Mesih İnancı’nın insanları en çok hayal kırıklığına uğratan yanlarından biri de Tanrımız’ın sık sık sessiz olduğudur. Rab’ be kalbimin derinliklerini dökmeyi bitirdiğimde biraz karşılık beklerim. Ne söylerse söylesin kabulümdür; buna karşı O sessiz kalır. Eminim siz de aynı hayal kırıklığını yaşamışsınızdır. Tuhaf olan şey, O’na en çok ihtiyacım olduğu sırada Tanrı’nın sessizliğinin daha çok farkındayım. Kendi yaşamımda ya da sevdiğim birinin yaşamındaki bir krizden ötürü ağladığım zamanlar çok olmuştur, böyle zamanlardan sonra Rab’den gelecek bir tek kelime beni çok teselli ederdi biliyorum — buna karşın O sessiz kalmıştır.
Danışmanlıkta bulunduğum zamanlarda beni hayretler içinde bırakan öyküleri anımsıyorum. Günümüzde öyle durumlar yaşanıyor ki, Kutsal Kitap’ta söylenenler bunları ele almamış gibi görünüyor. Bu durumlarda olan kişiler için Tanrı’dan birkaç söz çok iyi bir zamanlama ve çok yardımcı olurdu; buna karşın Tanrı sessiz kalmıştı. Bazen birkaç temel soruma yanıt vermek için bir melek göndermesini dilediğim olmuştur. Sadece büyük birer yıkım olduklarını düşündüğüm sıkıntılar görmüşümdür: çocukların ölmesi, Tanrı’yı seven ve Tanrı korkusuyla yaşayan kadınların kocaları tarafından terk edilmesi, yakın bir dostun aniden hastalanması. Rab gözüküp de, “Ben hâlâ kontrolü elimde tutuyorum” deseydi... Yapacağı ya da söyleyebileceği her şeyin yardımı dokunabilirdi, ama O sessiz kaldı.
Yorum Yok
Sanki her şeyi daha da kötüleştirmek için, Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda Tanrı öyküleri Kutsal Kitap’ın sayfalarını dolduran kişilerle her zaman konuşuyor gibidir. Petrus hapise atıldığında bir melek gelip her şeyin düzeleceğini söylemişti. İbrahim Lut tarafından kazıklandığında, Tanrı onu teselli edecek bir şeyler söylemişti. Pavlus’un kafasında bazı teolojik sorular vardı ve Tanrı’yla konuşmak için üçüncü göğe (Tanrı’nın huzuruna) alınmıştı. Bu çok adil bir şey gibi görünmüyor. Hem sıkıntıyla karşılaştığım her seferinde Tanrı’dan bir melek gelip bana ne yapmam gerektiğini söyleseydi imanım da daha kuvvetli olurdu. Ama durum bizim için böyle değildir. Tanrı bazen hayretler verici bir biçimde sessizdir; bize yardım etmek için hiçbir yorumda bulunmaz.
İnanlılar için, Tanrı’nın sessizliği sıkıntılarımızı dayanılması çok daha zor hale getirir, çünkü dünyaya bakış açımızda Kendisini bizlere bir Baba olarak sunan sevgi dolu bir Tanrı vardır. Trajediler olduğunda ve zorluklar başımıza geldiğinde, dünyaya bakış açımız saldırıya uğrar. Sorular bilincimizin yüzeyine erişirler. Şüphe etmeye başlarız. Böyle zamanlarda Tanrı’dan gelecek birkaç kelimeye daha çok ihtiyacımız vardır. Buna karşın O çoğu kez sessiz kalır.
Bu ülkede kendisine uygun bir eş arayan binlerce bekârdan biri olabilirsiniz. Kendi standartlarınıza sadık kalmak için elinizden geleni yaptınız. Tanrı’nın size vereceği en iyiyi beklemeye kararlısınız. Ama hiçbir şey olmuyor. Bunun üzerine bu “Tanrı’yı beklemek” denen şeyin gerçekte işe yarayıp yaramadığı hakkında şüpheye düşersiniz.
İşinizde çok mutsuz olabilirsiniz. Dua edersiniz, edersiniz, edersiniz, ama işten ayrılmak ya da işte kalmak konularında bir huzura erişemezsiniz. Doğru olanı yapmaya isteklisiniz— doğru olan her neyse. Ama Tanrı sanki hiçbir şey söylememektedir.
Belki sevdiğiniz birisi öldü ya da başka bir trajedi sizi şaşkınlığa uğrattı. Tanrı’nın bu olayda bir amacı olduğuna ve sizi terk etmediğine kendinizi inandırmaya çalışmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Ama kalbinizde, “Belki Tanrı yoktur ya da belki benimle ilgilenmiyordur” diye şüphelenmeye başlıyorsunuz. Yavaş yavaş inancınızı kaybetmeye başlıyorsunuz. Ah, Tanrı bir şey söyleseydi — ya da bir şeyler yapsaydı.