Ama bu yaşamda ve gelecek yaşamda Tanrı’nın perspektifine sahip olan insanlar durumlarından her zaman zafer içinde çıkacaklardır!

Bu aşamada insanlar öç almayı isteyebilirler. Hepimiz kafalarımızda eğer yapabilseydik o kişiye yapmayı istediklerimizi prova etmekten suçluyuzdur. Kendimizi patronumuzun bürosuna girip ona bağırırken ya da anne ve babamızı çağırıp onlara kendileri hakkında düşündüklerimizi söylerken düşleriz. Durum ne olursa olsun insanın kafasında bu düşsel yüzleşmeler bir rutin haline geldiğinde bunlar acılığın kişinin kalbinde kök saldığının sağlam birer işaretidirler.

Tanrı’ya karşı olan acılık da buna çok benzer. Tanrı’ya karşı acılık hisseden kişi din konusunu objektif bir biçimde ele alamaz. Arada her zaman duygular vardır. Ateist olduklarını söyleyen iki kişiyle tanışmıştım, Tanrı konusu açıldığında kıpkırmızı oldular! Var olmayan bir şey hakkında konuşmanın entellektüel bir tartışmaya dönüşeceği düşünülür. Ama bu insanların ateistliği araştırma ve entelektüelce elde edilen sonuçlardan değil, incinmeden ötürüydü. Bir zamanlar Tanrı’ya inanıyorlardı. Ama Tanrı onların Kendisinin hareket etmesini istedikleri biçimde davranmadı, bu yüzden onlar da O’nun var olmadığına karar verdiler. Acılığın gücü işte böyledir.

Kendi Haline Üzülme Partisi

Sıkıntıyla başa çıkmanın bir başka yolu da, “Ah, eyvah, şimdi ne yapacağım? Kimse artık banaaldırmıyor. Durumumabir bakın. Çok çaresizim. Çok geçmeden hiç bir arkadaşım kalmayacak. Artık yalnız kalacağım...” Kendi haline üzülme, kişinin gözlerini Tanrı yerine kendisinde tutmasından ileri gelir. Kendi haline üzülen insanlar kendilerinin ve durumlarının etrafında hayali bir halka çizmişlerdir. İçeri girmesine izin verdikleri kişiler üzüntülerine katılmak isteyen kişilerdir. Bunun sonucu olarak sık sık yalnız kalırlar. Kimse bu tür insanların yanında uzun süre kalmak istemez. Bu yalnızlık onların olumsuz perspektiflerini daha da güçlendirir, ve ona daha da sıkı bağlanırlar.

Bu kişilerin moralleri sık sık bozulur. Ümitsizlik üzerlerini kaplar ve yaşamlarına devam etmek için hiçbir neden görmezler. Moralleri bozuk insanlar etraflarında olup bitenleri doğru bir şekilde yorumlama gücünden yoksundurlar. Böylece kendi başlarına bırakılırlarsa durumları daha da kötüleşmeye yatkındır.

Sıkıntılara yanlış biçimde yanıt vermenin doğurduğu etki her zaman harap edicidir. Bu tanımladığımız biçimlerde tepki gösteren kişiler sonunda hep kaybedenler olurlar. Acı çeken kişilerin neden bu şekillerde tepki gösterdiklerini anlamak kolaydır. Ancak tepkileri ne kadar anlaşılır olursa olsun, eğer yanlış tepkiyse acı çekeceklerdir.

Öfke ve acılığı tutup bırakmamak her zaman insanı mahveder. Her ikisi de zehirdir. İlişkilerinizi, karar verme yeteneğinizi ve tanıklığınızı zehirlerler. İçinizde öfke ve acılık taşıyarak sıkıntıdan galip çıkamazsınız. Sıkıntıya yanlış tepki göstermek sadece çektiğiniz acıyı uzatır. Eğer Tanrı’nın size öğretmeye çalıştığı bir şey varsa bu özellikle doğrudur. Siz O’nun isteğini yerine getirmeden arkanızı bırakmayacaktır.

Bazen kendimi bir dönme dolaptaymışım hissetmişimdir. Döner döner ve aynı acıyı tekrar tekrar hissederim. “Rab,” derim, “Ne yapıyorsun? Ben bu acıdan zaten geçtim.” O da, “Haklısın,” der. “Doğru tepkiyi gösterdiğin zaman yakanı bırakacağım.”

Tanrı acı ve üzüntümüzü olumlu bir şey için kullanmayı ister. Yanlış tepkiyi gösterdiğimizde, doğru tepkiyi gösterebilmemiz için bize ikinci, üçüncü bir şans tanıyacağına emin olabiliriz.

Paul Billheimer, Don’t Waste Your Sorrowsadlı kitabında aynı ilkeyi şöyle dile getirir.

Kendi haline üzülmek, moral bozukluğu ve asiliğe kendini bırakmak acınızı ziyan etmek demektir. Ona erişemeden iyileşmeyi arayanlar ve kendilerini içerleme, tatmin olmama, sabırsızlık ve Tanrı’ya karşı acılığa teslim edenler Tanrı’nın sevgide büyümeleri için yaptığı işi ve böylece de O’nun sonsuz krallığındaki özel yerlerini ziyan ediyorlar.

Tanrı sıkıntıyı yaşamlarımızda kullanmak ister. Durum bu olduğuna göre yapabileceğimiz en bilgece şey doğru tepki göstermeyi öğrenmektir. Böyle yaparak Tanrı’ya karşı değil Tanrı’yla birlikte çalışırız.

Doğru Tepki

Bu konuşmayı iki bölüme ayırdım. İlk olarak, günahın sonucu olan sıkıntıya nasıl tepki göstermek gerektiği konusunu ele alacağız. Bundan sonra sıkıntı Tanrı’dan ya da Şeytan’ dan geldiğinde tepkimizin ne olması gerektiğine bakacağız.

Günahın Bedeli

Günah her zaman bir türlü sıkıntıya neden olur. Bazı türleri diğerlerinden daha bellidir. Ve bazılarının etkisi daha yıkıcıdır. Ancak bu sadece suçluluk duygusu olsa bile her zaman bir sonucu vardır. Aşağıdakiler günahın sonuçlarıyla uğraşırken yararlı bulduğum bazı adımlardır.

1. Sorumluluğu Üzerinize Alın.

Suçu üzerine atacak birisini aramayın. Birisi bir şeyi daha farklı yapsaydı ne olabileceğini düşünmeyin. Sorumluluğu kendi üzerinize alın. Zor durumlarla karşı karşıya olmanızın kendi yaptığınız şeylerden ötürü olduğunu kendinize itiraf edin.

2. Günahınızı İtiraf Edin ve Ondan Tövbe Edin.

İtiraf etmek Tanrı’yla aynı fikirde olmaktır. Tanrı’ya günah işlediğinizi söyleyin. Ona bir yanlış yaptığınızı ya da bunun bir kaza olduğunu söylemeyin. Bunun bir günah olduğu konusunda O’nunla görüş birliği içinde olun. Sonra günahınızdan tövbe edin. O günaha bir daha dönmeme kararı alın. Bu bir ilişkiyi sona erdirmeyi kapsayabilir. İşinizi bırakmanız anlamına gelebilir. Kendilerine kötü davrandığınız kişilere gidip özür dilemek zorunda kalabilirsiniz. Belki birisinden bir şey çaldınız. Tövbe etmek aldığınız şeyleri geri vermeyi içerir. Tövbe etmek aynı günaha dönmemek için elinizden gelen her şeyi yapmaktır. Tanrı bu konuda ciddi olduğunuzu bu şekilde anlayabilir.

3. Şikâyet Etmeyin.

Kendi yaptığınız bir şeyden ötürü acı çekiyorsanız şikâyet etmeye hiç hakkınız yok. Bunun başınıza gelmesinin nedeni kendinizsiniz. İnsanların sempatisini kazanmaya çalışarak vaktinizi geçirmeyin. Enerjinizi Tanrı’yla olan ilişkinizi düzeltmekte kullanın.

4. Tanrı’dan Günahın Yaşamınıza Kendisi Aracılığıyla Girdiği Zayıflığınızı Keşfetmenize Yardım Etmesini İsteyin.

Düşüncenizde bir sakatlık mı var? Yaşam felsefenize Kutsal Kitap’a aykırı olan düşünceler mi kattınız? Güvensizlik çektiğiniz ama hiç ele almadığınız bir alan var mı? Sizi aşağılara çeken arkadaşlarınız var mı? Yaşamınızda sizin için sürekli bir ayartılma kaynağı olan bir kişi var mı? Bu tür sorular yaşamınıza günahın girdiği kapıyı bulmanıza ve yaşamınızda huzur bulmanıza yardımcı olurlar.

5. Tanrı’nın Bu Sıkıntıyı Yaşamınızda Kullanmak İstediğini Anlayın.

Kaynağı ne olursa olsun, sıkıntı Tanrı’nın ellerine teslim edildiğinde her zaman bir alettir. O’na, “Rab’bim, kendi yaptıklarımdan ötürü acı çektiğimi biliyorum. Ama bu sıkıntı devresini imanımı derinleştirmek ve Sana olan bağlılığımı kuvvetlendirmek için kullanacağına güveniyorum,” deyin.

6. Tanrı Günahınızla Saklanmanıza İzin Vermediği İçin O’na Teşekkür Edin.

Gerçek tövbeyi, içten minnettarlık izler. Günahınızın gerçekten ne olduğunu gördüğünüzde ve Tanrı’nın sevdiklerini disipline soktuğuna inanıyorsanız, eğer kendinize daha çok zarar vermenize bu engel olduysa yaşamınıza sıkıntı göndermesinden ötürü Tanrı’ya teşekkür etmeniz anlamlıdır. Kimse sıkıntıdan hoşlanmaz. Ama siz sıkıntının başardığı şeyler için minnettar olabilirsiniz ve olmalısınız da...

Yukarıdan Gelen Sıkıntı ve Aşağıdan Gelen Sıkıntı

Sıkıntının kaynağı Tanrı ya da Şeytan olduğunda ona gösterdiğimiz tepki günahımızın sonuçlarına gösterdiğimiz tepkiden farklıdır. Buna karşın sıkıntının arkasında Tanrı olduğunda gösterdiğiniz tepki ile sıkıntının arkasında Şeytan olduğu zaman gösterdiğiniz tepki birbirlerine çok benzer. Bu sizi şaşırtabilir. Ama bir düşünün. Çoğu kez sıkıntının arkasında kim olduğunu gerçekten bilmezsiniz. Ve aslında da fark etmez. Önemli olan sizin gösterdiğiniz tepkidir.

Ancak bunun ötesinde başka bir ilke etken haline gelir. Bilirsiniz ki sıkıntının arkasında Tanrı varsa olup bitenleri sizin iyiliğiniz için kullanacaktır. Eğer Şeytan varsa onun Tanrı’nın yönetimi altında çalıştığını bilirsiniz. Pavlus’un yaşamında gördüğünüz gibi Tanrı isteğini yerine getirmek için Şeytan’ın planlarını bile kullanır. Kaynağı bulmak için sıkıştırılmazsınız, ancak doğru bir biçimde tepki göstermeniz beklenir.

Ama Şeytan’a karşı durmam gerekmiyor mu? Kutsal Kitap’tan ayetler ve dua ile ona karşı durmam gerekmiyor mu?diye düşünebilirsiniz. Tabii ki — sizi ayartmak için yanınıza geldiğinde. Çünkü Tanrı’nın sizi ayartmakta hiçbir payı olmadığını bilirsiniz. Ama burada ayartılmaktan söz etmiyoruz. Üzerinde durduğumuz konu sıkıntı, beklenmedik trajedi, acı çekme. Bu tür şeyler olup da siz de bunların günahınızın direkt sonuçları olmadığından emin olduğunuzda, tepki göstermeniz gereken yol şudur.

1. Mesih’teki Durumunuzu Yeniden Doğrulayın.

Kendinize kim olduğunuzu ve Mesih’te neye sahip olduğunuzu hatırlatın. Bunu yüksek sesle yapmak yararlıdır. Şöyle bir şey söyleyebilirsiniz:

Tanrı’nın çocuklarından biri olduğumu biliyorum. Kurtuldum. Mesih’teyim. Kutsal Ruh’la mühürlendim. Sonsuzluğu nerede geçireceğim belirlendi ve bunu kimse değiştiremez. Rab beni asla bırakmayacak ve terk etmeyecektir. Rab’bin meleği çevremi çepçevre sarar. Cennetsel Baba’mın izin verdiğinden başka hiçbir şey bana dokunamaz. Rab’bi sevdiğim ve Mesih İsa’da O’nun amacına uygun olarak çağırıldığım için her şey benim iyiliğim için etkin olacaktır.

Jack Taylor, God’s New Creationadlı kitabında İnanlı hakkındaki 365 gerçeği listeler. Bunlara “Yeni Yaratığın İtirafları” adını verir. Bunların neler olduğunu kendisi de yaşamında sıkıntılarla çabaladığı bir zamanda anlamıştı. Şöyle yazar:

Bir gün evimden çok uzaklarda ve yalnızken sanki bir endişe, belirsizlik, moral bozukluğu bulutunun altındaydım. Sorunumun tam olarak ne olduğuna parmak basamıyordum, ama duygularım Tanrı’yla olan ilişkim hakkındaydı. Konu üzerinde düşündükçe daha da çileden çıktım. Sonunda Tanrı’ya şöyle dedim: “Benim hakkımda ne düşündüğünü gerçekten bilmek istiyorum.” Rab sıkıntılı kalbime sanki, “Senin hakkında neler düşündüğümü Sözüm’de zaten bildirdim... Onu oku!” dercesine beni Sözü’ne yöneltmeye başladı.

Jack bu deneyimden sonra 365 itiraf geliştirdi. Bunlar gibi gerçekler, sıkıntıda doğru perspektifi korumak için elzemdirler. Bunun nedeni trajediden genellikle en çok kendimize ve Tanrı’ya olan güvenimizin etkilendiğidir: “Tanrıböyle bir şeyin benimbaşıma gelmesine nasıl izin verebilir?” Ümitsizliğe düştüğümüz anlarda sıkıntı içindeki kalbinizi rahatlatmak için iyi ve kuvvetli bir dozda gerçeğe ihtiyacınız vardır.

2. Tanrı’dan Sıkıntıyı Yaşamınızdan Almasını İsteyin.

Genellikle işe buradan başlarız. Ve Rab’bin bunu anladığından eminim. Ancak en iyisi biraz perspektif edindikten sonra sormaktır. Pavlus sıkıntısının alınmasını istemişti. Tanrı onu bu arzusundan ötürü cezalandırmadı. Tanrı sizin arzunuza da kızmaz. Merhamet için dua etmeniz bile Tanrı’ya bağlılık ve imanınızın bir dışavurumudur. İmanımızı dışavurduğumuzda Tanrı her zaman hoşnut olur.

3. Tanrı’nın Kuvvetlendiren Lütfunun Vaadini Yeniden Doğrulayın.

Daha önce de gördüğümüz gibi Tanrı sıkıntıyı yaşamınızdan hemen çekmeyi seçmeyebilir. Durum bu olduğunda zorunlu olarak yapmanız gereken şey kendi kuvvetinize değil O’nun lütfuna dayanmaktır. Istıraplara kendi kuvvetlerinde dayanmak isteyen insanlar onun ağırlığı altında ezilirler. Baskıya dayanmaya gücünüz olmadığını itiraf edin. Tanrı’ya size merhamet etmesi için yakarın. O sizi işitecektir. Lütfu size yardım etmek için her an yeterli olacaktır.

4. Ruhsal Yönden Büyümek İçin Bu Eşsiz Fırsattan Ötürü Tanrı’ya Teşekkür Edin.

Sıkıntınızda Tanrı’nın parmağını aramalısınız yoksa onu göremezsiniz. Acı çekmeye sadece katlanmanız gerekmez; çektiğiniz acı aracılığıyla ruhen gelişip olgunlaşmalısınız. İşin başından itibaren Tanrı’nın size öğretmek istediği dersleri aramalısınız. Bunu geliştirmenin en iyi yolu yaşamınızda gerçekleştirdiği ruhsal gelişmeden ötürü O’na her gün teşekkür etmektir.

5. Sıkıntıyı Tanrı’danmışcasına Kabul Edin.

Karşı karşıya olduğunuz sıkıntının kaynağı Şeytan da olsa fark etmez. Sanki Tanrı’dan geliyormuşcasına onu kabul edin. Tanrı izin vermedikçe size hiçbir şey olmayacağını biliyorsunuz. Ve eğer Tanrı izin vermişse o zaman buna izin vermekte mutlaka bir amacı vardı. Bu yüzden, Tanrı yaşamınızdaki sıkıntı aracılığıyla amacını gerçekleştirdiği sürece sıkıntınızı Tanrı’danmışcasına kabul edebilirsiniz. Sıkıntınız Şeytan’danmışcasına ona tepki gösterdiğinizde onunla savaşmaya yatkınsınızdır. Sıkıntı uzun sürerse Tanrı hakkında şüpheye düşmeye başlayabilirsiniz.

Ben bu ilkeyi yaşamımdaki en zor zamanlardan birinde öğrendim. First Baptist Kilisesi’ne çağırıldıktan sadece bir yıl sonra, yönetim kurulunun birkaç üyesi beni topluluktan çıkartmak için uğraşmaya başladılar. Bu konuda dua ettim ve Tanrı’nın orada kalmaya devam etmemi istediğinden hiçbir şüpheye yer kalmayacak bir biçimde emin oldum. Durum bir süre çok zordu. Dostum olduğunu sandığım kişiler bana karşı tavır aldılar. Haftadan haftaya durumumun ne olacağını bilmiyordum.

Bir yandan, eğer Tanrı benim orada olmamı istiyorsa ve onlar da oradan ayrılmamı istiyorlarsa onların Tanrı’nın Ruhu’yla yönetilmediklerini biliyordum. Bu bir tek seçenek bırakıyordu. Bütün bunların arkasında Şeytan vardı. Öte yandan işin içinde Tanrı’nın da olduğunu biliyordum. Bir gün büromda dua ediyordum ve aklıma şimdi Rab’den olduğuna inandığım bir düşünce geldi: Bu durumla başa çıkabilmenin tek yolu insanlara bakmak değil, gözlerini Ben’de tutmaktır. Kimin ne zaman, nerede, nasıl, ne söylediği önemli değil. Bütün bunların Ben’den geldiğini görmelisin.

O andan itibaren yaptıklarından ötürü Tanrı’ya şükretmeye başladım. Durumlar iyileşmeden önce kötüleştiler. Ancak Tanrı sadıktı. Tanrı o zaman aracılığıyla hem benim yaşamımda hem de İnanlılar topluluğunun yaşamında birçok büyük şeyler yaptı. Bütün reddedilmeler ve dolaplara karşın acılık hissetmedim. Bugün bile bu konuda içerlemiş değilim. Zafere ulaşmamı sağlayan düşünce, işin işinde Tanrı’nın olduğu ve Tanrı Kendi amacını gerçekleştirdiğinde durumun değişeceğiydi. Bu arada benim sorumluluğum sadık kalmaktı.

Karşı karşıya olduğunuz sıkıntıda Tanrı’nın parmağı olduğuna inandığınız sürece ümidiniz olacaktır. Kim başlatırsa başlatsın işin içinde Tanrı vardır! Ve işin içinde Tanrı varsa, O’nun lütfu size yeterlidir. Kaynağın kim olduğu fark etmez. Mesajcının kim olduğunun çok az önemi vardır. Siz ona Tanrı’danmışcasına tepki gösterdikçe durumdan galip çıkarsınız.

6. Tanrı’nın Hizmetkârlarının Çektikleri Sıkıntıları Anlatan Ayetleri Okuyun ve Okuduklarınız Üzerinde Düşünün.

Yusuf’un öyküsünü okuyun. Kendinizi Vaat Edilmiş Toprağa giremeyeceği kendisine söylenildiğinde Musa’nın yerine koyun. İbrahim daha kötü toprakla baş başa bırakıldığında Tanrı’nın onun için sağladıklarına bir bakın. Nuh’un gemisini inşa ederken kendisini ne kadar aptal hissettiğini tahmin edin. Kutsal KitapTanrı’nın zor durumlarda olanlara sadakatini göstermesinin sayısız örnekleriyle doludur. Kafanızı bu gerçeklerle doldurun. Onların acı ve üzüntüsünü anlayabilmek için Tanrı’dan bu insanların insan yanını görmenize yardım etmesi için gözlerinizi açmasını isteyin. Sonra düşüncelerinizi Mesih’in Kendisini sevenlere onlara bakacağı konusunda verdiği vaadinde tutun, (bkz. İncil:Matta6:25-34). Tanrı Kutsal Kitap’taki o öykülerde sadık olduğu gibi, sadakatini size de gösterecektir.

Son Bir Söz

Acı çekmekten kaçınamayız. Acılar hiçbir uyarı olmadan gelip bizi şaşırtır. Ya bizi paramparça eder ya da kuvvetlendirir. Büyük bir acılığın ya da kalıcı bir sevincin kaynağı olabilir. İmanımızı yok eden neden ya da imanımızı derinleştiren bir alet olabilir. Sonuç sıkıntımızın doğası ya da kaynağına bağlı değil, ona gösterdiğimiz tepkinin karakterine ve ruhuna bağlıdır. Sıkıntıya olan tepkimiz genelde yaşamamızın amacım, dünyada olmamızın gayesini ne olarak gördüğümüze bağlıdır.

Eğer siz kalbinin arzusu Tanrı’nın kendiniz aracılığıyla yüceltilmesini görmek olan Tanrı’nın çocuklarından biriyseniz, sıkıntılar sizi uzun süre alt edemeyeceklerdir. Başlangıçta o şok ve kargaşa dolu dakikalar olacaktır. Ancak bu yaşamda ve gelecek yaşamda Tanrı’nın perspektifine sahip olanlar her zaman galip çıkacaklardır!