İncil:Elçilerin İşleridokuzuncu bölümde, Luka o sıralarda kendisine hâlâ Tarsuslu Saul denilen havari Pavlus’un dikkatini en sonunda çeken olayı kaydeder. Mesih’in ya da o zaman söylenildiği gibi “Yol”un izleyicileri olanları arayıp tutuklamak izni almak için Şam’a gidiyordu. Durumu hafife almıyordu. Luka, Saul’un “Rab’bin öğrencilerine karşı tehdit ve ölüm soluduğunu” bildiriyor (İncil:Elçilerin İşleri9:1). Saul kendini bu işe öylesine adamıştı ki alıp verdiği her soluk Rab’bin öğrencilerini öldürtmekle dolu olarak tanımlanmaktadır. Kendini tamamen bu işe vermişti.

Ancak Şam’a giderken Tanrı onun dikkatini çekti. Luka öyküyü şöyle kaydeder:

Yol alıp Şam’a yaklaştığı sırada, birdenbire gökten bir ışık çevresini aydınlattı. Yere yıkılan Saul, bir sesin kendisine, “Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?” dediğini işitti. Saul, “Ey efendim, sen kimsin?” dedi. “Ben senin zulmettiğin İsa’yım” diye cevap geldi. “Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek... Saul yerden kalktı, ama gözlerini açtığında hiçbir şey göremiyordu. Sonra kendisini elinden tutup Şam’a götürdüler, (İncil:Elçilerin İşleri9:3-6,8).

Beklenmedik bir anda Tanrı Saul’u kör edici bir ışıkla yere serip birlikte yolculuk ettiği kişilerin hepsinin önünde onu küçük düşürerek onun dikkatini üzerine çekmişti. Durumunun gerçekliği belirginleşince kafasından geçen düşünceleri tahmin edebiliyor musunuz? Kör! Saygın ve tanınmış bir adamı yerde toz toprak içinde gözlerinin açık mı kapalı mı olduğunu anlamak için onları ellerken düşünebiliyor musunuz? Saul’un artık bundan sonra hep kör olacağını düşündüğüne şüphe yok. Ve bu düşünce onu korkuyla felce uğratmış olmalıydı.

Tanrı onu tam istediği yere getirmişti. Saul artık Tanrı’yı dinlemeyi fazlasıyla istiyordu. Rab ona, “Neden bana zulmediyorsun?” diye sormuştu. Saul o güne kadar yaptıklarını hiç o ışığın altında görmemişti. İsa’ya zulmettiğini o zamana dek düşünememişti; İsa ölmüştü! Yoksa ölmemiş miydi? Gerçeği anladıkça yaptığı yanlışı da anladı. Ve bu olaydan birkaç gün sonra sinagoglarda İsa’nin gerçeğini ilan ediyordu, (Bkz. İncil:Elçilerin İşleri9:20).

Bunun gibi bir yaşam öyküsü okuduğumuzda ya da duyduğumuzda sıkıntı ve zorlukların değerini görmek kolaydır. Pavlus’un dikkatini çekmek için geçici bir körlük ve alçaltılma gerekiyor idiyse, bu gerçekten de çektiklerine değmişti, çünkü Pavlus sayesinde İsa’nın müjdesi ilan edilmiş ve o günün Roma dünyasında İnanlılar toplulukları kurulmuştu. Pavlus, İsa’nın verdiği büyük emir olan müjdeyi bildirme işini ciddiye alan ilk kişiydi. Pavlus, müjdenin Yahudilere olduğu kadar Yahudi olmayan uluslara da bildirilmesi gerektiğini anlayan ilk insanlardan biriydi. Başardığı bütün şeyleri göz önüne alırsak, Tanrı’nın onun ilgisini çekmek için yapabileceği hemen hemen her şeyi de anlayabiliriz.

Geleceğe Bir Bakış

Ama ya siz? Eğer Tanrı sizin yoğun ilgi ve sadakatinize sahip olabilseydi sizin aracılığınızla neler başarabilirdi? Tanrı’nın yaşamlarımıza baktığında sadece geçmişimizi değil, gelecek için potansiyelimizi de gördüğünü bazen unutuyoruz. Tanrı eğer tamamen O’nun olsaydık yetenek ve kabiliyetlerimizle neler başarabilecek olduğunu bilir. Yaşamlarımıza bakan ve Mesih İnancının erdemlerini yaşam biçimimizin tutarlılığına bakarak yargılayan insanların farkındadır. Karşılaştığımızda ruhsal bakımdan doğru yoldaysak kendisiyle İsa’nın müjdesini paylaşabileceğimiz o ruhsal yönden yolunu kaybetmiş kişiyi görür. Aramızdan kimin büyük vaizler, yazarlar, tartışmacılar ya da öğretmenler olabileceğini bilir. O’nun amaçları için hazır olduğumuzda bizim aracılığımızla neler olabileceğinin farkındadır. Ve sonsuzluğun bakış açısından ilgimizi çekmek için yapabileceği her şeye değer.

Rab’bi Hatırladım

Bu ilkenin Kutsal Kitap’taki en açık örneği Yunus’un öyküsüdür. Pavlus gerçeği bilmediği halde, Yunus gerçeği çok iyi biliyordu, ama ondan kaçmaya karar verdi. Öyle gözüküyor ki, çoğumuz Yunus’u Pavlus’u anladığımızdan daha iyi anlayabileceğiz. Tanrı’nın bizden ne istediğini bilmediğimiz zamanlar çok azdır. Bilgi yoksunluğu çekmiyoruz. Yoksunluğunu çektiğimiz şey, itaat etme isteğidir. Tanrı ilgimi çekmek için sıkıntı ve zorlukları kullandığında bu nadiren bana yeni bir şey söylemek içindir. Genellikle bana ya unuttuğum ya da kasten görmemezlikten gelmek istediğim bir şeyi hatırlatıyordur.

Yunus’un durumunda, Tanrı Yunus’un ilgisini Kendisinin ondan baştan istediği bir şeye çekmek için sıkıntıyı kullanmıştı. Yunus, balığın karnındaki suların içinde bir o yana bir bu yana savrulur ve hayatta kalmaya çabalarken bunu hatırladı! Dedi ki,

İçimde canım bayılınca Rab’bi andım; ve duam Senin önüne vardı, (Tevrat:Yunus2:7).

Öyle olduğuna eminim! Ve Yunus şöyle devam etti,

Yalancı putlara saygısı olanlar, sadakatlerini bir yana atarlar. Fakat ben Sana şükran sesiyle kurban keseceğim, (Tevrat:Yunus2:8-9).

Yunus yaşamını yeniden Rab’be adadı. Neden mi? Nineve’deki kayıp insanlar için merhamet duyduğundan ötürü mü? Hayır. Hatta onların tövbe ettiklerine üzülmüştü. Yunus Tanrı’ya itaat etmeye karar verdi çünkü o balığın karnında gözleri gerçeğe adamakıllı açılmıştı. Bu da basitçe söylemek gerekirse patronun Tanrı olduğuydu! Ve bu da itaat etmek için yeterli bir nedendir.

Bu hafta eski bir arkadaşımdan bir mektup aldım. Öyküsü bu işe başladığımdan beri birçok kez duyduğum bir öyküydü. On yedi yaşında Tanrı’nın vaiz olmak için kendisini çağırdığını hissetmişti. Bu çağrıya karşı durdu. Bütün üniversite yılları boyunca ve master yaparken Tanrı’ya karşı durdu. Çabalaması Rab’be tamamen sırtını çevirmesine neden oldu. Hem karısını hem de işini Tanrı’nın isteğinin dışındayken seçti. Zamanla her ikisini de kaybetti. Şimdi bundan yirmi beş yıl kadar sonra Rab’be hizmet etmeye hazır. Tanrı’nın buna benzer öyküsü olan birçoklarını kullandığı gibi bu adamı da kullanacağına inanıyorum. Tanrı ancak arkadaşımın değer verdiği her şeyi elinden alarak en sonunda onun dikkatini çekebilmişti.

Bazıları için bu zalimce ve haksız bir şeymiş gibi gelebilir. Ve eğer doğruyu söylemek gerekirse, Tanrı’nın benim de dağılmamış ilgimi çekmeye çalıştığı durumların ortasında benim de şüphelerim vardı. Ama Tanrı’ya bir an için bile olsa zalim etiketini yapıştırabiliyorsak bizhaksız oluruz. Bizim inatçılığımız ve O’nun Ruhuna olan hassasiyetimizin yetersizliği O’nun bizim hoş bulmadığımız o şeyleri yapmasına neden olur. Bu dünyanın şeylerinin zihnimizi meşgul etmesi ve onların aklımızı çelmesi ruhsal hassasiyetimizi azaltır. Eğer gerçekten dürüst olursak bizler Tanrı’ya fazla bir seçim hakkı bırakmayız

Eğer yaşamınızda sıkıntılar yaşıyorsanız belki Tanrı ilginizi çekmeye çalışıyordur. Belki dikkatinizi belirli bir günaha çekmek istiyordur. Ya da sevginizi bu dünyanın şeylerinden almaya çalışıyordur. Veya Tanrı, yaşamınızda büyük bir yanlışlık yapmak üzere olduğunuzu biliyordur ve bu karar verme zamanında sizinle olan ilişkisini kuvvetlendirmek istiyordur. Durumunuz ne olursa olsun şundan emin olun ki, Tanrı hiçbir şeyi amaçsız yapmaz. Dünyanıza sıkıntıların girmesine izin verdiyse sizi heyecanlı bir şey bekliyordur!