RAB Musa'ya şöyle buyurdu:
"İsrailliler'e de ki, 'Şabat günlerimi kesinlikle tutmalısınız. Çünkü o sizinle benim aramda kuşaklar boyu sürecek bir belirtidir. Böylece anlayacaksınız ki, sizi kutsal kılan RAB benim.
"'Şabat Günü'nü tutmalısınız, çünkü sizin için kutsaldır. Kim onun kutsallığını bozarsa, kesinlikle öldürülmeli. O gün çalışan herkes halkının arasından atılmalı.
Altı gün çalışılacak; ama yedinci gün RAB'be adanmış Şabat'tır, dinlenme günüdür. Şabat Günü çalışan herkes kesinlikle öldürülmelidir.
İsrailliler, sonsuza dek sürecek bir antlaşma gereği olarak, Şabat Günü'nü kuşaklar boyu kutlamaya özen gösterecekler.
Bu, İsrailliler'le benim aramda sürekli bir belirti olacaktır. Çünkü ben, RAB yeri göğü altı günde yarattım, yedinci gün işe son verip dinlendim.'"
Mısır’dan Çıkış 31.12-17
Tanrı’nın isteği başlangıçtan beri kendine ait kutsal bir halk oluşturmaktır. Kutsal, mukaddes. Ne demek? Ayrı demek. Farklı demek. Tanrı gibi. O bizden farklı. Günahkarlığımıza ve yozlaşmışlığımıza asla ortak olmaz.
Tanrı burada İsrailoğulları’na şöyle diyor: ‘Sizi Mısır’dan kurtarmakla kalmayıp, size şifa vermekle kalmayıp, sizin kutsal olmanızı amaçlıyorum. Diğer uluslardan farklı olmanızı istiyorum. Onların günahlarına ortak olmayın. Onlardan uzak durun. Bana ait bir halk olduğunuza göre bana layık bir şekilde yaşamalısınız.’
Onlara bir yasa verdi – Kutsal Yasa – Musa tarafından verildi; ama o yasa halkı kutsal kılamadı. O yasayı yerine getiremediler. Günaha düştüler. Hemen, yani bir sonraki bölümde. 32. Bölümünde Tanrı’ya karşı aşırı bir günah işlediler; çünkü dışarıdan bize zorla kabul ettirilen yasalar, kurallar, ne kadar mükemmel olursa olsun, bizi kutsal kılamaz; çünkü günah içimizden kaynaklanan bir şeydir; içimizin değiştirilmesi gerekiyor.
Benim için imkansız olan, asla yapamayacağım birkaç eylem vardır.
Uçamam (kanatlarım yok çünkü)
Dans edemem, kızım ne kadar ısrar etti, öğretti, sabretti; ama boşuna. Asla olamaz.
Ölümden kaçamam. Rahmi Koç kadar zengin olsam bile, Einstein kadar zeki olsam bile, öleceğim kesin.
Kutsal Olamam.
Peki Tanrı önceden bunu bilebilir miydi? Kesinlikle. Yasayı yerine getirmediğimizde şok oldu mu? Olmadı.
O zaman Yasayı vermekle ne yapmaya çalışıyordu? Bizi üzüyordu. Bizim Kurtarıcı’ya olan ihtiyacımızı belirtiyordu. Kendi kendimizi kurtaramadığımızı onaylıyordu.
İsa Mesih geldi. O’nun gelme sebebi neydi? Bizi kutsal kılmak. Günahlarımızdan arındırıp, çarmıhta dökülen kanıyla bizi aklayıp kutsallaştırmaktı.
İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa'nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu'nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.
Öyle ki, Yasa'nın gereği, benliğe göre değil, Ruh'a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin.
Rom 8.3-4
Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.
İnsanlar İsa Mesih'te olan kurtuluşla, Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar.
Tanrı Mesih'i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu
Çünkü insanın, Yasa'nın gereklerini yaparak değil, iman ederek aklandığı kanısındayız.
Rom 3.23-28
Peki bir şey soracağım. İsa Mesih’in ölümü ve ölümden dirilişi bizim kutsal kılınmamız için yeterli miydi? Yoksa bir şey daha mı gerekiyordu? Tanrı’nın lütfü bizi kurtardı; ama kutsal olmamız için şimdi bir şey mi ilave edelim?
Aramızda birkaç yeni imanlı bulunuyor. Paskalya yumurtası gibi, taptaze. Hamdolsun! Tanrı’nın karşılıksız sevgisine ve Mesih’in sunduğu sonsuz yaşam armağanına iman ederek kurtuldunuz. Lütuf aracılıyla kurtuldunuz. Peki ya şimdi? Ne öğreteceğim size. ‘Şimdi Hristiyan oldunuz. Şunları şunları yapmalısınız.’ diye mi öğreteyim? Ondalık verin, yaşam grubuna katılın, her gün dua edin ve galiba haftada bir gün çalışmayın....
Bunu yapmayacağız. Kuralcı bir kiliseyi hoş göremeyeceğiz. Tanrı’nın lütfunu öğreteceğiz. Bu kadar! İlave yok!
Öyle öğretirsek günah işlemiş oluruz; çünkü Tanrı’nın lütfundan yoksun kalırız. Tanrı şöyle vaat etti: ‘Sizi kutsal kılacağım.’ Kimin işi? Tanrı’nın işi bu.
Tanrı vaat etti. Mesih kendini feda etti ve Kutsal Ruh bize bunu kabul ettirdi.
Baba bize: ‘Sizi kutsal kılan Rab Ben’im.’ diyor.
İsa Mesih bize: ‘Sizi kutsal kılan Rab Ben’im.’ diyor.
Kutsal Ruh bize: ‘Sizi kutsal kılan Rab Ben’im.’ diyor.
Bizi kutsal kılmak Tanrı’nın işidir. Yalnızca O yapabilir. Ben karışmam!
Bugün bile Mesih’le ilgili müjde seni kutsal kılabilir. Buraya kirli geldin; ama buradan kutsal ayrılabilirsin. Bugün Mesih’e iman ederek değiştirilebilirsin. Kutsallaştırılabilirsin. Arınabilirsin. Tanrı bunu yapmak istiyor. 3000 Sene önce söylenen kelimeler ‘Sizi kutsal Kılan Rab Ben’im.’ bugün diri sözler olarak senin hayatında yerine gelebilir!
Peki, Şabat günü bizim için geçerli bir kural değilse, bizi kutsal kılamazsa, acaba bu ayetlerden ne öğrenebiliriz? En azından bizim için geçerli prensipler var mı?
Bu nedenle kimse yiyecek içecek, bayram, yeni ay ya da Şabat Günü konusunda sizi yargılamasın. (Neden yargılandılar? Çünkü Şabat Günü’nü tutmuyorlardı)
Bunlar gelecek şeylerin gölgesidir, aslı ise Mesih'tedir.
Kol 2.16-17
Eski Antlaşma’daki her şey, Şabat günü dahil, bizi Mesih’e yöneltir. Bir gölgeyi gördüğün zaman o gölgeyle fazla ilgilenme, gözlerini asıl olana çevir. Aynı şekilde Şabat günü bize Mesih’le ilgili şeyleri öğretecek; ama nasıl?
İsa Eski Antlaşma’daki her şeyi tam anlamıyla yerine getirdi. Fısıh Bayramı, kurbanlar, tapınak.
Şabat gününden kaynaklanan, bizi Mesih’e yönlendiren prensipler: