoruz. Tanrı'nın iman etmeyenler için söylediği: "Öfkeliyken ant içtiğim gibi, dinginliğime hiç girmeyecekler" sözünün tam tersi bizim için doğrudur (Mezmur 95:11).
Bu kez bölümün ayetlere bölünmesi onun anlaşılmasını zorlaştırıyor. Ayet 3'ün son cümlesi dördüncü ayetle birleşince daha anlamlı oluyor. Nitekim hem S.G.H. hem de M. seçtikleri basma biçimiyle bunu belirtirler:
"Oysa Tanrı'nın işleri dünyanın kuruluşundan bu yana sonuçlanmış bulunuyordu. 4Çünkü Kitab'ın başka bir yerinde yedinci günden şöyle söz ediyor: 'Tanrı yedinci gün tüm işlerini bütünleyip dinlendi'" (a.3,4 S.G.H.). Burada değinilen "Kitab'ın başka bir yeri Tekvin (Yaratılış) 2:2 ayetidir. Tanrı dünyayı altı günde yarattıktan sonra "yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti" (Tekvin 2:2). Tanrı'nın dinginliği dünyanın kuruluşuyla sonuçlanan işlerden hemen sonra başladı. Bu dinlenme bir işin bütünlenmesiyle gelen gönençti. Tanrı'nın başka işleri de vardır: "İsa onları şöyle yanıtladı: 'Babam şu ana dek çalışmasını sürdürüyor, ben de çalışıyorum'" (Yuhanna 5:17). Oysa dünyanın kuruluşuyla ilgili yaratma işi bitmişti.
Ayet 5, Mezmur 95:11 ayetinden bir parça aktararak Tanrı'nın yedinci günde dinlenmesinin Mezmur'da "dinginliğim" dediğinin aynısı olduğunu belirtir.
Bunu izleyen ayet, "dinginliğime girmeyecekler" sözünün olumsuz yönden kiminle ilgili olduğunu belirttikten sonra olumlu yönden
bazılarının bu dingiliğe gireceklerini açıklar. Girmeyenler "söz dinlemediklerinden dinginliğe giremedi". Her nekadar "Sevinç Getirici Haber'i" duydularsa ona iman edip yaşamlarını ona göre düzenlemediler. Öte yandan "bu dinginliğe girme hakkı bazıları için saklanıyor" (a.6).
Ayet 7 "dinginliğe girme hakkının bazıları için ne zaman saklandığı konusu üzerinde durur. Tanrı'nın "dinginliğime girmeyecekler" demesiyle bu konunun Mezmur kitabında kaleme alınmasının arasında çok uzun bir süre geçti. "Davut'un ağzından" diye çevrilen deyim aslında "Davut'ta" biçimindedir. Ya Mezmur'un Davut tarafından yazıldığı, ya da ayetin Davut'un kitabında bulunduğu anlamına gelebilir. Mezmur'da Tanrı "bugün Tanrı'nın sesini duyarsanız, yüreklerinizi katılaştırmayın" diyerek belirli bir gün hakkında konuşur.
Yeşu, söz dinleyen Kaleb'i ve söz dinlemeyenlerin çocuklarını Tanrı'nın buyruğuyla vaat edilen yurda yöneltti (a.8). Oysa bunu yapmakla onları dinginliğe kavuşturmuş sayılmadı, her nekadar "RAB onlara.. rahat verdi" denilirse de (Yeşu 22:4) çünkü Mezmur 95:11'de "Tanrı sonradan başka bir günden söz" eder. O günde Tanrı'nın sesini dinleyip yüreklerini katılaştırmayanlar için Tanrı'nın dinginliğine girme hakkı vardır. Ayet 9, Mezmur 95:11 ve Tekvin 2:2 ayetlerinin incelenmesinden çıkarılan sounucu verir: "Demek ki, Tanrı halkına O'nun yedinci gün dinlendiği gibi bir dinginlik saklanıyor." "Sabbatismos" deyimi M.'de "bir sept günü dinlenmesi" diye çevrilirken, S.G.H.'de "O'nun yedinci gün dinlendiği gibi bir dinginlik" diye açıklayıcı bir yorum yapılır.
Ayet 10 bu dinginliğin niteliği üzerinde durur. Tanrı'nın dinginliği aslındaki sözcüğünün harfi harfine anlamında belirtildiği gibi "Tanrı'nın kendi işlerini bütünleyip" dinlemesiyle ilgilidir (Bölüm 3 a.18'deki açıklamaya bakınız). Bu dinginlik bir çalışmanın sona ermesiyle kavuşulan gönençtir. Tanrı'nın dinginliğe giren inanlı "işlerini bırakıp dinginliğe kavuşmuştur." Bu dinginliğin işlerin sona ermesi ve yedinci gün olan şabat günüyle ilgili olması inanlının ölüp sonsuz yuvasına erişmesine değindiği görülür. Altı gün işlerini yaptığı yaşama ve yedinci gün dinlendiği sonsuzluğa benzetilir: "Gökten konuşan bir ses duydum: 'Yaz! Bundan böyle Rab bağlılığında ölenlere ne mutlu!' Ruh, 'Evet, emeklerinden böylece dinginliğe kavuşsunlar' diyor, 'Çünkü yaptıkları onları izliyor'" (Vahiy 14:13).
Oysa iman eden kişinin bir yönden daha sonsuzluğa kavuşmadan dingiliğe girdiği doğrudur. Buysa ruhsal yasanın ağır yükünden kurtulup İsa Mesih'e iman ederek kavuştuğu dinlenmedir. "Ey bütün yorulanlar ve ağır yük altında yıprananlar! Bana gelin. Sizleri dinlendiririm" (Matta 11:28). Oysa bu dinlenme işlerin sona ermesi demek değildir çünkü İsa Mesih kendisine gelenleri boyunduruğunu takıp kendisiyle birlikte hizmet etmeye çağırır: "Boyunduruğumu takının benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu ve engin yürekliyim. Böylece, 'canlarınıza dinlenme bulacaksınız.' Çünkü boyunduruğum kolaylıkla taşınır, yüküm de ağırlık vermez" (Matta 11:29,30).
Ayet 11'de Kutsal Ruh yazar aracılığıyla inanlıları önceki parçanın öğretişini yaşamlarına uygulamaya çağrır: "Bu yüzden bizler de o dinginliğe girmek için çaba gösterelim." Daha büsbütün dinlenmeye kavuşmadık. Şimdi çaba göstermek vardır. Oysa çaba gösteren inanlı Mesih'in boyunduruğunu takındığı bilincinde olursa bu çabada yorulup yıpranmaz. Çünkü Mesih'le birlikte olduğunu bilerek yumuşak huylu Rabbi'nden çaba göstermeyi öğrenir. Bu çaba göstermenin nedeni, dinginliğe giremeyen İsraillilerinkine benzer "söz dinlemezliğe" düşme tehlikesini önlemek içindi. Şimdiye kadar sık sık görüldüğü gibi yazar yazdığı kişilerin geri dönme, yarı yolda düşme tehlikesinde gördüğü için onları hep bu yönden uyarır. Biz de imanımızı tazeleyip Tanrı Sözü'ndeki buyruklara uymaya dikkat ederek aynı çabayı gösterelim öyle ki biz de "aynı türden söz dinlemezliğe" düşmeyelim. Bu sözcük b.3 a.18 altındaki açıklamada belirtildiği gibi inanmama ve buyruğa uymama anlamlarını içine alan bir deyimdir.
Ayet 12 ile 13'te yazar bu isteklendirme sözünü pekiştirmek üzere okuyucuyu uyarır. Tanrı'nın canlı Sözü etkin olduğundan kişinin yüreğinin niyetlerini açığa vurur (a.12). Bu nedenle Tanrı önünde kimse gizlenemez. Tanrı'ya hesap vereceğiz ve O'nun "gözünde her şey tüm çıplaklığıyla belirgindir" bu nedenle imanlı ve söz dinler olmaya çaba göstermeliyiz. Ters durumda dinginliğe girme fırsatını kaçırdığımıza karar verilebilir (a.1).
Tanrı'nın Sözü'nün iki ağızlı her kılıçtan daha keskin olduğu bildirilir. Canı ruhtan ve ilik ile eklemleri birbirinden ayıracak kadar çok ince işleri becerir. Tanrı duygulara kapılıp canımızdan kaynaklanan bir şeyi yaptığımızı anlar. Oysa bize, ruhtan oluşan bir işe benzeyebilir. Öte yandan gerçekten Kutsal Ruh'un ruhumuzda işlemesinden kaynaklanan işleri de bilir. Tanrı'nın Sözü ve gözü her gizli yönümüzü eleştirip açığa çıkarır. Bu nedenle çaba göstermeliyiz. Çünkü bu Tanrı'ya hesap vereceğiz.