Önsöz

Eğer ben Şeytan olsaydım (yorum yok lütfen), ilk hedeflerimden biri insanları Kutsal Kitap’ı derinden derine incelemelerini durdurmak olurdu. Kutsal Kitap’ m Tanrı Sözü olduğunu ve insanlara Tanrı’yı tanıyıp, sevip, hizmet etmelerini öğrettiğini bildiğimden insanları korkutup ondan uzaklaştırmak, onu ruhsal çukurlar, dikenli çitler ve tuzaklarla çevirmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Bilge bir kişi olan Jonathan Edwards:

“Şeytan, hiçbir zaman insanlarda Tanrı’nın büyük ve kalıcı bir kural olarak verdiği Sözü’ne karşı bir saygı, bir itaat olması için çalışmaz.... Yanlışlık ruhu, insanları kandırmak için, onların yanılmaz kanun hakkında çok yüksek düşünceler beslemelerine neden olup onunla çok iyi bir iletişim içinde olmasını Sağlar mı hiç?.. Şeytan, Kutsal Kitap’a karşı her zaman amansız bir km ve nefret sergilemiştir; o ışığı söndürmek için elinden gelen her şeyi yapmıştır... Devamlı Kutsal Kitapla mücadele etmekle meşguldür ve onun içindeki her sözcükten nefret eder”

dediğinde, şüphesiz kendini beğenmiş bir kibirle sanki bir iltifat işitiyormuşum gibi bana tam olarak notumu verdiğini kabul etmem gerekir. Edwards’ın sözlerinin gerçek olduğunu kanıtlamak için her gün çalışıp durmam gerekirdi.

Nasıl mı? Bir kere, bütün din adamlarının ilgisini Kutsal Kitap’tan vaaz verip onu öğretmekten başka bir yere çekmeye çalışırdım Başka kitaplara başvurmadan bu antik kitabı direkt olarak etüt etmenin çağdaş Hıristiyanlar’ın etüd etmekten yazgeçmekle, hiçbir şey kaybetmeyecekleri fazladan bir yük olduğu inancını yayardım. Kutsal Kitap’ in gerçekliği, günümüze uygunluğu, mantıklılığı ve doğruluğu hakkında şüpheleri uyandırır yayardım; ve eğer binleri hala Kutsal Kitap’ı okumakta ısrar ediyorsa o kişiyi, bunu yapmanın yararının Kutsal Kitap’ın gerçekte ne dediğine aklını vermektense onu okumanın uyandırdığı asil ve dingin duygularda yattığım varsaymaya kandırmaya çalışırdım. Ne pahasına olursa olsun, Kutsal Kitap’ın mesajını tümüyle anlamak için kafalarını disiplinli bir şekilde kullanmaktan alıkoymak isterdim.

Eğer ben Şeytan olsaydım ve durum değerlendirmesi yapaydım sanırım kaydettiğim ilerlemeden ötürü hoşnut olurdum. Ama arkadaşım—pardon, J. I. Packer’ın arkadaşı “R. C.”—tarafından yazılmış olan bu kitabı görmek beni hiç hoşnut etmezdi.

Protestan tanrıbilimciler bir yüzyıldan fazla bir zamandır Kutsal Kitap hakkında çatışma içindedir.’ Fırtınanın ilk merkezi Kutsal Kitap’ın esinlenmişliği, ve buna bağlı olarak yanılmazlığıydı. Elli yıl önce bu konular bırakılıp Kutsal Kitap’ın vahyediliş biçimi, sözde hatalı bulunan ayetler ele alınarak Tanrı’nın iletişim yöntemi ve mesajın içeriği tartışılmaya başlandı. Şimdi en çok ilgilenilen konu yorumdur; geçmişte Kutsal Kitap’ın doğru ve güvenilir olmadığı sonucuna varan sübjektivizm, bugünlerde onun mesajını ne tutarlı, ne de açık şeklinde yorumlar. Böyle şeyler yapmanın sonuçları sık sık karışıklık ve karmaşıklıktır. Bu zemin üzerinde Dr. Sproul’un teoloji öğrenimi görmemiş kişilere yorum konusunda yol göstermek için böyle bir kitap yazması çok iyi olmuştur ve böyle bir şeye çok gereksinim vardı.

Kitabın özel nitelikleri nelerdir? Açıkça anlaşılır olması, sağduyu taşıması, konusundaki uzmanlığı ve kaynayan heyecanı yazarı iyi bir iletişimciden harikulade bir iletişimciye dönüştürmektedir. Kutsal Kitap onu heyecanlandırmaktadır ve bu da bulaşıcı bir heyecandır. Ah, tadın ve görün! Sproul’un Kutsal Kitap etüdü hakkındaki bu kitabı size Kutsal Kitap’ı okumayı arzulatacak ve bunu yapmanıza yardımcı olacaktır. Hangi kitabın bunu yapabilmekten daha büyük bir erdemi olabilir? Yorum ilminde bu kitabın değinmeyeceği teknik sorunlar vardır ama temeller kitaptadır; Tanrı’nın Kutsal Kitap’taki öğretişleri hakkındaki objektiflik ve yorum ve uygulama yöntemlerinin mantıklılığı önemle vurgulanmıştır. Böylesine iyi şeyler başarması planlanan bir kitabı Mesih İnanlısı okurlara önermek benim için bir zevk ve ayrıcalıktır.

J. I. Packer
Trinity College
Bristol, İngiltere

(Yayıncının açıklaması) Ne yazık ki, Tanrı bilimciler dahil olmak üzere “Hristiyan etiketi” altında olan herkes gerçek Mesih İnanlısı olmadığı için, bazen yaşam tarzları ve bazen öğretiş ve din anlayışlarında her zaman Mesih’e layık davranmazlar. Yani Hıristiyan dünyasında Mesih’e bağlı olanlar var ve Mesih’e bağlı olmayan insanlar var. Bunları ayırt etmek bazen zor olabilir ama bu bir gerçektir.