Satılık bir katırı olan bir çiftçi hakkında eski bir fıkra vardır. Çiftçi bu katırın verilen her emre itaat ettiğini söylüyormuş. Katırı almak isteyen bir adam bu iddiaya pek inanmamış ve çiftçiyle katırını sınamaya karar vermiş. Bunun üzerine katıra, “Otur” demiş. Katır ayakta durmaya devam etmiş. Alıcı, “Otur” diye bağırmış. Ama katır hiç kıpırdamamış. Adam çiftçiye dönüp, “Bu katırın söylenen her şeye itaat edeceğini söylüyorsunuz, ama ben onu oturtamıyorum” demiş. Çiftçi gülümsemiş. Yere uzanıp bir sopa almış, sonra katıra doğru yürüyerek kafasına vurmuş ve “Otur” demiş. Katır hemen oturmuş. Şaşıran alıcıya dönen çiftçi, “Önce ilgisini çekmeniz gerekiyor,” demiş.
Korkarım bazılarımız o ihtiyar katır gibiyizdir. Tanrı’nın yaşamlarımızda sıkıntılar olmasına izin vermesinin bir nedeni de ilgimizi çekmek içindir. Kendi etkinliklerimiz ve meşgul programlarımıza kapılıp Tanrı’yı görüş alanından çıkmamız mümkündür. İlgimizin odak noktası, amaçlarımız, işlerimiz, ailelerimiz ve diğer kişisel ilgilerimiz olduğunda Tanrı’ya yaşamlarımızda en önemli yeri vermeyi ihmal ederiz. Bunun sonucu olarak ruhsal hassaslığımızı kaybederiz.
Ruhsal bakımdan hassas olmamamız genellikle farkında olmadığımız bir şey değildir. Bu iş yavaş yavaş gerçekleşir. Benim için programımı fazla doldurduğum ve çok meşgul bir hale gelmeme izin verdiğimde olur. Durum ne olursa olsun, kendimiz ve kendi ilgilerimizle fazlasıyla meşgul olduğumuzda Tanrı bunun çok iyi farkındadır. İlgimizi Kendisine çekmek için ne zaman bir kesinti planlaması gerektiğini bilir.
Başka Bir Yol Yok Mu?
Ortaya hemen şöyle bir soru çıkar: İlgimizi çekmenin başka bir yolu yok mudur? Bunun acı veren ve trajik bir şey mi olması gerekir? Bunun yanıtı ilke olarak, hayırdır. Kişinin ilgisini sıkıntıdan başka yollarla da çekmek mümkündür. Ancak bir dakika düşünün. Vaizin sizden söz ettiğinden çok emin olduğunuz halde dışarı çıktığınızda bu konuda hiçbir şey yapmadığınız kaç tane vaaz dinlediniz? Kaç kez ruhunuzu harekete geçiren ve size daha yüksek bir standarda göre yaşama arzusu verene tanıklıklar dinlediniz? Ama yine de, İnanlılar topluluğundan daha tam dışarı çıkarken dünyasal bir sorun kafanıza geldi ve bütün o asil plan ve isteklerinizi alıp götürdü.
Bazen ilgimizi çekmek için bir vaazdan fazlası gereklidir. Kalpten bir inanç bile yeterli değildir. Uyanmamız için genellikle biraz sarsılmamız gerekir. C. S. Lewis, Acı Sorunuadlı harika kitabında bunu şöyle dile getirir:
Tanrı zevk aracılığıyla bize fısıldar, vicdanımız aracılığıyla bizimle konuşur, ama acılarımız aracılığıyla bize bağırır. Acı sağır bir dünyayı uyandırmak için Tanrı’nın kullandığı megafondur.
Her şey istediğimiz gibi gittiğinde bazen düşüncelerimizi Tanrı’ya yöneltmek zordur. A, tabii, hepimiz böyle yapmamız gerektiğini biliriz. Ama çaba gerektiren bir şey olur. Her şey iyi gittiğinde çabucak bir kendimize güven ve kendimizi beğenmişlik havasına gireriz. Dualarımız cansız olur. Tanrı’nın Sözü rahat içindeki kulaklara hoş gelmez. Ve durumları daha da kötüleştiren iyi olma hissimizi ruhsal olmakla karıştırmamızdır. Hiçbir şey kötü gitmediğinde bunu yanlış olarak her şeyin iyi gittiği şeklinde yorumlarız.
İsa’nın sevgisinden diğer insanlara bahsetmiş olanlar neden söz ettiğimi anlarlar. Hiçbir büyük sorunu olmayan İnanlı olmayan biri için Kurtarıcıya olan gereksinimini anlamak imkânsız gibidir. Her şey iyi giderken neden Tanrı’yla her şeyi bozmalı? Neden ölümü düşünmeli? Hatta yarını bile neden düşünmeli?
Ama sıkıntı dolu bir deneyimi yaşamakta olan o insanlara dönün ve tamamiyle değişik bir tutum göreceksiniz. Daha önce çok az önem verdikleri bir şey şimdi önem verdikleri tek şeydir. Bir zamanlar çok büyük önemi olan şeyin ise şimdi artık hiçbir çekiciliği yoktur. O kişinin ilgisi birden bire Tanrı’ya yönelmiştir.
Oğlum Andy, geçenlerde yıllardır uyuşturucu bağımlılığını yenmeye çalışan bir arkadaşına bir yıl kokain kullanmadığı için bir plaket vermek üzere Cocaine Anonymous’a (CA) (kokain bağımlılarını bu alışkanlıktan vazgeçirmeye yardım etmek için özel bir dernek) davet edilmişti. Daha sonra söylediği bir söz ilgimi çekti. Dedi ki, “CA’da hiç ateist kimse yok.” Alcoholic Anonymous (AA) (Alkol bağımlılarını bu alışkanlıktan vazgeçirmeye yardım etmek için özel bir dernek), Narcotics Anonymous (NA) (Uyuşturucu bağımlılarını bu alışkanlıktan vazgeçirmeye yardım etmek için özel bir dernek), ve CA’nın temel ilkelerinden biri bu maddelere bağımlıların bu alışkanlıklardan kurtulmak için kendilerinden daha büyük bir gücün yardımına ihtiyaçları olduğudur. Gruplar, bu daha yüksek gücün ne ya da kim olduğunu keşfetmeyi ya da tanımlamayı tamamen üyelerine bırakıyorlar. Birçoğu bağımlı oldukları gerçeğiyle yüz yüze gelmeden önce Tanrı için fazla vakitleri olmadığını itiraf ettiler. Ancak Tanrı’ya ya da “daha büyük güce” zaman ayırmaya başladıktan sonra O, günlük yaşamlarında önemli bir rol oynamaya başlamış. Bu insanların hepsi yardıma ihtiyaçları olduğunun farkındaydı. Zorluk ve sıkıntıların gücü işte böyledir. En güçlü ve en inatçılarımızı bile dizlerimizin üzerinde duaya çöktürürler. Değeri az olan şeylere yapışmış ellerimizi oradan çözüp bizi kurtarabileceğini bildiğimiz Kişi’ye sımsıkı yapışmamızı sağlarlar.
Işık Tarafından Kör Edilmiş
Bu ilkenin en iyi örneklerinden biri de havari Pavlus’un başına gelenlerdir. İnanlılar topluluğunu yok etmenin yapılacak en doğru şey olduğuna inanıyordu ve buna başarmaya da kendini tamamen adamıştı. İsa Mesih gerçeğinin bildirildiğini birkaç kez duymuştu. Şüphesiz Mesih’in izleyicilerinin yaptıkları mucizeleri de görmüştü. Ama bunlar onun dikkatini çekmemişlerdi. İstefan’ın taşlanarak öldürülmesine tanıklık etmişti. İstefan kendisini taşlayanlar için dua ettiğinde orada durup kendisini seyretmişti. İstefan’ın yüzündeki meleksel haleyi fark edenlerden biri olduğu çok olasıdır, (Bkz. İncil:Elçilerin İşleri6:15). Ama bu bile Pavlus’un dikkatini çekmeye yeterli değildi.