Saklandığımız yerde, uçsuz bucaksız çölde bile, Tanrı bizi bulabilir. Musa’yı buldu. Beni buldu. Tarih boyunca büyük bir kovalamaca oluyor, insanoğlu kaçıyor ve Tanrı kovalıyor.
Hoşea diye bir peygamber vardı. Hoşea evlendi; fakat o kadın hemen gidip onu aldattı.
RAB bana şöyle dedi: "İsrailliler'in başka ilahlara yönelmelerine karşın, RAB onları nasıl seviyorsa, sen de git, o kadını sev, başkası tarafından sevilmiş, zina etmiş olsa bile."
Hoşea 3.1
Hoşea gitti, kadını affetti ve eve götürdü.
Aynı şekilde Tanrı burada kaçan, günahkar Musa’ya göründü. Dünyanın başlangıcından beri Tanrı kendini insanoğluna tanıtıyor ve Tanrı sana da görünmek istiyor.
Tanrı Musa’nın dikkatini nasıl çekti? Yanan bir çalıyla. İlahi bir ateş ve dünyevi bir çalı bir araya geldiler.
Tanrı indi; çünkü insanoğlu cennete yükselemez. Tanrı’yı edinemez. Hayır, biz ona gidemeyiz; fakat O bize geldi. Bu hikayede Musa’ya geldi ve 1500 sene sonra İsa Mesih’te dünyaya geldi.
İsa Mesih, yanan çalı gibi, yüzde yüz Tanrı ve yüzde yüz insandı. Tanrı oğlu ve İnsan oğlu. Tanrı beden alıp aramızda yaşadı. Yanan çalı gibi ve insanların dikkatini çekti. Ona geldiler ve Tanrı İsa Mesih’te kendini onlara tanıttı.
Günümüzde Kutsal Ruh kilisede yanan çalı gibidir. Dünyevi, sıradan insanlar arasında Kutsal Ruh’un ateşi yanmaktadır. Biz, İstanbul’da o çalı gibiyiz. Kutsal Ruh üzerimize insin, yansın ki biz de İstanbul’da göz alıcı bir belirti olalım. İnsanlar: ‘Gidip bir bakayım.’ desinler. Sevgimizi görsünler. Birliğimizi görsünler. Sen de işyerinde, normal hayatında Kutsal Ruh’la dol, yanan çalı ol ki farklı olduğun belli olsun.