12Kutsal Yasa'yı bilmeden günah işleyenler Yasa olmadan da mahvolacaklar. Yasa'yı bildikleri halde günah işleyenlerse Yasa'yla yargılanacaklar. 13Çünkü Tanrı katında aklanacak olanlar Yasa'yı işitenler değil, yerine getirenlerdir. 14Kutsal Yasa'dan yoksun uluslar Yasa'nın gereklerini kendiliklerinden yaptıkça, Yasa'dan habersiz olsalar bile kendi yasalarını koymuş olurlar. 15Böylelikle Kutsal Yasa'nın gerektirdiklerinin yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları buna tanıklık eder. Düşünceleriyse onları ya suçlar ya da savunur. 16Yaydığım Müjde'ye göre Tanrı'nın, insanları gizlice yaptıkları şeylerden ötürü İsa Mesih aracılığıyla yargılayacağı gün böyle olacaktır. 17Ya sen? Kendine Yahudi diyor, Kutsal Yasa'ya dayanıp Tanrı'yla övünüyorsun. 18Tanrı'nın isteğini biliyorsun. En üstün değerleri ayırt etmeyi Yasa'dan öğrenmişsin. 19-20Kutsal Yasa'da bilginin ve gerçeğin özüne kavuşmuş olarak körlerin kılavuzu, karanlıkta kalanların ışığı, akılsızların eğiticisi, çocukların öğretmeni olduğuna inanmışsın. 21Öyleyse başkasına öğretirken, kendine de öğretmez misin? Çalmamayı öğütlerken, çalar mısın? 22“Zina etmeyin” derken, zina eder misin? Putlardan tiksinirken, tapınakları yağmalar mısın? 23Kutsal Yasa'yla övünürken, Yasa'ya karşı gelerek Tanrı'yı aşağılar mısın? 24*Nitekim şöyle yazılmıştır: “Sizin yüzünüzden uluslar arasında Tanrı'nın adına küfrediliyor.” 25Kutsal Yasa'yı yerine getirirsen, sünnetin elbet yararı vardır. Ama Yasa'ya karşı gelirsen, sünnetli olmanın hiçbir anlamı kalmaz. 26Bu nedenle, sünnetsizler Yasa'nın buyruklarına uyarsa, sünnetli sayılmayacak mı? 27Sen Kutsal Yazılar'a ve sünnete sahip olduğun halde Yasa'yı çiğnersen, bedence sünnetli olmayan ama Yasa'ya uyan kişi seni yargılamayacak mı? 28Çünkü ne dıştan Yahudi olan gerçek Yahudi'dir, ne de görünüşte, bedensel olan sünnet gerçek sünnettir. 29*Ancak içten Yahudi olan Yahudi'dir. Sünnet de yürekle ilgilidir; yazılı yasanın değil, Ruh'un işidir. İçten Yahudi olan kişi, insanların değil, Tanrı'nın övgüsünü kazanır.
AÇIKLAMA: Şimdiye kadar Elçi Pavlus ahlaksızca yaşayan insanla başkalarını yargılayan insanı da aynı kefeye koydu. Kendini dürüst sanan da kendini pisliğe veren de Tanrı’nın gazabı altındadır. Ama burada önemli bir soru oluşuyor: Tanrı’yı tanıyan Yahudiler elbette ki Musa’nın Yasasıyla yargılanır ancak Tanrı’dan habersiz bir putperest neye göre yargılanacaktır? Kutsal Yasasından haberdar olmayanı Tanrı nasıl yargılayabilir? Bu noktada Pavlus önemli bir şey tespit eder: Tanrı’yı tanımayan pagan insanlar bile Tanrı’nın Yasasını kendiliklerinden uygulayarak kısmen de olsa ondan haberdar olduklarını gösterirler. Örneğin, çoğu putperest zina veya öldürmenin yanlış olduğunu kabul eder. Bunu nasıl biliyorlar? İşte Tanrı’nın yüreklerine yerleştirdiği vicdan bunu onlara öğretmiştir. Sonuç olarak kimsenin bir özrü yoktur, kim olursak olalım hepimiz yanlış bildiğimiz pek çok şey yapmışızdır ve Yargı Günü’nde suçlu bulunacağımız kesindir.
Ama Yahudiler bunu kabul etmek istemiyorlardı, sonuçta onlar Tanrı’nın özel halkı, İbrahim’in torunları değil miydiler? Evet, Tanrı İsrail oğullarını tüm uluslara emsal ve eğitmen olarak seçti. Ne var ki uluslara Tanrı’nın buyruklarını öğretmesi gereken Yahudiler, kendileri bu yasaların çoğuna uymadı. Işık olmaları gerekliydi ama çoğu zaman karanlığa uydular. İsrail ulusu defalarca putperestliğe kapıldı, böylece hep övündükleri Tanrı’ya ihanet ettiler. Hatta Pavlus’un dediği gibi ‘Sizin yüzünüzden uluslar arasında Tanrı’nın adına küfrediliyor.’ İsrail tüm ulusları Tanrı’ya çekmesi gerekirken insanların gerçek Tanrı’dan kopmalarına sebep oldular.
Yine de Yahudiler sünnetli olmalarına güveniyorlardı. Ne demek bu? Tanrı Yahudilerin atası olan İbrahim’i seçerken Tanrı’nın kendisine vaat ettiği bereketi taşıyacak olan oğullarının sünnet olmalarını buyurdu (Yaratılış 17). Böylece sünnet Tanrı’nın İbrahim’le yapmış olduğu antlaşmanın belirtisi ya da sembolü olacaktı. O günden sonra İbrahim’in soyundan gelen Yahudiler sünnet edilerek Rab’bin seçilmiş halkı olduklarını hatırlıyorlardı. Ancak bir süre sonra İsrail oğulları sünnetin sihirli bir değnek gibi onları otomatik olarak kutsadığını düşünmeye başladılar. Pavlus ise onlara şunu hatırlatır ki insan Tanrı’nın Yasasını yerine getirmezse sünnetin hiç bir yararı yoktur. Yani fiziksel olarak sünnetli olmak kimseyi Tanrı’nın yargısından kurtarmayacaktır. Çünkü Tanrı dış görünüşe değil insanın yüreğine bakar. Bu anlamda önemli olan insanın yürekten ‘sünnetli’ olması yani Tanrı’ya yaraşır bir hayat sürmesidir. Sonuç olarak ister sünnetli veya sünnetsiz bir Yahudi olsun, ister ahlaklı veya ahlaksız bir Grek olsun, ister putperest bir pagan olsun, hepimiz yaptıklarımıza göre yargılanacağız. Yargı Gününde hiç kimse ben şundan ya da bundan dolayı muafım diyemeyecektir. Gerçek şu ki hepimizin acilen bir kurtarıcıya ihtiyacı var.