Yaşamlarımız acı, karışıklık ve üzüntüden uzak olursa Tanrı hakkındaki bilgimiz sadece soyut olarak kalır. O’nunla olan ilişkimiz hakkında hikâyeler duyduğumuz, ama kendisini görmediğimiz büyük-büyük-büyükbabamızla olan ilişkimiz gibidir. O’na büyük bir hayranlık duyarız ama hiçbir yakınlığımız, hiçbir dostluğumuz yoktur. Her zaman aramızda bir uzaklık, bir gizem olacaktır.

Tanrı çocuklarıyla böyle bir ilişkiye sahip olmak istemez. Tanrı, Mesih’in ölümü aracılığıyla Kendisine direkt olarak gidebileceğimiz bir yol sağlamıştır. Kendisiyle çocukları arasında hiçbir şey olmaması için büyük bir çaba göstermiştir. Şimdi Yaratıcımızla bizim aramızda yakınlık olasılığı vardır. Mesih bizlerin O’nun dostları olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmiştir, (bkz. İncil:Yuhanna15:14,15).

Tanrı Kendisini bizlere açıklayabileceği durumlar yaratma sürecindedir. Ve hem tarih, hem de kendi kişisel tanıklıklarımız sıkıntı zamanlarında Tanrı’nın bize olan hayretler verici sadakatini çok daha iyi anladığımıza tanıklık ederler.

Örneğin...

Nuh’un tufandan kurtarıldıktan sonra Tanrı’nın sadakatini ne kadar çok daha iyi anladığını düşünün. Davut’un imanının kuzularını kapmaya gelen aslan ve ayıyla savaştıktan sonra ne denli büyüdüğünü bir düşünün. Tanrı Gideon’a çok fazla askere sahip olduğunu, bazılarından kurtulması gerektiğini söylediğinde Gideon’un kafasından neler geçtiğini düşünemiyorum bile (bkz. Tevrat:Hakimler7)! Ancak zaferden sonra imanı çok çok büyüdü. Tanrı, İsrail ulusuna sadakatini göstermek için Kızıl deniz ve Eriha’yı kullandı. İbrahim’in yaşamında Lut’un bencilliğini kullandı. Örnekler saymakla bitmez. Tanrı’nın hizmetkârlarına sadakatini göstermesi her seferinde de sıkıntı yoluyla olmuştur.

Mezmur yazarı bunu şöyle dile getirmiştir:

Rab’bi aradım ve bana cevap verdi,

Ve beni bütün korkularımdan özgür kıldı...

Bu zavallı Rab’be yakardı ve Rab işitti,

Ve bütün sıkıntılarından onu kurtardı.

Rab’bin meleği O’ndan korkanların çevresinde,

Ordu kurar ve onları kurtarır...

Doğrunun dertleri çoktur;

Ama Rab onu hepsinden özgür kılar,

(Zebur:Mezmur34:4, 6-7, 19).

İşte size Rab’bin sadakatini yaşayan birinin tanımı. Böylesi bir deneyim, “korku,” “sıkıntılar” ve “dertler” olmadan imkânsız olurdu. Yazarın moralinin bozuk olmadığına ve Tanrı’ya kızgın olmadığına dikkat edin. Tam tersine, mezmurun ruhu çok olumlu ve iyimserdir. Bu bir övgü ve teşekkür sunma mezmurudur. Sıkıntıların olduğu yerde Tanrı’ya şükretmek için her zaman fırsat vardır. Kutsal Kitap’ta anlatılan en görkemli kutlamalar her zaman Tanrı sıkıntılar aracılığıyla sadakatini gösterdiğinden sonra olmuşlardır.

Tanrı’nın yaptığı bir şey için O’na içtenlikle en son ne zaman teşekkür ettiğinizi bir düşünün. Bu heyecanı yaşamadan önceki olaylarda sıkıntı ve çatışma var mıydı? Büyük bir olasılıkla vardır. Tanrı’nın sıkıntılar yoluyla sadakatini göstermesi genellikle övgünün katalizörüdür. Ve bu süreç boyunca iman büyür ve kuvvetlenir.

Tanrı’ya Şükretmek İçin Son Nedenim

Beni Tanrı’ya şükretmeye götüren en son olaylar serisi sıkıntılar doluydu. Geçtiğimiz hafta içinde, hamileliğini kürtaj yaptırarak sona erdirmeye karar vermiş olan bir kadınla sürekli konuştum. Bunun yanlış bir şey olduğunu biliyordu. Ancak durumu ailesine ve arkadaşlarına anlatmanın düşüncesi bile onu mahvediyordu. Hem de yeni bir işe başlamıştı ve bebek onun yakın gelecek için yaptığı planlara uymuyordu. O ve erkek arkadaşıyla bir saat kadar konuştum ama bir yere varamadım. Birlikte bir gün sonra müşterek bir dostumuza onları korkutmaya çalışmamdan hoşlanmadıklarını söylemişler.

Hangi yöne gittiklerini bilmeden geçen birkaç günden sonra, sonunda genç kadının bebeği doğurmaya karar verdiğini duydum. Bana telefon edip tutumundan ötürü özür diledi ve yardımım için teşekkür bile etti. O zamandan beri Tanrı’ya sadakatinden ötürü teşekkür ediyorum. Bunun anlamı O’nunbu olaydan önce daha az sadık olduğu değildi, ancak sadakatini böyle fiili bir şekilde görmeme ve yaşamama izin verdiği için imanımgelişmişti.

Gerçek Yaşamda

Ne yazık ki, durumlar her zaman böylesine iyi gitmiyor. Bazen olaylar bizim arzuladığımız şekilde sonuçlanmıyor. Kendileri için dua ettiğimiz insanlar ölüyorlar. Kocalar karılarını terk ediyor ve bir daha asla geri dönmüyorlar. İnanlı anne-babaların etkisine karşın çocuklar kendi yaşamlarını mahvediyorlar. İş sahipleri iflas ediyor. İnanlılar işlerini kaybediyorlar. Ve binlerce kadın kürtaj yaptırıyor.

Ama Tanrı bu olaylarda diğer olaylarda olduğundan daha az sadık değil, sadece sadakati değişik bir biçimde ortaya konuyor. Buna karşın, birçok İnanlı sıkıntılar onların uygun gördüğü biçimde sonuçlanmadıklarında Tanrı’dan şüphe etmekte acelecidir. Sıkıntıların sonucu olarak Tanrı’dan şüphe ederler. Bazıları öfkelenir ve Tanrı’ya tamamen sırtlarını dönerler. Bu konu yüzünden yıllarca Tanrı’ya asilik içinde yaşamış olan o kadar çok kişiyle konuştum ki... Tanrı olayları onlarınolması gerektiğini düşündükleri şekilde sonuçlandırmadı, bu yüzden O’nun sadık olmadığını düşündüler ve O’ndan uzaklaştılar.

Tanrı verdiği sözlere her zamansadıktır. Ancak hiçbir yerde her şeyi her zaman bizim istediğimiz şekilde yapma sözünü vermemiştir. Eğer öyle olsaydı Alaaddin’in sihirli lambasındaki cinden başka bir şey olmazdı. Tanrı’nın yolları bizim yollarımız değildir. Ve aynı şekilde O’nun hedefleri bizim hedeflerimiz değildir. Ancak Tanrı her zaman sadıktır.

Yine de Sadıktır

Tanrı’nın sadakati, O’nun bizi sıkıntılardanher zaman kurtarması demek değildir. Tanrı sadakatini çoğu kez, sıkıntı zamanlarındabize kuvvet vererek gösterir. Bir adamın ıssız bir adada yalnız kaldığını düşünün. Yiyecek arayarak adayı keşfe çıktığında kıyıya vurmuş bir sürat motoru bulur. Onu biraz inceleyince deposunun benzin dolu olduğunu görür. Motoru çalıştırıp yola çıkar. Issız adada tek başına kalmaktan kurtulmuştur.

Aynı örneğe bir kez daha bakalım. Sadece bu sefer bir sürat motoru bulmaz; boş bir ev ve meyva ağaçları bulur. Evin içinde meyva ağaçlarına bakmak için gerekli olan aletleri bulur. Hâlâ ıssız adada yalnız olduğu halde, yaşamak için kendisine gerekli olan şeylere sahiptir. Yaşamını sürdürebilecektir.

Şüphesiz hepimiz sözünü ettiğimiz ilk durumun çok daha iyi olduğunu düşünürüz. Ancak ikinci senaryodaki adamın durumu çok daha kötü olabilirdi. Her iki örnekte de adamın ihtiyacı karşılanmıştı; fark ihtiyaçların sağlanma biçimindeydi.

Çoğu kez, Tanrı sıkıntı zamanlarında sadakatini devam edebilmemiz için gerekli olan şeyleri bize sağlayarak gösterir. Acı veren durumumuzu değiştirmez. Ama bizi onun ortasında kuvvetlendirir. İncil:İbraniler’in yazarı da şöyle yazdığında bunu dile getirmek istemişti:

Bu nedenle merhamete ermek ve gerektiğinde bize yardım edecek lütfa kavuşmak için Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım, (İncil:İbraniler4:16).

Yazar ilginç bir söz verir. İhtiyaç içinde olduğumuz zaman Tanrı bize merhamet ve lütuf bağışlayacaktır. Bu ayet durumumuzun değişeceğini, acı ve düşmanlarımızdan kurtulacağımızı vaat etmez. Sadece bir ihtiyacımız olduğunda Tanrı’nın bize gerekli olan merhamet ve lütfu bol bol vereceğini söyler. Tabii ki bizler, Tanrı’nın acılarımızın içinde bizi kuvvetlendirmesi yerine bizi acılarımızdan kurtarmasını yeğleriz. Ama böyle bir şey yapmaya hiçbir mecburiyeti yoktur. Ve her iki şekilde de daha az sadık değildir.

Pavlus’un Tanrı’nın sadakatine olan güveni eksik değildi. Buna karşın Tanrı onun bedendeki dikenini kaldırmaya karar vermedi. Bunun yerine Pavlus’u bu acısının ortasında kuvvetlendirmeyi seçti. Pavlus bu dikenden özgür kılınmayı dilediğinde yanıtı, “Lütfum sana yeter”di (İncil:II Korintliler12:9). Yani, “Pavlus, acı çekmeye devam edeceksin, ama Benimle birlikte bunların arasında zaferle yaşayacaksın, başaracaksın.”

Ölçülemeyecek Kadar Çok Lütuf

Phillip Keller, A Shepherd’s Look at Psalm 23(Bir Çobanın Zebur:Mezmur23’e Bakışı) adlı büyüleyici kitabında karısının hastalığı ve ölümü olaylarını içeren olgular dizisi boyunca Tanrı’nın harikulade sadakatini anlatır. Phillip karısının iyileşmesini çok arzuladıysa da karısı iyileşmedi. Buna karşın Phillip şöyle yazmıştır:

Tekrar tekrar kendime şunu hatırlattım, “Tanrım, bu çok zor bir durum, ama sonunda beni Senin gözünde daha yüksek yerlere getirmek için en kolay ve en nazik yol olduğunun bir gerçek olduğunu biliyorum.” Sonra zorluklar ve karanlık günler için O’na teşekkür ettiğimde O’nun sıkıntılarımda benim yanımda olduğunu keşfederim. O noktada paniğim, korkum, kuruntularım yerlerini O’nun beni gözetmekte olduğunun huzur ve dinginliğine bırakırlar. Her nasılsa, sakin sessiz bir şekilde her şeyin benim için en iyi şekilde biteceğine çünkü O’nun vadide benimle birlikte olduğuna ve her şeyin O’nun kontrolü altında olduğuna dair güvence bulurum.

Mesih İnanlı yaşamda bu inanca sahip olmak her türlü sıkıntıyı sessiz bir kabullenme tutumuna girmiş olmak demektir. Tanrı’ya bu yeni ve yakın biçimde tanımak yaşamı eskisinden çok dayanılır hale getirir.

Karımın hastalığı ve sonra da ölümü sırasında Tanrı’nın lütufkâr Ruh’unun Kendisi tarafından bana gerçekten saat-

ten saate verilen kuvvet, teselli ve dinginlik hâlâ hayretle karışık bir minnettarlıkla kafamda taze bir şekilde duruyor. Sanki etrafımdaki en çaresiz durumlara karşın tekrar tekrar tazelenip yenileniyor gibiydim.

Kimse çıkıp ta Phillip’e karşı Tanrı’nın sadakatini inkâr edebilir mi? Tanrı karısını iyileştirme yolunu seçmediği halde bu acı veren olaydan önce, olay sırasında ve sonra belirli bir şekilde sadıktı. Tanrı, Havari Pavlus’a yaptığı gibi Phillip’in Kendisine yardım için yakarışını, kuvvetlendirici lütuf ve merhametle yanıtlamayı seçti.

Kişisel Bir Not

Tanrı’nın beni acıların içinde kuvvetlendirmesindense acılardan kurtarmasını isteme konusunda ben de çoğu insanlardan farklı değilim. Ancak yaşamımdaki en büyük dersleri uzun süreli sıkıntılar sürecinde öğrendim. Özellikle bir şey, on iki yıldır bana ağırlık vermekte. Dua ettim, oruç tuttum ve bazen de bu ağırlığı omuzlarımdan alması için Tanrı’ya ağlayarak yakardım. Ancak yanıtı her zaman, “Charles, lütfum sana yeter,” oldu. Ve Tanrı’ya şükür ki yetiyor! Her günün her anında yetiyor.

Bazen kendi kuvvetimle bir şeyler yaptığım zamanlar vardır. Böyle yaptığım her zaman baskı altına girerim. Sonra yeniden şikâyet etmeye başlarım: “Ya Rab, üzerimde bu fazladan yük varken iyi bir koca ve iyi bir baba olmamı, vaazlar hazırlamamı, İnanlılar topluluğundaki her şeyi doğru dürüst yönetmemi benden nasıl istersin?” Sonunda dinleyecek kadar sessizleştiğimde Sözü aracılığıyla ya da kalbimdeki özel yerde bana hiçbir şeyi kendi kendime yapmamı beklemediğini, ve eğer O’na izin verirsem gereksinim içinde olduğum zaman bana gereken lütuf ve kuvveti Kendisinin sağlayacağını hatırlatır.

Bütün bunların içinden Tanrı’nın kim olduğunu daha iyi anlamış olarak çıktım. O’nun çocuklarına olan bağlılık ve sadakatini çok daha derin bir biçimde anlıyorum. Sadık bir Tanrı’ya, en karanlık vadilerde bile Kendisine güvenilebilen, lütfu her zaman yeterli olan ve her zaman vaktinde olan bir Tanrı’ya hizmet ettiğimizi hiç şüphe götürmez bir biçimde biliyorum.

Sevgili dostum, şu anda karşı karşıya olduğun sıkıntının nasıl bir sıkıntı olduğunu bilmiyorum. Ancak eğer O’na izin verirsen Tanrı’nın bu sıkıntıyı O’nun sadakatine olan inancını derinleştirmekte kullanacağını biliyorum. Kendisini sadece zorluk ve yürek sızısı zamanlarının fırsat verdiği şekilde tanıtacaktır.

Başka hiçbir zaman, Tanrı’nın merhameti ve lütfuna bu kadar ihtiyacımız yoktur. Ve sadece O’nun bizi kuvvetlendirici gücüne güvenmeye zorlandıktan sonra O’nun yeterli olduğunu biliriz; ve ancak o zaman O’nun sadık olduğunu kendi deneyimlerimizden ötürü bilebiliriz.

Belki de Tanrı sizin şartlarınızı olduğu gibi bırakmayı seçmiştir. Kendinizi bir daha hiç daha iyi hissetmeyebilirsiniz. Eşiniz hiç dönmeyebilir. Parasal olarak eskiden alışık olduğunuz ekonomik düzeye bir daha hiç erişemeyebilirsiniz. Ama Tanrı daha az sadık değildir, çünkü size gereksinim zamanınızda ihtiyacınız olan merhamet ve lütfu verecektir.

Rab Pavlus’a, “Lütfum senin için yeterli olacak,” ya da “Lütfum senin için yeterli olmuştur,” demedi. “Lütfum senin için yeterlidir,” dedi. Bu geniş zamandır; yani tam şimdi demektir. Bu yüzden eğer O’na güvenme yolunu seçtiyseniz siz de bunu yaşayabilirsiniz. O zaman siz de havari Pavlus’la birlikte,

Mesih’in gücü üzerimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim” diyebilirsiniz, (İncil:II Korintliler12:9).