Peki ne için yaklaşıyoruz İsa’ya, ilaç için, değil mi? İlaç lazım bize. Bizi günahımızdan temizleyebilecek bir ilaç. Bizi utancımızdan arındırabilecek bir derman. Ve Rab İsa bize bu ilacı veriyor. İlacın ismi de ‘lütuf!’
Günah kanser gibi içimizde yaşıyor, gelişiyor, yayılıyor. Bütün hayatımızı etkileyecek ve sonrasında bizi öldürecek. Fakat İsa’nın bize sunduğu ilaç güçlüdür ve bizi tamamen değiştirebilir, yenileyebilir.
Levi’nin hayatına bakalım mesela, o İsa’nın ilacını içti. Günahlı hayatından vazgeçti ve 12 elçi arasına dahil oldu. Levi’nin iki ismi vardı , (diğer ismi Matta’ydı, büyük olasılıkla dört müjde kitabından ikincisini yazarıdır.) Sonradan hayli ünlendiğini söyleyebiliriz, Mısır’a ve Etiyopya’ya gidip elçilik hizmetini yaptı, müjdeledi, kiliseler kurdu. Onun kurduğu kiliseler iki bin sene sonra hala ayakta durmaktadır. Levi ya da Matta, görevi tamamladıktan sonra Etiyopya’da mızrakla vurulup şehit edildi.
Şimdi gördünüz mü Rab’bin ilacı nasıl da kuvvetli? Bir günahkar onu içtiğinde kahramana dönüştü, bir efsane oldu! İşte Tanrı’nın lütfu böyle bir şey, eğer siz de içmek isterseniz, Rab’bin sizinle neler yapabileceğini hayal bile edemezsiniz.
Bizim de uslu çocuklar gibi, ilacımızı düzenli bir şekilde içmemiz lazım, her zaman. Çünkü doğal olarak yasalar koyabilir, kibirli olabiliriz; lütuftan uzaklaşabilir, kendimizi bağımsız zannedebiliriz; doğru, sağlam, tamamen mükemmel olduğumuzu hissine kapılabiliriz.
Lütuf yüreklerimizi yumuşatır. Lütuf kibirimizi kırıp, bizi alçaltır. Böylece Rab’bin önünde sağlıklı bir ruha sahip oluruz.
Sadece haftada bir değil her istediğimiz zaman Rab’bin lütfundan içebiliriz. Dua ederken, bir grup içinde veya tek başındayken; çalışırken, yürüyürken... Gözlerimizi İsa’ya kaldırıp onun bol, karşılıksız lütfundan içebiliriz.