Önce, insanların Kutsal Kitap’ı etüt etmemek için gösterdikleri nedenlerden bazılarına bakacağız. Bu “nedenler” genelde, çok fazla tekrarlandıkları için herkesçe bilinen gerçeklermiş gibi aktarılan mitleri içerir. “Bahaneler salonumuzda” ilk sırayı alan mit, Kutsal Kitap’ in sıradan kişiler tarafından anlaşılması çok güç bir kitap olduğudur.
Mit 1: Kutsal Kitap’ı anlamak o kadar zordur ki, sadece bu konuda teknik öğrenimi olan çok yetenekli tanrıbilimciler Kutsal Kitap’ı anlayabilirler
Bu mit sık sık içten insanlar tarafından tekrarlanmıştır. “Kutsal Kitap’ı etüt edemeyeceğimi biliyorum çünkü ne zaman onu okumaya çalışsam anlamıyorum,” derler. Ve bazıları bunu söylediklerinde, “Üzülme. Anlıyorum. Gerçekten zor bir kitaptır. Ve teoloji öğrenimi yapmadan böyle bir işe girişmeye çalışmasan iyi olur” gibi sözler duymak isterler. Belki de şöyle bir yanıt bekliyorlardır: “Evet, onun çok ağır ve çok derin bir kitap olduğunu biliyorum. Tanrı sözünün gizemli bulmacalarını çözmeye uğraşırken yorulmadan gösterdiğin çabalar ve gayretli çalışmaların için seni takdir ediyorum. Tanı’nın bizlerle sadece bilginlerin anlayabileceği çapraşık ve anlaşılmaz bir dille konuşmayı seçmiş olması çok üzücü bir şey.” Korkarım çoğumuzun duymak istediği yanıt budur. Kendimizi suçlu hissederiz ve Mesih İnanlı görevimizi ihmal ettiğimiz için vicdanlarımızı rahatlatmaya çalışırız.
Bu miti hayret verici bir kolaylıkla dile getiririz. 0 kadar sık tekrarlanmıştır ki, kimsenin buna karşı çıkmasını beklemeyiz. Buna karşın çağdaş bir ülkede yaşayan, en az lise ya da daha yüksek bir okul mezunu olgun yetişkinler olarak Kutsal Kitap’ın temel mesajını anlayabileceğimizi biliriz.
Eğer gazete okuyabiliyorsak Kutsal Kitap’ı da okuyabiliriz. Hatta bazı gazetelerin ilk sayfasında Kutsal Kitap’ın sayfalarının çoğunda bulabileceğinizden daha çok sayıda anlaşılması güç sözcük ve kavramın yer aldığını bile söyleyebilirim.
Mit 2: Kutsal Kitap sıkıcıdır.
İlk miti dile getiren insanları bu konuyu açıklamaları için sıkıştırırsak, çoğunlukla “Pekala, sanırım anlayabilirim ama doğrusu bana çok sıkıcı geliyor,” diye yanıtlarlar. Bu cümle, okunanı anlayamamak yerine, bir zevk ve yeğleme meselesi olarak kişinin neyi ilginç ve heyecan verici bulduğunu gösteriyor.
Yıllar önce özel bir Mesih İnanlı üniversitede, Kutsal Kitap’tan okunması zorunlu olan dersleri öğretmek için işe alındığımda insanların Kutsal Kitap’tan neden sıkıldıklarını anladım. Üniversitenin rektörü bana telefon edip, “Genç, heyecan dolu ve Kutsal Kitap’ı canlandıracak bir öğretme biçimine sahip birine ihtiyacımız var,” dedi. Dilimin ucuna kadar gelen sözcükleri söylememek için kendimi zor tuttum. Aslında, “Kutsal Kitap’ı benim mi daha canlı bir hale sokmamı istiyorsunuz? Kutsal Kitap’ın öldüğünü bilmiyordum. Hasta olduğunu bile duymamıştım. Kutsal Kitap öldüğünde hangi doktorun bakımı altındaydı?” demek istiyordum. Hayır, ben Kutsal Kitap’ı kimse için daha canlı bir hale sokamam. Kutsal Kitap zaten canlıdır ve beni de canlı bir hale sokan odur.
İnsanlar Kutsal Kitap’ın sıkıcı olduğunu söylediklerinde neden bu şekilde konuştuklarını merak ederim. Kutsal Kitap’ta öyküleri anlatılan kişiler yaşam doludur. Hepsi ateşli, tutku dolu kişilerdir. Yaşamları çarpıcıdır, merhamet, sempati, güçlü duygular, tutku, suç, bağlılık ve insan varlığının akla gelen her yönüyle bezenmiştirler. İçinde azarlama., derin pişmanlıklar, teselli, pratik bilgelik, felsefi düşünceler ve en önemlisi gerçek vardır. Belki, bazılarının onu sıkıcı bulmasının nedeni, içeriğinin çok eski olmasından
ötürü bazı şeylerin kendilerine yabancı gelmesidir. Çok uzun yıllar önce ve çok uzaklarda yaşamış olan İbrahim’in yaşamının bizimle ne ilgisi vardır? Ama Kutsal Kitap tarihindeki kişiler gerçek kişilerdir. Yaşamış oldukları zaman ve mekanlar bizimkilerden farklı olsa da, mücadele ve endişeleri bizimkilere çok benzer.
On altıncı yüzyılda Reform hareketinin öncüleri olan Martin Luther ve John Calvin, Kutsal Kitap ayetlerinin açıklık ve anlaşılırlığına tam olarak güven duyduklarını ilan ettiler. Kutsal Kitap’ in temelde açık ve kolay anlaşılır olduğunu savundular. Okuma yazma bilen biri için Kutsal Kitap’ın temel mesajını anlamak yeterince basittir. Bunun anlamı Kutsal Kitap’ın bütün bölümlerinin aynı derecede anlaşılır olduğu ve içinde anlaşılması güç olan bazı parçalar ya da bölümlerin olmadığı değildir. Kutsal Kitap’ in yazılmış olduğu eski İbranice ve Grekçe dillerini ve yorum sanatının inceliklerini özel eğitim alarak yeterince öğrenmemiş olan biri, bazı bölümleri anlamakta güçlük çekebilir; ama ana içerik anlaşılabilecek biçimde açıktır. Örneğin Luther, Kutsal Kitap’ in bir bölümünde güç ve anlaşılmaz olan şeylerin diğer bölümlerinde daha açık ve basit bir şekilde dile getirildiği konusunda tamamen ikna olmuştu.
Kutsal Kitap’ın bazı bölümleri o kadar açık ve basittir ki, mağrur entelektüellik hastalığına tutulmuş olan kişileri rahatsız eder. Birkaç yıl önce Mesih’in çarmıhtaki ölümünün Tevrat’ taki lanet motifini uygulayışı hakkında bir konuşma yapıyordum.
Konuşmamın tam ortasında dinleyicilerden biri ayağa kalkıp “Anlattıklarınız çok ilkel ve itici,” diye bağırdı. Şikayetinin ne olduğunu herkesin duyabilmesi için söylediği şeyi tekrarlamasını istedim. Tekrarlayınca da, “Tamamiyle haklısınız. Özellikle de ilkel ve itici sözcüklerini seçmenizi çok beğendim,” dedim. Kurtuluşun öyküsü, Adem’le Havva’nın yılanla karşılaşma olayından, İsrailoğulları Mısır’dan çıkarlarken arkalarından gelen Mısırlılar’ın savaş arabalarını Tanrı’nın korkunç bir şekilde yok etmesine ve Nasıralı İsa’nın kaba ve vahşi bir şekilde öldürüşüne kadar ilkel sözcüklerle anlatılmıştır. Kutsal Kitap, köylüden düşünüre, fazla akıllı olmayan insanlardan sofistike bilginlere kadar bütün halkının inlemelerini işiten bir Tanrı’yı açıklar. Mesajı, günaha düşmüş yaratıklarının en basitinin bile anlayabileceği kadar basittir. Tanrı, sadece seçkin bir profesyonel bilginler sınıfının anlayabileceği teknik terimler ve derin kavramlarla insanlara olan sevgisi ve kurtarışını açıklayan bir Tanrı olsaydı, nasıl bir Tanrı olurdu? Tanrı ilkel deyimlerle konuşur, çünkü ilkel kişilere hitap etmektedir. Öte yandan Kutsal Kitap’ta yine de, en zeki bilginler ve en geniş bilgi sahibi alimleri yaşamları boyunca teolojik sorulara cevap aramakla meşgul tutmaya yetecek kadar derinlik vardır.
Eğer Kutsal Kitap’ın içeriğini açıklamak için ilkel sözcüğü uygunsa itici sözcüğü daha da uygundur. Günahın bütün iğrençlikleri Kutsal Kitap’ta açık ve samimi bir biçimde kayıtlıdır. Ve çarmıhtan daha iğrenç ne olabilir? Çarmıhta iğrençliği evrensel bir düzeyde görüyoruz. İsa Mesih insanları kurtarmak için onların bütün iğrençliklerini çarmıhta Kendi üzerine aldı.
Eğer siz de sıkıcılık ve zorluk mitlerine sarılmış kişilerden biriyseniz, bunun nedeni belki de Kutsal Kitap’ın bazı parçalarını böyle bulduğunuz için bütününü böyle görmenizdir. Belki bazı parçalar size özellikle zor ve anlaşılmaz gelmiştir. Diğer bölümlerse sizi şaşkınlık ve hayret içinde bırakmıştır. Belki de bunları çözümlemek işi bilginlere bırakılmalıdır. Kutsal Kitap’ın bazı bölümlerini zor ve karmaşık bulduğunuz için, hepsinin sıkıcı ve donuk olduğunda ısrar etmeniz gerekli midir?
Kutsal Kitap’a göre Mesih İnancı, belirli bir gruba hitap eden ve anlaşılması zor bir din değildir. İçeriği, anlaşılmaları özel bir “anlayış yeteneğini” gerektiren belirsiz sembollerde saklı da değildir. Kutsal Kitap’ın temel mesajını anlamak için özel bir entelektüel hüner ya da ruhsal bir yetenek gerekli değildir. Böyle bir şeyi, anlayış yeteneğine sadece Himalaya Dağları’nın yükseklerinde bir kulübede yaşayan bir gurunun sahip olduğu, doğu dinlerinde bulabilirsiniz. Belki de tanrılar guruya bir yıldırım çarptırıp ona evrenin çok derin bir gerçeğini bildirmişlerdir. Bunun ne olduğunu öğrenebilmek için ta oralara gidersiniz ve o size çok yavaş bir fısıltıyla, yaşamın anlamının “tek elle el çırpmak” olduğunu söyler. İşte anlaşılması zor olan şey de budur. Anlaşılması o kadar zordur ki onu gürü bile anlamaz. Anlayamaz, çünkü anlamsız bir şeydir. Anlamsız şeyler, anlaşılamadıklarından sık sık çok derin ve gizemli şeylermiş gibi gelirler. Anlamadığımız şeyleri işittiğimizde, bazen bunların bizim kavrayabilmemiz için fazla derin ya da ağır olduklarını düşünürüz. Halbuki söylenenler aslında “tek elle el çırpma” gibi anlaşılmaz şeylerdir. Kutsal Kitap’ın dili böyle değildir. Kutsal Kitap anlamlı konuşma tarzları kullanarak Tanrı’dan söz eder. Bu tarzlardan bazıları diğerlerinden daha güç anlaşılır olabilirler, ama sadece bir gurunun anlayabileceği türden anlamsız cümleler değildirler.
Bu kitabın konusunun Kutsal Kitap’ı okumak değil, Kutsal Kitap’ ı etüt etmek olduğuna dikkat etmek önemlidir. Okumakla etüt etmek arasında büyük bir fark vardır. Okumayı daha rahat, rasgele ve serbest bir biçimde sırf eğlence için de yapabiliriz. Ama etüt sözcüğü, çalışmayı, ciddi, dikkatli ve gayretli bir çalışmayı çağrıştırır.
Öyleyse ihmalimizin asıl sorunu budur. Tanrı sözünü etüt etme görevimizi ihmal etmemizin nedeni, Tanrı sözünün zor anlaşılır ya da donuk ve sıkıcı olması değil, üzerinde iyice çalışmayı gerektirişidir. Sorunumuz yeteri kadar akıllı olmayışımız ya da istemememiz değil, tembel oluşumuzdur.
Ünlü İsviçreli tanrıbilimci Karl Barth, bir keresinde bütün günahlarının kökünün üç temel insansal sorunda olduğunu yazmıştı. Temel günahlar listesinde, gurur (kibir), dürüst olmamak ve tembellik de vardır. Kişi İsa Mesih’e iman ettiğinde bu temel kötülüklerden hiçbiri hemen yok olmaz. Mesih İnanlıları
olarak bu dünyadaki uzun ve çetin yolculuğumuzun tamamı boyunca bu sorunlarla mücadele etmeliyiz. Hiçbirimiz günaha bağışıklık kazanmış değiliz. Eğer Kutsal Kitap’ı etüt etmek gibi bir disiplinle uğraşacaksak, işin en başından bunu azimle sürdürebilmek için Tanrı’nın lütfuna ihtiyacımız olduğunun bilincine varmalıyız.
Tembellik sorunu, Adem’le Havva’nın günahının sonucu olan lanetten beri bizimledir. Artık çalışmalarımız terle birleşmiştir. Zararlı otlar çimlerden daha kolay yetişirler. Gazetelerin okunması Kutsal Kitap’ın etüt edilmesinden daha kolaydır. Sırf Kutsal Kitap’ı etüt ettiğimiz için çalışmanın zorluğu sihirli bir şekilde ortadan kaldırılmamıştır.
Sık sık gruplara Kutsal Kitap etüdü konusunda konuşmalar yaparım. Genelde gruba, aralarında kaç kişinin bir yıl ya da daha uzun bir süreden ben Mesih İnanlısı olduğunu sorarım. Sonra aralarından kaç kişinin Kutsal Kitap’ın tümünü okuduğunu sorarım. Her seferinde, çok büyük bir çoğunluk bu soruya olumsuz yanıt verir. Bir yıl ya da daha uzun bir süredir Mesih İnanlısı olan kişilerin en az yüzde sekseninin Kutsal Kitap’ın tümünü hiçbir zaman okumadıklarını tahmin etme cüretini gösterebilirim. Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu sorunun yanıtını ancak insanlığın radikal bir şekilde günaha düşüşünü (Adem’le Havva’nın Tanrı’ ya itaatsizlik etmelerinin sonucu olarak) anımsayarak vermeye başlayabiliriz..
Kutsal Kitap’ın tümünü okumuşsanız, Mesih İnanlıları arasında azınlıktasıtıızdır Kutsal Kitap’ı etüt ettinizse daha da küçük bir azınlıktasınız. Hemen hemen herkesin Kutsal Kitap hakkında yürütecek bir fikri olduğu halde pek azının onu gerçekten etüt etmiş olması komiktir, değil mi? Bazen, onu etüt etmek için zaman harcayanlar sadece karşıt düşünceli önyargılarla eleştirici ya da çarpıtıcı yaklaşımda bulunanlarmış gibidir. Birçok kişi de Kutsal Kitap’ı onun otoritesinin ağırlığının altından kaçabilme olasılığı bulmak için etüt eder.
Kutsal Kitap konusunda bilgisiz olmak sadece din adamı olmayan sıradan kişilerle sınırlı değildir. İnanlılar topluluğuna hizmet etmeye hazırlananları yetiştirip sınamakla sorumlu kilise heyetlerinde üye idim. Bu öğrencilerin bazılarının Kutsal Kitap konusundaki bilgisizliği dehşete düşürücüydü. İlahiyatın ders programı da bu sorunu ortadan kaldırmak için fazla bir katkıda bulunmamıştır. Her yıl birçok kilise, Kutsal Kitap’ın içeriği konusunda resmen cahil kişileri din adamı olarak atamaktadır.
Mezun olduğum İlahiyat Fakültesi’nin giriş sınavlarında Kutsal Kitap bilgisi testini yaparken şaşkına dönmüştüm. Sınav kağıtIarımı doldurduktan sonra o denli utanmıştım ki utancımdan sınav kağıdımı bile veremeyecektim. Üniversitedeyken beni bu teste hazırlayacağım sandığım birkaç kursa katılmıştım, ama o sınava hazır değildim. Birçok soruyu boş bırakmıştım ve başarısız olduğumdan emindim. Sonuçlar asıldığında sınava giren yetmiş beş kişi içinden en yüksek notları alanlardan biri olduğumu keşfettim. 100 üzerinden 10’dan az olan birçok öğrenci vardı. Benim notum zayıftı ama zayıfların en iyilerinden biriydi.
Din adamları arasında Kutsal Kitap konusunda bilgisizlik o kadar yaygınlaştı ki, kendilerine Kutsal Kitap’ın öğretilmesini isteyen cemaatlerden rahatsız olan ve onlara kızan din adamlarına artık sık sık rastlıyoruz. Bazı durumlarda, din adamı Kutsal Kitap’ı öğretmesinin beklendiği bir duruma itilip cahilliği ortaya çıkması korkusuyla yaşar.
Kutsal Kitap Etüdü Hakkında Kutsal Kitap’ın Kendisinin Söyledikleri
Kutsal Kitap’ın kendisi Kutsal Kitap’ı etüt etmenin önemine ilişkin çok şey söyler. Bu emirler hakkında azıcık da olsa bir fikir sahibi olmak için biri Tevrat, biri de Incil’den alınan iki bölümü inceleyelim.
Tevrat. Tesniye 6’da Eski Antlaşma zamanlarında her Yahudi’ nin bildiği bir bölüm vardır. Bu bölümdeki sözcükler halkı birlikte tapınmaya çağırmak için kullanılırdı: ‘Kulak ver ey İsrail! Yahve Tanrımız’dır; 0 tektir. Tanrınız Yave ‘yi bütün yüreğiniz/e, bütün canımızla, bütün gücünüz/e seveceksiniz” (4 ve 5’ ci ayetler). Çoğumuz bu sözleri biliriz. Ama bu sözlerin hemen arkasından ne gelir? Okumaya devam edin:
“Bugün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza benimsetin. Evinizde otururken, yolda yürürken, varken, kalkarken onlardan söz edin. Bir belirti olarak onları ellerinize bağlayın, alnınıza takın. Evlerinizin kapı pervazlarına, kentlerinizin kapılarına yazın.” (6-9 ayetler).
Burada Tanrı, sözünün kişinin kalbinin içine işleyene dek gayretle öğretilmesini mutlak bir şekilde emretmektedir. Tanrı sözünün içeriğinden rasgele ve ara sıra söz edilmemelidir. Tanrı sözü hakkındaki konuşmalar günün akışının, her günün bir parçası olmalıdır. Tanrı sözünün ele, alna, kapı pervazlarının üzerine ve kent kapılarına yazılması çağrısı, Tanrı’nın hangi yöntemle olursa olsun bu işin yapılmasının gerektiğini söylediğini açık bir biçimde gösterir.
İncil’e baktığımızda Pavlus’un Timoteyus’a şu uyarıyı yaptığını okuyoruz:
Sen ise öğrendiğin ve güvendiğin ilkelere bağlı kal. Çünkü bunları kimlerden öğrendiğini biliyorsun. Mesih İsa’ya olan iman aracılığıyla seni bilge kılıp kurtuluşa kavuşturacak güçte olan Kutsal Yazıları da çocukluğundan beri biliyorsun. Kutsal Yazıların tümü Tanrı esinidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur.(İncil:2. Timoteyus 3:14-17).
Bu, Kutsal Kitap’ı etüt etmenin önemini anlamamız için o kadar temel bir öğüttür ki, dikkatli bir incelemeyi gerektirir.
Öğrendiğin ilkelere bağlı kal. Ayet başka dillerdeki çevirilerinde “Öğrendiğin ilkelerde devam et” diye tercüme edilmiştir. Bize verilen öğüt sürekliliği vurgular. Ayetleri etüt etmemiz bir kere yapıp bitireceğimiz sonra da artık sürdürmeyeceğimiz bir iş değildir. Bir kerede baştan savma yapılıp bitirilecek bir iş ise hiç değildir. Kutsal Kitap etütlerinin sağlam bir temeli olması için süreklilik gereklidir.
Seni bilge kılıp kurtuluşa kavıışturacak güçte olan Kutsal Yazılar... Pavlus Kutsal Kitap’ın kişiyi bilge kılma gücünden söz eder. Kutsal Kitapta “bilgelikten” söz edildiğinde anlatılmak istenen özel bir bilgeliktir. Dünyasal açıkgözlülük ya da “Nasıl Köşe Dönülür” gibi bir kitap yazacak akıllılıkla ilgili bir şey değildir. Kutsal Kitap'a göre bilgelik, Tanrı’yı hoşnut edici bir biçimde yaşamayı öğrenmenin pratik bilgisidir. Eski Antlaşma’ daki (Tevrat ve Zebur) Bilgelik Edebiyatına bir göz gezdirmek bu vurguyu yeterince açık bir şekilde göstermemize yeter. Örne ğin, Zebur.Süleyman‘in Meselleri bize bilgeliğin “RAB korkusu” ile başladığını söyler (Zebur:Süleyman ‘in Meselleri 1:7; 9:10). Bu bir kölenin efendisinden korkması gibi bir korku değil, gerçek Tanrı saygısı için gerekli olan bir huşu ve hürmettir. Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur) bilgelikle bilgi arasında bir ayrım yapar. Bize bilgi edinmemiz, ama daha da önemlisi bilge olmamız emredilmiştir. Kişi bilgelik kazanacaksa bilgi gereklidir ama bilgi ile bilgelik aynı şey değildir. Kişi bilge olmadan da bilgi sahibi olabilir ama kimse bilgi sahibi olmadan bilge olamaz. Bilgisiz insan cahildir. Bilge olmayan insan akılsız sayılır. Kutsal Kitap’a göre akılsızlık ahlaksal bir sorundur ve Tanrı’nın yargısını neden olur. En yüksek bilgelik İsa Mesih’in vasıtasıyla kurtuluş konusundaki bilgelik olduğu için, bilgelik teolojik bir konudur. Pavlus, Kutsal Kitap aracılığıyla, nihai doygunluğumuzu ve geleceğimizi ilgilendiren bir bilgeliğe sahip olabileceğimizi söyler.
Bunları kimden öğrendiğini biliyorsun. Pavlus’un “kimden” diye söz ettiği bu kişi kimdir? Pavlus, kendisinden mi, yoksa Timoteyus’un büyükannesinden mi söz etmektedir? Bu seçeneklerin geçerli olduğu şüphelidir Burada sözü edilen “kim,” Timoteyus’un öğrendiği bilgilerin nihai kaynağı olan Tanrı’dır. “Kutsal Yazıların tümü Tanrı esinidir” cümlesinde bunu açık bir şekilde görebiliriz.
Kutsal Yazıların tümü Tanrı tarafından esinlendirilmiştir. Bu ayet, Kutsal Kitap’ın esini teorisini anlatan ve ayrıntılarıyla inceleyen yüzlerce teolojik kitabın odak noktası olmuştur. Bölümdeki en önemli sözcük, sık sık “Tanrı tarafından esinlendirilmiş” olarak tercüme edilen, Yunanca “theopneust” sözcüğüdür. Bu terim tam olarak “Tanrı nefesi” anlamına gelir ki, bu da nefes “alınmasından” çok “verilmesi” anlamındadır. Sözcüğün Yunancası’nı dilimize “Esinleme” yerine “nefes verme” olarak çevirmek daha yerinde olur. Bu durumda ayetin önemi, bize esinleme teorısini—Tanrı’nın sözünü kimi yazarlar aracılığıyla sunmasından ötürü değil, Kutsal Kitap’ in yazarının kim olduğunu bildiren bir bildiri olmasında yatmaktadır.
Pavlus’un burada Timoteyus’a söylemek istediği şey, Kutsal Kitap’ın Tanrı’dan geldiğidir. Kitabın nihai yazan Tanrı’dır. Kutsal Kitap O’nun Sözü’dür, O’ndan gelir ve O’nun yetkisini tam olarak taşır. Bundan ötürü kendisine (bunları) “kimden öğrendiğini hatırlaması” emri verilmiştir.
Kutsal Yazı/arın tümü öğretmek için yararlıdır. Pavlus’un sözünü ettiği en önemli önceliklerin biri de, Kutsal Kitap’ in bize sağladığı üstün yararlardır. Bu yararların ilki ve en önemlisi Kutsal Kitap’ın bize öğretip eğitmesidir. Kutsal Kitap’ı okuyup “esinlenebilir,” göz yaşlarına boğulabilir ya da diğer kuvvetli duygulara kapılabiliriz. Ama edindiğimiz en büyük yarar öğrenmektir. Bizlere bir evin nasıl yapılacağını, çarpmayı bölmeyi ya da farklı denklemleri değil, Tanrı’ya ait şeyleri öğretir. Bu öğretilere “yararlı” denilmesinin nedeni, Tanrı’nın Kendisinin buna çok yüksek bir değer vermiş olmasıdır. Bu öğreti değerli ve anlamlıdır.
Bazı Mesih İnanlıları’nın “Bütün bilmem gereken İsa’nın Kendisiyken doktrin ve teoloji öğrenmeye ne gerek var?” dediklerini sayısız kere duymuşumdur. Onlara verdiğim ilk yanıt, “Isa kimdir?” sorusudur. Bu soruyu yanıtlamaya başlar başlamaz doktrin ve teolojiye giriyoruz. Hiçbir Mesih İnanlısı teolojiden uzak duramaz. Her Mesih İnanlısı bir tanrıbilimcidir. Belki teknik ya da profesyonel anlamda bir tanrıbilimci olmayabilir ama yine de bir tanrıbilimcidir. Mesih İnanlıları için söz konusu olan şey, tanrıbilimci olup olmayacağımız değil, iyi bir tanrıbilimci mi, yoksa kötü bir tanrıbilimci mi olacağımızdır. İyi bir tanrıbilimci, Tanrı ‘nın Kendisi tarafından eğitilmiş bir tanrıbilimcidir.
Kutsal Yazılar azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. Bu sözlerle Pavlus, Kutsal Kitap etüdünün pratik değerini ortaya koymaktadır. Günaha düşmüş yaratıklar olarak günah işleriz, hata yaparız ve doğruluk söz konusu olduğunda doğal olarak formsuzuzdur. Günah işlediğimizde azarlanmamız, yanlış yaptığımızda düzeltilmemiz (“yola getirilmemiz”) ve formdan çıktığımızda da kampa girmemiz (“eğitilmemiz”) gerekir. Kutsal Kitap bizi azarlayan, düzelten ve eğiten en önemli kaynaktır. Bu dünyadaki kitapçı dükkanları, spor dallarının her birinde eğitilip yükselme, kilo verme, vücudumuzu forma sokma ve her konuda bilgi ve yetenek kazanma üzerine yazılmış kitaplarla doludurlar. Kütüphanelerde paramızı harcama ve akılcı yatırım politikalarının incelikleri üzerine yığınla kitap vardır. Kayıplarımızı nasıl kazançlar, ve zayıf yanlarımızı kuvvetli yanlarımız olmaya nasıl dönüştürebileceğimizi bize öğretebilecek birçok kitap bulabiliriz. Ama bizi doğrulukta eğitecek kitaplar nerede bulunur? İsa’nın sorduğu, “İnsan bütün dünyayı kazanıp da kendi canından olursa, bunu,, kendisine ne yararı olur?” (İncil.Matta 16:26) sorusu hala geçerlidir.
Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için, donatılmış olarak yetkin olur. Kutsal Kitap’ı ciddi bir şekilde etüt etmekte olmayan Mesih İnanlısı Mesih’in bir izleyicisi (öğrencisi) olarak yetersiz biridir. Yetkin bir Mesih İnanlısı olup Tanrı’ya ait şeylerde etkin ve yetenekli olabilmek için, “konuşup dertleşme toplantıları” ve “beni kutsal partilerine” gitmek yeterli değildir. Etkinlik ve yetkinliği dinlemek ve okumakla, öğrendiklerimizi uygulamaya uğraşmadan pasif bir şekilde öğrenemeyiz. Kutsal Kitap konusunda bilgisiz olan bir Mesih İnanlısı sadece yetersiz olmakla kalmaz, aynı zamanda donatılmış da değildir. Hatta yetersiz olmasının nedeni donanımsız olmasıdır. Profesyonel bir futbolcu bir reklam programında Coca Cola şişesindeki şekli topla oynayabilir ama gerçek maçta böyle bir şey yapmayı aklından bile geçirmez.