Önceki ayette bulunan uyarı Kutsal Ruh'un bir sözüyle pekiştirilir. Aktarılan Mezmur 95:7-11 ayetleri için: "Kutsal Ruh şöyle diyor" denir. Dinleyenler dinledikleri an Tanrı'nın sesini duymaya çağrılır: "Bugün Tanrı'nın sesini duyarsanız" (a.7).
Aktarılan geri kalan ayetlerde Kutsal Ruh'un sözleri verilir. Dinleyenler İsrail halkı gibi yüreklerini katılaştırmamaya çağrılırlar. "Gücendirme olayı" Sayılar 10:2-13 ayetlerinde konusu edilen olayın geçtiği yere verilen "çekişme" anlamındaki "Meriba" adından gelir. Mısır'dan çıktıkları kırkıncı yılda geçen bu olayda "İsrail oğulları RAB ile çekiştiler" (Sayılar 10:13). "Çöldeki denenme günü" deneme anlamındaki "Massa" adından gelir. Mısır'dan çıktıkları birinci yılda geçen bu olayda İsrail oğulları "RABBİ denediler" (Çıkış 17:1-7). Bunun için Tanrı, "atalarınız orada beni sınayıp denediler ve kırk yıl süreyle yaptığım işleri gördüler" der (a.9). Birinci yılda susuz kalıp Tanrı'nın onların susuzluklarını nasıl giderdiğini anımsayıp böyle bir şeyi yeniden yapacağına iman edecekleri yerde, söylenip yakındılar. Ne yazık ki, biz de aynısını yaparız. İşte yapmayalım diye Tanrı bizi burada uyarıyor.
Tanrı'yı nasıl denediler? Ceza görmeden O'nun buyruklarını ne kadar çiğneyebileceklerini denediler. Bu nedenle Tanrı onlara öfkelendi (a.10). Tanrı'nın onlarla ilgili gözlemleri şuydu: "Bunların yüreği hep yanılır.. Onlar benim yollarımı bilemediler" (a.10). Açık yürekle Tanrı'ya yaklaşanlar O'nun yollarını öğrenir. Günahlı isteklerle yürekleri yanılanlar ise Tanrı'nın isteğini ve mucizelerini hiç bilmeyecektir.
Mezmur'dan atarılan Kutsal Ruh'un konuşması ayet 11'deki Tanrı'nın onların hakkında verdiği kararla sona erer: "Öfkeliyken ant içtiğim gibi, dinginliğime (M. huzur diyarıma) hiç girmeyecekler." O kişiler Tanrı'nın onlara söz verdiği yurda girip gönence kavuşmayacaklardı.
Yazar Kutsal Ruh'un esinlemesiyle yazdığı kardeşleri aynı konuda uyarıyor: "Dikkat edin, hiç birinizde size diri Tanrı'yı bıraktıracak kötü, imansız bir yürek barınmasın" (a.12). Mesih'in sağladığı kurtuluş aracılığıyla "diri Tanrı'ya" kavuşuyoruz. Diri Tanrı kendini açıklayan, insanlarla ilişki kuran ve güçlü işler yapan Tanrı'dır. Bu Tanrı'yla ilişki kurmak için imanla dolu bir yüreğe gereksinme vardır. Şuna çok dikkat edelim: İmansız yürek, kötü yürektir Tanrı için. İmansızlık günahtır. Küçük küçük başlayarak Rabbin Sözü'nü, ondan sonra duayı, bunun ardından toplantıları ve en sonda Tanrı'yı bırakmamıza yol açar imansızlık. İmansızlık kötüdür çünkü sonuçları kötüdür. Tanrı'ya güven bağlayarak, iman ederek yaşayalım. Tanrı'dan güçlü işler bekleyelim.
Günah aldatıcılığıyla yüreğimizi katılaştırmayalım diye Tanrı'nın sesini duyabildiğimiz "bugün" denilen çağ sürdükçe her gün birbirimize isteklendirici ve yüreklendirici öğütler vermeliyiz. İnanlıların birbirleriyle görüşmeleri sadece haftada bir kez değil, her gün öngörülüyor. Kardeştirler, aile gibi yaşamalıdırlar. Günah çok aldatıcıdır. Onunla oynayan kişinin yüreği Tanrı'ya karşı çabucak sertleşir.
"Mesih'e paydaş" olmak inanlılar için ne büyük kutluluk (a.14)! Bunun anlamını İsa Mesih'in Baba'yla bir konuşmasından anlarız: "Bana verdiğin yüceliği onlara verdim; bizim bir olduğumuz gibi, onlar da bir olsunlar diye.. Adını onlara bildirdim ve bildireceğim. Öyle ki, bana beslediğin sevgi onlarda olsun; ben de onlarda olayım" (Yuhanna 17:22,26). Mesih'e paydaş olmamız bir koşula bağlı: "Eğer başlangıçtaki güvenimizi sonuna dek sürdürürsek..." Şimdiye kadar birkaç kez rasladığımız uyarı burada yinelenir: "Geri dönmeyin, devam edin." Mektubu ilk alanlar geri dönme tehlikesinde oldukları anlaşılır. Şeytan bizi aynı biçim kışkırtmıyor mu? "İnanlı olmak ne kadar zor! İşini kaybedebilirsin. Aileden dışlanacaksın. Toplum seni sevmiyor. Bu kadar zorluklara dayanamazsın. Geri dön ve rahat edersin." Ama güvenini sona dek südürürsen Mesih'in yüceliğini paylaşırsın.
"Güven" diye çevrilen sözcük a.6'da "güvenç" olarak çevrilen sözcükten ayrımlıdır. Buradaki "hupostasis" sözcüğü "altında duruş" anlamına gelip bir duruma dayanabilmek (altında durabilmek) için kişinin muhtaç olduğu güveni belirtir. Birinci bölümde "temel ya da öz" anlamında kullanılarak "Tanrı'nın öz varlığı"nı belirtiyordu.
Mezmur'dan aktarılan parçadan bir ayetin yinelenmesiyle Tanrı'nın Sözü'ne karşı kalbimizi sertleşmemeye bir daha çağrılıyoruz (a.15). Şimdiki dönem Mezmur'daki "bugündür". "Bugün" Tanrı'nın sesini duyabiliriz. Yarın belki duyamayız. Bunun için sözünü duyar duymaz Tanrı'ya "evet" deyip buyruğuna uymalıyız. "Gücendirme olayında" yüreklerini katılaştıran İsrail halkı gibi olmayalım.
"Gücendirme olayı" ile ilgili birkaç soru sorularak yüreklerini katılaştırıp cezalandırılan kişilerin Musa'yla Mısır'dan kurtulanlar olduğu vurgulanır (a.16-18). Tanrı'nın sesini işitip O'nu gücendirenler Musa'nın önderliği altında Mısır'dan çıkanlardı (a.16). Çölde dolaştıkları kırk yıl süresince işledikleri günahlarla Tanrı'yı öfkeye getirenlerin cesetleri çölde kaldı (a.17). Söz dinlemedikleri için Tanrı'nın ant içtiği gibi vaat edilen gönenç yurduna giremediler (a.18). Tanrı bu yurda "dinginliğim" (istirahtım) der. "Katapausis" sözcüğü "aşağıya" anlamına gelen "kata" ve "durmasına, sona ermesine yol açmak" ya da "dinlenmesini sağlamak" anlamındaki "pauo" sözcüklerinin birleşiminden türetilmiştir. Emeğin sona ermesiyle kavuşulan dinlenmeyi belirtir. Her nekadar ayet 18'de yurda girememeleri söz dinlemeyenler oluşlarına bağlanırsa da ayet 19 imansızlıklarına bağlanır. Ayet 18'de "söz dinlemeyenler" diye çevrilen "apeitheo" sözcük inandırılamayanlar anlamındadır (a=olumsuzluk belirten ek; peitheo=inandırmak). Bu sözcük inancın sadece zihinde saklanan bilgiler olmakla kalmayıp benimsenen bu bilgilerin yaşama uygulanması olduğunu belirtir. Buna göre inanmak ve söz dinlemek bir bütünün iki yönü olmaktadır. Tanrı'nın söylediklerine karşı yüreğini katılaştıran kişi bunlara inanmaz ve onlara inanmadığı için onları uygulamaz.