Arkadaşlar, biz de görevlendirildik. Tanrı Yaşam Kilisesi olarak bizim kutsal, iyiliksever ve farklı olmamızı istiyor. Evliliklerimiz farklı olsun; kalıcı ve dinç. İşyerimizde dürüst, saygılı ve duyarlı olalım; çünkü Tanrı’yı yansıtıyoruz. Bu şehirde, Türkiye’nin başka şehirlerinde yeni kiliseler kuralım, Tanrı’nın sevgisini paylaşalım...
Bir mirasımız, bir görevimiz var. Ancak Tanrı bizimle olursa bunu yerine getirmek mümkün. Yoksa hayal. Balon. Kendi gücümüzle zerre kadar ilerleyemeyiz; ama Tanrı bizimleyse, o zaman her şey mümkün! Tanrı için ‘imkansız’ diye bir şey yok. O zaman Kutsal Ruh’un gerçek varlığını isteyelim. Bunun için dua edelim: ‘Ya Rab, bizimle ol.’
Zaten İsa söz verdi,
"Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.
Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim."
Mat 28.19-20
Tanrı Musa’nın duasına karşılık verdi.
Musa bir beklentiye sahipti; taş levhaları kesti ve dağa çıktı. Biz de bir beklentiye sahip olalım. Musa: ‘Rab benimle konuşacaksa, hazır olayım’ diye düşündü. Rab seninle de konuşmak istiyor. O zaman hazır ol. Ben Kutsal Kitabı okuduğum zaman, dua ettiğim zaman yanımda bir defter kalem olur; çünkü Rab benimle konuşacaksa, hazır olayım. Bunu yapmanızı tavsiye ederim.
Pazar toplantısına gelmeden önce, yaşam grubuna gitmeden önce Rab’be sorun: ‘Bana paylaşılacak bir söz, bir ayet, bir görüm verir misin?’ diye. Rab seninle konuşmak istiyor ve senin aracılığınla topluluğu teşvik etmek istiyor. Yeter ki bir beklentiye sahip ol. Hazırlan.
Dua için zaman ayırmak önemli. İstanbul yaşamının çok yoğun olduğunu biliyorum. Herkes günlük hayatına ve programına göre bir zaman ayarlasın. Biliyoruz ki planlamadan hiç bir şey olmaz.
Ben normalde sabah erkenden kalkıp Rab’le zaman geçirmeyi tercih ediyorum; çünkü benim en verimli, en üretken zamanım o zaman ve Rab’be en iyisini adamayı arzuluyorum. Rab’bin varlığını sabah tazeliğinde almadan, güne başlamak istemiyorum.
Dua zamanlarımda tapınırım, dillerle dua ederim, Tanrı’nın sözünü okurum (düzenli bir şekilde, gelişi güzel olmasın), Tanrı’nın sesini dinlerim ve dua ederek O’ndan bir şeyler isterim.
Her gün bunların hepsini yapıyor muyum? Açıkçası hayır. Bu bir ilişki ; ama disiplin ve düzen olmadan, ilişki diye bir şey kalmayacak.
Rab kendini Musa’ya bir kez daha ‘Yahve’ olarak tanıttı. ‘Ben RAB'bim’ dedi. ‘RAB, acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık bir Tanrı.’
Bunları tek tek ele alalım.
Tanrı merhametlidir, umursamaz değil. Haa… sıkıntıdasın. Yaşadığın ne ise hak ettin. Tanrı sadece ‘Geçmiş olsun’ deyip geçen bir Tanrı değil. Merhamet etmek ne demek? ‘Hak ettiğimizi vermemek.’ demek. Hata yaptım. Günah işledim. Şimdi başıma geleni hak ediyorum; ama yine de Rab bana acıyor.
Bu Tanrı için sadece yapılacak bir iş ya da görev değil. Merhamet mi istiyorsun? Peki buyur. Sırada kim var?
Hayır, Tanrı acıyan bir Tanrı. Bu, Tanrı’nın içinden gelen, karakterinden kaynaklanan tatlı bir sözcük. Acı çekersen, O da çeker. Tanrı hisseden, acılarımızı paylaşan bir Tanrı’dır. Derinden anlıyor. Kendisi de çekti. İsa Mesih dünyaya geldiğinde haksızlık gördü, reddedildi, terk edildi, ihanete uğradı, suçsuz olmasına rağmen hüküm giydi. Fiziksel acıları çok aşırıydı ve ölümü bile tattı. O senin acılarını bilmez mi? Hissetmez mi? Haline acımaz mı?
Merhamet etmek ‘Hak ettiğimizi vermemek.’ demek ise, lütfetmek demek bundan daha öte, ‘Hak etmediğimizi vermek.’ anlamına gelir. Bu kelime Hristiyanlıkta en özel, en değerli, en tatlı kavramdır.
Günahkarız. Hak ettiğimiz şey cezalandırılmaktır. İsa bizim yerimize cezalandırıldığı için, bize merhamet edildi. Günahlarımız bağışlandı. Hamdolsun!
Bundan daha da öte, Mesih’te lütuf aldık! Sadece affedilmekle kalmadık, bize lütuf da gösterildi. Tanrı’nın çocukları olarak evlat edinildik. Bize sonsuz yaşam verildi. Onurlandırıldık. Bize yeni bir kimlik verildi. Tanrı’nın seçilmiş halkına dahil olduk. Bize bir miras verildi. Lütuf üstüne lütuf! Dalga üstüne dalga gibi. Kutsal Ruh armağanını aldık. Cennette bir yerimiz olacak. Dünayada bir görevimiz olacak....
Pavlus, bu lütuf kavramını Grekçe’ye çevirdiği zaman, hangi kelimeyi seçti? Karis: himaye etmek
Tanrı bize lütfetti demek; ‘Tanrı bizi himayesine aldı.’ demek. Bizi kendi evine davet etti. Korumasına aldı. Biz her şeyden yoksunduk, kimsesizdik ve Tanrı bizi gördü. Bize acıdı ve bizi evine davet etti. ‘Evime gel. Artık senden sorumlu olacağım. Her ihtiyacını karşılayacağım. Seni kötülükten koruyacağım. Benim soyadımı alacaksın. Mirasçım olacaksın.’
‘Rab,bu ayrıcılığa hiç layık değilim. Sana karşı günah işledim. Kirliyim. Utançla doluyum. O eve giremem. Onu kirletmek istemem.’
Tanrı şöyle yanıtlar: ‘Haklısın, giremezsin. Buraya giren bir tek adam var; biricik Oğlum Tanrı adamı İsa Mesih. O günahsız olduğu için evime girme hakkına sahiptir.’
Tanrı bizi sevdiği için evine girmemizi sağlayan bir plan yaptı. Mesih’le birlikte ölmemizi ve dirilmemizi sağladı. Böylece Mesih’e iman eden herkes Mesih’le birleşmiş olur, Mesih’le bir olur. Hristiyanlığın sırrı budur. Biz daha günahkarken Mesih’e iman ederek kendisiyle bir oluruz ve O’nunla beraber babasının evine girebiliyoruz. Tanrı bize baktığı zaman Oğlunu görüyor.
Oğlunu kabul eder gibi bizi kabul ediyor.
Oğluna davrandığı gibi bize davranıyor.
Artık O’nun koruması altındayız. O’nun ev halkı, ailesi olduk. O eve ait bütün onur, ayrıcalık, sevinç, ölümsüzlük, kutsallık artık bizim olur. Bize lütfedildi!
Tarif ettiğim bütün bu ayrıcalıklara herkes sahip olabilir. Nasıl? İsa Mesih’e iman ederek. Günahkar olduğumuzu kabul ederek, günahlarımızdan dönerek, Mesih’le birlikte vaftizde gömülerek ve yeniden dirilerek, herkes buna dahil olur. Gir o eve! Saklan orada! Tanrı’nın gazabından saklan; çünkü yakında gazabını dökecek, dışarıda kalan herkesi günahlarından ötürü cezalandıracak ve sadece o evde saklananlar kurtulacak.
Nuh’un gemisi gibi; girenler kurtulur, girmeyenler mahvolur.
Tanrı kadar sabırlı birisi olabilir mi? Olamaz!
Adem’le Havva’nın ilk işlediği günahtan itibaren günahkarları cezalandırmadı, Kurtarıcı’yı gönderene kadar sabretti, bekledi. Peygamberler O’nun geleceğini vaat ettiler ve bu sırada insanoğlu Tanrı’nın onurunu ayaklar altında çiğnemeye ve Tanrı’nın yüzüne tükürmeye devam etti. Tanrı bir baba yüreğiyle sabretti, bekledi. Bütün cezayı biriktirdi ki, zaman dolunca, Oğlunu gönderince, biriktirdiği bütün gazabı oğlunun üzerine dökebilsin.
Tanrı hala sabretmektedir. Oğlunu ikinci defa göndermek için sabrediyor. Bazen dünyaya baktığımız zaman, ‘Tez gel Rab İsa’ diye dua etmek istiyoruz. ‘Ne olur bizi bekletme, gel de bu iş bitsin artık!’ Dünya ne kadar çürümüş, ne kadar arapsaçına dönmüş, ne kadar çaresiz; ama söz diyor ki:
Bazılarının düşündüğü gibi Rab vaadini yerine getirmekte gecikmez; ama size karşı sabrediyor. Çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor.
2.Pet 3.9
Rab daha çok kişi kurtulsun diye bekliyor. Türkiye kurtulsun diye bekliyor. Eğer bu sene İsa geri gelirse, Türkiye için iyi olmaz; çünkü henüz birkaç imanlı Türk var; fakat son gün bize belirtildiğine göre,
Bundan sonra gördüm ki, her ulustan, her oymaktan, her halktan, her dilden oluşan, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu'nun önünde duruyordu. Hepsi de birer beyaz kaftan giymişti, ellerinde hurma dalları vardı.
Yüksek sesle bağırıyorlardı: "Kurtarış, tahtta oturan Tanrımız'a ve Kuzu'ya özgüdür!"
Vah 7.9-10
Türk Milleti’nden o kalabalık henüz oluşmamıştı. Tanrı’nın evine, koruması altına, lütfuna girmemişti. Günahlarından ötürü hala dışarıda kalıyorlar. Cezanın geleceğinden ve sığınacak bir ev olduğundan haberleri bile yok. Bu haberi yaymak lazım, sadece Türkiye’de değil. Kazakistan’da, Özbekistan’da, İran’da. Kim gidecek? Zaman kısa.
Sagopa Kajmer bile bunu biliyor. Onun sözlerinde;
‘Dayan, sabır gerek, yolun uzun, vakit kısa.
Ölüm yakın, Tanrım ona acı, sebep, sonuç, gecem hüzün....’
Tanrı’nın acelesi yok, geç de kalmayacak. Tanrı sabrediyor. Her şeyi O’nun mükemmel tasarısına göre yerine getiriyor. Merak etmeyin. Panik olmayın. Başlangıçtan beri sonu bilen Rab’dir. Gündüzken çalışmalıyız; çünkü gece gelince hiç kimse çalışamayacak.
Herkes dahil. Sevgisi dar olsaydı sadece birkaçımız kurtulurduk; çok özel kişiler, VİP kişiler; ama sevgisi engin. Sana kadar bile uzanır.
Tanrı vaatlerine sadık.
Kişiliğine sadık.
Tamamen güvenilir.
Tamamen değişmeyen.
Özü sözü bir.
Kendini bizlere nasıl tanıttıysa, öyledir.